Fotoğraf: Nadire Mater/bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Yusuf ile Emre biri memleketi Diyarbakır'dan diğeri Ağrı'dan İstanbul'a çalışmaya gelen iki inşaat işçisi. Çalışmaya başladıkları okul inşaatında kesişiyor yolları. Aynı inşaatta aynı işi yapıyor, şantiyede aynı odayı paylaşıyorlar.
Yusuf ve Emre ile koronavirüs günlerinde çalışma koşulları nedeniyle sık sık gündeme gelen inşaat sektörünü konuştuk.
Yusuf, 28 yaşında Diyarbakırlı. 10 çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu. Ailesinin ekonomik koşulları nedeniyle 11 yaşında inşaatlarda elektrikçi çırağı olarak çalışmaya başlıyor.
Çocuk işçi olarak başladığı çalışma hayatı, lisede okulu bıraktıktan sonra kesintisiz devam ediyor. Uzun süre inşaatlarda çalışıyor Yusuf, inşaata ara verdiği bir dönem de müzikle uğraşıyor.
Kısa süreli yaptığı işlerin ardından yeniden inşaata geri dönüyor. Bu arada bıraktığı eğitim hayatına da açık öğretimden devam ediyor, lise diplomasını alıyor. İnşaat sektörünün gereği birçok ilde çalışmış Yusuf, 28 yaşının büyük kısmını bu nedenle ailesinden uzakta geçiriyor.
Son üç yıldır da İstanbul’da yaşıyor. Şimdilerde Kartal’da bir okul-yurt projesinin inşaatında çalışıyor. Projeyi yapan devlet ama Yusuf müteahhit firma çalışanı.
TIKLAYIN-Tekstil İşçisi Türkan: Açlık Eve Sığmıyor, Yarım Metreden Sosyal Mesafe Olmuyor
"Çalışmayalım dedik, kabul ettiremedik"
1 milyon 200 bin işçinin çalıştığı, bir hafta önce Hasan Oğuz adlı işçinin salgın nedeniyle yaşamını yitirdiği, inşaat sektöründe koronavirüs günlerini Yusuf'tan diliyoruz:
“Okul yurt inşaatında elektrik ustası olarak çalışıyorum. 80-90 kişi çalışıyorduk işi bitenler gittiği için şimdi 60 kişi kaldık. Virüsün ilk günlerinde patronlara 'hastalık var, biz de çalışmayalım’ dedik ama kabul ettiremedik. ‘Bu iş bitecek’ dediler. Zaten ‘gidin’ deseler de para vermeyecekler, yine gidemeyeceğiz. Yani çalışsak da olmuyor çalışmasak da olmuyor.
"Gidersem tekrar iş bulamam"
Herkese 'evden çıkmayın' deniyor ama biz çıkmasak nasıl geçineceğiz. Ne yiyip ne içeceğiz. Ben bekarım, babam emekli, aileme katkıda bulunuyorum ama evine ekmek götürmezse çocukları aç kalacak olan insanlar var. Benim böyle bir sorumluğum yok. Fakat yine de bırakıp gidemiyorum çünkü şimdi gidersem bu günler geçtikten sonra iş bulamam, mecbur çalışıyorum.
Asıl sorun inşaatta hiç önlem olmaması. Bizim şantiyede sanki hiç böyle hastalık yokmuş gibi davranıyor müteahhit. Bir siyah maske verdiler, yıkananlardan… Eldiven olarak zaten inşaat eldiveni takıyoruz. Sadece lavaboya bir sıvı sabun koydular, o kadar, başka bir şey yok. Siyah maskeyi de kimse orada takmıyor çünkü tozun pisliğin içinde kirleniyor. Akşam yolda giderken takacak bir şey kalmıyor. Zaten o maske bizi ne tozdan ne de virüsten korur. Ama hiç yoktan iyidir.
TIKLAYIN-"Kronik Hastalığı Olanlar Genelgeye Rağmen Çalışmak Zorunda Kalıyor"
"Hasan Oğuz gibi çok arkadaşımız var"
Arada devlet tarafından kontrolcü elektrik mühendisleri geliyor. Onlar müteahhite kızıyor: 'Neden maske vermiyorsunuz' diye fakat kimse dikkate almıyor. Bizim inşaatta henüz kimsede virüs çıkmadı ama inşaat sektöründen Hasan Oğuz adlı arkadaşımızı kaybettik.
Hasan Oğuz gibi birçok genç arkadaşımız var. Demek ki virüs sadece yaşlıları öldürmüyor bizler de risk altındayız ama kimse önemsemiyor. Tedbirler alınsaydı belki ölmeyecekti. Dedim ya, bizim müteahhit sanki böyle bir hastalık yok gibi davranıyor. Söylediklerimize kulağını kapatıyor.
"Herkes korkuyor"
İnsanların evinde çoluğu çocuğu, yaşlı anne babası var. Herkes korkuyor ama mecbur gidip geliyor. Benim ailem Diyarbakır’da yaşıyor, ben şantiyede kalıyorum. İki arkadaş bir odada kalıyoruz biz de korkuyoruz ama yapacak bir şey yok. Kaldığımız şantiye ile çalıştığımız şantiyeye araçla gidip geliyoruz. 6 kişi sıkışarak biniyoruz arabaya.
İnşaatta dikkat etmeye çalışsak da olmuyor. Bir konteynırda 8-10 kişi yemek yiyoruz. Bir de normal çalışma saatinin de üstünde mesai yapıyoruz, dinlenemiyoruz bile…Çaresizlik içinde çalışıyoruz çünkü başka alternafimiz yok. Birçoğumuz zaten gurbetçi, herkes ailesini geçindiriyor. Biz çok fazla bir şey istemiyoruz. Hastalık geçene kadar asgari ücret verilsin, evlerimizde kalalım. Hasta olsak ailelerimiz gelemeyecek bile, ailemizden uzakta öleceğiz. Ölmek istemiyoruz."
TIKLAYIN:Mevsimlik İşçiler ve 18-20 Yaş Arası Çalışanlar Yasaktan Muaf
Emre: Çalışmazsam ailem aç kalır
19 yaşındaki Emre, Yusuf'un oda arkadaşı. Aslında 20 yaş ve altına sokağa çıkma yasağı getirilmişti. Ancak bir gün sonra İçişleri Bakanlığı 18-20 yaş grubu çalışanların, Kaymakamlıktan izin alarak çalışmaya devam edebileceklerini duyurdu.
Emre de kaymakamlıktan izin belgesini alıp çalışmaya devam etmiş. Başka bir alternatifinin olmadığını söylüyor Emre, çünkü ailesini o geçindiriyor:
"Ailem Ağrı'da yaşıyor. Üç kardeşiz ben kardeşlerin en büyüğüyüm. Babam genç yaşta 6 ameliyat geçirdi, şu an çalışmıyor. Babamın hastalanması nedeniyle lisede bıraktım okulu çalışmaya başladım. İnşaatta elektrikçi olarak çalışıyorum. 1600 TL maaş ve 700 TL yemek parası alıyorum. Ailede benden başka çalışan olmadığı için onlara para gönderiyorum, kendi haracamalarımla para kalmıyor zaten.
"Risk grubundaysam neden çalışıyorum?"
20 yaş altındakiler çalışamaz denildi. İlk ne yapacağımı bilemedim. Çalışmazsam para verirler mi onu da bilmiyordum. Sonra kağıt alıp çalışabileceğimi öğrendim. Gidip izin kağıdını aldım. Aslında risk grubundaysam çalışamamam gerekiyor, ayrımcı bir karar. Çalışanlar çalışmaya devam etsin demek adaletli değil. Ben de risk grubundaysam neden çalışıyorum ki devletin beni koruması gerekmez mi? Maaşımı vermesi gerekmiyor mu? Devlet güvence vermediği için ben çalışmak zorundayım. Yoksa ailem de ben de aç kalırız." (RT)