*Fotoğraf: yesayansalonu.com
Zaven Biberyan'ın 100. doğum gününde Mahkumların Şafağı/ Özyaşamöyküsü:1921-1946 Aras'tan çıktı.
Fransızca aslından kitabı Deniz Kureta Türkçeleştirdi, Rober Koptaş kitabın editörü. Kapak tasarımı da Aret Gıcır'dan.
Mahkumların Şafağı, Biberyan'ın Karıncaların Günbatımı, Yalnızlar, Meteliksiz Âşıklar'dan sonra Türkçe okunabilecek dördüncü eseri. Kitap, yazarın ilk yirmi beş yılına, çocukluğuna, gençliğine,1930’ların ve 40’ların siyasi ve kültürel ortamına tanıklık ediyor.
İstanbul’da yaşama dair ayrıntılar ve insanlar, hatta toplumlar arasındaki ilişkilerin bu anlatısı, yazıyla ve edebiyatla daha çocuk yaşta tanışan Biberyan’ın yazarlık serüveninin de hikayesi aslında.
Türkiyeli bir Ermeni yurttaş olarak maruz kaldığı ayrımcılığın, özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında yıllar süren Nafıa askerliği esnasında çektiği ıstırabın, sonrasında Ermeni ve sol kimlikleri nedeniyle uğradığı kovuşturmaların hayatına, ruhuna nasıl damga vurduğunu ayrıntılarla anlattığı bölümler de, bu acıların Biberyan tarafından nasıl işlenerek edebiyat yoluyla benzersiz birer kara inciye dönüştüğünü düşündürüyor.
Kitaptan
“25 Kasım 1942 – Zorunlu çalışma. Hava soğuk, askerlerin durumu içler acısı. İşim halloldu. Pek yakında, belki de yarın depoda çalışmaya başlayacağım, o zaman acılarım son bulacak. Peki ya diğerleri?”
“27 Kasım 1942 – Rahatım yerinde, ama geceleri ıslak zeminde tir tir titriyor, uyuyamıyorum.
Bütün acılara katlanılır. Soğuk toprağın üzerine oturmuş, pireler her yanımı yerken, uyku saatlerini mum ışığında tüketmeye çalışıyorum. Elimin altında Kipling var. Ama okumuyorum, çünkü hiçbir şey anlamıyorum, hiçbir şey hissetmiyorum.
Sadece ölümcül bir hastalıktan korkuyorum. Zira evet, eve sağ salim dönmem lazım! Üstelik sağlığım bu haldeyken daha iki yıl var! Bronşit beni bitkin düşürdü.
A… kulağıma fısıldamıştı: ‘Daha ne kadar acı çekeceksiniz!’ Eh! Ölüm olmasaydı acıların ne önemi var. Eve sağ salim dönmek gerekmese, ölümün başımın üstünde yeri olurdu. Ne var ki… Kendine hâkim olmayı beceren Yorgo’ya imreniyorum.”
“Haydi, vakit geldi, mumu söndüreyim de şafak sökene kadar titreyeyim. Çocuklar her sabah bu mahkûmların şafağını yaşıyor… Hava karanlıkken uyandırılıyorlar, önce içtima, sonra yola koyuluyorlar… Hiç ısıtmayan ateşler yakıyorlar.”
Notos'tan özel sayı
"Sevdiğimiz yazarları tek tek Notos'un önüne çıkarıyoruz, onlar için 40 yıl sonra daokunacak dosya çalışmaları yapıyoruz. Peki Ermenice edebiyatın önemli değerlerinden olan Zaven Biberyan için de yapmalı değil miydik"?
Semih Gümüş önce soruyor, sonra yanıtlıyor: "Onu bizden önce Aras Yayıncılık düşünmüş, Notos'ta Zaven Biberyan için bir çalışma yapılıp yapılmayacağını onlar dile getirdi, biz de seve seve kabul ettik."
"Zaven Biberyan Doğumunun 100. yılında" sayısı kapakta Biberyan fotoğrafıyla açılıyor. Alara Çakmakçı, Artun Gebenlioğlu, Ekin Kurtdarcan, Behçet Çelik, Mehmet Fatif Uslu, Sevengül Sönmez, Robet Koptaş, Sevan Demirciyan'ın yazılarıyla...
Onur Aşkın, Virginia Elena Patrone, Seda Mit desenleriyle ...
Beyoğlu'nda (7 Eylül 1955), Aşkale'de, Esayan Lisesi öğretmenlerinden eşi Seta Hıdıryan ile Yalova'da, Beyrut'ta, Ara Güler portresiyle, masa başlarında elinde kalemiyle, Nafıa askerliği sırasında motosiklet üstünde Akhisar'da, Jamanak idarehanesinde, Emirgan Koruluğu'nda fotoğraflarıyla elden düşmeyecek bir kitap Türkçede.
63 yılı
Gazeteci, yazar, siyasetçi. 1941'de Yirmi Sınıf (Kura) asker toplanırken, o da askere alındı ve Nafıa hizmetine verildi. Üç buçuk yıl süren askerlik dönüşü Jamanak gazetesinde yayınlanan "Krisdoneutyan Vağhcanı" [Hıristiyanlığın Sonu] adlı yazı dizisi büyük gürültü kopardı, dizinin yayını durduruldu. Nor Lur [Yeni Haber] ve Nor Or[Yeni Gün] gazetelerinde, daha sonra da Jamanak gazetesi yayın kurulunda görev aldı.
Sosyalist düşüncelerinden dolayı gelen baskılar sonucu gazeteden ayrılmak zorunda kaldı.1946'da kovuşturmaya uğradı, hapis yattı. Bulduğu işlerden de baskılar sonucu ayrılmak zorunda kaldı.1949'da Türkiye’yi terketti. Beyrut'a gitti.
Beyrut’ta Ermenice yayınlanan Zartonk [Uyanış] ve Ararat'ın yazı işlerinde görev aldı. Siyasi durumun iyileştiğini düşünerek, yaşamını güç koşullarda sürdürdüğü Beyrut'tan ayrılıp 1953'te İstanbul'a döndü.
1964'te yayınlamaya başladığı Nor Tar [Yeni Yüzyıl] adlı siyasi ve edebi dergi maddi sıkıntılar nedeniyle kapandı. 1960'lı yılların sonunda Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi'nin redaksiyon kurulunda yer aldı.
Türkiye İşçi Partisi'nden (TİP) 1965 genel seçimlerinde İstanbul milletvekili adayı oldu, seçilemedi. 1968 yerel seçimlerinde TİP’den İstanbul Belediye Meclisi üyeliğine seçildi ve meclis başkan yardımcılığı yaptı.
1970'de Jamanak gazetesinde tefrika edilen, ölümünden birkaç hafta önce ise kitap olarak yayınlanan romani Mırçünneru verçaluysı (Karıncaların Günbatımı) başyapıtı sayılır Bu kitap Türkçeye Babam Aşkale'ye Gitmedi (1998) çevrildi. Lıgırdadzı ve Yalnızlar 2000'de, Angudi Siraharner ise Meteliksiz Aşıklar (2017) adıyla yaımlandı.
4 Ekim 1984'te ülser nedeniyle yaşama veda etti, Şişli Ermeni Mezarlığı aydınlar bölümüne uğurlandı.
1921'de İstanbul Çengelköy'de doğdu. Kadıköy Aramyan-Uncuyan ve Dibar Gırtaran (Sultanyan) Ermeni ilkokulları, Saint Joseph Lisesi ve İstanbul Ticari İlimler Akademisi'nde öğrenim gördü. (Aras) (APK)
* Zaven Biberyan, Mahkumların Şafağı/ Özyaşamöyküsü: 1921-1946, çeviri: Deniz Kureta, editör: Rober Koptaş, kapak tasarımı da Aret Gıcır, ArKasım 2021, 456 s.