"2012'de bir yılda iyi hal belgesi almak için TTB'ye başvuranların sayısı 59, 2021'de sayı 1405, yani 10 yılda 24 kat arttı. 2022'de ciddi bir artış var, ocak ayında 197 hekim iyi hal belgesi için başvuru yaptı, nisan ayında rekor bir sayıya ulaştı ve bu sayı 214'e çıktı. Şu ana kadar 2022'de iyi hal belgesi için başvuru yapan meslektaşlarımızın sayısı 800'ü aştı."
"İnsanın bir değeri yok, iktidar yaşam hakkını önceleyen bir anlayış içinde değil, bizleri, hastalarımızı nesne olarak görüyorlar, sağlığın bir hak olarak görmüyorlar. Üstelik emeğimizi ucuzlaştıracak yeni yöntemlere başvuruyorlar. Örneğin; tıp fakültelerinin ve uzmanlık alanlarının kontenjanlarını arttırıyorlar. Eğitimin niteliğini, sunulan sağlık sisteminin niteliğini gözetmeyen bir yaklaşımları var. Yani sadece bizim değil tüm yurttaşların değersiz sayıldığı bir yönetim biçimi ile karşı karşıyayız."
Sağlık meslek örgütleri yaklaşık bir yıldır sağlık alanında yaşanan sorunları iktidara ve kamuoyuna duyurmak için çeşitli eylemler yapıyor, taleplerini sıralıyor ve bir an önce çözüm üretilmesi için taleplerini sıralıyorlar.
Şiddet, hekim göçü, gelir adaletsizliği, kötü çalışma koşulları, sağlığın ticarileşmesi, niteliksiz sağlık hizmeti gibi bir çok soruna çözüm isteyen sağlık emekçileri 29 Mayıs Pazar günü bir kez daha alanlara iniyor.
Sağlık alanında yaşanan sorunlar, iktidarın tutumu ve sorunların çözümünü Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ile konuştuk.
Prof. Dr. Korur- Fincancı, sağlıkta yaşanan sorunların Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile başladığını ve 20 yıllık süreç içerisinde katlanarak arttığını söyledi.
TIKLAYIN-Korur-Fincancı: Sağlık sorunları asistan sayısını arttırmakla çözülmez
"Pandemi sorunları görünür kıldı"
"Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ortaya çıkan tahribatın pandemi ile çok daha arttığını ve görünür olduğunu" vurgulayan Prof. Dr. Korur- Fincancı, "Sağlık emekçileri pandemi döneminde çok fazla emek sarf etti bu emeklerinin karşılığını alamadıkları gibi emekleri daha da değersizleştirilen bir tutumla karşılaştılar. Değer görmemek tükenmeye neden oldu. Dolayısıyla kimi hekim ve sağlık çalışanı mesleğini bıraktı, kimisi emekliye ayrıldı, bazıları da kamudan istifa etti" dedi.
TIKLAYIN-20 yılda 10 hekim sağlıkta şiddet sonucu yaşamını yitirdi
"Hekim göçü rekor sayıya ulaştı"
Korur- Fincancı, pandemi döneminde yaşanan sorunların "krize" dönüştüğünü ve hekim göçü noktasına geldiğini belirtti ve ekledi: "Biz yurtdışına giden hekimlerin tam sayısını bilemiyoruz. Sadece yurtdışına gitmek için iyi hal belgesi almak için bize başvuranların sayısını biliyoruz. Bu sayı da her geçen gün artıyor.
"2012’de bir yılda iyi hal belgesi almak için başvuranların sayısı 59, 2021’de sayı 1405 oldu, yani 10 yılda 24 kat arttı, mezun sayısı 24 kat artmıyor. 2022’ye bakıldığında ciddi bir artış var. Ocak ayında 197 hekim iyi hal belgesi için başvuru yaptı, biz bu sayı için tedirgin olurken nisan ayında rekor bir sayıya ulaştı ve 214’e çıktı bu sayı.
"Şu an kadar 2022’de iyi hal belgesi için başvuru yapan meslektaşlarımızın sayısı 800’ü aştı. Bu belgeyi almadan giden meslektaşlarımız da var. Ama Avrupa ve ABD gibi ülkelerine gidecek olan meslektaşlarımızın iyi hal belgesini alma zorunluğu var."
TIKLAYIN-TTB'den imza kampanyası: Hekimlere kulak verin
"Bizleri ve hastalarımızı nesne olarak görüyorlar"
"Covid-19'un meslek hastalığı sayılması, muayene sürelerinin uzatılması, sağlıkta şiddet yasası, sağlıkta dönüşüm programından vazgeçilmesi" gibi çözüm üretilmesi oldukça kolay "10 Acil Talep"leri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Korur- Fincancı, çözüm için iktidarın anlayış değiştirmesi gerektiğini ifade etti:
"Çok basit çözülebilir sorunlarımız var ama bunun için sağlık politikalarını değiştirilmesi gerekiyor. Sağlıkta Dönüşüm Programının durdurulması ve koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen, basamaklandırılmış bir sağlık sistemi hayata geçirilmeli. İktidar bunu istemiyor çünkü sağlığı bir kar alanı olarak görüyorlar ve kar elde ettiği sürece bu tutumlarından vazgeçmeyecekler. Çünkü insanın bir değeri yok, yaşam hakkını önceleyen bir anlayış içinde değiller, bizleri, hastalarımızı nesne olarak görüyorlar, sağlığın bir hak olarak görmüyorlar.
"Üstelik emeğimizi ucuzlaştıracak yeni yöntemlere başvuruyorlar. Örneğin; tıp fakültelerinin ve uzmanlık alanlarının kontenjanlarını arttırıyorlar. Eğitimin niteliğini, sunulan sağlık sisteminin niteliğini gözetmeyen bir yaklaşımları var. Yani sadece bizim değil tüm yurttaşların değersiz sayıldığı bir yönetim biçimi ile karşı karşıyayız."
TIKLAYIN-"Sağlıkta şiddete son vermek için TTB önerilerini dikkate alın"
"Şiddeti sadece yasayla çözemezsiniz"
Sağlık alanının en önemli sorunlarından "şiddet" ile ilgili de değerlendirme yapan Korur- Fincancı, şiddetin tek başınan yasa ile çözülemeyeceğine işaret etti:
"Şiddet nerede yoğun görülüyor? Hangi koşullarda ortaya çıkıyor? Bununla ilgili özellikleri bilmeniz gerekiyor ki, nasıl önlemler alabileceğimizi de bilebilelim.
"Mesela, Sağlık Bakanlığı, Beyaz Kod ile ilgili tüm verileri vermiyor. 2020 verilerini alabilmiştik ve orada şiddetin en çok acil servislerde, polikliniklerde ve daha çok kamu hastanelerinde yaşandığını gördük. Demek ki, buralarda aksayan bir durum var.
"Örneğin; acil olmayan hastaların acile başvurması kolaylaştırıldığı için acillerde ciddi gerilimler yaşanıyor. Bu nasıl önlenir; acillere sadece acil hastalar kabul edilmesi sağlanırsa burada yığılmalar olmayacak, doğal olarak gerilim de yaşanmayacak.
"Şiddet yasasını çıkarmadan önce bu tür önlemleri planlamak gerekiyor. Polikliniklerde 5 dakika ile sınırlandırılan muayene süresini düzenlemek gerekiyor. Tüm bunlara çözüm üretilmediği, sağlık çalışanları ve hastalar karşı karşıya getilirildiği sürece şiddetin önlenmesi mümkün değil."
TIKLAYIN-TTB ve 56 dernekten sağlıkta şiddet yasası için çağrı
"Valilik hakkımızı kullanmamızı engelliyor"
Son olarak Ankara Valiliği'nin çarşamba günü miting ile ilgili yaptığı açıklamaya değinen Korur- Fincancı, şunları söyledi: "Ankara Valiliği ve iktidar bileşenleri ciddi bir suç işliyorlar. Biz mitingimiz için 29 Nisan’da başvuru yaptık ve iki gün önce bize yanıt verdiler.
"Talebimiz ettiğimiz Kolej Meydanı’nda miting yapamayacağımızı ancak Anıt Park’ta yapabileceğimizi belirttiler ve yürüyüş yapamayacağımızı söylediler.
"Hakkımızı kullanmamızı engelliyorlar, Ankara Valiliği bir kamu kurumu biz de bir kamu kurumuyuz, Ankara Valiliği AKP’nin il yöneticiliği değil. Engelleme çabasına rağmen biz tüm coşkumuzla Anıt Park’ta olacağız, tüm herkesi hepimizin, toplum sağlığı için Anıt Park'a bekliyoruz, alanlara sığmayalım." (RT)