Yazının İngilizcesi için tıklayın
6 Şubat gecesi yerin altından gelen sarsıntı, on ili değil tüm Türkiye'yi sarstı. 20 bine yakın canın yitirilmesine neden olan deprem, köhnemiş, insana değer vermeyen zihniyetin makyajının da dökülmesine neden oldu.
'Kentsel dönüşüm', 'çılgın proje', 'sanayi hamlesi' gibi tanımlamaların altında saklı kalan harabe bir kez daha ortaya çıktı. Marmara Depremi'nde enkazların altına "Orada kimse var mı?" diye seslenenler hafızalarda yer etmişti. Aradan geçen 24 yılda değişen, enkazlardan dışarıya "Orada kimse var mı?" diye seslenilmesi oldu. Elbette bu değişim de hem insani hem politik anlamda değerlendirmesi gereken önemli bir nokta.
Sistemi nereden tutsan elinde kalıyor. Ben bu yıkımdan basının payına düşenden bahsetmek istiyorum. Kriz, afet dönemlerinde basın da büyük sınavdan geçer. Göze çarpan detaylar insani açıdan vicdanları yaralayacak boyutta.
Depremden kısa bir süre sonra, medya temsilcileri canlı yayın araçları, ekipmanlarıyla deprem bölgesine doğru yola çıktı. Nasıl bir manzaranın onları beklediğinden haberleri yoktu. Eminim karşılaştıkları manzara bir ömür hafızalarında yer edecek boyuttaydı.
Kelimelerin tükendiği an… https://t.co/CCIecmJtrL pic.twitter.com/U2E3vmMj2N
— hilmi hacaloğlu (@hilmihacaloglu) February 8, 2023
Zordur sahada çalışmak, bir yandan orada 'ah' edene el uzatmak istersiniz diğer yandan bilgi aktarmanız istenir gerekir. Bir yanınızda insanlık vardır diğer tarafta işçilik. En büyük zorluk ise gördüklerinizi çalıştığınız kurumun 'yayın politikasına' uygun şekilde anlatmanız istenir. Hatırlıyorum, Marmara Depremi sırasında enkaz altında kalarak yaşamını yitiren yakınlarımın oradaki çalışma sırasında ilgili çekilen görüntüde binaları yapan inşaat firmanın adı gözüktüğü için inşaatçı patronumuz telefon etmişti. Şimdi de TV yayınlarında depremzedelerin isyanlarını dile getirirken mikrofonların birden nasıl uzaklaştırıldığına şahitlik ediyoruz. Seslerinin duyulması adeta istenmiyor.
Show TV muhabiri Tuba Södekoğlu, enkazdan çıkan genç kızın, "Annem babam, kardeşim enkazın altında. Kaç gündür yardım bekliyoruz, kimse gelmiyor" sözleri üzerine, depremzedeye arkasını dönüp uzaklaştı.
— Aykırı (@aykiricomtr) February 8, 2023
Kimi "Aslında" diyerek yaşananlara bir de 'olumlu' taraftan bakmaya çalışıyor. Kimi ise safını belli ediyor. Gerçekleri anlatanlara düşmanlığını gizlemekten geri kalmıyor. O çoktan insan tarafını da, işçi tarafını da bir yana bırakmış. Rüştünü başkalarına ispat etme çabasında.
Deprem bölgesinden yanlış, çarpıtılmış, manipülatif içerikler nasıl mı üretiliyor?
— Taha Hüseyin Karagöz (@thhsynkrgz) February 9, 2023
Üstte;
PKK propagandasıyla gündeme gelen ETHA elemanını Hatay Defne’de fark ettim
Altta;
Önceki terör haberleri@TC_icisleri pic.twitter.com/wwhxWRVRO4
Sahada çalışanlar acıları ile hayata tutunmaya çalışan insanların yanındaydı. Elbette hepsi 'insan yanını' bazıları gibi çoktan bir yana bırakmamıştı. Yaşanan acıyı onlar da içlerinde hissediyordu.
"Allah sizden hesap sorar bir gün inşallah..."
— Hüseyin DEMİRTAŞ ⚖️???? (@HDemirtasTR) February 8, 2023
????#Deprem pic.twitter.com/VMIBtQo29t
Kimileri ise 'yayın politikası' ile insanlık arasında patlama noktasına geliyor. O güne kadar 'insan yanından' verdiği taviz 'yayın politikasına' uygun haberleri sunmasına izin verse de, gelinen artık bıçağın kemiğe dayandığı nokta oluyor.
Böyle bir süreçte sizlere bianet'ten 'Merhaba' demek durumunda kaldım. Türkiye'nin ilk haber sitesi bianet, hepimizin ilk gözağrısı. Benim için yeni ve önemli bir süreç. Bütün arkadaşlarımız ile birlikte bianet'i hak ettiği yere taşıyacağız. Elbette sizlerin de öneri, katkı ve eleştirileri ile. Bugün ekibimizden Ruken Tuncel, Ferid Demirel, Hikmet Adal ve Evren Gönül deprem bölgesinde. Sahada olmak, haberi kaynağından ulaştırabilmek için imkanlarımız doğrultusunda çaba harcayacağız. 'İnsan yanı' ağır basan gazeteciler olacağız. İşimiz zor biliyoruz, ama zorluklarla başa çıkmak bu ülkenin gazetecilerinin 'fıtratında var' zaten.