The Economist Dergisi’nin ve The Baltimore Sun Gazetesi’nin editoryel karikatüristi Kevin Kal Kallaugher ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nun özel davet ile İstanbul’a geldi. “Mürekkep ve Pixel: Kevin (Kal) Kallaugher ile 21. Yüzyılda Siyasi Karikatürist Olmak” başlıklı söyleşiye İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi ev sahipliği yaptı.
Moderatör Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu’nun açılış konuşmasını yaptığı söyleşi iki bölümde gerçekleşti. ABD İstanbul Başkonsolos’u Charles Hunter’ın konuşmacıları tanıtmasının ardından Kallaugher’ın bir politik karikatürist olarak izlenimlerini aktardığı ilk bölüm son buldu. İkinci bölümde ise söyleşi çizer M. Kutlukhan Perker’in katılımıyla devam etti ve iki karikatürist izleyicilerden sorularla “siyasi karikatürist” olmayı yorumladı.
Kallaugher: Altı yaşımdaki dünyamı devam ettirmek için çiziyorum
Başkonsolos Hunter’ın “kaleminin kimseyi ayırt etmediği”ni vurgulayarak izleyicilere tanıttığı Kal Kallaugher, konuşmasına ilk çizimlerini görselleri eşliğinde anlatarak başladı.
“Çizmeye başladığımda altı yaşındaydım. Hepimiz küçükken güneşi çizgiler halinde resmediyorduk. Çizgiler her şeyi kolaylaştırıyor, basitleştiriyordu. Bazıları büyüyünce resim yapmaktan vazgeçti. Sanırım ben bu yüzden çizmeye devam ediyorum. Hala altı yaşımdaki dünyamı devam ettirmek için.”
Söyleşinin konusu olan politik mizahın bazı kesimleri rahatsız ettiğini ve hassas noktalara dokunduğunu belirten Kallaugher, hassasiyetlere saygı gösterilmesi gerekliliğine rağmen eleştirilere engel olmanın ifade özgürlüğüne müdahale etmek anlamına geldiğini söyledi.
İfade özgürlüğünün sınırlarına dair kıstaslar koymayı tehlikeli bulduğunu açıklayan Kallaugher, eleştirilere cevap verme yönteminin kanun koymak olmaması gerektiğini vurguladı ve şöyle devam etti:
“Özgürlükleri sınırlamak birilerini koruma altına almak demek”
“Siyasi karikatürler yapmak elbette birilerini kızdıracak çünkü sorunlu konulara değiniyorsunuz. Herkesin hassasiyet düzeyi farklı. Benim çok saldırgan bulduğum bir şeyi başkası bulmayabilir. Kanunlar koyarak bu işi halletmeye kalktığınızda hile yapmış oluyorsunuz. Bazı özgürlükleri sınırlama kararı vermeniz birilerini de korumaya almanız demek. Bunun kararını kim verecek, devlet mi?
“Demokrasiden, herkesin fikirlerini açıklama hakkından bahsediyorsak yapılması gereken ifadeye daha çok ifadeyle cevap vermektir.
“Danimarka’da olaylara neden olan karikatürleri ben de sevmedim. O karikatürleri birçok insan protesto etti, çirkin bulduğu için eylemler yaptı, yani beğenmediğini açıklama hakkını kullandı. Fakat bir grup insan şiddete başvurdu ki bu tepki gösterenlerin arasında çok küçük kesimdi. Bu da fikirlerini özgürce ifade eden insanların mücadelesine zarar verdi.
“Müdahalelere rağmen son gülen biz olacağız”
Charlie Hebdo’yu, saldırının ardından çizdiği karikatürün eşliğinde yorumlayan Kallaugher, politik mizahın zorluklarla karşılaşmasına rağmen sonunda ifade özgürlüğünün kazanacağını ifade etti.
“Charlie Hebdo’da yaşanan katliam hepimize zor günler yaşattı. Bu katliamda karikatüristler öldü; fakat saldırının hedefi sadece gazeteciler değildi. Bu ifade özgürlüğüne karşı bir saldırıydı ve tüm bu sansüre, müdahalelere rağmen karikatürde de görüldüğü gibi son gülen biz olacağız.”
“Baltimore’u anlatmak için kelepçeli siyahi çizmem”
Kallaugher çizmekten çekindiği konular ya da kişiler olmadığı söylemesine rağmen, çizmeyi tercih etmeyeceği şeyler de olduğunu belirtti:
“Baltimore’da bir gazetede anlatmak istediğim ne olursa olsun, bir siyahiyi bileğine zincir vurulmuş bir şekilde çizmem. Bu köleliği hatırlatır, sırf o nesneyi kullanacağım diye birilerini incitmem. Mutlaka kullanabileceğim başka bir şey vardır.
“Ya da çocukları siyasette çizmem, bence bu tip bir karikatürde olmalarına gerek yok.”
Dijital ortamın faydaları
Çizerken bazı geleneksel tekniklerden vazgeçmediğini anlatan Kallaugher, mizahın artık daha dijital bir ortamda üretiliyor ve dağıtılıyor olmasının getirilerini sıraladı.
“Bir kere metot olarak değişti karikatür çizmek. Çoğu çizer programlarla hallediyorlar işlerini. Hala mürekkebi tamamıyla terk etmemiş olsam da dijitalin imkanlarından ben de faydalanıyorum.
“Sonra iletim meselesi var. Çizdiklerinizi insanlara kolayca iletebiliyorsunuz. 98’de İngiltere’den ABD’ye taşındığımda bir mail üç saatte gidiyordu. Şimdi her şeyi her an servis edebiliyorsunuz.
“En önemlisi de internetin yarattığı yeni alan...Üretmek için herkesin bir alanı var. İnternet çizerlere çalışmak için yeni yerler sağlıyor.”
“Gazeteci gibi dünyayı takip etmem gerekiyor”
32 yıllık mizah hayatında birçok farklı konu ve kişiyi çizdiğini ifade eden Kallaugher, siyasi kişiler kadar günlük hayatı da konu etmeyi sevdiğini söyledi. Kendini aynı zamanda gazeteci olarak tanımlayan Kallaugher, bir köşe yazarı gibi çalıştığını açıkladı.
“Bir köşe yazarı kadar dünyayı takip etmem gerekiyor. Konuya hakim olmak için baştan sonra her şeyi okuyorum. Sonra bunu gerçeğe kavuşturma işlemi başlıyor. O zaman gazeteci olmayı bırakıp sanatçı oluyorum.
“Her şeyi bilmek zorunda olmak bu işin en zor tarafı. Bazen her şeye hakim olsan da kafandakileri kağıda dökmek çok zor olabiliyor, üstelik bunu gazeteye belirlenen son teslim saatine kadar yetiştirmek de güç. Emekli olana kadar yaklaşık sekiz binden fazla kez çizimin yayınlanıyor ve her karikatürde bunlar baştan yaşanıyor.”
Türkiye’ye dair olumlu izlenimlerini aktaran Kallaugher, “Haberlerini okuduğum Türkiye ile ziyaret ettiğim arasında büyük farklar gördüm, burada güçlü bir mizah kültürü var” dedi.
Geçmişte Özal’ı ve Demirel’i karikatürlerine taşıdığını söyleyen Kallaugher, ziyaretinin ardından çizimlerinde Türkiye’deki politik meselelere daha çok yer vermek istediğini açıkladı.
Perker: Türkiye’de mizah yapmak diğer ülkelerden farklı
Gırgır, Leman, Penguen gibi yerli dergilerin yanı sıra The New York Times, The Wall Street Journal, The Washington Post gibi yurt dışı menşeli yayınlarında da çizimleri yayınlanan Kutlukhan Perker ise Türkiye’de siyasi mizah yapmanın diğer ülkelerden daha farklı olduğunu ifade etti.
“Her zaman çizdiklerinize müdahale edilebilir, düzeltilebilir hatta reddedilebilir ve bazen yayınlanmaz. Bu editörün önce beğenip sonra fikrini değiştirmesi şeklinde bile olabilir.
Yurt dışında tepki, işi birlikte yaptığınız kişiler tarafından veriliyor. Türkiye’de ise tepkiler halktan geliyor. Bence fark burada. Dergiyi arıyorlar, şikayet ediyorlar. Arayıp tehdit ediyorlar, kimi zaman saldırılar bile oluyor.”
“Charlie Hebdo’dan sonra bizi arayıp ‘sıra sizde’ dediler. Beyoğlu’ndaki ofisimiz kundaklandı. Bir arkadaşımız ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ofisimizi değiştirmek zorunda kaldık.”
Perker, siyasilerle kimi zaman sorun yaşamalarına rağmen çizimlerinin tepki alıp almayacağını düşünmeden hareket ettiklerini söyledi.
“Avukatları dava açıyor, siyasiler konuşmalarında atıfta bulunuyor. Artık alıştık bunlarla yaşamaya. Aslında onların da bunu refleks olarak yaptığını düşünüyorum. Basın onlardan tepki vermesini beklediği için buna cevaben yapıyorlar. Eleştirel bir çizime ne cevap verecekleri beklendiği için…”
Basılı yayınların satışı ile internetteki içeriğe ilginin arasında ters bir ilişki olmadığını belirten Perker, birinin var olması için diğerinin kaybolması gerektiğini düşünmediğini söyledi.
“Gezi eylemlerinde herkes interneti çok kullanıyordu, her içerik internette paylaşılıyordu. Çok yüksek bir katılım vardı. Beklenti her zaman internetin faal olduğu dönemde basılı yayınların satışının az olması yönündedir. O dönem bizim en çok satış yaptığımız dönemdi. Sanırım bu daha çok şeyi bilmek daha çok şeyi paylaşmak istemekle alakalı.” (AE/EKN)
* Kevin (Kal) Kallaugher’in karikatürleri etkinlik kapsamında 23 Ekim’e kadar Bilgi Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde sergilenecek.