Fransa’da yakında 15 gününü dolduracak olan şartlı sokağa çıkma yasağı 15 gün daha uzatıldı yani 15 Nisana kadar, bunun toplam altı haftaya uzatılacağı yani nisan sonunu bulacağı kesin gibi.
Henüz etkileri görünür gibi değil. Doktorların kayıtsız şartsız evde kalma yasağı gelsin diye ısrarlarına rağmen Türkiye'de Anayasa mahkemesine tekabül eden Conseil Constitutitionnel bu öneriyi red etti ve sokağa çıkma yasağı eskisi gibi göreceli olarak devam edecek.
Yani temel ihtiyaç maddeleri için, bir saatlik spor yapmak için (tek başına ve evin 1 km civarında), işe gitmek için (sağlık alanı, süpermarket çalışanları, yiyecek sektöründe çalışanlar..) evden çıkabiliniyor.
Gelelim sayılara: bu pazarki sayıları parantez içindeki geçen pazarla karşılaştırırsak ölü sayısı bu akşam maalesef 2606 (674) oldu nerdeyse bir haftada dörtle katlanarak, hastanede tedavi gören hasta sayısı ise 19345 (7420), son 24 saatte 1734 kişilik artış gösterdi.
Reanimasyondaki hasta sayısı 4632 (1500) olurken bu sayıya son 24 saatte eklenen hasta sayısı 359, yani olay çok hızlı gidiyor, bir şeyler elimizden kayıp gidiyor duygusu içindeyiz. Ölenler arasındaki sağlık personeli sayısı da armaya devam ediyor, örneğin ölen doktor sayısı beş oldu.
Julie, yalancı negatif
Hele bu hafta içinde yaşadığımız 16 yaşındaki Julie’nin ölümü hepimizi kahretti.
Julie 16 yaşındaydı ve hayat dolu bir genç kızdı, müziği, dansı, hayatı seviyordu, lise öğrencisiydi, bilinen hiçbir hastalığı yoktu, dünyanın en iyilerinden kabul edilen Paris’teki Necker hastanesinde bakım aldı, yine de kurtarılamadı.
Annesinin televizyondaki sözlerini unutamıyorum. Hani bu hastalıktan gençler olmuyordu? Neden Julie?
Bu arada unutmamak gerekiyor ki bazen, Julie’de ilk başta olduğu gibi, virüs olmasına rağmen test negatif olabiliyor (iki kere negatif, üçüncü pozitif), bu yalancı negatiflik oranı testlere göre değişiyor yüzce 20-30 civarında kabul ediliyor şu anda.
Bulgular varsa testi tekrar etmek en doğru çözüm kabul ediliyor.
Bütün ülkede tam bir seferberlik havası var, herkes suni solunum cihazlarının ve tıbbi malzemelerin, maskelerin, kazakların peşinden koşar hale geldi! Herkes birbirine yardım etmeye çalışıyor, kendi ekibini de kurtarmaya çalışarak tabii ki.
Gündem hala maske
Bu arada yüzlerce doktor eski ve yeni sağlık bakanları hakkında dava açmak için dilekçe verdiler, “bizi silahsız savaşa gönderdikleri için”. Başbakanın ve sağlık bakanlarının vaatlerine rağmen yeteri kadar maske gelmiyor ve herkes maske istiyor: sağlık çalışanları dışında polisler, hapishane gardiyanları, postacılar, kasiyerler….
En son Çin’e 1 milyar maske ısmarladığımızı söylediler, bu arada İtalya’dan bize gelen maskelerin nasıl Prag’da kaldığı, el koyulduğu tartışılıyor, yani gündemimiz maske olmaya devam ediyor!
Tabii önemli sayıda personel sorunu da var: aranan meslek hemşireler, en çok onların eksikliği var, bir kısmı hasta oldukları için, bir kısmı çalışma şartlarının zorluğundan dolayı 3 haftalık yoğun çalışmadan sonra devre dışı kaldıkları için, zaten de var olan açık kapatılamadığı için.
Hemşireler
Bu arada şunu ileteyim; Avrupa ülkeleri arasında en az maaşla çalışanlar Fransız hemşireleri: eğitim süresi liseden sonra üç yıl olmasına rağmen, teknik yönden çok güçlü olmalarına rağmen.
Tam da bu virüs olayından önce, aralık ve ocak aylarındaki emeklilik yasasını protesto grevlerinde hemşireler önemli bir yer almışlardı; maaşlarını artırılmasını istiyorlardı, devlet hastanelerinin (Hopital Public) korunmasını istiyorlardı, hükümet üstlerine polisleri ve su sıkıcı tankları göndermişti!
Halbuki bu hafta Mulhouse de hastanenin park yerine yapılan seyyar hastanelerin açılış toplantısında M.Macron onlara övgülerde bulundu, primden söz etti, devlet hastanelerine olanak vereceğini söyledi.
Gönüllü başvuruda bulanan genç doktorları bir haftalık eğitimden geçirip hemşire olarak çalıştırma bu hafta başlayacak, eksiği kapatmaya yeter mi bilmiyorum!
Bu arada her akşam saat 20’de sağlık çalışanlarını alkışlamalar devam ederken, halkın bir kısmı evlerinden bir odayı ya da stüdyolarını, hatta airBNB’de kiraladıkları dairelerini uzakta oturdukları evlerine gitmek zorunda kalmasınlar diye hemşirelere, sağlık çalışanlarına veriyor.
Öte yandan, şehirde çalışan, arabayla ev hizmeti veren hemşirelerin arabalarına: “biraz uzağa park edebilir misiniz, virüsten korkuyoruz da” gibi mesaj bırakanlar da var.
Ya da “bu daireyi terk etseniz iyi olacak, bize hastalık getireceksiniz“ diye kapıya not bırakanlar…
Eğlence, Evangelist toplantısı
"Paris eğlencedir" demişti Ernest Hemingway, bazıları için eğlence devam ediyor.
Fransa'da Saint – Nazare’deki lüks gemi inşaatı tersanesinde imal edilen İngiltere’nin ısmarladığı “Celebrity Apex” gemisi normal şartlarda 21 Mart’ta İngiltere’de Southampton'a gönderilecekti, fakat bu işlem Covid yüzünden iptal edilmişti.
Ama gemide bulunan 60 ülke kökenli 1463 personelin bir kısmı eğlenmeye karar veriyorlar ve 20-21 mart gecesi geminin diskoteğinde hep birlikte eğleniyorlar, bunu da Snapchat’ta yayınlıyorlar. Eğlenceye katılanlardan 29'unda Covid-19 bulunması ise 27 martta oluyor.
Bu sayı giderek artıyor ve bu kişiler şimdilik kamaralarda tedavi görüyorlar! Kimileri ölümle uğraşırken birileri eğleniyorlar!!!
Bu olay bana üzerinde çok konuşulan ve Fransa'da epideminin başlangıcı sayılan ve epidemiyolojistlerin çok ilgisini çeken bir olayı hatırlattı.
17-24 Şubat tarihleri arasında Mulhouse‘un banliyösü Bourtzwiller’de yapılan Evangelistlerin toplantısı Fransız epidemisinde tarih kabul ediliyor. Üstelik bu toplantıya gelenler bir hafta kapalı mekanlarda birlikte olduktan sonra Fransa’nın bütün şehirlerine dağılıyorlar, yani evlerine dönüyorlar ama Çovid-19 ile ve fark etmeden yada bir kısmı hasta olmayan taşıyıcı olarak uzun zaman yollarına devam ediyorlar.
Örneğin bu toplantıya katılan ve Strasbourg’daki üniversite hastanesinde çalışan bir hemşirenin en az 250 kişiye Covid bulaştırdığı düşünülüyor.
Rossella
"Bu akşam savaşı unutmaya çalışacağım!"
Express dergisinde yayınlanan bir sağlıkçının anılarının üçüncü bölümünde, 26 yaşındaki, Covid-19 tedavisinin yapıldığı bir dahiliye servisinde çalışan, İtalyan kökenli intern Rossella (isim değiştirilmiş) bunları söylüyor!
Paris'teki bir hastanede geçiyor anlattıkları. "25 Mart 2020, bisikletimi hastanede bıraktım" diyor Rosella, bu soğuk Paris gecesinde pedal çevirecek gücü bulmadığını söylüyor. Kendisinden biraz daha kıdemli doktor olan ve o da Covidlilerle çalışan sevgilisi Victor‘a soruyor: "Bu akşam seninle dönebilir miyim eve?"
Beklenen cevabın arkasından birbirlerine sarılarak terkediyorlar bir yığın dramın yaşandığı adeta bir tiyatroyu aratmıyacak bu ortamı!
Akşam "Viktor gibi ben de 'normal' bir insan olaya çalışacağım" diyor Rosella “savaşı unutmaya çalışacağım bir gün sonrasına, yeni savaşlara verecek gücüm olsun diye".
"Bazen düşmanımızı düşünüp güldüğümüz zamanlar bile oluyor" diyor Rosella, hemen arkasından ekliyor: "Belki de yanlış yapıyoruz , bir gün bize karşıda dönüp, bize çok zarar verebilir. Ne yapalım, insan dediğin zayıf bir yaratık, ne zaman hava ağırlaşsa , onun bunu hafife almaya ihtiyacı var!
Hastane çıkışında Viktor ona “ hadi Covid'li bir öpücük ver” deyince iki maske aracılığıyla sokakta nasıl öpüştüklerini gülerek anlatıyor Rosella.
"İşte" diyor Rosella, "bazen nasıl da çılgınlığı korkuya tercih edebiliyoruz!".
Arkasından ekliyor: "Çünkü savaş her zaman gözyaşı, kan ve ölüm değildir, bazen bu aşk yada acılara ve kederlere rağmen direnen insanlık ışığı olabilir."
Viktor ise "ne garip bir gündü" diyor.
Covid ünitesinde çalışan doktorlar garip bir güçsüzlük, yetersizlik, görevlerini yerine getirememişlik duygusu yaşıyorlar!!
Evet gündemimiz Coronaya karşı savaş, kimimiz bunu üçüncü dünya savaşına benzetirken, bu hafta topyekün savaştan bahsedenler vardı. Öyle ya, virüs kimseyi ayırt etmiyor, zengin- fakir, siyah –beyaz, Müslüman –Hıristiyan-Yahudi-Budist, inançsız …. demeden herkese saldırıyor.
Kayıplarımız
Her savaştaki gibi kayıplarımızı saptayalım dersek bir haftalık bilanço çok korkunç: Bir hafta arayla sayılar şöyle:
Geçen pazar günü karantinadaki insan sayısı 1 milyar iken bu sayıya Hindistan, Rusya ve ABD’nin bir çok eyaletinde eklenmesiyle bu sayı 3 milyara ulaştı, bir haftada üçle katlanarak.
Virüsten ölen insan sayısı bugün dünyada 30 bini bulurken, bunun 10 bininin İtalya’da olduğunu hatırlatalım. Bu sayı geçen pazar dünyada 12 bin 942 idi, 4827'siİtalya’da olmak üzere.
Covid 19 + olan insan sayısı (test positif) ise geçen pazar 302 bin 225 iken bu pazar 640 bin, yani bir haftada ikiye katlandı.
Her ülkede yayılma hızı, odağı farklı tabii ki, örneğin, ABD 124 bin Covid 19 + kişinin büyük kısmı New York eyaleti ve çevresinde yaşıyor.
Bu sayılar göreceli, ülkedeki test yapma, ya da yapabilme olanağıyla doğrudan ilişkili. Gerçekte bu 640 bin sayısının birkaç milyon olduğu düşünülüyor.
Karantina
İtalya'da son verilere göre ölüm sayısı artsa da yeni hasta sayısında azalma olduğu görülüyor: son günkü artış yüzde 5,6, önceki gündeki artış 6,9 ve 27 Mart'taki artış ise yüzde 7,4.
Yani bir azalmaya doğru gidiyoruz. Lombardı bölgesindeki karantinanın total olduğunu unutmayalım. Fransa'da ise karantina öncesi yeni vaka sayısı günde yüzde 37 artarken bu artış karantinadan sonra günde yüzde 16’ya düşmüş.
Bu arada şehirlerde hava hiçbir zaman olmadığı kadar temiz, hatta kıyılarda yeniden yunus balıkları görülmeye başladı, herkes aile fertlerini daha iyi tanımaya ve farklı şeyleri paylaşmaya çalışıyor.
Tabii ki olumsuz yanlar da var, örneğin kapalı kalan mekanlarda erkek şiddetinin arttığı haberleri de geliyor. Kadınların en yakın karakola gitmelerinin zorluğu düşünülerek en yakın eczaneden yardım istemeleri önerildi, nasılsa eczaneye gitmek için bahane bulmak daha kolay olur düşüncesiyle.
Eczacılar Odası da bu olayı onayladı.
Ne kadar daha karantinadayız? sorusuna cevap verebilen yok!
İngilizler bu işten sıyrılmamız altı ay sürer, diyorlar.
Covid’sız ve karantinasız günlere en kısa zamanda sağ salim ulaşabilmemiz dileğiyle hoşça kalın. Kendinize iyi bakın! (ÇCŞ/APA/DB)