Bu gece Zaporijya merkeze 10 roket atıldı. Altyapı tesislerinin vurulduğu söyleniyor ama ayrıntlılara ilişkin bir açıklama yok. Ayrıca Melitopol'de de güçlü bir patlama olduğu basında yer alıyor.
Halka sokağa çıkmamaları ve bu referanduma katılmamaları yönünde bildiriler ulaştırılmaya çalışılıyor. Bu bildiride eğer bu referanduma katılırsanız oğlunuz ve eşiniz askere alınacak deniyor.
En son Ukrayna-Zaporijya'daki durumla ilgili 1 Eylül Barış Günü dolayısıyla yazmıştım. Olur olmaz zamanda yazarak sevgili okuyucularımın zamanını çalmak istemiyorum. Çünkü zaten memleketimde yeteri kadar hırsız var. Bu hırsızlara ben de insanların zamanını çalan hırsız olarak eklenmek istemiyorum.
Bu hafta başı, Pazartesi gecesi (19 Eylül) Rusya Zaporijya merkeze 10 füze saldırısında bulundu. Aldığım bilgiye göre, Rusya yine kendisine askeri hedef seçtiği noktaları ve altyapı noktalarını vurdu.
Bu seferki saldırı çok şiddetliydi. Füze saldırısı sonrası epey bir sivil yerleşim yerindeki evlerin camlarının da kırıldığı söylendi. Aynı zamanda patlamanın şiddetiyle arabaların güvenlik alarmlarının harekete geçtiğini seyrettiğim videolarda gördüm. Bir ölü, dört yaralı olduğu söyleniyor.
Zaporijya'da bir emekli
Bu saldırıların ardından 20 Eylül Salı günü Zaporijya merkeze gittim. Ay içinde Zaporijya'nın Baburka semtine birkaç kez gittiğim oluyor ama Zaporijya merkeze özel bir işim dolayısıyla ayda bir gidiyorum.
Sabah saatlerinde yaşadığım Belinkaya köyünden hareket ettim. Baburka'dan Zaporijya merkeze ulaşmak için Hortitsa adasını Zaporijya merkezine bağlayan, Dinyeper Nehri üzerindeki Türkiyeli bir firmanın yaptığı asma köprüden geçmemiz gerekiyor. Köprüye aşağı yukarı 500-600 metre kala onlarca aracın köprüden geçmek üzere beklediğini gördüm.
Çok şaşırdım. Önce bu durumun önceki günkü saldırıyla ilgili bir güvenlik önlemi olacağını düşündüm. Toplu taşıma burada geçiş üstünlüğüne sahip. Ona rağmen 25 dakikada geçiş noktasına gelebildik.
Geldiğimizde beni endişeye sevk eden durumu anlamış oldum. Onur İnşaat'ın yaptığı köprünün asfaltı çökmüştü. Köprünün bir tarafı trafiğe kapatılmıştı ve tek şerit şeklinde geçiş veriliyordu; diğer tarafta ise asfalt çalışması yapılıyordu. Savaş öncesinde biten köprü Devlet Başkanı Volodimir Zelenksi'nin gelmesi ile yılbaşı öncesi alelacele açılmıştı ve tam olarak asfalt çalışması bitirilmemiş olmalı ki böyle bir durum ortaya çıktı sanıyorum. Tek şerit üzerinden geçtiğimiz yoldaki asfalt delik deşik olmuştu.
Neyse işte... Merkeze vardım. Bugün şanslı günümdeydim sanıyorum. Donetsk savaş bölgesinden gelen 64 yaşında, burada sığınmacı olarak yaşayan emekli bir sağlık çalışanı ile konuştum.
Bir oğlu ve bir kızı var. İkisi de Kırım'a kaçmış. Yaşamıyla ilgili sorular sordum. İlk merak ettiğim, bir emekli olarak ne kadar maaş aldığıydı. "2300 Grivna" dedi. Kulaklarıma inanamadım.
Sonrasında bu bilgiyi başkalarıyla da doğruladım. Türkiye parasıyla 1100 TL oluyor. Dolar olarak da 56 dolar... Bu parayla burada bir ev tutması ve yaşaması hayal. Yakınlarının yanına sığınmış.
Savaşın sorumlusu kim?
Doğrudan bu savaşın asıl sorumlusunun ya da suçlusunun kim olduğunu ona sordum. Hiç düşünmeden Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dedi. Bu savaşın yeni başlamadığını, 2014'ten beri devam ettiğini söyledi. Ayrıca ABD'lilerin keyiflerinin yerinde olduğunu, çünkü ölenin kendilerinin olduğunu da ekledi.
"Peki," dedim "Eviniz ne alemde, haber alıyor musunuz?" Evlerinin Donetsk merkeze 30 km uzaklıkta olduğunu söyledi. Çok üzgün ve acı bir şekilde "Hiçbir bilgim yok, belki yanmıştır ya da yıkılmıştır" dedi. Eşini 10 yıl önce kaybetmiş. Alın size param parça olmuş bir aile dramı... Gözlerinden keder ve öfke okunuyordu.
Sonra şehrin merkezinde gezmelerime ve gözlemlerime devam ettim. Bir ay önce gittiğimde kapalı olan Ukrayna alışveriş mağazası bu kez açıktı. Öğle saati olmasına karşın çok bir hareketlilik yoktu ama hemen hemen bütün işyerleri, altın, gümüş, aksesuar, telefon, bilgisayar satan mağazalar açıktı. İnsanlar restorant ve kafelerde yemek yiyip, çaylarını kahvelerini içiyorlardı.
Zaporijya'nın birkaç büyük halk pazarından birisi olan Kritinak halk pazarına gittim. Geçen ayki ziyaretimde bana fotoğraf için pozu veren pazarcıları aradım. Yerlerini buldum ama tezgahlarını kapatmışlar ve ortadan kaybolmuşlardı. Onlara gazetede çıkan fotoğraflarını göstermek istemiştim.
Epey bir dolaştım ve izin aldığım meyve ve sebze tezgahlarının fotoğraflarını çektim. Fiyatları görünce dondum kaldım desem yeridir. Sanıyorum bu fiyatlar onların tezgahını önce vurmuştu.
Pazar çok hareketli değildi. Bir kg patlıcan 35 TL. Diğerlerini siz düşünün işte... Sonrasında neden bu kadar uçuk fiyatlar diye düşündüm. Geçen ay iki tezgahtarla yaptığım sohbet aklıma geldi. Buraya ürünler daha çok Melitopol ve Herson'dan geliyor ve bu iki yer de şu an Rusya'nın denetimi altında. Bir de, buraya dışarıdan çok fazla sığınmacı geldi. Burada yetişen ürünler buranın halkına yetmiyor. O yüzden fiyatlar uçmuş sanıyorum. Geçen yıl, biliyorum, bir kilo biber 4-5 TL idi. Şu an biberin fiyatı 25 TL.
Resmi kurda dolar 36 Grivna. Fakat devlet bankası olan Oşad Bank doları 41 Grivna'ya satıyor. Serbest piyasada ise 42.70 dolara satılıyor. Dolara bağlı ürünler uçup gitmiş. Bisikletime iç lastik almak istedim. Savaş öncesi 35 TL olan lastik şu an 80 TL olmuş. 55 TL'ye aldığım gitar teli 90 TL olmuş. İster al istersen alma... Paşa gönlün bilir.
Dönüşte Baburka'da büyük bir alışveriş mağazasını gezdim. Aklıma alkol reyonlarına bakmak geldi. Şöyle bir dolaştım ve epey bir de fotoğraf çektim. Burayı bilenler bilir; burası alkolü ile ucuz bir yer olarak bilinir. Artık bu bilgiyi unutsanız iyi olur. Fiyatlar uçmuş. 150-200 TL den ucuz şarap bile kalmamış. Şampanyalar bile 80-90 TL olmuş.
Bu fiyatları görünce kendimi bir an şarap ağası gibi düşündüm (!) Çünkü yüzde yüz doğal olarak ürettiğim kırmızı ve beyaz üzüm şarapları mahzenimizde içecek insan bekliyor.
Zaporijya'dan Türkiye'ye otobüsler
Bugün diğer öğrendiğim bir şey de Zaporijya'dan İstanbul'a, Antalya'ya her hafta otobüslerin kaktığıydı. Eğer sürekli oturumunuz varsa, söylendiğine göre, Romanya ve Bulgaristan'dan geçişte sorun yaratılmıyormuş. Yani, vize istemiyorlarmış ama geri dönerken Türkiye vatandaşıysanız aynı noktalardan geçmek için vize şart. Bu da benim gibi Türkiye vatandaşlarının ayrıcalığı olsa gerekir. Eğer Ukrayna vatandaşıysanız bu ülkeler sizden vize falan istemiyorlar.
Zaporijya merkezde 4 saat zaman geçirdim ve bu süre boyunca birkaç kez siren çaldı; yani, Rusya bölgeye füzelerini gündüz gözü göndermeye devam etti.
Savaşın ne zaman biteceğine ilişkin de epey bir insana soru sordum. Ocak ya da Şubat ayına kadar bu savaşın bir biçimde sonlanacağını söyleyen de oldu, bilmiyorum diyerek uzun bir savaşa kendimizi alıştırmamız gerekiyor diyenler de. Bütün bu gezme, gözlem süremde daha önceki gibi sokaklarda, parklarda tek bir canlı müzik duymadım.
Yeniden bomba sesleri
Son günlerde Ukrayna'nın, Herson ve Harkov bölgesinde başlattığı karşı saldırı dolayısıyla burası bomba sesi olmadan 3 günlük bir zaman geçirmişti. Bu durumu yan komşumuz da fark etmiş ve "3 gündür bomba sesi yok, belki artık olmaz" gibi bir şeyler söylemişti.
3 gün sonra neredeyse eskisini aratmayacak şekilde bomba ve füze sesleri bölgemizde yeniden duyulur oldu. Geceleri bu sesler beni de bazen uykusuz bırakıyor. Sık sık çalan siren sesleri ile uykum bölünüyor.
Önceki gün 3 gündür bomba sesi duymadığını söyleyen komşumuz, ben kendimi savunmak için bir tür silah olarak kullandığım müzik dinleme durumundayken, gayri ihtiyarı olarak kulaklıktan dinlediğim müziğe kendimi kaptırıp sağımı solumu oynatmam karşısında, bana beddualarda bulundu. Bana, "İnşallah kafana bir füze düşer" dedi.
Bilmiyor ki benim kafama füze düşerse muhtemelen o da gidecek. Ben zaten kafama düşebilecek bir füzeyi göze aldığım için buradayım. Belki tam olarak bunu anlamadı ya da o onun psikolojisi beden daha fazla bozulmuş durumda. Çünkü oğlu ve damadı savaş dolayısıyla şu an cephedeler. Bilmiyor ki bu durumun suçlusu da ben değilim.
Komşumuzun ruhsal durumu sanıyorum şu andaki buradaki ruhsal durumun özeti. Fazla söze ne gerek var? Bu söz buradaki umutsuzluğun kanıtı gibi apaçık ortada duruyor. Yapılacak referandum ile bu bölgenin yüzde 60'ı Rusya'ya bağlanabilir. Bu, bölgede yepyeni bir durumu ortaya çıkaracak. Buradaki insanlar bunun farkında. Bu nedenle bölgede kaygı ve korku bir kat daha artmış durumda. Buradan ayrılarak daha güvenli yerlere gitmeyi düşünenlerin sayısı sanıyorum daha bir artacak.
Okullar ve kreşler kapalı sadece online eğitim yapılabiliyor. Bu duruma sanıyorum en fazla oraları kullanan buraya gelen sığınmacılar sevinmiş olmalı. (İD/SD)