Fotoğraf: Twitter
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
“Biz gerçekten tüm yaşadıklarımıza rağmen hayatımızı başlattık. Ben bir sürü insan kaybettim. Akrabamı kaybettim. Abimi Suriye’de kaybettim. Bütün bu travmaların içinde her şeye sıfırdan başladım. Yeni bir dil öğrendim. Sizin dilinizle konuşuyorum. Uyum sağlamaya çalışıyorum. Ama yok, ‘dur’ diyorlar, ‘sen buraya ait değilsin’ diyorlar. Zaten kendimi buraya ait hissetmek istemiyorum. Uyum sağlamaya çalışıyorum, yine olmuyor.”
İki aylık arayıştan sonra Suriyeli olduğu için İstanbul’da kiralık ev bulamayan Duaa Muhammed’in sözleri bunlar.
TIKLAYIN - "Münferid Bir Olay" Olarak Kürde Ev Kiralamamak!
10. yılını geride bırakan Suriye savaşından dolayı Türkiye’ye yerleşen milyonlarca göçmenden biri Duaa Muhammed. 2014 yılından bu yana Türkiye’de kalıyor. Halen Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğrencisi olan Muhammed ve Antep’te bir STK’da çalışıyor. Lisans eğitimini bitirdiğinde yüksek lisans yapmak istiyor. Bunun için Antep'ten İstanbul'a taşınmaya karar veren Duaa Muhammed, İstanbul'da bir süre kiralık ev aradı. Ancak evi bulamadığı için İstanbul'a taşınamaycak.
"Suriyeliyim dediğimde ev vermiyorlar"
Kendisiyle telefon aracılığıyla görüştüğümüzde, ev aramaktan vazgeçtiğini söylüyor Duaa Muhammed.
“Tam iki aydır ev arıyorum. Mecidiyeköy, Şişli, Bahçelievler, metrobüse yakın olmasını istiyorum. İlk konuştuğumda, evi tutabileceğimi söylüyorlar. Sonra ben ‘Suriyeliyim’ dediğimde, ‘Yok, ev sahibi Suriyelilere vermek istemiyor’ diyorlar. Konuşmaya çalışıyorum. ‘Ben öğrenciyim’ diyorum. ‘Aynı zamanda çalışıyorum. Ön yargılarını anlıyorum. Her yerin iyisi kötüsü var. Belki ev sahibi kötü bir deneyim yaşamış olabilir ama bunu genellemek hiç mantıklı değil’ diyorum. ‘Yok’ diyorlar.”
Geçtiğimiz aylarda ana muhalefet partisi CHP’nin Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, kentte yaşayan yabancıların su faturaları ve katı atık vergilerini 10 kat artıracaklarını açıkladı.
TIKLAYIN - Bolu Belediyesi'nden mültecilerin su faturasına 10 kat zam
Yine geçtiğimiz gün Habertürk TV’de bir programa katılan İstanbul ilçelerinden Fatih’in AKP’li Belediye Başkan’ı Ergün Turan, Fatih sınırları içerisinde Suriyelilere ve diğer mültecilere artık kiralık ev verilmeyeceğini söyledi. Turan ayrıca bu süre zarfında 7 bin mültecinin Fatih’ten ayrıldığını da belirtti.
Başka tanıdıkları da ev bulamıyor
Duaa Muhammed de bu süre içerisinde kiralık ev aramaya başlayıp bulamayanlardan. Şimdiye kadar 40-50 arası ilan sahibi ile görüşmüş Muhammed. Ancak hepsinde de benzer cevaplar almış. Muhammed’in yaşadığı olay, tekil bir örnek değil. Sadece kendi çevresinden dört beş kişi daha ev arıyor ancak Suriyeli oldukları için ev bulamıyorlar:
“Başka bir arkadaşım var. Kendisi İstanbul’a yeni taşındı. Evli, iki çocuklu. Ben hem kendim için hem de onun için arıyordum. İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci. Aynı zamanda çalışıyor. Bunları söylüyorum. ‘Muhasebecilik yapıyor’ diyorum. ‘Nereli?’ diye soruyorlar. Suriyeli dediğimde, ‘yok’ istemiyoruz' diyorlar. Bir kadın yüzüme kapattı. Başka biri daha yüzüme kapattı. Yüzüme kapattıktan sonra Sahibinden üzerinden mesaj yazdım, ‘sizin yaptığınız ayrımcılık’ dedim. Aranmanızı istemiyorsanız ilanı paylaşmayın.”
Hatay’da kalan ailesi ve ablasını, ev sahipleri “çocuğumu evlendireceğim” diyerek kiralık olarak oturdukları evlerden çıkarmışlar. Onlar için de Hatay’da ev arıyor Duaa Muhammed. Orada da aynı sorunu yaşadığından bahsediyor.
“Nerelisin sorusundan nefret ediyorum”
“Bir diyorlar ki biz yabancı istemiyoruz, bir diyorlar ki biz öğrenci istemiyoruz. Hatta bazen şöyle söylemeye başladım. ‘Ben Türkmenim’ diyorum. ‘Suriye’de yaşayan Türkmenim’ diyorum. Yine aynı. ‘Türkmenistan mı?’ diye soruyorlar. ‘Yok, Suriye’nin Türkmenlerindenim’ diyorum. ‘Yok’ diyorlar. Bazen kendi kimliğimi saklamak zorunda kalıyorum. Kendimi sakladım yani. Zor bir duygu. Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Ama nereli olduğum insanlar için çok önemli. Bazen bana kötü davranmasınlar diye, nereli olduğumu söyleyemiyorum. Artık kimler soruyorsa, cevap vermiyorum. Söylesem ne değişecek diyorum. ‘Nerelisin?’ sorusundan artık nefret ediyorum. İnsanım ya. Önemli olan budur.”
Muhammed Türkiye’de mülteci olmanın çok zor olduğunu söylüyor. “Ayrımcılığa uğramayan mülteci yok” diyen Duaa Muhammed, “Bir mülteci kadın olarak daha da zor olduğunu” ekliyor.
“Ayrımcılık kamu eliyle yapıldığında çok daha olumsuz oluyor”
*Avukat Abdülhalim Yılmaz
Mülteci hakları konusunda çalışan Avukat Abdülhalim Yılmaz yapılan şeyin bir ayrımcılık olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Türk Ceza Kanunu’na göre cezası olan bir suç işleniyor.” Yılmaz, “Bu suçun bireysel veya kurumsal olarak yapılması durumunda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarafından da cezaya maruz kalabileceğini” dile getiriyor.
TIKLAYIN - Göç İdaresi: Ankara yeni sığınmacı kaydına kapatıldı
TIKLAYIN - 18 STK'den açıklama: Irkçılık tuzağına düşmeyin
Avukat Abdülhalim Yılmaz kamu otoriteleri tarafından yapılan bu uygulamaların vatandaşlara yansımalarının ise daha olumsuz olduğuna dikkat çekiyor:
“Buradaki sıkıntı şu, bu ayrımcılık devlet eliyle yaptırıldığı zaman, daha doğrusu kamu kurumu eliyle yapıldığı zaman, bir kısım yerel yönetimler eliyle yapıldığı zaman ya da Ankara’daki gibi İçişleri Bakanlığı eliyle yapıldığı zaman, belki kamu düzeninin korunması gibi gerekçelerle yapılıyor ama bu halka çok daha olumsuz şekilde yansıyabiliyor. Yani devlet, ‘tedbir amacıyla Ankara’ya yeni Suriyeli almayacağız’ dediği zaman, bu sefer mültecilere ve göçmenlere karşı suç sayılacak davranışlarda bulunanlar, yaptıkları suçları veya ayrımcılığı meşru görüyorlar. Onun için, özellikle devlet kurumlarının verdikleri kararları iyi bir şekilde izah etmeleri gerekir.”
TIKLAYIN - Ankara Altındağ'da Suriyeli mültecilere saldırı
Muhalefetin mültecilere yönelik söylemlerini hatırlatan Avukat Yılmaz, “İktidara yönelik bir eleştiriymiş gibi gözükmekle birlikte bunun mağduru sadece mülteciler oluyor. Hem iktidar hem de muhalefet, sorumluluk sahibi olarak dikkatli bir dil kullanmalı, insani krizi geri plana atmamalı. Diğer yandan yerel yönetimler için de bu konuda bir düzenleme yapılarak, o belediye sınırları içinde yaşayan herkes sayılarak merkezi bütçeden pay verilmelidir. Çünkü yerel yönetimlere merkezi bütçeden ayrılan pay, kendi sınırlarında içinde bulunan kayıtlı vatandaşlara göre veriliyor. Ancak, orada yaşayan bütün insanlara hizmet vermesi gerekiyor, bu durumda da merkezden gelecek payın, desteğin buna göre arttırılması gerekir” diyor.
“Medyada üç ana trend var”
*Dilek İçten - Medya ve Göç Derneği
Medyada artan ev kiralarından kimi zaman Suriyeliler ve diğer mülteci grupların sorumlu tutulduğuyla ilgili haberler yayınlanıyor. Medya ve Göç Derneği'nden Dilek İçten medyanın ayrımcılığı tetiklediğini ve yaygınlaştırdığını belirtiyor. İçten, üç ana trendden bahsediyor:
“Bu trendlerden en önemlisi Türkiye’de göçe dair üretilen içeriklerin somut veriye dayanmayan, teyitsiz bilgiler üzerinden oluşturulması ve özellikle Türkiye’deki mülteci ve göçmenlerin yaşam koşulları hakkında ciddi bir dezenformasyona yol açması.
“Medyada göçe dair içeriklerde karşımıza çıkan ikinci bir trend ise, üretilen içeriklerde kullanılan dil ve söylemin objektiflikten uzak ve ötekileştirmeye yol açacak öğeler barındıyor olması.
“Bunların yanı sıra, Türkiye’de ikamet eden mülteci ve göçmenlerin medyada hak temelli temsiliyetine dair de ciddi sorunlar mevcut. Göçmen ve mülteciler medya içeriklerinde çoğunlukla belli konularda (suç, salgın hastalık, ekonomik yük veya demografik tehdit vb.) ve belli roller (suçlu, yerel halkın ekonomik ve sosyal imkanlarını gasp eden, hastalık yayan, yardıma muhtaç vb.) atfedilerek haberin nesnesi olarak yer alıyor. Dolayısıyla, Türkiye’deki mülteci ve göçmenlerin güncel yaşam koşullarını, karşılaştıkları sorun ve engelleri öznelerin kendi deneyimleri ve cümlelerine yer vererek aktaran oldukça kısıtlı sayıda içerik bulunuyor.” (FD)