Sevilay'ı sayısının çok olmadığını bildiğimiz değerli Praksis Dergisi izleyicileri yazılarından bileceklerdir; Mersin Üniversitesi İktidari ve İdari Bilimler Fakültesi'ndeki iş arkadaşları ve öğrencileri, aynı havayı soluduklarından... 1972 yılında Bingöl'de doğan Sevilay, Gülnar Lisesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü mezunuydu. Kısa bir süre bankacılık yapmış, sonra akademide karar kılmıştı. Çalışma alanı Kent ve Çevre Bilimleriydi. Yüksek Lisansını Mersin Üniversitesi'nde, doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kent ve Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalında tamamlamış ve Üniversitesi'ne dönmüştü; Mersin'e...
Yaşam kaynağımızdı...
Çok söylenir, "o kadar yaşam doluydu ki" diye. Bölüm ve mesai arkadaşları, haberini aldıklarında yan yana odalarda oturdukları koridorlardan nasıl geçeceklerini, çok ağır geçen cenaze töreninde duyduğum sözlerden biri olarak bana fısıldamasalardı, bu çok söylenen sözü çok söylendiği için tekrar etmezdim belki... Yine de, o bizim ve dergimizin yaşam kaynaklarından biriydi demekten geri durmaz, duramazdım.
Praksis Dergisi'nin çıkış manifestosu, metin olarak, büyük oranda, Sevilay Kaygalak'ın ürünüdür. Başladığımız yürüyüşü çok önemsiyor, dergi ile aksaklıklar çıktığında, aklı ve eylemiyle bunların giderilmesi için birçoğumuzun altına girmeye üşendiği işlerin altından kalkıyordu. Yanlış olduğu söylenemeyecek bir yargı vardır, solcular kolektif iş yaparken birbirlerini hırpalarlar diye. Dürüst olmak gerekirse, Praksis Dergisi'nin uzun sayılamayacak tarihi içinde kolektifimiz, arada "solculuk"tan geri kalmamak için uzun yıpratıcı tartışmalar "yaratmak"tan geri durmamıştır. Yaşam kaynağımızın, bu tartışmalarda hepimizi birbirimize yapıştırmakta gösterdiği mahareti ve inceliği şahsen kayıt altına almak isterim.
5 K...
Dostlarından Faruk Alpkaya anlattı. Sevilay, 3 değil 5 K'ydı diye... 3K, Komünist, Kürt, Kızılbaş demekmiş, söylenirmiş halk arasında. Sevilay, fazladan bir de Kadın'dı ve elbette, biraz da cenaze töreninin ağır hüznünü dağıtan edayla, soyadı da Kaygalak ya, dedi Hoca: "Ediyor 5K". Ben, Komünist'i başa koyarsak dedim, Kadın'ı arkasına diye onayladım, evet 5K'mızı yitirdik.
Sevilay Kaygalak, akademide tıkanmış kalmış Marksizm'e eğilimli bir öğretim üyesi değildi sadece. Bazı politik dergilere mahlasla yazılar da yazan eylemli bir komünist, Eğitim-Sen üyesi örgütlü bir emekçi, sosyalist feminizme uzak olmayan bir kadın, ulusal sorunun demokratik ve siyasi çözümü doğrultusunda duyarlı bir Kürt'tü. Siyasaldaki arkadaşları, onu "haydi eyleme gidiyoruz" sözüyle de hatırlayacaklardır, şüphesiz.
Eseri...
Sevilay Kaygalak'ın dergi içi çalışmaları, bizim, kolektif çabalarımıza tanıklık eder, fakat, ilk anda doktora tezinin konusunu hatırlayamamış olmak, ben de, birbirimize yer yer uzak kaldığımız hissini uyandırdı. Elbette Praksis Dergisinin çalışmalarına katılan, aynı çalışma alanındaki arkadaşlarımızla daha sıkı bir bilgi alışverişi içerisindeydi, bu bakımdan bu eksiklik, daha ziyade kişiseldir, benden kaynaklanır.
Mersin'deki göç olgusu üzerine odaklanan yüksek lisans tezi, hayli başarılı bir çalışmadır. Yayınlanmamış olmasını bir talihsizlik sayabiliriz. "Kapitalistleşme Sürecinde Bir Osmanlı Anadolu Kenti: Bursa, 1840-1914" başlıklı doktora tezi ise, İletişim Yayınları'ndan yayınlanacak. Bu değerli çalışmanın özenli bir baskısının kısa süre sonra tezi YÖK'ten temin edecek araştırmacılar dışında ilgili okuyucu için de ulaşılabilir olacağını umuyoruz. Sevilay'ın tezi üzerinde ciddi gözden geçirmelerde bulunduğuna çalışma arkadaşları tanıklık ettikleri için, yayınlanması ayrıca önem taşıyor.
Sevilay'ın Praksis'te iki makalesi yayınlandı. 17. sayısı kendisine adanarak çıkacak olan, kurucusu olduğu dergide yayınlanan iki çalışma belki de az görünecektir; kolektif içindeki arkadaşlarımız ise, size, tartışmacısı olduğu her yazıda ikinci bir yazar sayılması gerektiğine dair çekinmeden tanıklık edebilirler.
Mahlasla yazdığı yazıların miktarını ve akıbetini ise bilemiyorum. Praksis Dergisi'nin hazırlayacağı armağanda onların da derlenerek her birine yer verileceğinden kuşkum yok.
Solmayan Çiçek...
Bir trafik kazasının ne kadar kaza ne kadar cinayet olduğu, kapitalizm, kâr hırsı sürdükçe, dünya sermayenin sureti oldukça tartışılıp duracaktır. Sevilay'ı, gülüşünü aramızdan alıp götüren bu kaza için ne diyebiliriz; aynı araçta olan ve yanlış teşhisten ölen diğer arkadaşımızın ölümü, sağlık sistemimizi gözümüzün önüne serdiğinde, zaten yüksek sesle haykırdığımız sloganlarımıza, özgür ve eşit bir dünya için açtığımız bayrağa ekleyecek neyimiz olabilir?
Sevilay'ı geri getiremeyeceğimizi ama onun fikirlerini yaşatabileceğimizi tarihimizden biliyoruz. Dünyanın orta yerinde, hıçkırarak ağladığımızı gören dostlarımız bu yüzden şaşırmasınlar; biliyoruz, o neşeli günde, Sevilay olduğu gibi, hep hatırlayacağımız gibi aramızda olacak.
Biliyoruz, şüphesiz O, solmayan bir çiçekti, canlı, bereketli, halis, güçlü, insan bilgisinin ağacında yetişen, ışığını insanlığın ve dünyamızın komünist geleceğinden aldığı için hiç solmayacak bir çiçek... (MBM/EK)