* Fotoğraf: Pexels
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İklim krizi medyanın gündemine hangi koşullarda giriyor? Hangi aktörlerin bakış açıları yansıtılıyor? Haber örüntülerini oluşturan çerçeveler neler? Bu çerçeveler gazetelerin editoryal duruşlarına göre nasıl farklılaşıyor?
NewsLabTurkey’de Dr. Sarphan Uzunoğlu ve Hazal Sena Karaca yayımlanan “Haber Medyasında İklim Krizi” raporu bütün bu sorulara yanıt arıyor.
Rapor, medyanın konuya yaklaşımını eleştirmenin ötesine geçerek, Türkiye’de iklim krizi haberlerinin ve iklim haberciliğinin mevcut manzarasını şekillendiren politik, ekonomik ve sistemsel dinamikleri keşfetmeyi ve iklim krizi haberlerinde karşımıza çıkan problemli gazetecilik pratiklerine de bu doğrultuda çözüm önerileri getirmeyi hedefliyor.
Çalışma kapsamında iki farklı araştırma yöntemi kullanılıyor. İlki, medyanın iklim krizine ne kadar yer verdiğini, haberlerde öne çıkan anlam ve çerçeveleri keşfetmeyi sağlayan çerçeve analizi. Bu amaçla bianet, Cumhuriyet, Evrensel, GZT, Habertürk, Hürriyet, Medyascope, Sabah, Sözcü, T24 ve Yeni Şafak’ın çevrimiçi haber sitelerinde 01.07.2021 ve 05.11.2021 tarihleri arasında yayınlanan ve iklim krizini konu alan haber ve köşe yazılarını inceleniyor.
Tespit edilen 1021 haberi incelemek için ise çerçeve analizi yöntemi tercih ediliyor ve Semetko and Valkenburg (2000) tarafından geliştirilen topoloji aracılığıyla örnekleme dahil olan haberler sorumluluk, ekonomi, insan ilgisi, ahlakilik ve çatışma çerçeveleri bağlamında inceleniyor.
Raporda iklim krizi haberlerine ilişkin yapılan haber analizlerini daha sağlam bir çerçeveye oturtmak ve mevcut problemleri medya profesyonellerinin deneyimleri doğrultusunda yorumlayabilmek amacıyla iklim habercileriyle yarı yapılandırılmış görüşmeler de yer alıyor.
Elif Ünal (Yeşil Gazete), Özgün Özçer (Gezegen24), Pınar Tarcan (bianet), Tansu Pişkin (bianet), Zeynep Yüncüler’in (Gezegen24) görüşleri çalışmanın son bölümüne dahil edilerek Türkiye’de iklim haberciliğinin mevcut durumuna dair bir tablo çiziliyor.
bianet iklim krizinde en kapsamlı kaynaklardan
Farklı editöryal duruşları olan 10 gazetenin 1 Temmuz 2021 ve 5 Kasım 2021 tarihleri arasında yayınladığı 1021 iklim krizi haberinin içerik analizi ve iklim gazetecileriyle gerçekleştirilen yarı yapılandırmış görüşmeler doğrultusunda araştırmanın öne çıkan bulguları şu şekilde sıralanıyor:
- İklim krizi haberlerinin niceliğini ve niteliğini etkileyen problemlerin başında alanda uzmanlaşmış gazetecilerin olmayışı, bütçe ve kaynak sıkıntıları, ilgili kurum/kişi ve verilere ulaşma noktasındaki zorluklar geliyor. Yaygın medyada ise bu problemlere ek olarak sansür-otosansür etkisinden bahsetmek mümkün. Medya-iktidar ilişkileri, bazı medya kuruluşlarının enerji, doğalgaz gibi farklı alanlarda yatırımlarının olması ise iklim krizi haberlerinde otosansür mekanizmasını devreye sokan önemli dinamikler.
- Okuyucu/izleyiciyle etkileşim yaratma potansiyeli olan video-haber, podcast, infografik gibi görsel-işitsel içeriklerin kullanımı oldukça sınırlı durumda.
- Konuya ilişkin bilimsel bilgi, kavram ve verilerin sadeleştirilerek verilmemesi, hikâyeleştirme oranının düşük olması da okur izleyici bağlamında haberlerin etkileşim ve etkisini sınırlayan unsurlar arasında yer alıyor.
- İklim krizi haberlerinin felaket temasıyla, abartılarak verilmesi yaygın medyada sık rastlanılan bir problem. Bu haberlerde sıklıkla kutup ayısı, eriyen buzullar gibi ikonografilerin kullanılması okur/ izleyicilerin iklim krizini içselleştirmesi açısından sorun teşkil ediyor. İncelenen haberlerin yüzde 52’si ise iklim krizine dair bir çözüm önerisine yer vermiyor.
- 2021 yılında meydana gelen Orman Yangınları ve Batı Karadeniz sel felaketinin ardından medyanın iklim krizine daha fazla yer ayırdığı görülüyor. Felaketlerin ardından gündemden düşen iklim krizinin en fazla haberleştirildiği dönem ise 1-5 Kasım 2021. Bu dönemde medyanın iklim krizine gösterdiği ilginin kaynağı ise 31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilen COP26.
- Gazetelerin içinde bulunduğu ekonomik, siyasal çıkar ağları ve ideolojik konumlanışları iklim krizine atfedilen değeri belirliyor. Yaygın medyada başlı başına bir kaygı meselesi ve odak noktası olmayan iklim krizi, siyasetçilerin gündemlerine paralel olarak görünürlük kazanıyor.
- Haberlerde görüşlerine en çok yer verilenler sırasıyla bilim insanları/uzmanlar (yüzde 33), siyasetçiler (yüzde 27) ve uluslararası organizasyonların temsilcileri (yüzde 16). Evrensel ve bianet dışındaki platformların aktivist ve STK’ların görüşlerine yeteri kadar yer vermedikleri görülüyor.
- İklim krizi haberlerinde en sık görülen çerçeveler bir meseleye veya probleme neden olma veya çözme sorumluluğunu hükümete, bir bireye veya gruba atayan sorumluluk çerçeveleri. Sorumluluk çerçevelerini, iklim krizini maddi kazançlar veya maliyetler bakımından ele alan ekonomik sonuçlar çerçeveleri izliyor.
- Hükümete yakın medya kuruluşları ve merkez medyanın, iklim krizini Paris Anlaşması ve Yeşil Mutabakat’ın Türkiye’ye sağlayacağı maddi kazançlar odağında haberleştirmesi araştırmanın dikkat çekici bulguları arasında yer alıyor.
- Şirketlerin iklim krizine dair sorumluluğu yaygın medya tarafından es geçiliyor.
- Haberlerin büyük kısmını; ajanslardan ya da yabancı kaynaklardan direkt alınan, kısa ve “enformasyon” odaklı içerikler oluşturuyor. bianet, Evrensel, T24 ve Medyascope’un ise iklim krizini daha kapsamlı bir şekilde ele aldıkları, özgün içerikler ürettikleri, dolayısıyla iklim krizini gündemlerine dahil etme noktasında diğer medya kuruluşlarından daha iyi bir performans gösterdikleri görülüyor.
Gazeteler iklim krizine atfedilen değeri belirlemeli
Raporun sonuç kısmında araştırma kapsamında 1021 haberin çerçeve analizi sonuçlarında da, bu alanda çalışan isimlerle gerçekleştirilen mülakatlarda öne çıkan başlıklarda da Türkiye’de medya alanının işleyişini ve dinamiklerini gözlemlemenin mümkün olduğundan söz ediliyor ve şu ifadelere yer veriliyor:
“Bu doğrultuda araştırmanın öne çıkan bulguları arasında gazetelerin içinde bulunduğu siyasi ağların ve ideolojik konumlanışlarının iklim krizine atfedilen değeri belirlemesi geliyor. Bu bulguya paralel olarak yaygın medyada başlı başına bir kaygı meselesi ve odak noktası olmayan iklim krizinin siyasetçilerin gündemlerine paralel olarak görünürlük kazanması araştırmanın bir başka bulgusu olarak Türkiye’nin medya alanına dair genel bir dinamiği işaret ediyor.
“Gazeteciler krizle mücadelede başı çekmeli”
“İklim kriziyle ilgili haberlerin yazım ve sunum biçimlerinin toplumun iklim krizi algısı ve geliştirilecek kurumsal, kolektif ve resmi çözümlerin niteliği konusunda değişiklik yaratabileceğini ve gazetecilerin son on yıl içerisinde yaşadıkları küresel güven kaybının derinleşmesini istemiyorlarsa bu krizle mücadele konusunda başı çeken meslek gruplarından biri olmaları gerektiği görüşündeyiz.
“Bu noktada çalışmamızın da, kimin ne yaptığı, neyi doğru neyi yanlış yaptığı değil neyi daha doğru yapabileceği konusunda bir yönlendirici işlevi olmasını istiyoruz. Amacımız, nihayetinde iklim krizinin mevcut döviz krizinde gitmemizin iyice zorlaştığı bir coğrafyadaki bir hayvanın soyunun tükenmesi gibi ‘uzak’ bir kriz olarak çerçevelendiği medya ortamında, bu küresel krizin okur için nasıl daha ilişki kurulabilir hâle getirileceğine dair çözüm önerilerinin yolunu açmak.
“Bu amaçlar doğrultusunda hazırladığımız bu raporun da iklim krizi haberlerinin okur-izleyici bağlamında nasıl iyileştirilebilmesi gerektiği noktasında faydalı olmasını umuyoruz.”
Sansür, bütçe, sınırlı içerik…
Sonuç bölümünde araştırmanın öne çıkan diğer sonuçları ise şu şekilde sıralanıyor:
- Araştırma kapsamında incelediğimiz iklim krizi haberlerinde en sık görülen çerçeveler, bir meseleye veya probleme neden olma veya çözme sorumluluğunu hükümete, bir bireye veya gruba atayan sorumluluk çerçeveleriydi. Sorumluluk çerçevelerini, iklim krizini maddi kazançlar veya maliyetler bakımından ele alan ekonomik sonuçlar çerçeveleri izliyor.
- Araştırmanın sonuçlarına göre, alanda uzmanlaşmış gazetecilerin olmayışı, bütçe ve kaynak sıkıntıları, ilgili kurum/kişi ve verilere ulaşma noktasındaki zorluklar iklim krizi haberlerinin hem niceliğini hem de niteliğini etkileyen problemlerin başında geliyor.
- Yaygın medyada ise bu problemlere ek olarak sayabileceğimiz sansür-otosansür mekanizmaları ve medya kuruluşlarının enerji alanındaki yatırımları, şirketlerin ve hükümetin sorumluluğun arka plana itilmesi sonucunu doğuruyor.
- Okur-izleyici bağlamında değerlendirdiğimizde ise, görsel-işitsel içeriklerin sınırlı oranda kullanılması, karmaşıklığın basit bir şekilde aktarılamaması ve insan hikâyelerinin kullanılmaması iklim krizi haberlerine olan ilgiyi azaltan ve medyanın okur-izleyiciyle etkileşime girerek farkındalık yaratmasının önünü tıkayan unsurlar arasında yer alıyor.
(TP)