Ekim – Kasım – Aralık ayının gündemi gazeteci yargılamaları, Basın İlan Kurumu’nun BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet’e getirdiği ilan ambargosu, tehditler, sendikalı gazetecilerin işten çıkarılmaları oldu. BİA Medya Gözlem'in bu bölümü düzenlemeler, raporlar, tepkiler, soru ve araştırma önergeleri, kanun teklifleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan, dayanışma, işten "Çıkarmalar/ayrılmalar" başlıklarından oluşuyor.
Düzenlemeler
Bazı düşünce suçlarına dair dosyaların Yargıtay’a taşınma olanağı getirse de yargı bağımsızlığı gibi temel sorunları görmezden gelen Yargı Reformu Stratejisi’nin birinci paketi Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.Yasanın çıkmasıyla İstinaf Mahkemesi kararıyla mahkum edilip cezaevine gönderilen bazı gazeteciler, Yargıtay’a temyiz hakkını kullanamadıkları gerekçesiyle tedbiren tahliye edildi.
RTÜK,internet platformlarını denetleme yetkisini RTÜK’e veren Yönetmeliğin iptali için MLSA’nın Danıştay'a açtığı davada, yönetmelik için “gazetecilik sitelerini değil, medya hizmet sağlayıcı kuruluşları” kapsadığını ileri sürdü.
RTÜK’ten Yönetmenlik için tuhaf savunma: MLSA’nın internet platformlarını denetleme yetkisini RTÜK’e veren “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmeliğin” iptali için Danıştay'a açtığı davada Üst Kurul, yönetmeliğin “gazetecilik sitelerini” ilgilendirmediğini ancak “medya hizmet sağlayıcı” kuruluşları kapsadığını öne süren bir savunma gönderdi. 9 Ağustos’ta yapılan başvuruyu ele alan Danıştay’a, “Dava dilekçesi kar amacı olmayan gazetecilik sitelerinin gelir dahi elde edemeyecek kadar küçük çaplı olduğundan bahisle öngörülen ücretleri ödeyemeyeceği iddiası mesnetsizdir. Zira, öncelikle yönetmeliğin düzenleme alanı gazetecilik siteleri değil internet ortamından yayın hizmeti sunan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardır” şeklinde yanıt gönderildi; yürütmenin durdurulmasına yönelik talebin reddedilmesi istendi (13 Aralık).
Yargı Paketi yürürlükte: Yargı Reformu Stratejisi’nin birinci paketi Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), Terörle Mücadele Kanunu gibi 15 kanunun 38 maddesinde değişiklik öngören yasa ile Terörle Mücadele Kanunu’na, “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesi eklendi. Ayrıca,“Tutuklama sürelerine düzenleme” adı altında, “Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir” şeklinde bir düzenleme getirildi. Buna göre, “Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar görenler karara itiraz edebilir. Ancak bu madde hükümleri, a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar, b) Kamu görevlisi tarafından görevi sebebiyle veya kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen suçlar için uygulanmaz”.
Özel ortamda ifade: Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması gerektiği ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve beyanları özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınır.
Basit yargılama usulü: Asliye Ceza Mahkemesi’nce, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame, sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını 15 gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Mahkemece, koşulları bulunması halinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
İstinaf’tan sonra Yargıtay’a temyiz yolu: “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit” (madde 213), “Suç işlemeye tahrik” (madde 214), “Suçu ve suçluyu övme” (madde 215), “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” (madde 216), “Kanunlara uymamaya tahrik” (madde 217), “Cumhurbaşkanına hakaret” (madde 299), “Devletin egemenlik alametlerini aşağılama” (madde 300), “Türk Milletini aşağılama” (madde 301), “Silâhlı örgüt” (madde 314), “Halkı askerlikten soğutma” (madde 318) suçları; TMK’nin 6. maddesinin 2 ve 4. fıkrası ile 7. maddesinin 2. fıkrasında yer alan suçlar; Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrası, 31. maddesi ve 32. maddesinde yer alan suçlar” ile ilgili Yargıtay’a gidilebilecek.
Sayfaya erişim engeli: Erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilir. Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilir.” (24 Ekim).
Tepkiler
Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik daimi baskılar Türkiye ve dünyada faaliyet gösteren hak örgütleri gibi seçim sonrası yenilenen Avrupa Parlamentosu’nun yeni Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Harlem Désir gibi Avrupa Konseyi yetkililerinin de yoğun eleştirilerine konu oldu. Ekim-Aralık 2019 döneminde Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin toplam 20 çalışanına “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla verilen hapis cezaları ve internet ansiklopedisi Wikipedia’nın Türkiye’de yılı “sansürlü” kapatması kınamalara neden olan meselelerden oldu.
Sekiz uluslararası basın ve ifade özgürlüğü örgütü, IPI öncülüğünde Eylül ayına ait İstanbul ve Ankara görüşmelerini işledikleri “Türkiye’de Gazeteciler Mahkemede: Dördüncü Kuvvetin Yargı eliyle Susturulması” başlıklı eleştirel rapor İstanbul ve İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı. Ayrıca birçok hak kuruluşu, Türkiye’nin 28 Ocak’taki Evrensel Periyodik İncelemesi (UPR) öncesi Cenevre’deki Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne üye delegasyonları ifade özgürlüğü sorunları yönünden bilgilendirdi.
Gazetecilere yönelik tutuklama ve saldırı veya Basın Kartı iptalleri gibi kronikleşmiş sorunların tepki görmeye devam ettiği bu dönemde, gözaltı sırasında gazetecilere ait dijital materyallere el konulması; Basın İlan Kurumu’nun (BİK), BirGün, Evrensel, Cumhuriyet ve Yeni Asya gazetelerine dönük yayınlarından dolayı yönelttiği baskı ve cezalar ise “yeni tarz baskılar” olarak gazetecilik örgütlerinin protestosuna neden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kök Kazıyan” başlıklı kapağı nedeniyle Fransa merkezli Le Point Dergisinin yetkilileri Etienne Gernelle ve yazar Romain Gubert hakkında suç duyurusunda bulunduğunun açıklanması da, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” düzenlemesine uluslararası düzeyde “acı bir şöhret” kattı.
TYB’den “sansür” eleştirisi: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın geçen hafta üç kitabı 'muzır' ilan etmesi üzerine Türkiye Yayıncılar Birliği bir açıklama yaparak, “Yeni Sansür Kurulu, Aile Bakanlığı” dedi (30 Aralık).
“Sözcü” cezalarına yoğun tepki: Yedi Sözcü gazetesi çalışanına “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla verilen hapis cezalarına gazetecilik meslek örgütleri sert tepki gösterdi: Gazeteciliğin cezalandırma konusu yapıldığını açıklayan TGC, “Bu karar, Ekim ayında iktidarın yargı reformu diye sunduğu pakette yer alan “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” maddesinin uygulanmadığının göstergesidir” dedi. TGS de, “Susturamazsınız! Sözcü davasında mahkeme “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla Emin Çölaşan’a 3 yıl 6 ay 15 gün, Necati Doğru’ya 3 yıl 6 ay, Mustafa Çetin ve Metin Yılmaz’a 3 yıl 4 ay, Yücel Arı, Gökmen Ulu ve Yonca Yücekaleli’ye 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Gazetecilik Suç Değildir” açıklaması yaptı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ise, RSF Twitter hesabından, “Mahkemenin yedi Sözcü gazetesi çalışanına verdiği toplam 20 yıllık hapis cezası, politik yargının bugüne taşıdığı çarpık ve hukuk tanımaz meziyetlerinin en acı örneklerinden biri olarak, bir kara lekedir” diye açıklama yaptı. CHP Milletvekili Avukat Mahmut Tanal, “Bunu da gördük! Kurulduğu günden beri “FETÖ”yle mücadele eden Sözcü gazetesinin yönetici, muhabir ve yazarlarına FETÖ suçlamasıyla ceza verildi. İddianamedeki deliller, suçlamalar çürütülmüştü. Buna rağmen böyle bir karar çıktı. Gazetecilik cezalandırılmıştır” dedi. Gazeteci Kadri Gürsel de tepkisini, “Sözcü davasında gazetecilerin “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım” suçunu işledikleri gerekçesiyle hapis cezalarına çarptırılmaları son derece saçma ve korkunç bir siyasi karardır, yargının bir silah olarak kullanılmasının son örneğidir” sözleriyle gösterdi. Gazeteci Ayşenur Arslan da, cezalarla ilgili, “Sözcü davasında her birini yakından bildiğim, bildiğiniz arkadaşlarımız hapse mahkum oldu. Hem de “FETÖ”den. Sözün bittiği yerdeyiz” dedi (27 Aralık).
Basın kartını Cumhurbaşkanlığı’na sordular: TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ve TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, kapatılan IMC TV Program Koordinatörü Ayşegül Doğan’ı “PKK örgütü yöneticiliği” iddiasıyla yargılandığı davada gazetecinin “basın kartı olup olmadığı”nı Cumhurbaşkanlığı Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğüne sorulması için karar almasına tepki gösterdi. Güneş, “Bu işler artık kapalı devre yürütülüyor… Demokratik bir yaklaşım söz konusu değil. İktidar sözcüleri işine geldiği zaman basın kartının gazeteciliği kanıtlayan bir belge olduğunu, işine gelmediği zamanda basın kartının gazeteciliğin kanıtlanması açısından gerek olmadığını söylüyor. Gazetecilerin kartları iptal ediliyorlar sonra da cezaevlerinde gazeteci olmadığı iddia ediliyor” sözleriyle tepki gösterdi. Oral ise, “15 Temmuz’dan bu yana sadece resmi verilere göre bile 685 gazetecinin sarı basın kartını iptal etmiş, yakın zamanda da Sarı Basın Kartı Komisyonu'nun yapısına müdahale ederek komisyondaki meslek örgütlerinin varlığını sonlandırmış bir kurum”dan bunun sorulmasını eleştirdi (25 Aralık).
Yeni AP Raportörü eleştirdi: Avrupa Parlamentosu'nun (AP) yeni Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye'de tek bir alanda değişiklik yapma imkanı olsa, bunun kilit öneme sahip basın özgürlüğü alanında olacağını söyledi; “Türkiye’nin yeniden yüzünü Avrupa’ya ve Avrupa değerlerine çevireceğinden umudum var, çünkü bir takım şeyler oluyor Türkiye'de. İstanbul ve Ankara'da ne olduğunu biliyoruz. Bu gelişmeler Türkiye'de politik oyunda yeni sahaların açıldığına işaret ediyor” dedi. Amor, “İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünde bir ilerleme yok. Kağıt üzerinde bazı değişiklikler yapılsa bile uygulamada değişen bir şey olmuyor. Örneğin 'terör' yaftasının genişliği gerçek sorunları örtmekte kullanılıyor. Vatandaşlarının sorunları ile ilgilenen bir belediye başkanı, hükümeti eleştiren öğrenciler ve akademisyenleri, Gülen'in Endonezya'daki okulunda bir öğretmeni, Suriye harekatını eleştiren bir gazeteciyi ve aynı zamanda havan topu atıp insanları öldüren birini hep birlikte bu yafta ile anabiliyorsanız böyle bir 'terörizm' yelpazesi insan hakları ve hukukun üstünlüğü noktasında zorlanır” diye konuştu (24 Aralık).
TGS ve Cumhuriyet’ten “tehdit” protestosu: TGS ve Cumhuriyet gazetesi çalışanları, Akit TV sunucusunun canlı yayında Cumhuriyet gazetesini hedef göstermesini protesto etti, “Bunlar hakkında derhal soruşturma başlatılması gerekir. Savcılar yapılan katliam çağrısını seyretmekle yetinmiştir” dedi (23 Aralık).
Şiddete kınama: Yabancı Medya Derneği Türkiye (FMA) ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, İstanbul Büyükada’da fayton krizini izleyen gazeteci Murat Yıldız, polisçe darp edilip ağır hakaretler eşliğinde gözaltına alınmasını kınadı; “ilgili görevliyle ilgili ivedi işlem yapılmasını talep ediyoruz. Gazetecinin toplum önünde kriminalize edilmesinin bir cezası olmalı” dedi. FMA Açıklamasında da, “Bu yaşananları kabul edilemez buluyor, MLSA’dan avukatlarla olayı yakından takip ediyoruz” denildi (22 Aralık).
Örgütler Akit TV’yi şikayet etti: TGC, Basın Konseyi, ÇGD, RSF, TGS, “Şeriyat Çalıştayı”nı manşetinde eleştiren Cumhuriyet gazetesi ve yazarı Işık Kansu’yu ölümle tehdit etmesini kınadı; savcıları harekete geçmeye çağırdı. Örgütler, geç olmadan yargının harekete geçmesi gerektiğini bildirdi. Akit TV sunucusu Fath Dağıstanlı, canlı yayında manşetini beğenmediği gazeteyle ilgili, “Madem Cumhuriyet şeriata savaş açtı, hep birlikte gidelim Cumhuriyet gazetesi önüne bir el bombası atalım” demişti. ÇGD, “Hala sessizliğini koruyan savcıları göreve çağırıyor, iktidarı da yaşanacak herhangi bir olumsuzluktan kaynaklı sorumlu tutacağımızı bildiriyoruz” dedi (22 Aralık).
RSF’den Türkiye’nin UPR raporuna eleştiri: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin 28 Ocak’ta Evrensel Periyodik İnceleme (UPR) Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne sunduğu raporu, rejim ve yargı bağımsızlığı gibi sistemsel ağır problemlerin ifade özgürlüğü üzerindeki tahribatlarını, teknik bir kronolojiyle buharlaştırıyor” sözleriyle eleştirdi (19 Aralık).
Oruç için açıklama: Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) ve TGS Diyarbakır Temsilciliği’nin düzenlediği, HDP Diyarbakır milletvekilleri Dersim Dağ, Remziye Tosun ve Saliha Aydeniz'in katıldığı basın açıklamasında, Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde gözaltında tutulan gazeteci Aziz Oruç’un serbest bırakılması talep edildi. Etkinlikte, Oruç’a “terörist” muamelesi yapılması eleştirildi; “Oruç'un gazeteciliğine tanığız, serbest bırakılmasını istiyoruz” denildi (17 Aralık).
İlan sansür aracına dönüştürüldü: Basın İlan Kurumu’nun (BİK), BirGün gazetesine “Bazı haberlerde yayın kaynağının kullanılmaması”, Evrensel gazetesine de “haber başlıkları” gerekçe gösterilerek ilan cezaları vermesi gazetecilik meslek örgütlerinin tepkilerine neden oldu. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu “Antidemokratik müdahalelerin son bulmasını istiyoruz” derken Evrensel gazetesi genel yayın yönetmeni Fatih Polat “İlan hakkı sansür aracına dönüştürüldü” diyerek tepki gösterdi. TGS Başkanı Gökhan Durmuş da ‘Muhalif medyayı ekonomik yönden kıskaca almaya çalışıyor’ diye konuştu. İzmir Barosu da cezaları kınayarak, “Her türlü hukuki desteği sağlayacağımızın sözünü veriyoruz” şeklinde açıklama yaptı (11-13 Aralık).
Tutuklananlar için açıklama: İHD İstanbul bürosu önünde bir araya gelen bir grup gazeteci, 3 Aralık’ta tutuklanan Mezopotamya Ajansı muhabirleri Sadiye Eser, Sadık Topaloğlu ve DİHA muhabiri Yusuf Topaloğlu için basın açıklaması yaptı. Açıklamada “Üç arkadaşımızın tutuklanması sıradan bir tutuklama değil, direkt olarak Kürt medyasına yönelik ciddi bir saldırıdır” denildi; serbest bırakılmaları istendi (7 Aralık).
Wikipedia sansürüne tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, küresel dijital ansiklopedi Wikipedia sitesinin erişime kapatılmasının 950. Gününde yaptığı açıklamada, “Hangi mantığa sığar, hangi akla hizmet eder? İktidar oralı olmasa da Anayasa Mahkemesi ya da AİHM, biri bu ayıba son vermeli” dedi (5 Aralık).
TGS’den Eser ve Topaloğlu’na destek: Mezopotamya Haber Ajansı Muhabirleri Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu’nun tutuklanmasına gazeteci meslek örgütlerinden tepki geldi. Gizli tanık prosedürünü eleştiren TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Bunun adı adalet, hukuk olamaz. Kimliğini dahi gizleyen bir kişinin suçlamalarıyla insanların özgürlüğü gasp edilemez. Aynı zamanda sendikamız üyesi olan Sadık Topaloğlu ve Sadiye Eser’in derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” dedi (5 Aralık).
Basın Kartı prosedürüne yoğun itiraz: TGC, RSF, DİSK Basın İş ve TGS, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın açıklamasıyla gündeme gelen, “milli güvenlik” gerekçesiyle 685 basın kartının iptal edilmesine tepki gösterdi: TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş gazetecilerin gazeteci olduğuna sendikasının karar verebileceğini vurgularken, TGC, İletişim Başkanlığı’nı gazetecilere karşı yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırdı. DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren de “Kimlerin gazetecilik yapıp yapmayacağını kendileri belirlemek istiyorlar” dedi. RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu da basın kartları meselesinin daima siyasi kişiliklerin açıklamaları üzerinden gündeme gelmesinin sektörel yapılanmanın ne denli antidemokratik yürütüldüğünü gösterdiğini söyledi (2 Aralık).
AYM’ye tepki: Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) basın emekçilerinin fazla çalışma ücretinin, geciktirilmesi halinde günlük yüzde 5 fazlasıyla ödenmesine ilişkin yasa hükmünü iptal etmesine, meslek örgütleri tepki gösterdi. TGS, Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği, Basın-Yayın, İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (HABER-SEN), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) ve DİSK Basın-İş), “Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararının, gazetecilik iş kolunda işten çıkarmaların yoğun yaşandığı bir sürece denk gelmesi ve Mahkeme’nin, iptal kararının uygulanması için yasa koyucuya belirli bir süre tanımaması, akıllarda ciddi soru işaretlerine yol açmıştır. Acaba toplu işten çıkarmalar planlayan işverenlere dikensiz gül bahçesi yaratılmak mı istenmektedir?” dedi (25 Kasım).
“Cumhuriyet” kararına kınama: Aralarında TGC, RSF, Article 19, DİSK Basın İş, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Af Örgütü’nün de olduğu çok sayıda hak örgütü, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhuriyet davasında Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne karşı mahkumiyetlerde direnmesine tepki gösterdi. Bazı kuruluşlar, kararın hükümetin Yargı Paketi’nde yaymak istediği özgürlükçü anlayışa ters olduğunu duyururken kimileri de, kararın “Yargı içinde hakimiyet kavgalarını gün yüzüne çıkardığını” savundu (21 Kasım).
Avşar’a davaya tepki: TGS, “FETÖ Borsası” haberi nedeniyle üyeleri Seyhan Avşar hakkında “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla dava açılmasını kınadı; “Bu açıkça hukuksuzluktur. Başsavcılığı, haberleri soruşturmak yerine, bu iddiaları araştırmayı tavsiye ediyoruz” dedi (21 Kasım).
Saldırıya kınama: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ahmet Takan’ın, Ankara Dikmen’deki evinin önünde kimliği belirsiz bir kişinin saldırısına uğramasını protesto etti; “Hoşgörüsüzlük ve fanatizm gazetecileri sokakta kalleşçe yakalıyor. Sayın Takan’a geçmiş olsun” dedi (20 Kasım).
AYM’nin “mesai ücret” tırpanına TGS tepkisi: TGS, Anayasa Mahkemesi’nin verilmemiş fazla mesai ücretlerinin yüzde beş arttırılarak ödenmesini Anayasaya aykırı bulmasını eleştirdi. Açıklamada, “Bu iptal gazeteci kovmayı kolaylaştıracak. İşveren çıkarı haber alma hakkından üstün değildir” denildi (20 Kasım).
Haber ekipmanlarına el koymaya tepki:En son gazeteci Canan Coşkun ile birlikte geçen hafta Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümünü araştırmak üzere gittiği Giresun Eynesil’de gözaltına alınan belgeselci Kazım Kızıl’ın tüm dijital materyallerine el konulmasını hukukçu Ömer Kavili ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu eleştirdi. Kavilli, uygulamayı “Gazetecilerin cihazlarına el konulması gazeteciliği tatil etmektir. Gazetecilikte haber zamana karşı yarıştır. Haberci hukuksuzluğu bir an önce haber verme gayesi taşır. Gazetecinin topluma bir an önce haber ulaştırmasında olmazsa olmaz koşul olan elektronik iletişim araçları, gazeteciliğin bir parçasıdır” sözleriyle eleştirirken Önderoğlu da, “Yargı yetkililerini ve emniyet güçlerinden haklarında işlem yaptıkları gazetecilerin savunma ve taleplerinin dikkate alınarak dijital cihazlarının kendilerine iade etmelerini ve gazetecilerin kendileri gibi kamu görevi yürüttüklerini unutmamalarını istiyoruz” dedi (19 Kasım).
Sekiz örgütten “Türkiye” raporu: Sekiz uluslararası basın ve ifade özgürlüğü örgütü, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğünde Eylül ayında İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen görüşmelere ilişkin raporunu Brüksel’den açıkladı. “Türkiye’de Gazeteciler Mahkemede: Dördüncü Kuvvetin Yargı eliyle Susturulması” başlıklı rapora, IPI’ın yanı sıra CPJ, ARTICLE 19, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), RSF, Norveç PEN ve Uluslararası PEN de destek verdi. Yargı bağımsızlığına olan ihtiyaca vurgu yapılan raporda, “Temelsiz iddianame, siyasi güdümlü yargılamalar ve adil yargılanma hakkının ağır ihlalleri ile karakterize edilen gazetecilerin keyfi kovuşturmalarına son vermek için hemen adımlar atılmalıdır. Tüm tutuklu gazeteciler acilen serbest bırakılmalıdır. Aynı şekilde, gazetecilerin cezalandırılmasını gereksiz yere azaltan seyahat yasaklarının kötüye kullanılması da sona ermelidir” deniliyor (19 Kasım).
Altan’a yeniden tutuklama kınama: Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Servisi, gazeteci-yazar Ahmet Altan yeniden tutuklanmasını, "Ahmet Altan'ın tutuklanması için inandırıcı bir gerekçenin olmamasına rağmen yeniden tutuklanması, mahkemenin kendisini serbest bırakma kararına rağmen davaya siyasi müdahalenin yüksek seviyede olması Türkiye'nin yargı sisteminin güvenilirliğini daha da zedeliyor. Bu müdahalelerin artık durması gerekiyor” sözleriyle eleştirdi. RSF de “Bu, şu anda Türkiye'de yargı sisteminin parodisini ortaya çıkaran trajik bir olay”; Article 19 da, “Altan aleyhindeki terör suçlamaları her zaman politik oldu ve dava güvenilir bir delilden bile yoksun. Türk makamları, Altan'a uygulanan bu acımasız adli tacizini derhal durdurmalıdır” sözleriyle tepki gösterdi (14 Kasım).
Altan’ın yeniden tutuklanmasına kınama: RSF, IPI, Article 19 ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Harlem Désir, 6 Kasım’da“örgüte yardım”dan 10 yıl 6 ay hapse mahkum edip yurtdışı yasağı olarak adli kontrol karşılında tahliye ettiği gazeteci-yazar Ahmet Altan’ın itirazla yeniden tutuklanmasının talep edilmesini adaletsizlik ve yargı tacizi olarak değerlendirdi. Désir, “Karar geri alınmalı” dedi (12 Kasım).
TGC’den “işten çıkarma” endişesi: TGC, Hürriyet gazetesinde TGS üyesi gazetecilerin işten atılmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Gazetecilik mesleğinin ülkemizde tüm saygınlığını yitirip artık yapılamaz duruma gelmesinden endişe ve üzüntü duymaktayız. Tüm meslektaşlarımızı dayanışmaya, baskılara direnmeye ve örgütlenmeye davet ediyoruz” dedi (8 Kasım).
Bildirici’ye yapılan “haksızlık ve ayıp”: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in, ayrıca TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunmasını eleştirdiği için RTÜK üyesi Faruk Bildirici’nin üyeliğinin düşürülmesini haksızlık ve ayıp olarak değerlendirdi; Şahin’in TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinden ayrılması nedeniyle Bildirici’ye yönelik bu haksızlığın da giderilmesi gerektiğini bildirdi (5 Kasım).
ÇGD’den Olay Medya açıklaması: Olay Medya televizyon ve radyonun kapatılmasına ilişkin yazılı açıklama yayımlayan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi, “Türkiye’de gazeteci olmak ve gazeteci kalabilmek zor, hatta çok zor… Bir yandan mesleğimizi siyasi iktidarların emrinde bir faaliyete dönüştürmeyi amaçlayan medya patronlarıyla diğer yandan da faturasının ‘ekonomik krize’ kesildiği bir daralmayla mücadele ederken biz, tünelden önceki son çıkışta, her geçen gün yeni bir haberle nefes alamaz noktaya getirildik” ifadelerini kullandı (1 Kasım).
Kitlesel işten çıkarmaya toplum kınama: TGC, TGS, RSF, DİSK Basın-İş gibi pek çok gazetecilik örgütü, Demirören Medya Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesinde en az 43 gazeteci ve medya çalışanının evlerine yapılan tebligatla işten çıkarılmasını kınadı. TGS “Üyelerimizin hakkını hem sokakta hem mahkeme salonlarında hem de uluslararası alanda sonuna kadar savunacağız. Çalışanın hakkına saygı göstermeyi patronlara öğreteceğiz” açıklaması yaptı. “Medyanın Amiral Gemisi olarak adlandırılan Hürriyet gazetesini artık su almaya başladığına işaret eden TGC Başkanı Tuncay Olcayto ise “Gazetenin Genel Yayın Müdürü'nün ve Sorumlu Editörlerin haberi olmaksızın, onayları alınmadan mesleğe uzun yıllar emek vermiş değerli gazetecilerin evlerine "tebliğ" ile işten çıkarılma eylemine ilk kez tanık oluyoruz” sözleriyle tepki gösterdi. DİSK Basın-İş Başkanı Genel Başkanı Faruk Eren de “Daha önce değişik şekillerde ve birçok kez bir insan onurunu çiğneyen işten atma türleri gördük. Buna bir yenisini daha eklediler. Hürriyet yaşanan işten çıkartmalar emeğe saygısızlığın en çarpıcı örneği. Artık işten çıkardıkları insanlarla yüzleşemiyorlar bile. Haber alma ve verme hakkına sahip çıkmak için herkesi dayanışmaya çağırıyoruz” sözleriyle bir ilke işaret etti. RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Demirören Grubu Doğan Medya’ya hakim olduğundan beri, ekonomiyle alakası olmayan, tümüyle yayın çizgilerini iktidara beğendirmenin derdinde, yayın kuruluşlarını editoryal olarak kasıtlı olarak yoksullaştırdı. Son süreç, deneyimli olup uzun yıllar gazeteciliğe emek veren isimleri işlerinden etmeye kadar vardı” dedi (31 Ekim).
Le Point’e Erdoğan’a şikayete tepki: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fransa’da yayımlanan Le Point Dergisi Yayın Direktörü Etienne Gernelle ve Yazarı Romain Gubert hakkında suç duyurusunda bulunmasına tepki gösterdi. Önderoğlu, “Erdoğan’ın yazılarını beğenmediği gazetecileri hapisle yargılatan bir siyasi lider olarak gündeme gelmesi özgürlüklere otoriter ve tutarsız baktığını gösterir” dedi (30 Ekim).
RSF’den “Barış Pınarı” uyarısı: RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, dünyada 2018 yılında 80 gazetecinin öldürüldüğünü, 44’ünün (yüzde 55) çatışma ve savaş bölgelerinde hayatını kaybettiğini bildirdi; Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye yönelik yürüttüğü “Barış Pınarı” operasyonu kapsamında yaptığı açıklamada, çatışan tarafları gazetecileri birer sivil olarak kabul etmeye ve hedef almamaya çağırdı. BM Güvenlik Konseyi’nin gazeteci güvenliğine dair 2006 ve 2015’te kabul ettiği iki karar bulunduğunu hatırlatan Önderoğlu, “Taraflar bölgedeki sivil unsurları gözetmeli” dedi (15 Ekim).
TGC, ÇGD ve RSF’den tepki: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, Mardin Nusaybin’de Barış Pınarı Harekatı’nı izlerken iki gazetecinin açılan ateşle yaralanmasıyla ilgili tepki gösterdi: ‘Barış Pınarı Harekâtını’ izleyen 20’den fazla gazetecinin bulunduğu otele Kamışlı yönünden açılan ateş sonucu iki gazeteci hafif biçimde yaralandı. Halkın haber alma hakkı için uğraş veren meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz”. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Saldırıyı kınıyoruz; gazetecilerin güvenliğine yönelik tüm tedbirlerin merciler ve yayın kuruluşlarınca alınmasını istiyoruz. Meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz” şeklinde açıklama yaptı. ÇGD de, “Hem yetkilileri hem de basın yayın kuruluşlarını meslektaşlarımızın güvenliği için acilen önlem almaya, canlı yayın bahanesiyle canları riske atmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz. İnsan hayatı değerlidir. Bölgede görev yapan gazeteci meslektaşlarımızın güvenliği ve sağlığı, her tür sıcak haberin önündedir” dedi (11 Ekim).
DİSK Basın-İş ve TGS’den Demir için çağrı: DİSK Basın-İş ve TGS, sınır ötesi Barış Pınarı Harekatı’na dair haberlerde ve sosyal medya paylaşımlarında “kin ve düşmanlığa tahrik edildiği” şüphesiyle gözaltına alınan BirGün gazetesi internet sitesi yöneticisi Hakan Demir’in derhal serbest bırakılmasını istedi (10 Ekim).
THY’ye ayrımcılık tepkisi: RSF, TGC, TGS, Basın Konseyi ve ÇGD, THY Şirketi’ni Cumhuriyet gazetesi dahil eleştirel gazetelere yönelik “ayrımcı” tutumundan vazgeçmeye çağırdı (9 Ekim).
Riyad’daki “Kaşıkçı” davasına tepki: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda 2 Ekim 2018’de öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili Riyad Yönetimi’nin ele aldığı davayı “kaba mizah” olarak nitelendirdi. IPI Genel Müdürü Barbara Trionfi'nin, Kral Selman bin Abdulaziz'e yazdığı mektupta, “Uluslararası toplum, Suudi Arabistan'ın adalet sistemine olan inancını yitirdi. Bunu tersine çevirmenin tek yolu, hükümetinizin cinayetten sorumlu olan herkesin soruşturulması için acil ve somut adımlar atmasıdır” dedi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ve Af Örgütü yetkilisi Andrew Gardner de, Kaçıkçı anması sırasında yaptıkları açıklamalarda, Suudi Arabistan’daki yargılamanın sanıkları sonsuza dek susturmayı amaçladığını açıkladı (2 Ekim).
IPI’dan paket eleştirisi: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) yargı reform paketinin yargı sisteminde ufak değişiklikler önerdiğini, OHAL sonrası temel hak ve özgürlüklere yönelik zararın temeline değinmediğini ve uluslararası yargı ve ifade özgürlüğü standartlarına uzak kaldığını bildirdi (2 Ekim).
Soru ve araştırma önergeleri / Kanun teklifleri
Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde, HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel ve BirGün gazetelerine uyguladığı ilan ve reklam kesme cezalarını; HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, haklarında soruşturma başlatılan kişilerin bilgisayar, telefon, tablet, hard disk gibi elektronik cihazlarına usulsüzce el konulmasını; HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik de azınlık gazetelerinin resmi ilan ve reklamdan yoksun bırakılmasını soru önergesi yoluyla TBMM gündemine taşıdı.
CHP İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç da, Hürriyet gazetesinde işten çıkarılanların tamamının sendika üyesi olmasının bir tesadüf olup olamayacağını Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a sordu. Kılınç, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na dair Basın Kartları,’nı; Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a RTÜK’te etiğe ve usule aykırı bulduğu yönleri soru önergeleri yoluyla sordu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in “basın kartı ambargosu” ile ilgili sorduğu soru önergesine verdiği yanıtta, son 5 yılda 3 bin 804 basın kartının iptal edildiğini, Türkiye’de 12 bin 735 basın mensubunun basın kartı taşıdığını bildirdi. Ayrıca Oktay, bazı gazete ve televizyonların çalışanlarına basın kartı verilmemesine ilişkin CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın soru önergesinde gündeme getirdiği “ambargo listesi” iddiasına dair, “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nda ‘basın kartı onaylanmayacak basın mensupları ve kuruluşlar’ şeklinde bir liste bulunmadığını” savundu.
CHP Antep Milletvekili Bayram Yılmazkaya, TBMM’nin içinde bulunduğu 27. Döneminde 16 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısına verilen soru önergelerinin çoğunun yanıtsız bırakıldığını açıkladı. Buna göre; Meclis’e bu dönemde toplam 21 bin 504 soru önergesinden 11 bin 663’ü hiç yanıtlanmadı. 7 bin 658 soru önergesi ise vakti geçtikten sonra cevaplandı. Süresi içinde cevaplanan önerge sayısı sadece 1700.
HDP ilan baskısını sordu: HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel ve BirGün gazetelerine uyguladığı ilan ve reklam kesme cezalarını, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Kenanoğlu’nun sorduğu bir soru da, “Basın İlan Kurumu tarafından BirGün ve Evrensel gazetesine verilen ilan ve reklam akışı durdurma kararı, bütün koşullar ve tebligatla iletilen gerekçeler yerine getirilmesine rağmen neden hala kaldırılmamıştır?” oldu. CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, TBMM’e devam eden Cumhurbaşkanlığı Bütçe görüşmelerinde söz alarak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel ve BirGün gazetelerine uyguladığı ilan ve reklam kesme cezalarını sordu ve uygulamayı eleştirdi. CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin de Meclis’teki konuşmasında ilan sansürüne değindi (18 Aralık).
Önergelerin yarısı yanıtsız: CHP Antep Milletvekili Bayram Yılmazkaya, TBMM’nin içinde bulunduğu 27. Döneminde 16 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısına verilen soru önergelerini ve yanıtlanıp yanıtlanmadıklarına dair istatistikleri açıkladı. Buna göre, Meclis’e bu dönemde toplam 21 bin 504 soru önergesinden 11 bin 663’ü hiç yanıtlanmadı. 7 bin 658 soru önergesi ise vakti geçtikten sonra cevaplandı. Süresi içinde cevaplanan önerge sayısı sadece 1700. Yılmazkaya, “Milletvekilleri bulundukları illerindeki vatandaşların sorunlarını gündeme getirmek ve çözüm üretmek adına ilgili bakanlıklara yazılı soru önergesi vererek konuyla ilgili bir çözüm bulmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle birlikte dışardan atanan bakanların meclisten ve siyasetten kopuk olması yüzünden yazılı soru önergelerine cevap verme oranları çok düştü” dedi (17 Aralık).
CHP’den RTÜK, Basın Kartları, Hürriyet’e dair soru önergeleri: CHP İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç, Doğan Grubu’ndan Demirören Grubu’na satıldıktan sonra iktidarın kontrolüne geçen Hürriyet gazetesinde, son olarak çoğu sendikalı 40’ı aşkın medya çalışanının işine son verilmesini, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a sunduğu ve “İşten çıkarılan çalışanların tamamının Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi olması, sendikanın Hürriyet Gazetesi’nde yetki belgesi almasına bir hafta kala işten çıkarmaların başlaması tesadüf müdür?” sorusunu yönelttiği soru önergesiyle gündeme tadışı. Kılınç, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a da, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı uygulamalarının bir parçası olarak, Basın Kartları Komisyonu’nda, TGC, TGS, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu (TGK) Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) gibi meslek örgütü temsilcilerinin bulunmamasını sordu; “Basın Kartları Komisyonu üyeleri hangi kriterlerle belirlenen kuruluş ve temsilcilerden oluşmaktadır?” sorusunu yöneltti. Kılınç, RTÜK’ün bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a, “Bir kamu kurumu olan RTÜK’ün halkın ödediği vergilerle keyfi bir organizasyon düzenlemesi sizce etik bir davranış mıdır?” sorusunu yöneltti. Kılınç, şimdiye kadar kaç yayın kuruluşunun yayınlarının durdurulduğunu, yayınları durdurulan kuruluşların geçmişe dönük zararlarının giderilmesi için RTÜK yönetiminin nasıl bir tutum alacağını sordu (11 Aralık).
Dijital malzemeye el konulması önergede: HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu; haklarında soruşturma başlatılan kişilerin bilgisayar, telefon, tablet, hard disk gibi elektronik cihazlarına usulsüzce el konulmasının önlenmesi ve bu konudaki hukuksuz uygulamaların tespiti amacıyla Meclis Başkanlığı’na Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi sundu. Bazen gazetecilerin de hedef olduğu söz konusu uygulamalara tepki gösteren Kerestecioğlu, “Kanunda aynı zamanda, kopyalama işleminden sonra cihazların gecikme olmaksızın iade edileceği de belirtilmiştir. Oysa bu usullere uyulmadan cihazlara el koymak olağan bir prosedür haline gelmiştir” dedi. Sorulardan biri de, “CMK’nın 134 üncü ve 135 inci maddeleri, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile Yargıtay kararından bahisle bu hukuksuz uygulamaya karşı ne gibi çözümler geliştirmeyi düşünüyorsunuz?” oldu (6 Aralık).
“Kart” önergesine yanıt: Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in “basın kartı ambargosu” ile ilgili sorduğu soru önergesine verdiği yanıtta, son 5 yılda 3 bin 804 basın kartının iptal edildiğini bildirdi. Gürer’in, “Kamuoyuna yansıdığı biçimi ile basın kartında bir ambargo listesi hazırlandığı doğru mudur?” şeklindeki sorusuna “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığında 'basın kartı onaylanmayacak basın mensupları ve kuruluşlar" şeklinde bir liste bulunmamaktadır” cevabı verildi. Oktay, 12 bin 735 basın mensubunun basın kartı taşıdığını bildirdi (23 Ekim).
Basın kartında ambargo yokmuş: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nda bazı gazete ve televizyonların çalışanlarına basın kartı verilmemesi için ‘ambargo listesi’ hazırlandığı iddiasına ise Cumhurbaşkanlığı’ndan cevap geldi. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın soru önergesine yanıt veren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nda ‘basın kartı onaylanmayacak basın mensupları ve kuruluşlar’ şeklinde bir liste bulunmadığını” savundu. Oktay, başvuru değerlendirme işlemlerinin, 14 Aralık 2018 tarihli ve 30625 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Kartı Yönetmeliğinde yer alan hükümlere göre yapıldığını öne sürdü (17 Ekim).
HDP’den azınlık gazeteleri, İYİ Parti’den yerel gazeteciler için önerge: HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik azınlık gazetelerinin maddi zorluklar altında yayın hayatlarını sürdürdüğünü belirterek 5 Ekim 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Resmi İlan ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği’ ile azınlık gazetelerinin resmi ilan alabilmelerinin önü tamamen kapatıldığını bildirdi. Lozan Barış Antlaşması'nın “Azınlıkların Müslümanlarla özdeş medeni ve siyasi haklardan yararlanması”na atıf yaptığını hatırlatan Çelik, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, “Uluslararası sözleşmelere ve Anayasa'ya açıkça aykırı olan, azınlık gazetelerinin resmi ilan ve reklam alması önündeki engellerin kaldırılması için yasal bir düzenleme çalışması yapılmakta mıdır? Nakdi yardımların başladığı 2012 yılından bu yana azınlık gazetelerine toplam ne kadar yardım yapılmıştır? Kurum 2012’den beri Sabah Gazetesi'ne ne kadarlık resmi ilan gönderdi?” sorularını yöneltti. İYİ Parti Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ise yerel basının hayatta kalma mücadelesi verdiğini belirterek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından cevaplanması istemiyle birer soru önergesi verdi (3 Ekim).
Dayanışma
Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde Article 19, Norveç PEN, IPI, EFJ, RSF, MLSA, P24 gibi çok sayıda hak örgütünün temsilcileri, gazetecilerle dayanışma için birçok davayı izledi. Uluslararası Af Örgütü, yeniden tutuklanması ulusal ve uluslararası birçok politik ve hak örgütünün tepkisine neden olan ve PEN Almanya’nın Onur üyesi ilan ettiği gazeteci Ahmet Altan’ı düşünce mahkumu ilan etti ve imza kampanyası başlattı, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e mektup yazdı.
Evrensel, Cumhuriyet ve BirGün gibi gazetelere yönelik Basın İlan Kurumu kaynakları baskılar TBMM’de CHP milletvekilleri Ahmet Akın, Süleyman Bülbül, Cengiz Gökçel, Kadim Durmaz, Ali Öztunç, Abdurrahman Tutdere, Utku Çakırözer, Burak Erbay, İbrahim Kaboğlu, Ömer Fethi Gürer, Alpay Antmen, Sera Kadıgil, Neslihan Hancıoğlu tarafından “keyfi reklam ambargosu” olarak kınandı.
Söz konusu dönemde, Özgürüz Radyosu eş yayın yönetmeni Can Dündar ve Jin News Haber Ajansı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş yurtdışında, Metastaz kitabının yazarları gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan yurtiçinde ödüllendirildi. Bu dönemde insan hakları savunucuları, aralarında ifade özgürlüğü alanında mücadele veren örgütlerin de olduğu bir İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı (Solidarity Network for Human Rights Defenders – Turkey) kurdular.
Dayanışma Ağı kuruldu: İnsan hakları savunucuları, İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’nın (Solidarity Network for Human Rights Defenders – Turkey) kuruluşunu İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirdikleri bir basın açıklamasıyla duyurdu. Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan, “İnsan haklarını savunmanın evrensel bir hak olduğunun altını tekrar çizerek; insan hakları savunucularına yönelik tüm baskıları en güçlü biçimde kınıyor ve tacizlere derhal son verilmesini talep ediyoruz. Bu talebimizin takipçisi olacağımızı ve bu amaçla İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’nı oluşturduğumuzu ilan ediyoruz” dedi (17 Aralık).
Reklam ambargosuna Mecliste protesto: TBMM'de CHP milletvekilleri Ahmet Akın, Süleyman Bülbül, Cengiz Gökçel, Kadim Durmaz, Ali Öztunç, Abdurrahman Tutdere, Utku Çakırözer, Burak Erbay, İbrahim Kaboğlu, Ömer Fethi Gürer, Alpay Antmen, Sera Kadıgil, Neslihan Hancıoğlu, Basın İlan Kurumu’nun Evrensel ve BirGün gazetelerine uygulanan reklam yasağını “keyfi reklam ambargosu” olarak nitelendirdi; ilan ve reklam yasağının bir an önce kaldırılmasını istedi. Çakırözer, “Gerçek haber ne zamandan beri basın ahlak esaslarına aykırı oldu. Bu yapılan resmen ‘Bu haberi niye yaptın, bu başlığı niye attın?’ diye kesilmiş bir cezadır. Devletin, gazeteleri yaşatmaktan sorumlu kurumlarını basını hizaya çekme sevdasından vazgeçmeye çağırıyoruz” dedi. Antmen ise “Yandaş medyaya aktarılan belediye bütçelerinden, fakirin yoksulun hakkının aktarıldığı gazetelerden, vergileri sıfırlanan iş adamlarının sahibi olduğu gazetelere verilen reklamlardan; muhalifleri, demokrasi yanlılarını, ilericileri, aydınları, sanatçıları ve saray karşıtı herkesi her gün hedefe koyan sözde gazetelerden rahatsız olmayan Basın İlan Kurumu; gerçekleri yazan gazetelerden rahatsız” ifadelerini kullandı (13 Aralık).
Dündar’a “Özgürlük” Ödülü: Özgürüz Radyosu eş yayın yönetmeni Can Dündar'a Danimarka'da PL Fonu İnsan Hakları ve Özgürlük Ödülü verildi. Danimarka PEN Kulübü'nde düzenlenen ödül töreninde ödülün Dündar'a özgürlük ve eleştirilen bir basın için gösterdiği olağanüstü çabaları ve mücadelesi nedeniyle verildiği ifade edildi (29 Kasım).
Altan için kampanya: Uluslararası Af Örgütü, 4 Kasım’da tahliye edilip 12 Kasım’da tekrar gözaltına alınıp tutuklanan gazeteci yazar Ahmet Altan’ı düşünce mahkumu ilan etti ve imza kampanyası başlattı, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e mektup yazdı. Kuruluş, “Ahmet Altan serbest bırakılmalı” başlığını taşıyan açıklamasında “Taraf gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni ve Türkiye’nin önde gelen yazarlarından olan Ahmet Altan düşünce mahkumudur; bu nedenle derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır” dedi (28 Kasım).
Altan PEN Onur üyesi: Uluslararası Yazarlar Birliği’nin (PEN) Almanya merkezi, tutuklu gazeteci-yazar Ahmet Altan’ı onur üyesi ilan etti.PEN Almanya Merkezi Başkan Yardımcısı Ralf Nestmeyer, “İlgili Türk makamlarından, onur üyemiz Ahmet Altan’ın derhal ve koşulsuz olarak cezaevinden tahliye etmesini talep ediyoruz” açıklamasını yaptı (19 Kasım).
Cutuli Ödülü Alağaş’ın: Afganistan’da el Kaide saldırısında yaşamını yitiren Gazeteci Maria Grazia Cutuli adına her yıl verilen ödüle layık görülen Jin News Haber Ajansı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş, ödülün Kürt kadın gazetecilerin yarattığı uluslararası başarının bir sonucu olduğunu söyledi (18 Kasım).
Dünya Hapisteki Yazarlar Günü: Uluslararası PEN, Hapisteki Yazarlar Günü dolayısıyla aralarında Türkiye'den gazeteci Nedim Türfent, Meksika'dan Lydia Cacho, Uganda'dan Stella Nyanzi, Sri Lanka'dan Shakthika Sathkumara ve Mısır'dan Galal El-Behairy’ye dikkat çekti. Açıklamada, “Devlet ve devlet dışı aktörler tarafından hedef haline gelen yazarları ve gazetecileri çalışmalarını sürdürmeleri adına korumak için acil uluslararası eylem çağrısında bulunuyoruz” denildi. PEN Türkiye de, “Dün Ergenekon'du, bugün FETÖ'ydü derken... Kimileri, hem ondan, hem bundan; kimileri hem devrimci hem karşıdevrimci; hem sağcılıktan hem solculuktan; hem fena halde demokratlıktan hem fena halde totalitarizmden hapsi boylarken, tahliye edilip, tekrar tahliye edilip, yeniden yeniden hapse tıkılırken, güzel ve yalnız ülkem yine gündemin baş sıralarında...” şeklinde açıklama yaptı (15 Kasım).
MLSA’dan “Cezasızlık” Paneli: Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), gazeteci ve aydınlara yönelik suikastlerde cezasızlık ile ilgili “Faili Meçhul-2” başlıklı bir panel düzenledi. Panelde yayıncı İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost, Özgür Gündem muhabiri Hafız Akdemir’in yeğeni Veysi Polat ve Slavko Curuvija’nın meslektaşı ve Sırbistan Faili Meçhul Gazeteci Cinayetleri Komisyonu Başkanı Veran Matic ile Daphne Caruana Galizia’nın oğlu Matthew Caruana Galizia faili meçhul cinayetlerde cezasızlıkla mücadele etmek için neler yapılabileceğini tartıştı (15 Kasım).
Terkoğlu ve Pehlivan’a ödül: İstanbul Kitap Fuarı kapsamında Türkiye Yayıncılar Birliği’nin (TYB) verdiği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri’ne bu yıl Avesta Yayınları, Ozan Sanatevi ve Metastaz kitabının yazarları gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan değer görüldü. TYB Başkanı Kenan Kocatürk, TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda düzenlenen törendeki konuşmasında yayıncılığın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’yle garanti altına alınmış olan fikirleri ifade etme özgürlüğü ile bu ifadeleri çoğaltma temeline ve telif haklarına dayandığının altını çizerek yayıncılara yönelik soruşturma, dava, kitap yasaklama kararlarına değindi (9 Kasım).
Sözcü davasına ilgi: Sekiz Sözcü gazetesi yetkili ve köşe yazarının “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın duruşmasını gazete yazarlarından Uğur Dündar ile CHP milletvekilleri Enis Berberoğlu ve Sezgin Tanrıkulu da dayanışma için izledi (28 Ekim).
Orman’a İHD’den destek: Cumartesi insanları, CHP Milletvekili Ali Şeker, HDP Milletvekilleri Züleyha Gülüm, Oya Ersoy, Musa Piroğlu’nun da aralarında olduğu birçok kişi, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın açıklamasında, sosyal medya paylaşımlarında “örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla gazeteci Emre Orman’ın serbest bırakılmasını talep etti (26 Ekim).
Canözer ile dayanışma: Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Susma Platformu ve çok sayıda gazeteci, gazeteci Beritan Canözer’in “örgüt üyeliği”nden yargılandığı davayı dayanışma olarak izledi (16 Ekim).
RSF Evrensel davasını izledi: Evrensel gazetesinin Bilal Erdoğan’ın kişilik hakları hedef almakla suçlanan “Rüşvet Ata Sporumuzdur” başlıklı yazı nedeniyle yargılandığı 50 bin TL’lik tazminat davasını RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi (15 Ekim).
TCHD’den konferans: “Terörle Mücadele Tedbirleri ve İfade Özgürlüğünün Korunması” başlıklı ikinci oturum, Prof. Dr. Duygun Yarsuvat'ın moderatörlüğünde başladı. Dr. Buket Soygüt Mualla Buket ve Av. Benan Molu tebliğlerini sundu (11 Ekim).
TGC’den Demirci’ye destek: TGC Başkanı Turgay Olcayto ve Genel Sekreteri Sibel Güneş, bir karikatüründen “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla yargılanan karikatürist Cihan Demirci’nin davasını dayanışma için izledi. İstanbul Kartal 26. Asliye Ceza Mahkemesi, “hakaret kastı yok” diyerek beraat kararı verdi (10 Ekim).
Kaşıkçı için Fransa’da tören: Her yıl Savaş Muhabirleri Ödülü’ne sahne olan Fransa’nın Bayeux kentinde, 2018’de öldürülen gazeteciler için Anıt önünde anma gerçekleştirildi. Törene RSF’den Erol Önderoğlu, İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı için nişanlısı Hatice Cengiz ve dünyadan birçok savaş muhabiri de katıldı (10 Ekim).
Altan ve Ilıcak’ın davasındaydılar: Gazeteciler Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak‘ın tutuklu yargılandığı davayı RSF’den Erol Önderoğlu, Af Örgütü’nden Andrew Gardner ve Article 19’dan dan Georgia Nash da izledi (8 Ekim).
Cemal Kaşıkçı için anma: İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda 2 Ekim 2018’de öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı, cinayetin birinci yıldönümünde, Konsolosluk binasının önünde düzenlenen bir etkinlikle anıldı. Etkinliğe, Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Nobel ödüllü aktivist Tawakkol Karman, Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Andrew Gardner, Mısırlı siyasetçi Eymen Nur, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, DAWN Kurucusu Nihad Awad, BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, insan hakları aktivisti Mohamed Soltan, El Şark Forumu Başkanı Wadah Khanfar ve AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay konuşmacı olarak katıldı. Kaşıkçı'nın yazarı olduğu The Washington Post'u 2013'te 250 milyon dolara satın alan Amazon'un CEO'su Jeff Bezos ile gazetenin üst yöneticisi Fred Ryan da anmaya katılanlar arasındaydı. Etkinlikte söz alanlar, cinayetin tüm sorumlularının yargılanıp cezalandırılması için gereğini yapmaya çağırdı (2 Ekim).
Raporlar
Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde RSF ve CJP gibi gazetecilik örgütlerinin yayımladığı raporlar Türkiye’yi, en çok gazetecinin hapiste olduğu ülkeler arasında gösterdi; Medya özgürlüğü ihlalleri gibi yargı bağımsızlığının bulunmaması da, sekiz ifade özgürlüğü örgütünün hazırladığı “Gazetecilik Yargı Kıskacı’nda” Raporu’nda endişe konu edildi. Freedom House (Özgürlük Evi) düşünce kuruluşu da Türkiye’nin “İnternette Özgürlük 2019” raporunda “özgür olmayan ülkeler” kategorisindeki yerini koruduğunu bildirdi.
RSF bilançosunda Türkiye: RSF, 2019 bilançosunda dünyada şu ana kadar 49 gazetecinin, mesleki nedenlerle öldürüldüğünü, bu sayının son 16 yılın en düşük rakamı olduğunu bildirdi. Raporda, özellikle Suriye, Yemen ve Afganistan gibi zaman zaman yoğun çatışmaların yaşandığı yerlerde, daha önceki yıllara kıyasla daha az gazeteci ölümleri saptandığı bildirildi. Çin'i, 34 gazeteci ile Mısır, 32 gazeteci ile Suudi Arabistan ve 26 gazeteci ile Suriye izliyor. Çin ve söz konusu Ortadoğu ülkelerinden sonra 25 gazeteci ile Türkiye de, dünya üzerinde en fazla gazeteci tutuklayan ülkeler arasında yer alıyor (17 Aralık).
CPJ’den 2019 raporu: Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), 2019 yılına ilişkin raporunda, dünya genelinde en az 250 gazetecinin hapiste olduğunu bildirdi; Çin ve Türkiye’yi “Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olarak tanımladı. Geçen yıl 68 gazetecinin hapiste olduğu Türkiye'de gazeteciler adına bir gelişme olmadığı ancak “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hükümetinin bağımsız raporlama ve eleştiriyi damgalama yönündeki başarılı çabalarının meyvesini verdiği” belirtildi (11 Aralık).
Türkiye raporu tanıtıldı: Eylül’de İstanbul ve Ankara’da yapılan görüşmelerden sonra sekiz ifade özgürlüğü örgütünün hazırladığı “Gazetecilik Yargı Kıskacı’nda” Raporu, TGS Akademi’de düzenlenen bir basın açıklamasıyla tanıtıldı. Etkinliğe IPI temsilcileri Oliver Money ve Kadri Gürsel, EFJ temsilcisi Marta Barcenilla Escano ve RSF temsilcisi Erol Önderoğlu de katıldı (29 Kasım).
Rapor “sansür ve baskı”yı ortaya çıkardı: Gaziantep Üniversitesi’nin dokuz kentten 41 gazeteciyle görüşerek hazırladığı “Eylem Planı” raporunda yerel medyanın siyasi otoritede gelen baskılar nedeniyle sansür ve otosansür uyguladığını, Kürtçe yayımcılığın bittiği ve gazetecilerin ‘terör destekçisi’ şeklinde yaftaladığı kaydedildi. Rapor, Antep Üniversitesi ve Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülen “GAP Bölgesinde Faaliyet Gösteren Yerel Medya Kuruluşlarının Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi – İhtiyaç Analizi Yapılması ve Eylem Planı Hazırlanması” projesi kapsamında gerçekleştirildi. Sorunlar ekonomik, politik ve kültürel olarak 3 grup halinde sınıflandırılırken raporlama sonucunda çarpıcı sonuçlara ulaşıldı (12 Kasım).
Türkiye “Özgür değil”: Düşünce kuruluşu Freedom House'un (Özgürlük Evi) “İnternette Özgürlük 2019” raporuna göre Türkiye, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da “özgür olmayan ülkeler” arasında yer alıyor. Kuruluşun dünya genelinde internet özgürlüğünü değerlendirdiği rapor, Haziran 2018 ve Mayıs 2019 tarihleri arasında 65 ülkeyi internet özgürlüğü açısından mercek altına alıyor. 100 puan üzerinden 37 puan alan Türkiye, bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Özgür Olmayan Ülkeler kategorisinde yer alıyor (5 Kasım).
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, Suudi Arabistan Mahkemesi’nin kendi İstanbul Konsolosluğu’nda işlediği gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili beş idam kararına hükmetmesinden “tatmin” olmadıklarını bildirdi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, iktidarları döneminde birçok eleştirel habercinin işine son verildiğine hiç değinmeden, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğinin kalmamasından yakındı; “Şimdi dönüp her şeyi bırakıp gazetecilik yapmak istiyorum. Şu an eleştirerek düzeltilmesi gereken onca konu var ki anlatamam” dedi.
Berlin Dış Politika Forumu moderatörü Tim Sebastian, HDP’li belediye başkanlarına yönelik ihlalleri “hukukun gereği” gibi gösteren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a, masumiyet karinesini hatırlattı; Today’s Zaman gazetesi için yazdığını hatırlatarak “Siz de cezalandırılabilirsiniz. Eskiden Gülenci gazete için çalışıyordunuz” dedi.
Kaşıkçı Kararı “tatmin” etmedi: “Tatmin edici bir karar değil, maalesef kaygılarımızı haklı çıkaran bir karar oldu. Biliyorsunuz sürecin en başından beri birkaç noktaya vurgu yaptık. Dedik ki yargılama İstanbul'da yapılsın. Niye? Uluslararası toplumun gözetimi altında uluslararası kurumların katılımıyla bu yargılanmanın yapılması gerekir ki yargı sürecinin adalete, hakkaniyete ve hukuk kurallarına uygun işlediğinden herkes mutmain olsun. Bir kere böyle yapılmamıştır, kapalı bir yargı, dava süreci götürülmüştür” (AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken gazetecilere Suudi Arabistan Mahkemesi’nin İstanbul’da işlenen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili beş idam kararının çıktığı hükme ilişkin açıklama yaptı; 24 Aralık).
Soylu “Gazeteci olmak” istiyor: “Bazı gazeteciler var ideolojik olarak kopmuşlar doğruyu görmüyorlar. Biz ne dersek diyelim bizi yok hükmünde görüyorlar. Biz onları ikna edemeyiz. Onlarla uğraşmam ama yazdıklarını okurum nasıl psikolojide olduklarını bilmem gerek. Ben gazetecilik mesleğini en çok eleştiren bir siyasetçiyim. Bir gazetecinin hata yapma lüksü yoktur. Bizim vardır ama onların yoktur. Bir gazeteci bir iki kere hata yaparsa affedilir. Basın mensupları artık çok rahatlar. Bir dönemin gazetecileri çok emek verirdi. Şimdi dönüp her şeyi bırakıp gazetecilik yapmak istiyorum. Şu an eleştirerek düzeltilmesi gereken onca konu var ki anlatamam. Araştırmacı gazetecilik şu an yok neredeyse. Türkiye’de birçok şey üretilir. Beni affedin ama en ağır iş adliye muhabirliği oldu. Dün Ertuğrul Özkök bir yazı yazmış kendisine mektup yazdım. Yazısında eksikler vardı. Bu eksikleri mektup yazar ilettim. Beni eleştiriyor. Bana, “Siz Kadıköy’de dans eden kadınlara müdahaleyi savunuyorsunuz” diyor. Niye ben karşı olayım beni bağışlayın dans eden kadınlar 'devlete, polise, hakime tecavüzcü katil' derse biz nasıl çözeriz bu işi? Türkiye kadına şiddet, cinayette Avrupa yasaları ile eş değerde ilerliyor. Bu konuda her kesimden desteğe ihtiyacımız var. Biz destek bekliyoruz. İdeolojik tutum beklemiyoruz…” (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Radyo D'de Adem Metan'ın sunduğu Adem Metan Show programında konuştu; 12 Aralık).
Almanya’da Kalın’a “hukuk” eleştirisi: Berlin Dış Politika Forumu moderatörü Tim Sebastian, Türkiye’de görevden alınan HDP’li belediye başkanlarının PKK ile çalıştıklarını ve cezalandırılacaklarını belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a, masumiyet karinesine atıf yaparak “siz demokratik süreci mahvediyorsunuz” eleştirisinde bulundu. Sebastian, Kalın’ın, geçmişte FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesinin İngilizce yayınında (Today’s Zaman) çalıştığını hatırlatarak “Siz de cezalandırılabilirsiniz. Eskiden Gülenci gazete için çalışıyordunuz” dedi. Kalın da, “FETÖ” için çalışmadığını, onlar için yazdığını ve bunun farklı bir konu olduğunu söyledi (Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Körber Vakfı tarafından düzenlenen Berlin Dış Politika Forumu kapsamında düzenlenen bir oturuma (Conflict Zone) katıldı; 29 Kasım).
İşten “Çıkarmalar/Ayrılmalar”
Ekim-Kasım-Aralık 2019 döneminde özellikle Demirören Grubu’na bağlı Hürriyet gazetesinde “evlere bildirim” ile onlarca gazetecinin işlerine son verilmesi ve bu prosedürü etik bulmayan meslektaşlarının da istifaya zorlaması gibi etkenler nedeniyle en az 89 medya çalışanı işsiz kaldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki gelirlerinden olan iktidara yakın Türkmedya Grubu bünyesindeki Star ve Güneş gazetelerinin son baskılarını yapması, yeni işten çıkarmaların yaşanmasına dönük endişelere neden oluyor.
Geçen yılın aynı döneminde en az 37 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarılmış ya da bağlı bulundukları medya gruplarının editoryal dönüşümleri sonucunda işte ayrılmaya itilmişti. Aynı dönemde, basın kuruluşlarıyla ayrı düşmek sırası kurumlarına uzun yıllardır emek veren, eleştirel söyleme sahip Şirin Payzın, Ferhat Boratav, Deniz Zeyrek ve Gökçer Tahincioğlu gibi gazeteciler olmuştu.
2018 yılının tamamı için ise işten çıkarılanlar veya programları sonlandırılanların sayısı 157 idi.
Star ve Güneş gazeteleri kapandı: İktidara yakınlığıyla bilinen Türkmedya Grubu bünyesindeki Star ve Güneş gazeteleri son baskılarını yaptı. Kâğıt baskısını sona erdirip yoluna dijital medya ile devam edeceğini duyuran gazete “Kağıda veda ediyoruz. Artık 24 saat sizlerleyiz” manşetiyle çıktı. Güneş gazetesi ise sürmanşette “Güneş gazetesi bugün son kez bayilerde okuruyla buluştu” ifadelerini kullanarak Akşam gazetesinin eki olarak çıkacaklarını duyurdu (31 Aralık).
Reklam yapmadı diye Kaymakçı’nın işine son: Habertürk internet sitesinde 29 Mart’tan itibaren yazıları yayınlanan gazeteci Sinem Kaymakçı, gazete yönetiminin Yeni Havalimanı ve Marmaray’ın engelli dostu olduğunu yazması yönündeki teklifi reddettiği gerekçesiyle yazılarına son verildiğini ve yazılarının internet sitesinden kaldırıldığı bilgisini sosyal medya hesabından paylaştı. Geçirdiği bir trafik kazası sonrası kendisi de engelli olan ve engellilerle ilgili yazılar yazan Kaymakçı, sokaklardaki engellerin had safhada olduğunu belirterek bu teklifi reddetti. Bunun üzerine Kaymakçı’nın yazılarına son verildi (30 Aralık).
Uyanık’ın işine son: CNN Türk'ün 28 Kasım günkü “Günün Ekonomisi” programında Yatağan Termik Santrali’ne filtre takılmamasına dönük eleştirileri boğmaya çalıştığı, yurttaşların tepkilerini de “Çatlak seslerin artması” olarak nitelediği gerekçesiyle eleştirilen spiker Beste Uyanık’ın işine son verildi (27 Aralık).
Arman da istifa etti: Hürriyet gazetesinde 27 yıllık röportaj ve yazarlık yapan Ayşe Arman, 40’ı aşkın gazeteci ve medya çalışanı grubunun evlerine tebligat gönderilerek işten çıkarılmasından sonra istifa ettiğini açıkladı. Gazeteden ayrıldığını Instagram hesabından duyuran Arman, “Hürriyet bitti, sevdiğim işi yapmaya devam” dedi. Gazeteye istifa ettiğine dair fesihname gönderdiğini belirten Arman, “Hepinize nefis bir Pazar olsun. Enerjik ve iyiliklerle doluuuu. 27 yıldır Pazar röportajları yapıyorum. Artık gazeteden değil, buradan paylaşacağımmm. Hürriyet bitti, sevdiğim işi yapmaya devam…” dedi (3 Kasım).
Bursa’da 35 medya çalışanı işsiz: Bursa’nın 25 yıllık yerel televizyon kanalı Olay TV ile Olay Radyo kapandı. Bursa’da muhabirinden editörüne, kameramanından KJ operatörüne 35 çalışanın işine son verildi (1 Kasım).
Demirören Grubu’nda 43 işsiz: Demirören Medya Grubuna bağlı Hürriyet gazetesinde, aralarında Çınar Oskay, İpek Yezdani, Serkan Ocak, Sebati Karakurt, Kenan Başaran, İbrahim Yurtbay, Önder Öndeş, Dürdane Kırçuval’ın da olduğu en az 43 gazeteci ve medya çalışanı “Yönetim Kurulu'nun işletmesel kararı” gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı. Gazete, çalışanlarına işten çıkarıldıklarını, evlerine posta yoluyla gönderdikleri tebligatla haber verdi. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar'ın da servis şeflerinin de karardan haberi olmadığı ifade edildi (31 Ekim).
Birsel Hürriyet’ten ayrıldı: Hürriyet gazetesi yazarlarından Senarist ve Oyuncu Gülse Birsel sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada istifa ettiğini duyurdu. Birsel, “Hürriyet gazetesinden istifa etmeye karar verdiğimi buradan duyururum. Okuyuculardan özür dilerim, ileride başka yazılarla görüşmek dileğiyle. Herkese sevgiler” mesajını paylaştı (31 Ekim).
Munyar istifa etti: 30 Nisan 2018'den bu yana Hürriyet Gazetesinin genel yayın yönetmenliği görevini yürüten Vahap Munyar, gazetesinde onlarca gazetecinin işine son verilmesi üzerine istifa etti. Munyar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde (TGC) başkanvekili olarak da görev yapıyor (31 Ekim).
Altı gazeteci Yurt’tan ayrılmak zorunda kaldı: Yurt gazetesinde çalışan altı editör; maaşların eksik ve düzensiz yatması, esnek/izinsiz çalışma, ücretsiz mesailer gibi nedenle gazeteden ayrılmak zorunda kaldıklarını açıkladı. Yurt Gazetesi Editörü ve Emek Muhabiri Tolga Kaan Ateşli’nin sosyal medyada yayınladığı açıklamada, gazete editörlerinden ToIga Kaan Ateşli, Ökkeş Taşkın, Cengiz Karagöz, Neslişah Bozkurt, Umut Taştan ve Buse Çelebi’nin imzası yer aldı: “11 Ekim 2019 tarihi itibariyle metnin sonunda imzaları bulunan Yurt Gazetesi emekçileri olarak işimizden ayrılmak zorunda kaldığımızı tüm ilerici basın camiasına ve basın emekçisi meslektaşlarımıza ilan ediyoruz” denilen açıklamada editörler, ayrılmalarının gerekçesi olarak, uzun zamandır yaşanan eksik maaş, esnek ye ücretsiz mesailer, izinsiz çalışma gibi nedenler sıraladı (11 Ekim). (SON)