Fotoğraf: Çiçek Cengiz Şakiroğlu / Buttes Chaumont Parkı
Bu haftaki gündemimiz koronavirus: Covid-19 (Co Corona için, Vi: virüs için 19 da 2019 için) ve maalesef devam edeceğe benziyor.
Şubat sonunda birkaç Covid-19 vakası olan Fransa'dan resmi olarak hiç hastası olmayan Türkiye’ye oğlumla birlikte ailemi ve yaşlı anne-babamı görmeye gittik.
Paris ve İstanbul havaalanları çok boştu; İstanbul havaalanında maskeli birçok görevli ve yolcu gördük.
Fransa’da gündem Covid-19 idi, Türkiye’de bir anda başka bir gündemde bulduk kendimizi: "Savaş ve şehitlerimiz, cenaze törenleri ve Avrupa için yollara dökülen Suriyeli, Afganistanlı göçmenler..."
Bu arada şehirlerde hayat olağan devam ediyordu, restoranlar ve kahveler doluydu, mağazalar biraz boştu.
Benim için yeniden Covid-19’lu gündem dönüşümden bir gün önce başladı. Servis şefi meslektaşım aradı, tatile çıkacağını söyledi. Doktorların kendi seçtikleri medikal komisyonun başkanı olmam dolayısıyla hastanede alınacak kararlara katıldığım için beni bilgilendirmek istemişti.
2. seviyeye doğru
Verdiği haberler kötüydü. Bizim hastanenin, Çocuk hastanesi, yakınındaki bölgede (60) karantina ilan edilmişti. O bölgede oturan personel çalışamaya gelmeyecekti, ayrıca bu bölgedeki çocuklar okula gitmeyeceklerdi. Dolayısıyla bu personel çocuklarını bakmak için de işe gelmeyecekti: Krizin 2. seviyesine doğru ilerliyorduk!
Bu arada hastanedeki çocuklarda Coronavirus olduğunu öğrendim ama Covid-19 değil Coronavirus OC43 idi yani mutasyona uğramamış Coronavirus ama yine de çocuklar 40 derece ateşle yatıyorlardı.
Bu şartlarda kriz masasını idare etmemi istiyorlardı!
Ertesi günkü uçak yolculuğumuz iki uçak arasındaki uzun bekleme dışında iyi geçti sayılır, hava alanı oldukça tenhaydı! Uçakta bir ara oğlum öksürünce şüpheli ve korkulu bakışlarla karşılaştık doğal olarak.
Pazartesi ve onu takip eden günlerde her sabah kriz toplantısı vardı.
Bakanlığın bildirimleri doğrultusunda hasta çocukların hafta sonu evlerine çıkmalarını yasaklamak zorunda kaldık (normalde çocuklar tıbbi sorunları yoksa hafta sonunda evci çıkabiliyorlardı), kardeşlerin, arkadaşların ziyarete gelmesi de yasaktı, sadece anne- baba ziyaret edebilecekti, onlar da tek tek gireceklerdi hasta çocuğun yanına.
Kendilerinde ateş, boğaz ağrısı, öksürük, titreme vs semptomları olan ebeveynlerin ziyarete gelmemesini ve hasta biriyle temasları varsa da gelmemelerini öneren mektup gönderdik ailelere.
Ayrıca ellerini sık sık sabunla yıkamalarını ve hidroalkolik jeller kullanmalarını önerdik. Sadece hasta olanların maske kullanmalarını önerdik, ama onlar normalde hastaneye gelmemeliler..
Salı günü aynı sabah toplantısında eğer bizde hasta olursa nasıl karantinaya alabileceğimiz üzerine tartıştık! Nereye koyacaktık bu hastaları? Aynı serviste tutmak diğerleri için bir risk olabilirdi.
Sağlık Bakanlığı ve yerel sağlık idaresi bize ağır hastaları gönderebileceğimiz yerleri bildirmişti ama hasta çok ağır reanimasyon gerekmiyorsa nerede yatıracaktık?
Kapatılmış olan bir ünitemizi temizletip hazırlamaya karar verdik.
Çocuklar ölmüyor, taşıyor
Bu arada gelen haberler rahatlatıcıydı, dünyada 0-9 yaş grubunda hiç çocuk ölmemişti Covid-19'dan: ne Çin’de ne de İtalya’da.
10-20 yaş arasında istisna ölümler vardı, bunun sebebine gelince bir çok hipotez var: bunlardan birincisi çocukların burun akmasıyla kendini gösteren basit Coronavirus ile çok sık karşılaşmış olduğu ve belki de göreceli bir bağışıklık kazanmış oldukları tezi?
İkincisi ise çocuğun bağışıklık sisteminin az gelişmiş olduğu için çok önemli bir reaksiyon gösterememesi tezi.
Ne olursa olsun İtalya’dan Roma’daki çocuk hastanesinden aldığımız bilgiler de çocukların virüsü kolay atlattıklarına fakat büyükanne ve babalar için taşıyıcı olacakları şeklinde idi.
Asil riskli kesim 70 yaşın üstü, özellikle de erkek hastalar, akciğer sorunu olan hastalar da yaşları ne olursa olsun ağır risk grubuna giriyor, buna bağışıklık sistemi zayıflatan ilaç alan yetişkinler (örneğin böbrek nakli sonrası) ekleniyor. Fransa’da şu ana kadar ölen 91 kişinin yetmiş biri, 70 yaş üzeri.
Seyircisiz maç
Salı akşamı nöbeti, çarşamba öğleden sonra ders verme (Osteopatlar için daha önceden planlanmis) derken ertesi gün de Caen Üniversitesi’ndeki bir dersim için Caen’a akşamdan gitmem gerekiyordu, ders Sabah 9-12 ve sonra Paris’e döneceğim.
Çarşamba akşamüstü Denfert Rochereau meydanında taksi aradım, normalde iş çıkısında taksi bulmak zordur; hiç sorun olmadı, sokaklar boştu, yeşil levhalı (boş anlamında), onlarca taksi bekliyordu meydanda.
Birine bindim ve 10 dakika bile sürmeden (normalde bu saatte 30 dakika sürer) Saint Lazare garına geldim. Tabi ki trenimden çok önce gelmiştim. Garda Korona havası yoktu. Garda olan bir piyano da (bu tip inisiyatifler bazı hastanelerde de var) değişik yolcular, değişik parçalar çalıyorlardı, hatta şarkıyla iştirak edenler vardı, alkışlayanlar da, bir süre onları dinledim. Tren boş sayılabildi.
Caen’a geldiğime de tutkunu olduğum PSG (Paris Saint Germain) ile Dortmond’un maçına bakmaya karar verdim: 2-0 kazanıyorduk Dormund’a karşı ve çeyrek finale kalacaktık, son dakikaların heyecanı.
Bu arada hem komik hem trajik sayılacak tablolar görüyorum televizyonda, Covid-19 bulaşmasını önlemek için maç seyircisiz oynanıyordu (huis clos) fakat PSG seyircileri birkaç bin kişi olarak stadın etrafında birbirlerinin birkaç santimetre uzağında bağırarak, dans ederek, ateş yakarak maça dışardan katılıyorlardı.
Maçın bitiminde PSG oyuncuları grubu selamladılar..
Bulaşma hızı dramatik
O akşamki Covid -19 bulaşma sayısını hesaplayalım! Gençlerin çoğunun taşıyıcı olup, az hasta olduklarını göz önüne getirirsek, normal koşullarda bir Covid -19’lunun dört kişiye hastalığı bulaştırdığını varsayarsak (gripte bu sayı 1,3), yakın ilişkide bu dört sayısı 8-10 çıkabildiğini de göz önüne alırsak... Ve bu gençlerin hiç hasta olmadan diğerlerine bulaştırabileceklerini düşünürsek olay oldukça dramatik!!!
Ertesi günü Üniversite’de doktorların üst eğitimi için olan (çocukta ağrı) dersini verdim, bu arada benden sonra ders verecek olan ve Rouen Üniversite hastanesinde anestezi/reanimasyon da çalışan meslektaşım telefon etti; onların bölgesinde Covid-19 yüzünden sağlık müdürlüğü doktorların şehir dışına çıkmasını yasaklamış, dolayısıyla gelip dersini veremeyecekti! Bu işin koordinasyonuyla ilgilenenler çözüm arıyorlardı ben onları saat 12’de terk ettiğimde.
Perşembe aksamı cumhurbaşkanı Macron televizyonda bütün okulların pazartesi itibarıyla kapatıldığını, ama belediye başkanlığı seçimlerinin cumartesi yapılabileceğini ilan etti! Olay ciddi idi, herkes sorumlu davranmalıydı…
Ebeveynler çocuklarına bakmak için evde kalabileceklerdi, raporlu sayılacaklardı, mümkün olduğunca uzaktan bilgisayarla çalışmayı (homeworking ) öneriyordu.
Cuma sabahı tekrar toplandı Kriz Masası ve yeni durum üzerine konuştuk: bizimle çalışan personel nasıl gelecekti çalışmaya, çünkü onların da çocukları vardı, neyse biraz sonra kapatılan okullarda eğitim bakanlığı ve belediyelerin işbirliği ile sağlık çalışanlarının çocuklarını bakmak için bir çözüm bulunacağı ve bunun çalışmalarının hafta sonu organize olacağını açıkladılar.
Akşamüstü günlük gelişmeler ve sağlık müdürlüğünden gelen yeni emirler üzerine yeniden toplanıp hafta sonunu kotarmaya çalıştık! Artık 2+ seviyesine gelmiştik. Beyaz plan uygulanacaktı (sağlık personelinin hazırola geçmesi denilebilir)
Teknik işsizlik uygulaması
Cumartesi başbakan konuşacak dendi; başbakan Edouard Philippe ve Genel Sağlık Müdürü Profesör Jerome Salomon yüzlerinde çok sert bir ifadeyle televizyona çıktılar.
Önce Edouard Philippe artık yeni bir aşamaya geldiğimizi (Niveau 3), Üçüncü kriz seviyesinde olduğumuzu 4600 kişinin hasta olduğunu 91 kişinin öldüğünü, hasta sayısının 72 saatte ikiye katlandığını ve çok endişeli olduklarını söyledikten sonra mecburi olmayan kahve restoran gibi genel yerlerin virüsün yayılmasını önlemek için cumartesi gecesi 24’te itibaren ikinci bir emre kadar kapatılacağını, personelin teknik işsizliğe ayrılacağını (maaşlarını devlet verecek) söyledi! Bu arada garip bir şekilde pazar günü yapılacak belediye seçimlerinin ilk turunun yapılacağını açıkladı!!!
Prof. Salomon oldukça sert çıkıştı: virüs kendisi bulaşmıyor onu biz bulaştırıyoruz diyerek herkesi ciddi olmaya çağırdı bir kere daha.
Hatırlatmalıyım ki; Prof. Salomon iki günde bir ya da bazen gün asri televizyonda o günkü durumu veriyor ve neler yapılması gerektiğini anlatıyor. Çok tanınan bir sima oldu, adeta bizden biri!
Bir kere daha hatırlattı: Maske taşımak bir işe yaramıyor, sadece siz hastaysanız diğerlerini o da göreceli olarak koruyor. Asıl önemli olan sık sık elleri sabunla yıkamak ve mümkün olduğunca hidroalkolik jelle temizlemek…
Hastaysanız evde kalınız, dışarda diğer insanlarla en az bir metre mesafe bırakın vs.
Mecbur olmadıkça evden çıkmayınız, evden çalışınız, genel taşıma araçlarına (az olarak devam ediyor) mecbur kalmadıkça binmeyiniz gibi gayet endişe verici tavsiyelerde bulundu…
Hastaysanız
Cumartesi sağlık otoriteleri hasta kişilerin anti-inflammatoire (ibuprofen etc) ve corticosteroidler kullanmamalarını ve sadece günde 3 gramı geçmeyen Paracetamol (örneğin minoset) kullanmalarını öneriyorlardı.
İtalya’da ve diğer ülkelerdeki ölümlerde ateş düşürmek için antiimplamatoire kullananlarda olum oranı daha yüksek, muhtemelen virüse karşı vücudun yarattığı direncin azalmasında bir rol oynadıkları düşünülüyor.
Bu arada diğer bir hastalık için cortiostéroides ve anti inflammatoire alan kişiler doktorlarına danışmadan bu ilaçları kesmesinler deniyor.
Evi temizliyorum
Pazar günü gidip oyumu kullandım, çok az insan vardı arada bir buçuk metre mesafe mecburiydi, bir de herkes kendi kalemini getirsin denilmişti. Öyle yaptık oyumuzu kullandık.
Sabahleyin evimizin yakınındaki parka gidip koşmuştum, asansör düğmesi, kapı kolu gibi şeylere dokunmamak için onları kâğıt mendille açıp ve sonra da o kâğıt mendili atarak bir saatlik koşu sonunda bir paket mendili bitirdiğimi itiraf etmeliyim.
Dönüşte evdeki bütün kapıları ve anahtarları çamaşır suyu ile silip, sonra durulayıp üstüne üstlük de kuruladım, asansörün bizim kat düğmesini da ayni işlemden geçirdim. Işık açıp kapatma düğmelerini de tabii ki!
Neyse oy kullanımı sonunda havada çok güzel olduğu için aynı parkta arkadaşlarla yürüyüşe çıkalım dedik! Herkes aynı şeyi düşünmüş, çok kalabalıktık…
Ve Paris piknikte
Herkes birbirinin burnunun dibinde piknik yapıyordu, biz bir şeye dokunmadan yürüyüp çıktık. Arkadaşlarımız başbakanının tutarsızlığını protesto edip oy kullanmamışlar.
Biz oyumuzu kullandık sonuçları bekliyoruz, şu anda bildiğimiz kadarıyla hükûmet taraftarları daha önce oldukları yerlerde bile iyi durumda değiller, eski belediye başkanları yerlerini koruyor gibi, Lille’de sosyalist Martine Aubry, Paris’te Anne Hidalgo gibi.
Başbakan Edouard Philippe daha önce ilk turda seçildiği Saint Lazare’da olumsuz bir barajda, bu Covid-19’le ilgili değil ama şubat sonunda zorla geçirdikleri emeklilik yasasının etkileri olsa gerek.
İkinci turun haftaya pazara yapılamayacağı kesin gibi ayrıca salıdan sonra tam karantinanın başlayacağı söylentileri şimdiden gündemde: yani mecbur olmayanlar (sağlık personeli etc) evden çıkamayacaklar, yani İtalya gibi.
İtalya'dan bir hemşire
İtalya deyince okuduğum bir makale geldi aklıma, içimi sızlattı. Hastaların yüzlerce olduğu bir serviste çalışan genç bir hemşirenin tanıklığı içler acıtıcı: yasaklardan dolayı hastalar yalnız oluyorlar, öleceklerini hissettiklerinde hemşireden ya da doktordan onların telefonlarıyla aile fertlerinden biriyle facetime konuşmak haklarını kullanmak istediklerini söylüyorlar, onlar da telefonlarını ödünç veriyorlar…
Hemşire bir büyükannenin kız torunuyla vedalaşmasına şahit olmuş, onu anlatıyor, arkasından da şunu ekliyor: "Ben neşeli sevinç dolu bir genç kızdım, şimdi sadece ağlıyorum…"
Ayni ünitede çalışan bir doktor bu vedalaşmalar için birkaç tablet istediklerini eklemiş!
Umarım bu bizim gündemimiz olmaz, ama insanlar ne zaman makarna ve tuvalet kâğıdı stoku yapmak yerine olaya ciddiyetle bakıp sorumlu olacaklar acaba sorusunu sormadan edemiyorum.
Haftayı bize temizliğe gelen Maria’nin anlattığı komik bir olayla bitirmek istiyorum: temizliğe gittiği 90’ının üstünde bir yaşlı hanımın iki maskesi varmış, birini kendisi taşıyormuş (etkili olmaları için maskeler en fazla dört saat kullanılabilirler, sonra değiştirmeliyiz), diğer maskeyi de gelip giden misafirlere veriyormuş. Maria’dan da o “misafir “maskesini kullanmasını istemiş, Maria kabul etmeyince olay çıkmış!!
Gündemimizin Koronavirus (Covid-19) olmayacağı günlere. (ÇCŞ/APA)