Haberin İngilizcesi için tıklayın
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) eleştirel kanallara kestiği cezalarla sürekli Türkiye gündemini meşgul ediyor. Aynı bu hafta içerisinde olduğu gibi.
Henüz Üst Kurul toplanmadı ama RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Ayşenur Arslan’ın Halk TV'deki Medya Mahallesi programındaki Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) hakkındaki sözleri için inceleme başlatıldığını açıkladı.
Bu haftanın ikinci konusuysa RTÜK’ün Amerika'nın Sesi, Deutsche Welle ve Euronews'e lisans başvurusu yapması için 72 saatlik süre vermesiydi.
Gündemi 2019’da RTÜK üyeliği düşürülen, medya ombudsmanı Faruk Bildirici’ye sorduk…
"Şahin, ceza verileceğini ilan ediyor"
Ayşenur Arslan örneğinde gördüğümüz gibi RTÜK Başkanı’nın inceleme başlatma… (yetkisi var mı?)
(Soruyu sorarken araya girerek) …Aslında Ebubekir Şahin inceleme başlatıldığını açıklamıyor. Ceza verileceğini açıklıyor. Bugüne kadar Şahin’in ‘inceleme başlatıldı’ demesinden sonra ceza verilmeyen kimse/kanal yok. Şahin aslında zaten Kurul’a gerek kalmadan, Üst Kurulu toplamadan kendisi ceza verileceğini ilan ediyor ve toplantı öncesinde de ihsas-ı reyde (oyunu / tarafını belli etme) bulunuyor.
"İktidarın eleştirilmesini engeller hale geldiler"
Peki yasa/yönetmelik RTÜK başkanına inceleme başlatma yetkisini veriyor mu?
Evet, yasaya göre RTÜK başbakanının, belli bir hususun incelenmesini isteme yetkisi var. Ancak idari bir karar verme yetkisi yok. Kararı Kurul’un vermesi gerekiyor ama Kurul’daki iktidar çoğunluğu, yani MHP ve AKP çoğunluğu buna izin verdiği, itiraz etmediği ve desteklediği için de Şahin sanki kendi başına Kurul adına karar verebiliyormuş gibi davranabiliyor.
Zaten Şahin attığı tweetlerde, incelenmesini istemekten çok, görüşünü açıklıyor. Bu cesareti de siyasi iktidardan, iktidarın gücünden alıyor.
Zaten Ebubekir Şahin ve onun başında bulunduğu RTÜK sadece eleştirel ve bağımsız kanallara ceza kesiyor, iktidar yanlısı kanalları da koruyor. RTÜK artık düşünce özgürlüğünü cezalandırıyor.
RTÜK, bir televizyon programını yasasındaki hükümler açısından değil daha çok siyasi iktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler ya da siyasi iktidara eleştiri üzerinden değerlendiriyor.
Yanisi siyasi iktidarın eleştirilmesini engeller hale geldiler. Çok değil, sene içerisinden hatırlayın. Yangın ve deprem gibi olaylarda da haber verilmemesi için çalıştılar. Ona ilişkin birtakım düsturlar yayınladırlar.
"Suç olduğuna, yanlış olduğuna Şahin kendisi karar veriyor"
Geçtiğimiz haftalarda Ebubekir Şahin benzer şekilde TELE 1 için bir inceleme başlatıldığını açıklamıştı. Hatta Şahin, Sedef Kabaş için “Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan kabul edilmesi asla mümkün olmayan” gibi bir söz kullanmış, görüşünü belli etmişti. İlhan Taşçı’nın Ağustos’ta RTÜK’ün bir sansür girişimini deşifre ettiği için ‘ihsas-ı rey’ gerekçesiyle Üst Kurul toplantısından çıkartıldığını hatırlıyorum. Şahin’in yaptığı da ‘ihsas-ı rey’ değil mi bu noktada? Bu tezatlığı nasıl değerlendirirsiniz?
Sedef Kabaş ya da Ayşenur Arslan değil sadece. Can Ataklı konusunda da Şahin öyle şeyler yapmıştı. Suç olduğuna, yanlış olduğuna kendisi karar veriyor, ondan sonra inceleme başlatıldığını söylüyor.
Geçtiğimiz haftalarda RTÜK’ün düzenlediği Türkçe Ödülleri’nin töreninde de Cumhurbaşkanlığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı korumayı görev bildiklerini söylemişti Ebubekir Şahin.
Şahin ve yanındaki RTÜK üyeleri istedikleri her şeyi yapabiliyorlar, istedikleri her şeyi söyleyebiliyorlar, taraflı davranabiliyorlar, iktidarı savunabiliyorlar ama diğer üyeler yani İlhan Taşçı ve Okan Konuralp’in herhangi bir şekilde konuşmasına izin vermiyorlar. Konuştuklarında da cezalandırmaya çalışıyorlar. Yaptıkları şey bu aslında.
Ebubekir Şahin şu an iktidarın bağımsız, eleştirel kanallar üzerindeki sopası durumunda. Yani Şahin istiyor ki hiç haber verilmesin, hiç iktidar eleştirilmesin ve kendisi de bunu denetlesin.
Erdoğan'ın sansür genelgesi hatırlatması
RTÜK özelinde bir başka gelişme de Amerika'nın Sesi, Deutsche Welle (DW) ve Euronews'ten lisans başvurusu yapmasını istemesiydi. Bu yönetmeliğin yayınlanmasından 2 yıl sonra gelen bir hamle. Niçin şimdi?
Aslında RTÜK, adı üstünde sadece radyo ve televizyonların denetlenmesinde yetkili bir kurum. Ancak 2018’de yapılan bir düzenlemeyle internet üzerinde de yetki sahibi olduklarını iddia ettiler. 2019’da hazırladıkları yönetmelikle de çok geniş bir şekilde yetki kullanmaya başladılar.
Bunu da herhangi görsel ve işitsel yayın olan tüm internet sitelerini denetleyebilecekleri gibi bir varsayımdan yola çıkarak yapıyorlar. Bence bu kesinlikle yasa dışı bir defa. Çünkü zaten kendi hazırladıkları yönetmeliğe göre bile “internet ortamında yapılan yayınların radyo ve televizyona özgülenmiş olması lazım.” Yani bir televizyon ya da radyo gibi yayın akışının olması lazım.
Dersiniz ki saat 9.00’da şu yayın olacak, o zaman onun adı radyo ya da televizyon yayını olur. Ama böyle bir yayın akışı yoksa, günde, haftada ya da ayda birkaç tane söyleşi yapıyorsanız bunu televizyon ya da radyo yayını kabul etmek doğru değil. Edilemez de zaten.
Bu tamamen internet ortamında podcast ya da video yayınıdır. Ama RTÜK şimdi bunların hepsini radyo ve televizyon yayını kabul edip denetlemeye kalkıyor, lisans istiyor.
İstiyor çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz haftalarda bir genelge yayınladı. Bu yayınlara karşı daha sert olunmasını, daha ağır müeyyideler uygulanmasını istedi. Şimdi onu yerine getirmeye çalışıyorlar.
Hatırlayın, 3 yıl kadar önce Türkçe yayın yapan yabancı basın kuruluşlarıyla ilgili SETA’nın raporu vardı. İşte şimdi o kuruluşları hedef almaya başladılar. Ama muhtemelen içinde görsel ve işitsel olan bütün internet sitelerini, özellikle bağımsız ve eleştirel siteleri de hedefe koyacaklar.
İktidarın en hoşuna gitmeyen yayınlardan başlamak üzere listeyi oluşturmuşlar. BBC’ye Sputnik’e yayılması muhtemeldir.
"DW'den de bağımsız, küçük bir siteden de aynı para isteniyor"
Eleştirel medyayı ne bekliyor sizce?
Daha ağır koşullar bekliyor. Şimdiye kadar gazeteler polisle, yargıyla, erişim engellemeleriyle karşı karşıyaydı. Şimdi bir de RTÜK sansürüyle karşı karşıya kalacaklar.
Lisans ücretleri ilk çıktığında radyolar için 10 bin TL, televizyonlar içinse 100 bin TL olduğunu hatırlıyorum. Bunun için ne söylemek istersiniz?
(2022’de radyolar için 18 bin 217 TL, televizyon ve isteğe bağlı yayınlar için 182 bin 168 TL olmuş)
Adil değil. DW’yle Yozgat’tan yayın yapan küçük bir internet sitesinden aynı para isteniyor. Ayrıca RTÜK söz konusu siteleri radyo yayını mı kabul edecek, televizyon yayını mı? Sizce bu adil mi?
Daha da önemlisi bu paraları ödeseler bile RTÜK’ün denetimi altına girmeyi kabul etmiş olacak yayıncılar. Paradan daha önemli bu. O zaman da RTÜK, denetimini videolar, podcastler için mi uygulayacak yoksa diğer içeriklere de yayacak mı? Buna yasal hakkı yok ama nerede duracaklarını tahmin etmekte artık zorlanıyorum açıkçası…
(HA)