Kimisi için yaşadığımız tüm sorunların nedeni, kimisine göre ise aksine toplumsal barışa giden yolun temel aktörüdür Halkların Demokratik Partisi (HDP).
Öte yandan bugüne kadar HDP’ye uzak duran kimi kesimlerin, çok farklı nedenlerden dolayı 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde partiye daha toleranslı yaklaştığı ve hatta baraj sorunu yaşamaması için oy desteğinde dahi bulunabileceği görülmekte. Bu çerçevede Kürt sorununun gövdesi üzerine inşa edilen HDP’nin kendisini “Türkiye Partisi” olarak tanımlaması, 24 Haziran öncesinde farklı kesimlerden ona yönelen ilginin önemini ve gücünü de artırmakta.
İşte tam da bu noktada; Kürt sorununu Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesi içerisinde görmek ve dahası bu ülke insanının eğitim, sağlık ya da sosyal güvenlik gibi Kürt sorunu dışındaki yaşamsal sıkıntılarını da ele almak, bunlar için de çözüm önerileri geliştirmek HDP’nin bugüne kadar güven sağlayamadığı toplumsal kesimlerle teması açısından kritik önem arz etmekte.
Bu nedenle yazı dizimizin üçüncü makalesi, milletvekili seçimine indirgenemeyecek bir konu olarak HDP’nin seçim vaatlerini sağlık ekseninde tartışmaya ayrıldı.
HDP seçim bildirgeleri
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) aksine HDP’nin tek bir seçim bildirgesi yok. HDP’nin 92 sayfalık Parlamento Genel Seçim Bildirgesi’ne ek olarak HDP Kadın Meclisi’nin yayımladığı 62 sayfalık HDP Kadın Seçim Bildirgesi ve ayrıca ekonomiyi doğrudan gündemine alan 14 sayfalık HDP Hakça Dağıtım Programı mevcut.
Bu aşamada HDP’nin son yıllarda Türkiye’nin can alıcı iki sorununu olan kadın ve ekonomi konusunu, başta Kürt sorunu olmak üzere tüm konulardan ayrı olarak ele alması, bu toprakların tüm sorunlarını gündemine aldığının bir kanıtı olarak değerlendirmek mümkün.
HDP Hakça Dağıtım Programı
Program, AKP’nin kendi siyasi iktidarında emeği - doğayı sömürdüğü ve yandaşlarını büyüttüğü bir “rant ekonomisi” yarattığı iddiasıyla başlıyor. Bu bakış açısı nedeniyle OHAL’in bugüne kadar çok tartışılmamış ekonomik sonuçlarını dolar, euro, faiz ve enflasyon parametreleri üzerinden irdeliyor. Benzer biçimde Türkiye’nin dış borcu ve 2023 hedeflerini de bu kapsamda analiz ediyor HDP’nin Hakça Dağıtım Programı.
Sağlık konusunun sağlık hizmetlerine indirgeneyemeyecek yapısı nedeniyle söz konusu program çerçevesinde ifade edilen yeterli gelir sağlama hedefi sağlıklı yaşama açısından çok önemli bir duruma karşılık geliyor. Bu bağlamda en düşük emekli ücretinin ve vergiden muaf olmak üzere asgari ücretin 3.000 TL olarak belirlenmesi yoksul kesimlerde hem sağlıklı kalma hem de sağlık hizmetlerine ulaşma açısından avantaj sağlayacaktır. Benzer biçimde Türkiye’nin yaşlanan nüfusunu dikkate aldığımızda yaşlılık ödeneğinin de artırılarak 1.000 TL yapılacağının ifade edilmesi sağlıklı yaşama hakkı açısından önemli.
HDP Hakça Dağıtım Programı’nın Sosyal Haklar başlığı altında karşılık bulan “tüm yurttaşların nitelikli ve ücretsiz temel kamu hizmetleri”ne kavuşacağının belirtilmesi; bir yandan sağlık bağlamında sunulan hizmetlerin niteliğini, diğer yandan “temel” tanımı ile de kaynakların akılcı politikalar ve kamu yararı doğrultusunda planlanmasını düşündürüyor.
Bu başlık altında gençler için aylık 500 TL ödeme yapılması, yoksullar için ihtiyaç sınırına kadar elektriğin (180 kW/h) ve suyun (10m3) ücretsiz olması, yoksullar için şehir içi toplu ulaşımın bedava olması ve engelliler için ücret ve istihdam tariflenmesi, neoliberal devlet bakış açısının ötesine geçerek yurttaşların temel haklarını gündeme getirmesi ve güvenceye alması açısından çok değerli.
Ayrıca bu başlık altında nükleer santral projelerinin iptal edileceğinin ve özelleştirilen şeker fabrikalarının kamulaştırılacağının ifade edilmiş olması, Çernobil ve Fukuşima gibi ölümcül yıkımların ve obezite gibi sağlık sorunlarının önlenmesi açısından bu politikaların temel koruyucu sağlık hizmeti anlamına geldiği ortada.
AKP ve CHP beyanname ve bildirgesinin aksine HDP Hakça Dağıtım Programı, “sağlık sektöründe, kamu sağlığını tehdit eden piyasalaştırma ve özelleştirme uygulamalarını sonlandıracağı” ifadesine yer vererek söz konusu her iki partinin daha solunda konumlandırıyor HDP’yi. Bu bağlamda sağlık sistemi açısından özel sağlık sektörünün yaygınlaşmasını AKP, ücretsiz kamu sağlık sistemiyle birlikte gelişen özel sektörü CHP, piyasa dışı nitelikli bir kamucu sağlık sistemini de HDP savunmuş oluyor.
Ayrıca HDP, sağlık konusunun temelini oluşturan “barınma hakkı”nı da Hakça Dağıtım Programı kapsamında gündeme getirerek; insan ve doğa dostu kentler inşa edeceğinin, yoksulların düşük değerli konutlarından yüzde 3 değil yüzde 1 vergi alacağının ve herkese insan onuruna yakışır barınma imkânı sağlayacağının altını çizerek sağlığı bütüncül bir bakış açısıyla ele aldığını ortaya koyuyor.
HDP Hakça Dağıtım Programı, “Siyaset tercihte bulunmaktır. Ekonomi politikalarında da tercihimizi yoksullardan, emekten, barıştan, kadından, doğadan yana kullanacağız” cümlesi ile sona eriyor.
HDP Kadın Seçim Bildirgesi
“Artık biliyoruz ki gün, / biz kadınlarla başlar, cesaretle dayanışan / biz kadınlarla değişir!” vurgusuyla başlayan bildirgenin sağlık konusundaki en büyük vurgularını AKP iktidarı dönemindeki kadın – erkek eşitsizliği, kadına yönelik artan şiddet (“cins kırımı”), kürtaj yasakları ve cinsel istismar konusu oluşturuyor.
Öte yandan LGBTİ+ bireylerin de var olan eşitsizlik ve ayrımcılıktan etkilendiği belirtilen HDP Kadın Meclisi, “eşit, özgür ve onurlu bir yaşam” koşullarının dayanışma ile oluşturulacağını vurguluyor.
Sağlıklı yaşama hakkı bağlamında bildirgede kendisine yer bulan başlıca öneriler maddeler halinde sıralanırsa;
- Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin (İstanbul Sözleşmesi) hayata geçirilmesi
- Şiddete uğrayan kadınlar için ALO Şiddet Hattı’nın kurulması
- Şiddet mağdurlarının kamusal sağlık ve sosyal destek sistemlerinden ücretsiz yararlanması
- Nüfusu 50 bini geçen her kentte Kadın Bakanlığı’na ya da yerel yönetimlere bağlı kadın “sığınağı” açılması
- Cinsel şiddete uğrayan kadınlar için “Tecavüz Kriz Merkezleri” açılması
- Homofobi ve transfobi temelli nefret cinayetleri ve ayrımcılıkla mücadele edilmesi
- 18 yaş altındaki evliliklerin engellenmesi için yasal önlemlerin alınması
- Sağlık, sosyal güvenlik ve istihdam başta olmak üzere tüm alanlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe planları yapılması
- Ev işçisi kadınların İş Kanunu kapsamında alınması
- Bakımın kadınların işi olmaktan çıkması için hasta ve yaşlı bakım evleri açılması
- Engelli kadınların iş, eğitim, sağlık, bakım ve sosyal güvenlik haklarının sürekli ve koşulsuz güvenceye kavuşturulması
- Babaya ve kocaya bağımlı olmayan sosyal güvence ve emeklilik hakkının sağlanması
- Mevsimlik tarım işçisi kadınlar için barınma, beslenme, temiz su, ücret, çalışma saatleri, iş güvenliği, sağlık, sosyal güvence ve çocukların eğitimi konularında yasal düzenlemelerin yapılması
- İstenmeyen hamilelikler ve kürtajın önündeki engellerin kaldırılması
- Doğum kontrolü ve cinsel sağlık hizmetlerinin parasız sunulması
- Her mahallede kadınların ulaşabileceği Kadın ve Çocuk Sağlığı Merkezleri’nin oluşturulması
- Mahallelerde çamaşırhane, kreş, ortak mutfak gibi kadınların ortak bir yaşam biçimini sürdürebileceği ve kendilerinin işletebileceği mekanlar açılması
- Kreşlerin ulaşılabilir, ücretsiz, anadilde ve 24 saat açık hizmet sunması
- Cezaevlerinde kadınlara yönelik çıplak arama, işkence, sağlık hakkına erişim engellenmesi ve temel ihtiyaçların karşılanmaması sorunlarının sona erdirilmesi
- Patriyarkal kapitalizmin “modern kent” anlayışına karşı ekolojik, cinsiyet eşitlikçi ortak yaşam alanlarının oluşturulması
HDP Parlamento Genel Seçim Bildirgesi
Bildirgenin ruhunu en iyi yansıtan tanımlama “Değişmeli, Değişir, Değiştirelim”ifadesiyle başlayan giriş satırlarında saklı. Bu nedenledir ki bildirgenin kapağında da “Senle Değişir”vurgusu mevcut.
Siyasi partilerin genellikle “ağır” ve asık yüzlü dokümanlarının aksine karikatürlerle desteklenen bir sempatikliğe sahip olan bildirgenin giriş bölümünde yer verilen “HDP, Türkiye partisidir. Türkiye, HDP ile parlamentoda var olacaktır” saptaması, HDP’nin toplumsal barışa ulaşmada yer edindiği hayati konumu, “bölge” ölçeği dışında daha kapsamlı bir perspektifle gördüğünün bir kez daha altını çiziyor. Zaten bu bakış açısının bir gereği olarak hemen ardından “HDP, bugün ülkenin içinde bulunduğu krizi emekçilerin ve ezilenlerin lehine dönüştürebilecek (...) yegâne partidir” ifadesi yer almakta.
HDP, bildirge ile kendisini emekçi ve ezilenlerden yana bir bakış ile tanımladığı için “grev ve toplu sözleşme hakkı”, “sosyal güvenlik hakkı”, “temel gelir hakkı”, “konut hakkı”, “engelli hakkı”, “temiz suya ve yeterli gıdaya erişim hakkı”, “anadilini kullanma hakkı”, “çocuk hakları” ve “yaşlı hakları”nın demokratik bir yeni anayasa ile garanti altına alınacağını ifade ediyor. Kuşkusuz bu hakların tamamının ayrı başlıklar altında ifade edilmesi sağlık hakkını var edip bütünleyen haklar olması açısından çok değerli.
Ayrıca Sığınmacılar ve Mültecilere Eşit ve Özgür Yaşam alt başlığı içerisinde halen var olan “misafir” statüsü(zlüğü) yerine sığınma ve mültecilerle “eşit yurttaşlık hukuku kapsamında” ve “hak konsepti” ekseninde bir ilişki kurulacağının ifade edilmiş olması, onların sağlık hakkı açısından AKP ve CHP bildirgelerinde yer almayan bir güvence sağlamakta.
Benzer biçimde Sosyal Büyüme Modeli bölümünde yer verilen “Kamu – özel ortaklığı modeli ile normal maliyetin en az yüzde 40 üzerinde olan yatırım ve fonlama modeline son vereceğiz” ifadesiyle, CHP Seçim Bildirgesi’nin aksine şehir hastanelerinin finansman modelinin ekonomiye getireceği yükü kabul etmeyeceğinin altını çizmekte. Zaten “Kaynaklar AKP’nin İsrafından Sağlanacak” başlıklı bölümde “Kamu özel ortaklığı kapsamındaki şehir hastaneleri, köprü otoban projelerinde devlet garantisi kapsamındaki ödemeleri durduracağız. Kamu yararına aykırı bu proje anlayışına son vereceğiz” ifadesine yer verilerek bu öngörü net ve açık biçimde bir kez daha teyit edilmekte.
Seçim bildirgesinin Herkese Nitelikli Ücretsiz Kamu Hizmeti başlığı altında ise kamuda taşeron / geçici istihdam uygulamasının sonlandırılacağı belirtilmekte. Türkiye’de en fazla taşeron / geçici istihdam modelinin Sağlık Bakanlığı bünyesinde olduğu dikkate alındığında; HDP’nin bu vaadinin, kamuda güvencesiz çalışan sağlık emekçileri açısından anlamı daha iyi fark edilebilir.
AKP ve CHP seçim beyanname ve bildirgesinin aksine HDP Parlamento Genel Seçim Bildirgesi’nde sosyal eşitlik bölümü ayrı bir başlık olarak tanımlanıyor. Daha önemlisi bu bölümün giriş cümlesinde devletin sosyal eşitliği sağlamakla yükümlü olduğu ifade ediliyor. “Kişinin aileye ya da devlete bağımlı olmaktan kurtulmasını mümkün kılacak özgür ve sosyal yurttaşlık anlayışının esas alınacağının belirtildiği bu bölümde gelir, su, elektrik, ulaşım ve barınma konularının temel yurttaşlık hakkı olduğunun altı çiziliyor. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu’nun “açık, demokratik ve hesap verebilir bir yönetim şekline kavuşturulacağı ve bireysel zorunlu özel sigortaya yönelik katkı payı uygulamasının sonlandırılarak kesintilerin maaşlara yanısıtılacağı vurgulanmış. Ayrıca Çocuk Hakları Korunacak başlığı altında çocuk yoksulluğunun önleneceği ve bu çerçevede “Tüm çocukların gıda hakkını korumak için her mahallede Gıda Bankası”nın kurulacağı belirtiliyor. Kuşkusuz Sosyal Eşitlik Gelecek ve Çocuk Hakları Korunacak başlıklı bölümlerde yer verilen bu ifadeler, sağlık hakkının toplumsal karşılıklarını yansıtması, sağlığın sosyal belirleyicilerini vurgulaması ve tüm bunları aile ve devletten ötede bir yurttaşlık hakkı olarak tarif etmesiyle AKP ve CHP beyanname ve bildirgesinden ayrışıyor.
Bildirgenin Parasız, Eşit, Ulaşılabilir Sağlık Sistemi başlıklı bölüm; AKP iktidarının sağlık hizmet alanını bir rant alanına dönüştürdüğü, bu alanı ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarına terk ettiği ve özellikle şehir hastaneleri aracılığıyla sağlıkta şirket düzeni getirdiği saptamalarıyla başlıyor. AKP ve CHP seçim beyanname ve bildirgesinin aksine HDP Parlamento Genel Seçim Bildirgesi özellikle şehir hastaneleri bağlamında sağlık hizmet alanında yaşanan sorunları sağlığa erişim üst başlığının ötesinde bir “insan hakları ihlali” olarak tanımlayarak sağlık ile insan haklarını doğrudan birbirine bağlıyor.
Öte yandan sağlık hizmetlerini tıpkı CHP Seçim Bildirgesi’nde olduğu gibi “parasız, eşit, ulaşılabilir, erişilebilir” olarak tanımlıyor. Ancak HDP, CHP’den farklı olarak sağlık hizmetlerinin bu vurguların dışında “anadilinde, cinsiyet eşitlikçi ve ekolojik, her bireyin katılımını esas alan” biçimde olmasını da şart koşuyor. Kuşkusuz bu bakış açısı; HDP’nin sağlık hizmetlerine, CHP’nin ötesinde çok daha geniş bir perspektifle yaklaştığına, sınıfsal durum yanı sıra varolma kimlikleri, toplumsal cinsiyet ve doğa ilişkilerini de sağlık üst başlığı altında gündemine aldığına işaret ediyor. Benzer biçimde sağlık hizmetlerinin planlanma, uygulama, değerlendirme ve denetlenmesinde halk ile sağlık emekçilerinin katılacağı demokratik bir sağlık sisteminin gerekli olduğunu vurgulayarak diğer partilerden ayrışıyor.
HDP, tıpkı CHP gibi koruyucu ve sağlığı geliştirici hizmetlerin esas alınacağını, bu amaçla “halk sağlığı birimleri”nin kurulacağını ve bu birimler aracılığıyla sağlığın toplumsallaşması çalışmalarına yer verileceğini ifade ediyor. Öte yandan AKP ve CHP’nin aksine HDP, kamu hastanelerinde toplumsal yarar esaslı çalışmanın ilkeyi referans aldığı için “Performansa dayalı ücretlendirme gibi kâr odaklı uygulamalara son verileceğini belirtiyor.
Bununla birlikte AKP’nin aksine tıpkı CHP gibi sağlık hizmetlerine erişimde ilave ücret, prim, katkı – katılım ve her türlü cepten ödemenin kaldırılacağını, sağlık emekçilerine yönelik şiddeti önleme mekanizmalarının geliştirileceğini ve şehir hastanelerinin kamuya devredilip kent içindeki hastanelerin korunacağını ifade ediyor.
Tüm olumlu yönleri bir yana ilaca erişim konusunda görüş beyan etmemesi, teknolojinin sağlık alanında kullanımının yarattığı sorun ve olanaklar hakkında düşünce belirtmemesi, tıp kurumunun tahakkümcü iktidar yapısını değiştirecek vaatlerde bulunmaması ve CHP’nin Seçim Bildirgesi’nin aksine sağlık alanında araştırma – geliştirme faaliyetlerine atıfta bulunmaması, tıp hukuku konusuna değinmemesi ve sağlık sistemini basamaklandırmış olarak ele almaması HDP Parlamento Genel Seçim Bildirgesi’nin eksik kalan ve aksayan yönlerini oluşturmakta.
Öte yandan HDP Bildirgesi, CHP Bildirgesi’nin aksine sağlık emekçilerinin özlük haklarını ayrı bir başlık altında tanımlamasa da tüm emekçiler için bütün çalışma alanlarında (işsizlerin, emeklilerin, öğrencilerin, çiftçilerin) örgütlenme özgürlüğünün yolunu açacağı, grev ve toplu sözleşme hakkını bütün çalışanlar için temel bir hak arama, koruma ve geliştirme aracı olarak güvenceye alacağını ve hükümetin grev erteleme yetkisini kaldıracağını ifade ederek siyasi partiler arasında emekçiler lehine en köklü ve kapsamlı öneriyi dile getiriyor.
Benzer biçimde resmi haftalık çalışma saatini ücret kaybına yol açmaksızın 35 saate indireceğini, kayıt dışı çalışmayı ortadan kaldıracağını, kriz bahanesi nedeniyle toplu işten çıkarmaları yasaklayacağını, emeklilerin sendikal örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıracağını, emeklilik yaşını düşüreceğini, kiralık işçi uygulamasına son vereceğini, özel istihdam bürolarını kapatarak istihdama yönelik aracılık hizmetlerini kamu eliyle yürüteceğini, kamu ve özel bütün çalışma alanlarında taşeronluğa son vereceğini, eşit işe eşit ücret uygulaması getireceğini, ayrımsız herkese iş güvenliği sağlayacağını, kıdem tazminatının gasp edilmesine izin vermeyeceğini, yarı zamanlı çalışan kadınların işsizlik ödeneği ve emeklilik haklarından yararlanma koşullarını genişleteceğini ve başta KHK’lerle ihraç edilenler olmak üzere haksız ve hukuksuz biçimde mağdur edilen tüm kamu emekçilerinin kayıplarını tazmin ederek görevlerine iade edeceğini vaat ederek emekçilerden yana olma kavramını ete kemiğe büründürüyor.
Son olarak HDP Parlamento Genel Seçim Bildirgesi, bir bütün olarak, en güzel ülkenin adaletin olduğu, insan haklarına saygı duyulduğu, emekçinin hakkını aldığı, sosyal eşitliğin sağlandığı, herkesin sağlıklı yaşayabildiği, herkesin nitelikli eğitim alabildiği, doğa haklarının korunduğu, komşularla barış içinde yaşandığı, sanatın özgürce yapılabildiği, demokratik spor yapma ortamının yaratıldığı, gazetecilerin özgür olduğu, çocuk haklarının tanındığı, gençlere umut verildiği ve kadınların eşit ve özgür olduğu bir ülke olduğunu ifade ederek sözlerini tamamlıyor. (OE/EKN)