Geçtiğimiz günlerde BBC News-Türkçe’de yer alan bir haberde 2018'in ilk 3 ayında İngiltere’den Türkiye'ye 27 bin 34 ton plastik çöpü gönderildiği belirtildi. Haberde Türkiye'nin Polonya'yı geçerek İngiltere'den en çok plastik çöp ithal eden ikinci ülke konumuna yükselmesinin beklendiği; gönderilen çöplerin geri dönüşüme sokulup sokulmadığının bilinmediği ancak Türkiye’nin geri dönüşüm sicilinin iyi olmadığı da belirtiliyor.
İthal edilen plastik çöpünün ne kadarının geri dönüşüme gittiğinden daha önemli bir mesele Türkiye’nin plastik çöpü ithal ederek otizm ve obezite gibi hastalıkları da ithal ediyor olması ihtimalidir.
Peki nasıl?
Birbiri ile ilişkisiz görünen bu sorunlar arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Okurların sabrını zorlayacak biraz uzun bir yazı olacak ve umarım aradaki bağları göstermeyi başarabilirim.
Plastikler inşaat malzemeleri, ev eşyaları, ambalaj malzemeleri, oyuncaklar ve kırtasiye malzemeleri gibi pek çok şeyin üretiminde kullanılıyor. Plastiğin ne amaçla kullanılacağına bağlı olarak da fitalatlar ve bisfenoller gibi toksik etkili çeşitli kimyasal maddeler de içine katılabiliyor.
Fitalatlar plastik malzemelerin sertliğini azaltmak, esnekliklerini artırmak ya da şeffaflaştırmak için üretim esnasında plastiklere eklenen kimyasal maddeler. Bisfenol bileşikleri ise şeffaf ve sert yapılı plastik malzemelerin üretiminde kullanılıyor.
Hormonal sistem bozucular
Gıda ambalajları, bebek biberonları ve çocukların kullandığı eşya ve oyuncaklarda bulunan fitalatların ve bisfenollerin insanlarda hormonal sistem üzerinde bozucu etkiler gösterdiği çeşitli akademik yayınlarda yıllardır dile getiriliyor.
Hormonal sistem büyüme ve gelişme üzerinde çok önemli rolleri olan bir sistem. Bu sistemin bozulması en çok bebek ve çocuklarda sağlık sorunları ortaya çıkarıyor.
Fitalatlar ve bisfenoller
Bir bisfenol bileşiği olan bisfenol A (BPA) insanlarda ama en çok da bebek ve çocuklarda hormonal sistem üzerinde bozucu etkiler gösteriyor. Bu nedenle ABD, Kanada, Avrupa Birliği ülkelerinde BPA kullanımı yasaklandı. Ülkemizde de 1 Haziran 2011 tarihinden itibaren BPA’nın polikarbonat ürünler, biberonlar, meme pompaları, oyuncaklar vb. gibi bebek ve çocuk ürünleri ile gıda ile temas eden her türlü üründe kullanımı yasaklanmıştı.
Fitalat bileşikleri için de benzeri bir durum söz konusu. Kimyasal yapıları birbirinden farklı 25 çeşit fitalat bileşiği var. Bu bileşiklerden bazılarının kullanımı yasaklandı. Avrupa Birliği’nde ve ülkemizde 2005 yılında bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncaklarında DEHP (di-2-ethylhexyl phthalate), BBP (Benzylbutylphthalate) ve DBP (Dibutyl phthalate) isimli fitalat bileşiklerinin hormonal sistem ve üreme sağlığını bozucu etkileri nedeniyle kullanılması yasaklanmıştı.
Yasaklama kararları alınması sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor. Fitalat maruziyetini belirlemeye yönelik çalışmalarda insanlardan alınan analiz örneklerinde DINCH (1,2-cyclohexane dicarboxylic acid diisononyl ester); DEHT (bis-(2-ethylhexyl)-terephthalate) ve DEHA (bis-(2-ethylhexyl)-adipate) adı verilen fitalatların kalıntılarına rastlandığı açıklandı. Yine bir başka çalışmada insanlarda DİBP (diisobutyl phthalate) ve DİNP (diisononyl phthalate) maruziyetinin artış gösterdiği belirtildi.
Fitalat kalıntıları içeren gıdaların yenmesi, suların içilmesi ve plastik malzemelere deri ile temas insanlara fitalat bileşikleri geçmesine neden oluyor.
Plastik ambalajlarda fitalat ve bisfenol kalıntıları
Gıda ambalajı olarak kullanılan plastikler fitalat içerebiliyor. Üstelik üretiminde fitalat kullanılmayan PET (polyethylene terephthalate) ambalajlarda bile fitalat kalıntıları tespit edildi. Bu epeyce kafa karıştıran bir durumdu ama nedeni kısa sürede anlaşıldı. Geri dönüşüme sokulan plastik malzemelerin fitalat içeren ve içermeyen şeklinde ayrımının yapılmamasının normalde fitalat içermediği düşünülen plastik ambalajlara bile fitalat bulaşmasına neden olduğu belirlendi.
Fitalat bileşikleri içeren bir plastik malzemeden gıda ambalajı üretildiğinde ambalaj malzemesindeki fitalatlar temas içinde olduğu yiyecek ve içeceklere geçebiliyor.
Bisfenoller açısından da benzeri sorunlar var.
Plastik malzemelerin üretiminde bisfenol A kullanımı yasak ve yerine artık bisfenol S isimli bir bileşik kullanılıyor. Oysa bisfenol S’nin de hormonal sistem üzerinde bozucu etkiler gösterdiğini belirten pek çok yayın var.
Mesele fitalatlar ve bisfenollerle de sınırlı değil. Plastik üretiminde kullanılan bine yakın kimyasal madde var. Brominatlı alev geciktiriciler, kurşunlu bileşikler ve kadmiyum başta olmak üzere bazıları yüksek düzeyde toksik etkili, hormonal sistem bozucu kimyasallar.
Bu ön bilgiler eşliğinde İngiltere’den ithal edilen plastik çöpünde ne gibi sorunlar olabilir ona bakalım.
İngiltere’den sadece plastik çöp mü geliyor?
Plastik malzemeler çok çeşitli. Üretilmeleri esnasında fitalat ve bisfenol gibi tehlikeli, toksik özelliklere sahip kimyasal maddeler kullanılanı da var kullanılmayanı da.
Ülkemize ithal edilen plastik çöpünün nerede ve nasıl kullanıldığı belirsiz. Geri dönüşüme giden kısmının yüzde bir civarında olduğu belirtildiğine göre geriye kalan %99’una ne oluyor? Hurda olarak nitelenebilecek bu plastikler çeşitli ürünlerin üretiminde bir hammadde olarak kullanılıyor olabilir mi? Bu sorunun kesin yanıtını vermem olanaksız ama bir an için durumun bu olduğunu varsayalım. Ancak bu durumda da fitalat ve bisfenol içeren plastiklerle içermeyenlerin ayrılması gerekiyor. Aksi durumda fitalat ya da bisfenol içermemesi gereken bir üründe bu bileşiklerin kalıntısı bulunacaktır. Dolayısıyla en kritik soru hammadde olarak kullanılan plastik çöpünün gıda ambalajı, bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncak üretiminde kullanılıp kullanılmadığıdır. Eğer öyle ise fitalatlar ve bisfenol bileşiklerinin gıdalara ve sulara bulaşması mümkündür. Buna ek olarak bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncakların da bu bileşikleri içermesi ve bu ürünlerle temas eden çocukların bu bileşiklere maruz kalması da mümkündür.
Bu bileşiklerin hormonal sistem bozucu olduğunu hatırlatmalıyım.
Nüfusun ne kadarını etkiliyor?
Hormonal sistem bozucuların obezite, dikkat eksikliği hiperaktivite sorunları, öğrenme güçlüğü yaratan bilişsel sorunlar ve otizm sorununa neden olduğu pek çok akademik yayında belirtiliyor.
Hormonal sistem bozucu kimyasalların Avrupa Birliği ülkelerinde yol açtığı sağlık zararının 271 milyar Euro civarında olduğu; otizm vakalarının yüzde beşinin gıda kapları, plastikler, mobilyalar, oyuncaklar, halılar ve kozmetik ürünlerinde bulunan hormonal sistem bozuculara maruz kalma ile bağlantılı olduğu tahmin ediliyor. Ancak gerçek oranın daha yüksek olacağı çünkü anne karnındaki bebeğin bu kimyasallara maruz kalıp kalmadığını belirlemenin çok güç olduğu belirtiliyor.
Yüzde beş küçük bir oran gibi görünebilir. Ama bu oranın ülkemizde de geçerli olduğunu varsayarak bir hesap yapalım: Ülkemizde yaklaşık 450.000 otizmli birey olduğu tahmin edilmektedir. Basit bir hesapla 450 bin otizm sorunu yaşayan kişiden en az 22 bininin hormonal sistem bozuculara maruziyet nedeniyle bu sorunu yaşadıklarını söyleyebiliriz.
Plastik üretimi ve atıklarının artışı ile hormonal sistem bozuculara daha fazla maruz kalınacağı ve bu tip sağlık sorunlarını yaşayan kişi sayısının artacağı da söylenebilir.
Ülkemizde obezite sorunu yaşayan kişi sayısı ise yaklaşık olarak 16 milyondur ve bu kişilerin bir kısmının da hormonal sistem bozucular nedeniyle bu sorunu yaşadıkları düşünülmelidir.
Ne kadar plastik çöp geliyor?
Plastik çöpünün İngiltere dışında başka ülkelerden de ithal edilip edilmediğini ve plastiklerden kaynaklanan çevre kirliliğinde ne kadarlık paya sahip olduğunu bilmiyoruz.
Ancak öncelikle bebek ve çocuk sağlığı için çeşitli tehlikeler barındırdığını dikkate almak zorundayız.
Plastik çöpü ithal etmek ülkemizde çocukluk çağı obezitesi ve otizm vakalarında artışa neden olacaktır.
Okurları paniğe sürüklemek istemem o nedenle burada somut tespitlerden ziyade kuşkularımı dile getirdiğimi belirtmeliyim. Ama doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir kuşkular bunlar. Ve ne durumda olduğumuzu bilmek için de aşağıdaki sorulara net yanıtlar alabilmek gerekiyor.
Bazı sorular
1) İngiltere dışında başka ülkelerden de plastik çöpü ithal ediliyor mu?
2) 2005 yılından (plastik çöpü ithalatına izin verildiği yıl) bu yana her bir yıl için ithal edilen plastik çöpü miktarı nedir?
3) Akademik literatürde içerdikleri toksik kimyasallara göre poliüretanlar (Polyurethanes), poliakrilonitriller (polyacrylonitriles) ve polivinilklorürler (polyvinyl chlorides) en tehlikeli plastik atığı olarak niteleniyor. Polipropilenler (Polypropylene), Etilen-vinil asetat (Ethylene-vinyl acetate), polivinil asetat (polyvinyl acetate) ve polietilenler (polyethylenes) ise daha az zararlı olarak kabul ediliyor. Bu duruma göre ithal edilen plastik çöpü plastiğin evsafına göre bir ayrıma tabi tutulmakta mıdır? Eğer tutulduysa her yıl hangi plastik çöpünden ne miktarda ithal edilmektedir?
4) 2005-2018 yılları arasında ithal edilen plastik çöpü tehlikeli ya da toksik atık olup olmadığı açısından gümrüklerde herhangi bir kontrol ve denetime tabi tutulmuş mudur?
5) Fitalat, bisfenol ya da benzeri toksik bileşikleri içeren plastik çöpü ülkemize girmiş midir? Eğer öyle ise ne miktarda girmiştir?
6) 2005-2018 yılları arasında hiçbir kontrol ve denetime tabi tutulmadan, sadece ithalatçı firmanın beyanına dayalı olarak ülkemize ne miktarda plastik çöpü girmiştir?
7) 2005-2018 yılları arasında beyana tabi olarak ülkemize giren plastik çöpünün evsafı nedir?
8) 2005-2018 yılları arasında ithal edilen plastik çöpünün ne kadarı geri dönüşüme tabi tutulmuştur?
9) Geri dönüşüme girmeyen plastik çöpü nasıl değerlendirilmektedir? Bu çöp gıda ambalajı, mutfak ekipmanı, bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncak üretiminde hammadde olarak kullanılmakta mıdır? Kullanılmadığı neye dayanarak öne sürülebilir?
10) Gıda ambalajlarında, gıdalarda ve sularda, bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncaklarda fitalat ve bisfenol A ile bisfenol S bileşiklerinin kalıntı analizleri yapılmakta mıdır? Eğer öyle ise ne gibi sonuçlar elde edilmiştir?
Siyasal iktidarın bu sorulara verebileceği net cevaplarının olmadığını düşünüyorum. Bu tip çalışma ve analizler ülkemizde ciddiyetle yapılmamaktadır çünkü.
En güvenilir ve tatminkâr yanıt bebek ve çocuk ürünleri, gıda ambalajları ve çeşitli gıdalarda fitalat ve bisfenol kalıntılarının bulunup bulunmadığını araştırmak suretiyle elde edilebilir. Hiç şüphe yok ki bunu yapacak kurumların siyasal otoriteden bağımsız ve güvenilir olması da gerekliliktir. Ülkemizde böyle bir kurumun olmadığı da vakıadır. (BŞ/HK)