Görsel: asia.nikkei.com
Acaba Larry Page ve Sergey Brin 1998’de Amerika Birleşik Devletleri’nde bir evin garajından dünyaya açılan Google’yi inşa ettiklerinde bu kadar büyüceklerini tahmin etmiş miydi?
Ya da Mark Zuckerberg 2004’te Facebook’u kodladığında Cambridge’den dünyaya hızla yayılacak bir sosyal medya ağı olacağını düşünmüş müydü?
Aradan geçen yaklaşık 20 senelik zaman dilimde Google ve Facebook birer internet devi, belki de artık günümüzde internetin kendisi haline geldi. İki şirket yılda milyarlarca dolar kazanan, devletlerin yıllık gelirlerinden bile daha çok kar eden birer yapı artık.
İki şirket habere ve enformasyona erişiminde birer dönüm noktası olsa da artık bir tartışmanın odak noktasındalar. Gazetelerin ve medya şirketlerinin azalan karlılığı karşısında kazançlarına kazanç ekleyen bu şirketler devletlerin karlarını bölüşmesi veya daha fazla vergi vermesi için kıskaç altındalar.
Son örnek Avustralya. Geçtiğimiz hafta Avustralya hükümeti, Google ve Facebook gibi şirketlerin platformlarında yayımlanan haber içerikleri için medya kuruluşlarına para ödemesini öngören yasal düzenlemeyi Meclislerinden geçirdi.
Biz de Avustralya’daki bu yasayı ve dünyaya etkileri uzun süredir teknoloji ve dijital güvenlik konusunda çalışan Ahmet Alphan Sabancı’yla konuştuk:
"Sorun yaratabilecek bir format"
Tüm dünyada bir anda konuşulmaya başlayan ve Google ile Facebook’un Avustralya’da habercilere/yayıncı kurumlara ücret ödemesini öngören yasanın detaylarını bize anlatabilir misin?
Günümüzde devletler Facebook ve Google gibi şirketlerin kazandığı reklam gelirlerini bir şekilde vergilendirmek istiyorlar. Avustralya da bunu özellikle medya ve gazetecilik sektörü temelinde yapmak için çok farklı ve sorun yaratabilecek bir formatı uyguladı.
Yasa teknoloji devlerinin kullandığı içerikler veya linkler için haber kaynaklarına ödeme yapmasına ilişkin bir düzenleme aslında. Avustralya hükümeti bu teknoloji devlerine gidin haber platformlarıyla anlaşma yapın ve onlara ücret ödeyin dedi. Yani Google ve Facebook ile haber platformları arasında pazarlık şeklinde yürüyecek bir sistemden bahsediyoruz.
İlk anlaşmayı da Google Avustralya’danın en büyük medya şirketlerinden Rebort Murdack’ın kurduğu News Corp’la yaptı.
Yasa aslında ilk olarak 2020 Mayıs’ından gündeme gelmiş ve bir taslak hazırlanmış. Facebook, Avustralya’daki haber içeriklerinin paylaşımını engellenmesi ise daha yeni bir olay. Neden şimdi?
Şirketler genel olarak olabildiğince az vergi vermek ve bu konuda minimum sorumluluk taşımak istedikleri için bu yasayı sevmediler. Bir de üzerine bu tarz bir pazarlık masası formatını hiç istemediler. Bunun üzerine de gerilim doğdu.
Bir de yasanın kavramları ve kapsamı konusunda da sıkıntılar vardı. Örneğin haber kavramını nasıl tanımladığı… Haber kavramını aşırı geniş bir şekilde tanımlanmıştı ve Facebook tasarısı artık ciddiye binince nasıl manipüle edilebileceğini üzerine bir çözüm geliştirdi. Avustralya hükümetini tehdit ederek, neredeyse haber kavramının içine dahil edebildikleri ülkedeki tüm içerikleri engelledi.
Facebook'un burada yapmak istediği biraz da “Siz bu yasayı bizim karşımıza koydunuz ama böyle manipüle edilebilir dev sorunları var bu yasanın” demek içindi.
"Payın büyük kısmı Google ve Facebook'a"
Avustralya hükümeti reklam vergisi alamadığı için mi bu yolu seçti?
Reklam vergisi alamamanın ötesinde şöyle bir şey vardı: Özellikle Avustralya basında ve Robert Mordak’ın kurumlarının bir araya gelerek kurduğu News Corp’ta tıklama gibi doğrudan kazanabileceği paranın büyük bir kısmını Facebook ve Google’nin alması huzursuzluk oluşturdu.
Medya şirketlerinde ‘Onlar yüzünden bize çok daha az ziyaretçi geliyor. Bir nevi internetin dışarıda kaldık. İnternetin sahibi haline geldiler’ gibi bir şikayetler yükselmeye başladı.
Burada kısmen haklılar. Çünkü Google’nin AMP gibi ya da tasarım politikası olarak Google'da bir arama yaptığınızda ihtiyacınız olan tüm bilgiyi, hiçbir web sitesini ziyaret etmenize gerek kalmadan karşımızda göstermesi zarar olarak yazıldı.
Yine Facebook'un ‘Instant Articles kullanırsınız, daha fazla görünür olursunuz’ gibi baskı yapması da bir örnek.
Bu ve benzeri şeyler kaldı ki Google ve Facebook’un internetin kendisi olması isteğini gösteren örnekler.
Gazeteler de bunu bahane ederek bir nevi bu şirketin gelirinden vergi kesilmesini ya da kendi platformlarına, web sitelerine verilen link başına minimum bir ödeme yapılması zorunluluğu getirilmesini istedi.
"Yasanın nasıl evrileceğini kimse bilemez"
Avustralya’nın böyle bir yasayı bu iki şirkete dikte ettiği söyleniyor ve dünya medyasında benzer şekilde birçok eleştiri vardı. Siz ne düşünüyorsunuz bu eleştiriler karşısında?
Avustralya’nın çıkardığı yasa büyük sıkıntılara yol açabilecek, ilerde çok fazla kötüye kullanılabilecek bir teknik. Çünkü bugün Google’a Facebook'a ya da diğer büyük platformlara böyle bir yasayı dikte ederseniz, bir süre sonra bunu kalkıp küçük bir bloggera karşı da kullanılacak bir şekilde genişletebilirsiniz.
Yasa bir kere konduktan sonra onun nasıl evrileceğini kimse bilemez.
Ama reklam gelirinin çok büyük olduğu yadsınamaz bir gerçek sanırım…
Tabii ki. Dijital reklam dediğimiz zaman aslan payı tamamen Google ve Facebook’ta. Evet diğer şirketlerin Amazon’un, Microsoft'un ya da daha küçük aktörlerin de reklam platformları var ama onlardan doğru düzgün bir gelir etmek çok da mümkün değil. Bu nedenle de internette reklam odaklı bir gelir modeliniz varsa Google’a Facebook’a bir nevi muhtaçsınız.
Dijital reklam sistemlerinde reklamverenin ödediği paranın yüzde 80’i varan hatta bazen daha fazlası Google ve Facebook’a kalıyor. Eski usul reklam mantığıyla baktığımız zaman reklamın değerinin de kalmamış olduğunu görüyoruz yayıncılar için. Avustralya örneğinde olduğu gibi, benzer şekilde Kanada'da, Fransa'da da buna çözümler üretmeye çalışıyorlar.
"Bağımsız gazeteler ezilmeye devam edecek"
Peki Avustralya’daki yasaya göre büyük medya şirketleri ile küçük veya bağımsız gazeteler arasındaki ödeme dengesi nasıl sağlanacak?
Gazeteler, Google ve Facebook’la pazarlığın bir tarafı olabilmek için mücadele içine girecekler ya da News Corp veya benzeri gruplardan birer parçası olacaklar.
Ama bunu yapamayan ya da bağımsız gitmeyi tercih eden, böyle bir ortaklık kurmayan yayınlar için ortada dev bir soru işareti oluşacak. Çünkü Google ya da Facebook ‘Büyük gruplarla konuşuyorum zaten’ diyerek küçük ve bağımsız gazeteleri görmezden gelebilir.
Tek oldukları için ya da daha küçük kurumlar oldukları için onlara daha farklı rakamlar da sunabilir.
O zaman yasaya yerel gazetenin kurtuluşu gözüyle bakamayız değil mi? Kamu yararına çalışan gazeteciliği nasıl etkiler bu yasa?
Dürüst olmak gerekirse ben çok fazla umutlu değilim. Çünkü bu tarz bir masaya oturma ve pazarlık yapma gibi bir durum söz konusu olduğunda genellikle en büyük aktörler en ciddiye alanlar olur.
Küçük aktörler de büyük aktörler tarafından yutulur ya da bir şekilde susturulup bastırılır.
Kısaca Google’nin ve Facebook’un insafına kalma durumu söz konusu. Eğer onlar ciddiye alırsa, bağımsız, küçük gazetelere büyük şirketmiş gibi davranırlarsa ancak bir şeyler değişir.
"Yasa sadece bir yara bandı"
Çözüm odaklı bir bakış açısıyla farklı bir alternatif yaratılamaz mı?
Facebook’un Avustralya’daki içerikleri engellenmesinin ardından birçok senaryo oluştu. Kimileri yayıncıların bir araya gelip Google’ye ya da Facebook'a alternatif olabilecek sistemler kurmak için bir çaba göstermesini seçenek olarak sundu.
Kimileri daha merkezsiz dağıtık internet alternatiflerine medyanın bir şekilde destek olması ya da onları daha görünür kılması için çaba göstermesi gerektiğini savundu.
Kimileri de Google ve Facebook’un kendilerini ciddiye alması için mücadele etmeleri gerektiğine inandı. Benim düşüncem ise bu noktada daha köklü çözüm arayacaksak, internetin daha açık ve bağımsız yapısına yönelik çabalara biraz daha enerji ayrılması gerektiği şeklinde.
Çünkü şu anda yaşadığımız sorunların önemli bir kısmı maalesef bizim interneti kullanma şeklimiz ve internette var olan 3-5 platformun içerisinde mahsur kalmamızla alakalı gibi görünüyor.
Dönüp baktığımızda internette arama yapmak değil artık ‘googlelamak’ noktasındayız. Sosyal medya dediğimiz zaman Twitter, Facebok ve Instagram dışında çok nadiren başka bir alternatiften bahsediyoruz. Alışveriş dediğimiz zaman Amazon diyoruz. Gerçekten kısıtlanmışlık hali söz konusu.
Bunun çözümü için gerçekten ihtiyaçları karşılayabilecek mekanizmaların ve sistemlerin kurulması için bir yol bulmak gerekiyor. İnsanların okudukları haberlere ya da takip ettikleri gazetelere daha kolay para ödemesini sağlayacak teknolojiler geliştirilebilir. Ya da adına abonelik sistemi deyin.
Ama tüm bu sıkıntıların çözümü bana ‘Google ve Facebook’a daha fazla para dağıtın daha fazla vergi ödeyin’ demekmiş gibi gelmiyor. Şu an yapılan yaraya sadece bir yara bandı yapıştırmaktan ibaret.
"Esas problem içeriğin ücretsiz sunulması"
Yani Google, Facebook ya da diğer dev dijital mecralar haberciliğin önünde bir engel mi?
2010’ların başlarında bir engelden daha çok bir ortak olma ihtimali söz konusuyla. Ancak şu an bir tekelleşme ve ellerinde bulundurdukları gücü kaybetmeme arzusu içerisindeler.
Öte yandan Google ve Facebook’un gözünde medya bir tür gelir elde etmek için katlanması gereken kurumlardan ve gruplardan bir tanesi. O yüzden de canları istediği zaman istedikleri ülkeyi ya da kurumu tehdit edebiliyorlar.
Şirketler eğer isterlerse diğer platformlarda gayet verimli ve sağlıklı iletişimler kurmanın yolunu bulurlar. Ancak bunu istemiyorlar. Çünkü bunu yaparlarsa ellerindeki tekel gücünden de vazgeçmeleri ya da güçlerini zayıflatmaları anlamına gelecek.
Peki okur sosyal medya şirketleri ve gazeteler arasındaki bu tartışmanın neresinde?
Söz konusu normal internet kullanıcısı olduğu zaman genellikle kullanıcılar kendi kolaylıklarını, olabildiğince rahat bir şekilde istedikleri şeylere ulaşmayı önemsiyorlar.
Bir de artık hepimiz biliyoruz ki, internetteki ücretsiz içerik bolluğu sayesinde insanlar habere ya da tükettikleri içeriğe para ödemelerine gerek olmadığına dair bir kanıya kapılmış durumdalar. Okuyucu tarafında değişmesi gereken böyle bir gerçek var ama bunu Google ve Facebook’la çözmek pek mümkün değil.
Çünkü onlar ‘kullanıcıyı da düşünüyoruz’ yaklaşımıyla aslında ücretsiz içeriğe ve bu sayede bizim gibi internet üzerinde üreten, internet üzerinde ürettikleriyle hayatını geçindirmeye çalışan insanlara olabildiğince az para kazanabileceği bir ortama sebep olduklarının farkındalar. Bunun değişmesi demek de kullanıcıların üreticiye para ödemesi demek olduğundan değişmesini istemiyorlar. Sonuçta bu şirketler için nasıl müşteri, asıl gelir kaynağı reklamı görenler değil, reklamı verenler…
Türkiye'de benzer bir yasaya ne kadar uzağız?
Açıkçası Türkiye bu platformları vergilendirme konusuna zaten çok uzun süredir sıcak bakıyor. Eğer ki hükümet bir şekilde bu işin örneklerinin başarılı olduğunu görürse, başka birkaç ülkede daha uygulamaya başlarsa tahminimce bize de benzer yasa gelecektir.
Çünkü genelde Türkiye’de dijital platformlara dair yasalar hep bu şekilde çıkartılıyor. Uygulaması belli başlı ülkelerde olmuşsa ve uygulamaya çok da itiraz edilmemişse bir benzerini yapmaya karar veriyoruz.
En son platforma dair temsilcilik düzenlemesi de aslında Almanya'daki yasanın uygulamaya girmesi ve orada çok da fazla itiraz olmaması üzerine bizde de düşünülmüş bir şeydi.
Fakat bu yasa bize dikte edilmeden önce gazetelerin, medya kuruluşlarının, yayıncıların bu konuda oturup bir konuşmamız gerekiyor. Şimdiden Türkiye’ye uyacak uygun modeller geliştirmeye başlamamız gerekiyor. Farklı farklı birçok gelir modelinden bahsetmek mümkün ama hiçbir aslında orta ve uzu sürdürülebilir değil.
Bu yüzden kurumların daha bağımsız olmasına imkan verecek, istedikleri şekilde üretmelerine, çalışmalarına ve kendilerini geliştirmelerine imkan verecek gelir modellerini ciddi bir şekilde masaya yatırmaları ve bunu nasıl uygulamaya koyacaklarını düşünmeye başlamaları gerekiyor.
Ahmet A. Sabancı hakkındaNewsLabTurkey Bülten Editörü ve yayın kurulu üyesi. Serbest yazar ve araştırmacı. Çalıştığı alanlar içerisinde felsefe, insan hakları, teknoloji, bilgi güvenliği, medya çalışmaları, medya trendleri, gelecek çalışmaları ve bilimkurgu bulunuyor. Yayınlandığı yerler arasında The Guardian, Global Voices, Daily Dot bulunuyor. |
(HA)