Haberin Kürtçesi için tıklayın
“Kürt Yayıncılığında Dergicilik” Webinar Dizisi Kürt Dergiciliğinde Bir Uzun Soluk: Nûbihar" konusu ile devam etti. Etkinlikte Nûbihar Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Çevik derginin yayınlandığı ilk günün sosyal, siyasal ve kültürel koşullarını, günümüze kadar geçirdiği evreleri anlattı.
1992’nin Ekim ayında yayın hayatına başlayan Kürtçe’nin en uzun soluklu dergisi Nûbihar’ın Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Çevik, dergiyi çok zorlu koşullarda çıkararak günümüze kadar getirdiklerini söyledi. Yayın hayatına başladığında derginin hem İslami çevrelerin hem de Sol çevrelerin kendilerine şüpheyle yaklaştığını kaydeden Çevik, “Türkiye’de Kürtçe yayıncılık “usul dışı” görülüyor. Bazı insanlar sizi sever, bazıları da sevmez. Biz de “usul dışı” iş yapıyoruz” dedi.
Çevik yeni nesil okuyucuya ulaşmak için derginin dijital olarak da yayınlanması için bir projelerinin olduğu bilgisini verdi.
Bundan 29 yıl önce yayın hayatına başladığında bu kadar uzun süreli bir yayıncılık yapacaklarını düşünmediklerini söyleyen Çevik, bunun Kürt ve Kürtçe gibi konuların yapısı itibariyle böyle olduğunu belirtti. Çevik derginin yayınlanmaya başlandığı 1990’lı yılların Türkiyesinde faili meçhullerin, köy boşaltmaların yaşandığını kaydeden Çevik, bugüne kadar dergiyi getirebileceklerini düşünmediklerini kaydetti.
"Zahmetli ancak keyifli bir iş"
Çok zorlu ve zahmetli süreçlerden geçtiklerini belirterek günümüze kadar yayını devam ettirdiklerini belirten Süleyman Çevik, ancak sonuçlarına baktığında bu kadar zahmete değen bir iş yaptıkları için keyif aldıklarını söyledi: “İnandığın bir şey için, insanların, halkın, milletin için iyi bir şey yaptığına inanıyorsun. Bu tür şeyler o yüzden zor gelmiyor. 30 yıldan sonra arkama dönüp baktığımda Kürt ve Kürtçe için çalıştık. Sonuçta kültürümüz için pek çok materyal ortaya çıkardık ve bu halk bundan yararlanıyor. Sadece Nûbihar için demiyorum, 30 yıl sonra her yayının, her insanın yaptığı işi kutlu görüyorum.
“O yıllarda Kürtçe yasaktı. Yasağı kaldıran yasa değişikliği olunca arkadaşlarımızla, etrafımızdaki insanlarla Kürtçe yayıncılık yapmak istedik. Mart ayında yayınevini kurduk. Bu arada bir de dergi çıkarmak istedik. Sabar Kara Abi Ankara’dan geldi. Onunla konuştuk. Onunla dergi çıkarma kararı aldık. Ekim ayında da dergi çıktı. O zaman Genel Yayın Yönetmeni Sabah Kara idi. Ben Yazı İşleri Müdürü idim. Üç yıl sonra Sabah Abi Almanya’ya gitti. O günden bu yana yayına devam ediyoruz.
"Muhafazakarız ama kapımız herkese açık"
“Bizim kulvarımızda öncesinde Cumhuriet tarihi boyunca böyle bir çalışma yoktu. Solcu arkadaşların yaptığı çalışmalar vardı. Bu alanda halkımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek istedik. İnsanlarımızın dili asimile edilmiş, yasaklanmış. Ne yapabiliriz diye düşündük dilimiz için, kültürümüz için. Bu amaçla yayına başladık. Biz muhafazakar bir yayın organı olarak tanınıyoruz. Ancak kapımız herkese açık.
“Çıktığımızda İslami camiada hayretle karşılandık. Şaşırdılar. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt halkının haklarını solcular hep savunmuş. İslami çevreler fazla deşmiyordu. Deştiklerinde de başka şeylerle suçlanıyorlardı. İslami camia sonradan alıştı. Bu çevrelerdeki Kürtler ise gayet memnun oldular. Solcu çevreler de şüpheyle yaklaşıyordu bizlere. ‘Bunların niyeti nedir, ne istiyorlar?’ diyorlardı. Sonra diyalog gelişti aramızda. Gidip gelmeye başladık karşılıklı. Önyargılar da karşılıklı olarak ortadan kalktı. Başta çok zorluk çektik. Hala da…”Usul dışı” olan bir iş yaptı mı insan… Türkiye’de Kürtçe yayıncılık “usul dışı” görülüyor. Bazı insanlar sizi sever, bazıları da sevmez. Biz de “usul dışı” iş yapıyoruz.
"Dergi aylık iken güncel konulara daha çok yer veriyorduk"
“1990’lı yılların siyasi ortamı ister istemez bizi de etkiledi. Her ne kadar dergimiz kültür edebiyat dergisi de olsa, Kürtçe yayınlanıyordu. Bu yeterlidir. Kürtçe oldu mu dil, siyasi bir sorumluluk yükleniyor. 2000 yılına kadar aylık basıyordu. O zaman güncel konuları yayınlamak için daha uygundu. Yayımladığımız yazılarda da, şiirlerde de bunu açık bir şekilde görüyoruz. Köylerin boşaltılması, öldürülmeler, göç, ülkedeki şiddete kadar bazen açık bazen de örtük bir şekilde yazılarda ve şiirlerde yer veriliyordu.
“Nûbihar dergisinin içeriği değişti. Aylık periyodun üç ayda bir olması bir etken. Diğeri de, 30 yıl önceki şeyler ile bugünkü şeyler aynı değil. İster istemez konular değişiyor. 30 yıl önceki Kürtler ile günümüz Kürtleri ir değil. Dünya aynı dünyü değil. Pek çok şeyde değişiklik olmuş. İster istemez Nûbihar’ın içeriğinde de değişiklik oldu. Yarın belki. Yine değişik. Ancak başladığımız gün belirlediğimiz ilkelerimiz değişmedi. O gün inancımız neyse, Kürtlere bakışımız neyse, Kürt partilerine bakışımız neyse, bunlar bugün de değişmedi. Bunlar değişmeyecek de. Kimseye hakaret etmiyoruz. Kimsenin inancına hakaret etmiyoruz. Muhafazakar olduğumuz için değil. Kimsenin dinine hakaret edilsin istemiyoruz. Yahudilere hakaret edilmesini istemiyoruz, Êzidilere haraket edilmesini istemiyoruz, Hristiyanlara hakaret edilmesini istemiyoruz. Hakaret varsa, yayınlamıyoruz.
"Çoğunlukla üniversite gençliği okuyor"
“Yazarlarımızın çoğu genç. 30-40 yaş aralığındalar. Ancak yaş almış insanlar da var. Uzun yıllardır Kürtçeye büyük emek vermiş insanlar var. Berken Bereh, Rojan Bernas, Rohat Alakom, Talat İnanç, Ahmet Aras… Bunlar aklıma gelen.
“Çoğunlukla üniversite gençliği okuyor. Ancak yaş almış insanlar da okuyor. İşçi, memur, iş insanı, serbest meslek sahibi insanlar. Ev kadınları okuyor. Üniversite okumamış ev kadınları.
“Dijital dünyayı benimsemiş yeni kuşağa ulaşmak için Nûbihar’ı yenilememiz gerekiyor. Bunun için bir projemiz var. Uzun bir süre daha dergiyi basılı olarak da gidebildiği kadar yayımlayacağız. Ancak dijital olarak okumak isteyenler için sitede baskısı olacak." (FD)