Ertan'ın babası Lütfü Saruhan, 1950'li yıllardan beri Cumhuriyet Halk Partisi ilçe başkanlığı yapıyordu, dava vekiliydi. İsmet Paşa'nın (İnönü) yakın adamıydı. Hatta şimdi de mezarında şef vekili yazar.
Ertan'ın ailesi aydın bir aileydi. İki kardeşi daha vardı. Bir ablası, bir de abisi. Ablası öldü, abisi hala yaşıyor şimdi. Aileden sol davalarla ilgilenen bir tek Ertan oldu.
TİP'li olduk
1960 yılı darbesinin gerekçelerinden olan gençlik hareketi etkiledi hepimizi, Ertan liseyi bitirmişti o yıllarda.
Benim ailem Demokrat Parti geleneğinden geliyordu ama bu süreçte ben sola meylettim.
Ertan benden dört yaş büyüktü. Liseyi bitirdikten sonra fark derslerini vererek öğretmen okuluna girdi.
Öğretmen olduktan sonra o yıllarda sol hareket içinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) vardı. Biz de TİP yanında yer aldık.
Önce öğretmen sonra laborant
Ertan ilk öğretmenliğini Çarşamba'da yaptı. Öğretmenken de liderlik özellikleri taşıyordu. Yetenekli biriydi ve çevresindekileri etkilemeyi başarırdı.
Sol olayların içinde yer alınca Çarşamba'dan sürgüne gönderildi. Gönderdikleri köyün kış nedeniyle yolları kapanmış, gitmedi diye de Ertan'ı öğretmenlikten atmışlar.
Samsun'da mazot fabrikasında laborant olarak çalışmaya başladı dönünce. Ben de o sırada Samsun'daydım. Yaklaşık bir yıl aynı otel odasında kaldık.
Çok güzel mandolin çalardı
Ertan sendikal faaliyetler içinde yine, boş durmuyor fabrikada da. Sonra fabrikadaki işinden de çıkarıldı. Ertan fabrikadan çıkarıldıktan sonra bir arkadaşın evinde toplandık.
Çok güzel mandolin çalardı Ertan. O akşam da Hekimoğlu türküsünü çaldı bize, duygulu anlar yaşattı.
O ara nişanlıydı Ertan. Babasına telefon etti, fabrikadaki işinden çıkarıldığını haber verdi ve babasına dedi ki: "Nişanlıma söyleyin ben artık devrimle nişanlıyım."
Mahir'leri Karadeniz'e aldırtan Erhan'dı
Daha sonra Fatsa'da bulundu. Ziya Yılmaz ve Terzi Fikri (Fikri Sönmez) ile beraberdi orada. Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun gibi illerde faaliyetleri oldu. Karadeniz bölgesindeki devrimci hareketin liderlerindendi.
Karadeniz bölgesi TİP kongreleri ile ilgileniyordu. THKP-C olaylarının ardından Mahir'ler hapisten kaçtılar. Onları Karadeniz'e aldıran Ertan oldu. Sonra Kızıldere'de öldürüldüler zaten.
Ertanlar Kızıldere'ye gittiklerinde ben de Fatsa'daydım. Terzi Fikri'yi, beni ve o dönemde orada sol bilinen herkesi, daha Ünye'deki teknisyenler kaçırılmadan içeri aldılar.
MİT'çi ekip neşeyle döndü; öldürülmüşlerdi
Ünye Jandarma Karakolu'nun altında odunluk gibi bir yer var, bizi oraya attılar. O sırada Ekibin başındaki adam kendini Binbaşı Orhan diye tanıtmıştı.
Sonradan öğrendik ki Mehmet Eymur imiş. Kızıldere'de yerlerini tespit ettikleri gün, dedi ki "Bugün kelle almaya gidiyoruz." Teslim almak gibi niyetleri hiç yoktu.
O sırada biz içerideydik zaten ve MİT'çi ekip neşe içinde merkeze döndü. Öldürüldüklerini bu şekilde öğrendik. Ben olaydan iki yıl sonra hapisten çıktım ve mezarını o zaman ziyaret ettim.
Fatsa'da annesi ile babasının yanına gömülmüş. (HS/EY/NM)