Nobel Ödül Komitesi bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü’nün Bob Dylan’a verildiğini açıkladığında birçok kişi için sürpriz oldu. Hatta ödülün bir "müzisyene" verilmesini yadırgayanlar oldu. Biz de komitenin kararını müzik yazarı ve araştırmacı Derya Bengi’ye sorduk. Bengi Bob Dylan’ın fazlasıyla hak ettiğini söyleyerek başladı değerlendirmeye...
“Böyle bir tartışmayı farkındayım ama kusura bakmasınlar, eksiği yok fazlası var Dylan’ın. Zaten çok iyi bir şair. Üstüne üstlük o dizeleri yaratmak, arka arkaya getirmek yetmiyormuş gibi onları besteliyor.
“Bir matematikçi gözüyle bakarsak 10 saat çalışacağına 15 saat çalışıyor. Fazlasını yapıyor. Müthiş etkileyici ve bir şiirin murat edebileceği en iyi etkiyle mırıldanılabilir hale getiriyor şiirlerini. Müzik yaparak hayata daha fazla eşlik eder hale getiriyor şiirleri. Bu çok önemli bir şey.
“Bob Dylan’ın bu konuda yalnız da kalmaması taraftarıyım. Bundan sonraki yıllarda başka şarkı yazarlarına da verilebilir.
Şiirin müziği
“Söz yazarı demiyorum, yanlış tabir geliyor, şarkı yazarı! Şarkı da şiirin bir formudur. Şarkı edebiyatın, şiirin dışında bir form değildir. Biraz da yüksek seviyede bir halidir. Ben şarkının şiirden biraz üstün bir form olduğunu da düşünürüm.
“Fikret Kızılok’un bir tezi vardır: Şairleri ne yazık ki yarım kalmış şarkı yazarları olarak, eksik insanlar olarak tarif eder. Mesela Kızılok’a göre, Nazım Hikmet müthiş bir şairdir ama yarım bırakmıştır her şeyi, diyor, neden onları bestelememiş, diyor.
“Şiir eleştirilerinde bile okuduğumuz şeyin müziği aranmaz mı ya da iyi şairler dediklerimiz hep müzikli değil midir? Kastım mecazi anlamda müzik tabii, kontrbas, davul değil. Bir müzik peşindeyizdir şiir okurken, işte Dylan bunu da yapıyor. Yanında ücretsiz hediyesi olarak veriyor...”
“60’ların duygusunu yarattı”
Bob Dylan’ı “60’lı yılların duygusunu yaratan insanlardan biri” olarak anlatıyor Bengi.
“Dün bir Esquire kapağı gördüm o yıllardan; kapakta bir kişinin kellesini dörde bölmüşler: Bob Dylan, Castro, Kennedy, Malcolm X. Doğru; bence 60’lı yılları temsil edebilen insanlardan biri. Sorsanız, ilk üç kişiden biridir bence. 60’ları yaşadı, 60’lı yılları temsil etti, 60’lı yıllara en güzel ürünleri verdi; onyıllar geçince uyum sağladı, yaşadığı çağı öyle anlattı.
“İlerleyen yıllarda da çok politik şarkıları var ama ilerleyen yıllar politik yıllar değil dünya tarihinde. Mesela Licence is Kill var 80’lerde. Ama onu 80’lerde söyleyince yalnız kalıyorsun. Kim verdi bu heriflere silah ruhsatını, öldürme hakkını kimden alıyorsun, diye bir şarkı. 80’lerde bunu yapınca kimse kulak asmıyor. 60’larda yapmış olsa, ki onlarca bu tip şarkı yaptı, çok karşılık gördü.
“Hem konjonktüre bir ölçüde uyum sağladığını hem de konjonktür yüzünden bir ölçüde görmezden gelindiğini söyleyebiliriz Dylan’ın. O dönem politik şarkıları yeterince ilgi görmeyince biraz küsebilir sanatçı. İnsanlar bu devirde bunu böyle anlamıyorlar, o zaman bu devir insanını nasıl yakalarım diye bilinçli ya da bilinçsiz hesap da yapmıştır; sanatçılar bunu ister istemez yapar. Yani önce politikti, sonra döndü de denemez Bob Dylan için.
“İyi şiirin hamuruna bağlı kaldı”
“Her zaman iyi şiirin hamuruna bağlı kaldı bence; hayata dokunan şarkıları her zaman yazdı. Ama 60’ların sonunda bunlar görece daha politikti, 70-80’lerde bu doz giderek azaldı. Ama bunun sebebi Dylan’ın dönüşüyle değil, dünyanın dönüşüyle ilgili.
Yanılmıyorsam, Nobel Komitesi de halk şarkısı yazma geleneğini kullanarak ileriye taşıdığına vurgu yaptı. Bu işi ciddiye alanlar şöyle kabul ediyor bence: Bu ödül aynı zamanda Woody Guthrie’ye, Paul Robeson’a, o geleneği yaratan 20. yüzyılın protest insanlarına verildi. Aşık Veysel’e, Aşık Mahsuni’ye de verilmiş oluyor otomatik olarak. Ben duyunca Aşık Mahsuni almış gibi sevindim açıkçası.
Zaten Nobel için hep adı geçerdi Bob Dylan’ın. Ama kimin kazanacağına dair bahis oynayanların hep alt sıralarındadır Dylan; üzerine oynayan varsa iyi para kazanmıştır. (YY)
Ruhi Su ve Bob Dylan |
“Ruhi Su gidiyor Blowin in the Wind cover’ı yapıyor 70’de. O zaman Bob Dylan 22-23 yaşında bir adam, Ruhi Su operadan çıkmış, Alevi deyişlerini toplamış, hapislerde sürünmüş, gazinolarda program yapmış, varolmaya çalışan, plaklar çıkartarak hayatını müzikten kazanmaya çalışan Türkiyeli bir saz aşığı; gelmiş 62’lı yaşlarına oturup bir protest şarkıyı Türkçe sözlerle sazıyla söylüyor.” |