Eski Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Necdet İpekyüz, bugün gerçekleşen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan-Demokratik Toplum Partisi (DTP) görüşmesinin kentte umutları iyice artırdığını söylüyor, "Çok olumlu bir sürece giriyoruz" diyor..
bianet'in görüştüğü İpekyüz, özellikle Erdoğan'ın toplantı çıkışında söylediği "Geleceğe yönelik, güvene dayalı, olumlu, bazı şüphelerin kalkmasına yönelik adımlar olacağına inanıyorum" sözlerini önemsiyor.
"Başbakan'ın DTP'yle görüşeceğini açıkladığı dünden (4 Ağustos) beri çok olumlu bir hava var. Hafta sonu Polis Akademisi'ndeki "Kürt çalıştayı"nda, bir Emniyet biriminde, ilk defa barışçıl çözüm isteyen insanlar dinlendi. Peşinden bu görüşme geldi. İnsanlarda bu işin somut bir sürece girdiği düşüncesinin oluştuğunu, herkesin yüzünü güldürdüğünü söyleyebilirim. Başta hayal kırıklığı ihtimali fazlaydı. Ama son günlerde umut arttı."
Güven sorunu
İpekyüz'e göre Kürt sorunu her şeyden önce, "bir güvenlik sorunu değil, bir güven sorunu".
Bunu, geçmişte sorunun çözümüne dair girişimlerin kışkırtmalarla gerisin geriye yürümesini ya da siyasi liderlerin söylediklerinin uygulamada karşılığının olmamasını anımsatarak şöyle açıklıyor: "Sorun daha önce hep silah çerçevesinde konuşuluyordu. Sadece siyasi aktörlerde değil, vatandaşta da 'kandırılacak mıyız' kaygısı oluştu. Son dönemde insanlarda umut vardı. Ama DTP'lilerin tutuklandığı operasyonlar gerginliği artırmıştı. Şimdi, son bir aydır, uzun süredir yakalanmamış bir umut tablosu var."
bianet'in dün görüştüğü Doç. Dr. Mesut Yeğen de güven faktörüne dikkat çekmiş ve şöyle demişti: "DTP'den edindiğim izlenim, devlete ve hükümete dair çok yoğun bir güvensizlik içindeler. Devletin Kürt meselesini birkaç küçük reformla hallolabilir bir iş görmesinden endişeliler. PKK, silahsızlandırıldığında Türkiye siyasetinin Kürtçe eğitim ve özyönetim gibi Kürtlerin esas taleplerini göz ardı edeceğini düşünüyorlar. Başbakanın DTP'yle görüşmesi bu kaygıların giderilmesine katkıda bulunabilirse, iyi olur."
Güven sağlayacak adımlar
İpekyüz, yeniden yaşanacak bir hayal kırıklığının "her şeyi alt üst edebileceğini" vurguladıktan sonra, hükümetin güveni sağlamak üzere atabileceği kısa vadedeki adımlardan bahsediyor, "Yapılması gereken çok şey var. Sorun bir iki günde çözülemez. Bu tür süreçlerde uzun soluklu olmalı. Sonuçta çatışmalı 30 yıldan söz ediyoruz. Birden bire her şeyin bitmesini beklemek zor. Ama adım adım gitmek, 'olmazsa olmazlar' yerine 'olabilirler'e yoğunlaşarak yola çıkmak, güveni geliştirebilir" diyor:
Görüşmeler sürmeli: Bu görüşmelerin sürmesi gerek. Hükümetin bölgedeki ve Türkiye genelindeki sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, sendikalarla görüşmesi olumlu olur.
Dil hakları: Anadilde eğitim konusu önemli. Ama sürece yayılacaktır. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri ilk adım olabilir.
Çatışma ihtimalini en aza indirmek: Hükümetin operasyonları birden durdurması zor. Ama en azından silahın en az kullanılabileceği bir yöntem geliştirmek gerek.
Talep mekanizmaları çalışmalı: İnsanların taleplerini dile getireceği,mekanizmaların geliştirilmesi gerek. İnsanlar niçin silah kullanıyor, dağa çıkıyor? Talep mekanizmalarının önünü açmak rahatlatır. Örneğin insanlar düşüncelerinden dolayı yargılanmamalı. Terörle Mücadele Yasası'nda değişiklik şart. İlk düzenlemede çocukların "terör suçları"yla yargılanmasını önlemek gerek.
Bölgeyi tanıyan, demokrat yöneticiler: Hükümet bölgeyi çok iyi bilen, gerçekleri kabul eden, demokratik özellikleri olan yöneticileri, bürokratları, vali, kaymakam, savcı, hakimlerin atanmasını sağlayabilir. Başbakan'ın Ahmet Türk'le tokalaşmasının benzeri ilişkiyi, bölgedeki valilerin, kaymakamların "güvenmedikleri" yerel yöneticilerle, belediye başkanlarıyla kurması gerek. Yoksa bundan vatandaş mağdur oluyor.
Geleceğe bakmak
İpekyüz "Bu süreçte Başbakan'ın, partisinin, hükümetin de, DTP'nin de büyük bir sorumluluğu var. Keşke ilişkiler daha önce kurulmuş olsaydı. Şimdi geleceğe bakmak, yarını geliştirmek en büyük görev" diyor ve devam ediyor:
"Bu görev sadece iki partiye değil, herkese, sivil tolum örgütlerine, iş çevrelerine, demokratik örgütlere, sendikalara, meslek örgütlerine de düşüyor. En çok dikkat etmemiz gereken konu, milliyetçi kışkırtmalara karşı temkinli olmak. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de şu an ketum duruyor, ama büyük sorumluluk almalı; sürece oy kaygısıyla yaklaşmamalı." (TK)