Cerattepe gibi bir konuyu tüm boyutları ile bir köşe yazısında irdelemek zor. Teknik boyutu var, hukuki boyutu var, çevre boyutu var, sosyolojik boyutu var, direniş boyutu var. Her şeyden önemlisi insanlık boyutu var! Bir şehrin hikayesi var! Belki bir yazı dizisi, ya da yöre halkının yıllardır süren mücadelesini de içeren başka bir format daha uygun düşebilir. Bu yüzden konunun artık kamuoyu tarafından da bilinen yanlarını bir kenara bırakarak çevre ve maden boyutunu yazmak, kendi mesleki açımdan da, kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından da daha uygun.
Çevre boyutu
Üniversitede saha stajımı ve ayrıca okul bitirme çalışmamı da yaptığım Artvin’in yakından bildiğim jeolojik ve topoğrafik özellikleri, yani doğal yapısı, tüm Karadeniz Bölgesinin karakteristiği olan heyelanların yoğun olarak yaşandığı ve yaşanma riski yüksek olan bir coğrafyayı işaret eder. Yakın zamanda yaşanan Hopa sel ve heyelanı hala tazeliğini korumaktadır. Bu yüzden Artvin gibi bir coğrafyada doğal dengeye herhangi bir müdahalede bulunmadan önce tüm bilimsel uyarıları ve yaşanmış üzücü deneyimleri dikkate almak olmazsa olmaz koşuldur. Nitekim uzmanlarca yörede daha önce yapılan heyelan varlığını belirleme çalışmaları bu konuda yapılan uyarılarla doludur.
Cerattepe bölgesindeki volkanik kayaçlar, bölgenin yoğun yağışları sonucu bozuşmuş topraklara dönüşmüş ve bu topraklar yıllardır çeşitli kaymalarla ana kayaların üzerini örtmüştür. 1 ile 10 metre kalınlığında ve sağlam bir zemin oluşturmayan bu yapı zaman zaman heyelanlara neden olur. Bölge, MTA’nın 1998 yılında yayınlanan ‘’Artvin İlinin Çevre Jeolojisi ve Maden Kaynakları’’ çalışmasında da heyelan riski yüksek bölge olarak belirtilmiştir. Bölgenin heyelanların en sık yaşandığı bölge olmasının başlıca nedenleri; anlık yağış değerlerinin yüksek olması, arazinin eğimli ve sarp olması, nem oranının yüksekliği nedeniyle toprağın çoğunlukla doygun ve buharlaşmanın az olmasıdır.
İşletilecek maden sahasının tamamı ormanlık arazi içerisinde kalmaktadır. Kapalı işletme yapılması durumunda bile yaklaşık elli bin ağacın kesilmesinin planlandığı söylenmektedir. Bu da yeni sel ve heyelanları tetikleyecek bir faktördür.
Maden sahası civarında çok sayıda su kaynağı bulunmaktadır. Artvin’in içme suyunun da bu kaynaklardan sağlandığı bilinmektedir. Flora ve fauna olarak çok değerli türleri barındıran bölgeye verilecek zararın telafisi olanaksızdır. Saha ayrıca Artvin’in turizm bölgelerine de çok yakın bir konumdadır.
Maden boyutu
Karadeniz bölgesinin genelinde bakır-kurşun- çinko içeren jeolojik formasyonlar, aynı zamanda, genellikle ekonomik kabul edilmeyen tenörde (cevherin tonu başına kıymetli elementin gramı) altın da içerirler. Bu nedenle işletilmeleri karlı olarak kabul edilmez. Çok sorulduğu için geçerken belirteyim; zaman zaman gündeme getirilen; Karadeniz Bölgesinin her yerinde altın var söylemi bu bağlamda bir şehir efsanesidir ve bilimselliği yoktur.
Fakat Cerattepe maden sahası bu açıdan tamamen farklı özelliktedir. Fazlaca teknik terimlere girmeden ruhsat sahasının madenselliğini kısaca ortaya koymak yararlı olur. Yapılmış olan çok sayıda sondaj ve numune analiz sonuçlarına göre maden sahası; bakır, altın, gümüş ve cıva cevherleşme sahası olarak adlandırılabilir. Yatağın bazı bölümleri çinko ve kurşun da içerir. Ama maden sahasının yıllardır gündemde olmasının nedeni zengin bakır içeriğinden değil zengin altın içeriğinden kaynaklanıyor. Yıllardır yabancı şirketlerin de iştahını kabartan ve bir türlü vazgeçilemeyen bu altındır.
Cerattepe sahası jeolojik olarak ilginç bir yapıya sahiptir. Yapıyı bir koni olarak düşünürsek, koninin üst kısımlarındaki bakır içerisinde, bu tip altın cevherleşmelerinde (volkanojenik masif sülfit ) az rastlanan olağanüstü yüksek tenörde (tonda 3,58 gram) altın, daha derinlerdeki bakır içerisinde ise sık rastlanan yine ekonomik tenörde (tonda 1,15 gram) altın cevherleşmesi mevcuttur. Kaba bir hesapla üst bölümde 27 ton, daha derinde 8 ton olmak üzere toplam 35 ton altın rezervinden söz edebiliriz. Cevherleşmenin tamamında ise 14 yıl içerisinde tüvenan* olarak 6 milyon ton bakır cevheri üretimi planlanmıştır.
Yapılan açıklamalarda bakır ruhsat alındığı ve madenin kapalı işletme (yeraltında galeri sürülerek) yöntemiyle çıkarılacağı söylenmektedir. Bu mümkündür. Ama bu doğada bir tünel açmakla aynı şey değildir. Galerilerde üretim sırasında yapılacak delme patlatma yöntemlerinin taşıdığı riskler bir yana, stok sahaları, cevherin taşınması için gerekli yollar, galeriler açılması sırasında çıkan pasalar, çalışanlar ihtiyaçları için gerekli yapılar ve idari binalar için açılacak alanların hepsi orman alanlarından sağlanacaktır.
Asıl sorun altın
Gelelim altın konusuna, yani en gizemli konuya. Maden sahasının üst kısımlarında yer alan yaklaşık 27 ton altını kapalı işletme yöntemiyle çıkarmak teknik olarak mümkün değildir. İşletme konusunun uzmanları, ancak yüzde otuzluk bir kısmının bu yolla çıkarılabileceğini söylüyorlar. Tamamını çıkarabilmek ancak açık işletme yöntemiyle mümkün. Açık işletme demek, madenin üstündeki bütün ormanın kesilmesi, toprak örtünün kaldırılması demek! Cerattepe’yi bir anlamda haritadan silmek demek! Yani doğanın katli demek!
Son söz: Hiçbir maden işletmecisi, orada bakır çıkarıp, o altını bırakmaz. Bu madenciliğin de, kapitalizmin de doğasına aykırı!...
Biz Kızılderili atasözünü bir kez daha tekrarlayalım. Ülkemizde şimdiye dek pek duyan olmasa da unutulmasın diye;
Son ağaç kesildiğinde,
Son nehir kuruduğunda,
Son balık öldüğünde,
Beyaz adam;
Paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak! (Şİ/HK)
* Maden ocağından çıkarılan ve herhangi bir zenginleştirme işlemine tabii tutulmamış cevher, kömür veya kum çakıl karışımı malzeme.
** Manşet fotoğraf Pınar Demirkan'ın yesilist.com'daki yazısından. Madenciliğin Artvin'de yaptığı tahribatı anlatan yazıyı okumak için tıklayın.