Basın- İş (DİSK) Genel Başkanı Faruk Eren, Basın Konseyi Genel Başkanı Pınar Türenç ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Gökhan Durmuş Aralık 2018'de yürürlüğe giren Basın Kartları Yönetmeliği ile gelen yeni sistemi sorunlu buluyor, basın kartlarının devlet tarafından verilmesine karşı çıkıyorlar.
Neden BİA Manifest? BİA Medya Gözlem artık her ay “Manifest”le gündem dışı bırakılan haber/habercilik/medya ve ifade özgürlüğü meselelerimizi görünür kılmayı amaçlıyor. Dikkat çekmek, tartışmak, itiraz etmek, talep yükseltmek, taleplerimizin peşine düşmek istiyoruz. Özetle bu bir davet! Manifest Ağustos 2019’da konumuz Basın Kartı. BİA Medya Gözlem 2001’den beri, 18 yılda öncelikle her yıl dört kez yayınlanan üçer aylık raporla ifade/basın özgürlüğü ihlallerinin kayıtlarını düştü. Hak odaklı habercilik bir ihlaller çetelesinden ibaret olmadığı için 2011 itibarıyla Medya Gözlem’e kısaca “Mücadele” dediğimiz yeni bir parça ekledik. Böylece protestolar, kınamalar, işsiz bırakılma ve ihlallerle ne yazık çok bağlantılı ödüller, habercilik, medya/ifade özgürlüğüyle ilgili açıklamalar, yasal düzenlemeler, toplantılar, toplaşmalar da gün be gün Medya Gözlem’de yerini aldı. Medya Gözlem’e yapılan her yeni eklemeyi medya ortamında yaşanan ihlaller belirledi: “İsim İsim Hapis Gazeteciler”, “İktidar Medyasından Yükselen Tehditler”, "Cemaat" ve Kürt Medyasına OHAL Kapatma ve Tutuklamaları”, “Erdoğan ve "Hakaret": TCK 299/125'in Üç Ayı”, “61 Kişi Erdoğan Mahkumu/ Sanığı/Şüphelisi", ”Erdoğan'dan Haberciye İki Seçenek: Hapis ve Para”, “Erdoğan'ı Eleştiren Kendini Mahkemede Buluyor; İşte Davalar!”, “YSK-RTÜK İşbirliği: Üç Ayda 176 Yayın Durdurma.” BİA Manifest'i de konjonktür yarattı. Onlarca sayfalık BİA Medya Gözlem'de üzerinde iki cümle bile konuşulmayan öyle çok ihlal var ki. BİA Manifest daha çok konuşabilmek için bir fırsat olacak. Basın kartı habercinin hep derdi oldu; "sarı" idi, "turkuaz" oldu, sorunlar daha da katmerleşti. Aslında konu basit; gazetecinin gazeteciliğine karar vermek devletin işi olamaz. Tekraren, editoryal bağımsızlık öncelikle ve esas olarak tüm iktidar odaklarından bağımsızlıkla başlar. Kimin gazeteci olduğuna devlet karar verirse ki bu ülkede öyle, haber almanın hak olmasından, haber yapmanın özgürlük konusu olduğundan söz edilemez. Basın kartı tartışmasında Basın-İŞ, Basın Konseyi ve Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın görüşlerini yayımlıyoruz. Gazetecilik alanında varolan örgütleri, tek tek gazetecileri ve okurları/yurttaşları tartışmaya, harekete geçmeye davet ediyoruz. İlk adımı gazeteci örgütlerinin bir araya gelerek atması dileğiyle. BİA/bianet |
BİA Manifest/ Ağustos 2019 için gazeteci örgütleri başkanları, basın kartlarını kimin vermesi gerektiği üzerine görüşlerini paylaştılar.
TIKLAYIN- BİA MANİFEST/ AĞUSTOS 2019: Basın Kartını Gazeteci Örgütleri Verir, Devlet Değil
Faruk Eren: Gazeteci örgütleri acilen toplanmalı
"Biz baştan beri sarı basın kartlarını bir gazetecilik ruhsatı olarak görmedik. Eski sistemde de sorunluydu basın kartı meselesi. Uygulamadan en çok genç gazeteci arkadaşlarımız mağdur oldu.
Eski sistemde de birçok gazeteciye çeşitli nedenlerle sarı basın kartı verilmiyordu.
Örneğin Metin Göktepe’nin de sarı basın kartı yoktu. Bu nedenle Metin öldürüldüğünde “Onun sarı basın kartı yoktu, gazeteci değildi” diyenler bile çıktı, hatırlayın.
Sistem yanlış
Ya da tam tersi oldu, gazetecilikle alakaları olmayan kişilere hatır için sarı basın kartları dağıtıldı. Hatta bazı gazete yöneticilerinin şoförlerinde sarı basın kartı olduğunu biliyoruz.
Basın-İş olarak birçok kez çeşitli platformlarda bu sistemin yanlış olduğunu, öncelikle medya kuruluşlarının kendi personellerine verdikleri kartların geçerli sayılması gerektiğini söyledik. Ardından da önerimizi anlattık.
Basın kartlarının devlet tarafından dağıtılmasının ne anlama geldiğini bazıları OHAL döneminde gördü ama geçmişten bu yana süren bir uygulamadır bu.
Devlet karar veremez
Kimin gazeteci olup kimin olamayacağına devlet karar veremez!
Yeni sistemde basın kartları Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir başkanlık tarafından dağıtılıyor. Artık kartlar da sarı değil, turkuaz…
Renginden önce en son yayınlanan Basın Kartları Yönetmeliği de sorunlu. Neredeyse iktidara biat etmeyen her gazetecinin yargılandığı, hüküm aldığı bu dönemde birçok gazeteciye basın kartlarının verilmeyeceği, bunda da keyfiyet uygulanacağı /uygulandığı çok açık.
Karta akreditasyon
Yıllardır basın kartı olanlara bile akreditasyon uygulayan bir ülkenin gazetecileriyiz.
Daha önce de birçok kez açıkladığımız gibi yapılması gereken şudur: Bu ülkede gazetecilik alanında örgütlenmeye çalışan tüm meslek örgütleri acilen toplanmalı. Ortak bir komisyon kurulmalı, bu komisyona medya alanında çalışan akademisyenler de dahil edilmeli. Basın kartlarını bu komisyon vermeli.
Verilecek kartı devlet elbette kabul etmeyecektir, ama bunu kabul ettirmek de hem kamuoyunun bağımsız kaynaklardan gerçekleri öğrenebilmesi için, hem de basın ve ifade özgürlüğü, demokrasi mücadelesi için yapılmalı."
Pınar Türenç: Kabul edilemez bir dayatma
"Medyayı yeniden dizayn etme çabaları, basını büyük kıskaç altına almaya devam ediyor.
Sarı basın kartlarıyla ilgili çalışma da bunun bir parçasıdır.
"Sarı" aidiyet göstergesiydi
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de "Basın Kartları Komisyonu'" diye oluşturulan yapı tarafından, yıllarca basın mesleğine emek verenlerin aidiyetini gösteren "sarı basın kartları”nın sarı rengi turkuazımsı oldu.
Yeni basın kartları komisyonu, eleştirel, muhalif görülenleri ve dış basından bazı muhabirleri elemine etmeye başladı. Basında kabul edilemez uygulamaların bir başka dayatması ile karşı karşıya kalındı.
Ama biliyoruz ki bu da geçecek."
Gökhan Durmuş: Sendikalar vermeli
"Türkiye’de sarı basın kartı uygulaması hep tartışma konusu olmuştur. Son yıllarda bu tartışmalar daha da alevlenmiştir. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi basın kartları yönetmeliğinde yapılan değişiklik.
Geçmiş yıllarda basın kartı komisyonunda etkili olan meslek örgütü temsilcileri, son düzenleme ile devre dışı bırakılmış, bütün yetkiler müdüre bağlanmış ve komisyon işlevini yitirmiştir.
Yıpranma
Genel müdürün onay vermediği kimsenin kart alamadığı bir düzenleme haline gelmiştir. Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün Cumhurbaşkanlığı'na bağlanarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na dönüşmesinin ardından ise tam bir muamma yaşanıyor.
İki yıldır komisyon toplanmıyor, yeni başvuru yapan hiçbir gazeteci kart alamıyor, hakkında dava açılan gazetecilere kart hakkı verilmezken, bakanlıklara ise istediği kadar basın kartı alma hakkı tanınıyor.
Sarı basın kartının şüphesiz en büyük faydası yıpranma payıdır. Ancak bunda da 2013’de yapılan bir düzenleme ile "yıpranmadan" yararlanabilmenin koşulu sarı basın kartını taşımaya bağlanmıştır.
Beklemek mantıklı değil
Avrupa’da ve dünyanın birçok ülkesinde basın kartlarını sendikalar verir. Türkiye’de de olması gereken budur. Şu anki uygulamaya göre gazeteciliğe başlayan bir kişi en erken 6 ayda basın kartını alabiliyor.
Oysa işe başladığı gün SGK girişi yapılmış oluyor ve resmi gazetecilik faaliyetleri yürütüyor. Ve yine aynı gün sendikaya üye olabiliyor.
Gazeteciliğe onay
Gazeteciler Sendikası'na üye olabilen bir kişinin gazeteciliğinin onaylanması için en erken 6 ay beklemesi ve bu süre içinde de haber yapması istenmesi mantıklı değildir.
Basın kartları sendikalar tarafından dağıtılmalı, çünkü onların gazeteciliğinin tescilini sendika yapmaktadır. "Yıpranma"dan yararlanmanın koşulu ise yeniden basın kartı taşımaya değil 5953 Sayılı Kanuna tabi çalışıp çalışmamaya bağlanmalıdır." (APA)