Yeni yaşam gazetesi yazarlarından Ayşe Düzkan dün yayınlanan yazısıyla okurlarına bir süreliğine veda etti.
“çok yakın bir zamanda, bu cezayı yatmak üzere teslim olacağım. cezaevinde yazma ve yazıyı ulaştırma koşulları nasıl olur bilemiyorum. o yüzden bu, bir süreliğine bile olsa bir veda yazısı.”
Düzkan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin Nöbetçi Genel Yönetmenliği kampanyasına katılan gazetecilerdendi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Ayşe Düzkan’a 16 Ocak 2018 günü 18 ay ceza vermişti.
Aynı dosyada nöbetçi yayın yönetmenlerinden Ragıp Duran da 18 ay ceza almıştı. Dosyanın diğer sanıkları gazetedeki yazılarından dolayı Hüseyin Bektaş ve Mehmet Ali Çelebi’ye 18 ay, Özgür Gündem eski Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol da iki yıl hapis cezası almıştı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Ocak’taki kararıyla, beş gazeteciyi, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. Maddesindeki “Örgüt propagandası yapmaktan” suçlu buldu.
İstinaf mahkemesi olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 29 Kasım günü onadı.
Düzkan yazısında hapse gireceğini öğrenenlerin “geçmiş olsun” dilemelerinden mahcup olduğunu ifade etti. Düzkan’ın yazısının bir kısmını yayınlıyoruz:
“özgür gündem’in ve onu önceleyen gazetelerin bürolarında, bu gazetelerde çalıştıkları için canlarından olanların fotoğrafları asılıydı ve bu fotoğraflar bir duvarı kaplayacak kadar çoktu. onları düşününce konudan bahsetmek dahi zoruma gidiyor.
“son dönemde birçok gazeteci sürgüne gitmek zorunda kaldı çünkü aldıkları ya da alma riski taşıdıkları cezalar ömürlerinin ciddi bir kısmını oluşturuyor. insanın yakınlarından, yurdundan, -hele de gazetecilik gibi dille yapılan bir mesleği varsa- anadilinden uzak olması, avrupa’da adım başı ırkçılığa maruz kalmak nasıl zor bir iş, bilen bilir. ben de, ege’nin sahillerini, denizi, istanbul’un sokaklarını, vapurları, istiklâl caddesi’ni, müziğin iyi, içkinin ucuz olduğu barları, pazar yerlerini, buralara mahsus yemekleri, pul biberi seviyorum, insanı uykusundan uyandıran ezana, gündüzleri ona karışan çan seslerine, hiç dinlemesem de sözlerini bildiğim alaturka şarkılara, 15 yaşıma kadar varlıklarından bihaber olduğum alevilerin deyişlerine, kürtçeye, çocukken kulağıma çalınan rumcaya, çok sonra tanıştığım ermeniceye, şimdilerde duyduğum arapçaya aşinayım, bütün bunlardan ve anadilim türkçeden kopmak çok zor geliyor bana çünkü bütün bunlar yurdum, yoksulluğa ve savaşa mahkum edilmesi karşısında kahroluyorum ve sürgündeki arkadaşlarımı düşününce…
“selahattin demirtaş’a yönelik aihm kararına karşı ışık hızıyla sonlandırılan davada mahkum edilen sırrı süreyya önder’in yine ışık hızıyla hapse atıldığını gördükçe…
“gezi’ye yönelik soruşturmalara baktığımda ve barıştan söz edenlerin yaşadıklarını hatırlayınca, şu 18 aydan bahsetmek bile ayıp geliyor.”
“çünkü özgür gündem nöbetçi genel yayın yönetmenliği, her şeyden önce gazeteciliği korumaya yönelik bir dayanışma eylemiydi. ama aynı zamanda, -en azından benim için- bir türk olarak, bu topraklarda barış talebine sahip çıkmak anlamına geliyordu.
“böyle durumlarda cesaret kavramının çok fazla dolaşıma sokulduğuna şahidim. kendi adıma söyleyeyim, cesur değilim. sadece, tarihin her aşamasında farklı bir biçim almış olan eşitlik, özgürlük ve adalet davasına, kendimi bildim bileli ucundan tutmaya çalıştığım davaya yararlı olmaya çalışıyorum. zaten mesele cesaret de değil. günde on saat, on iki saat çalışan, işinden olduğu anda çocukları, ailesi ve kendisi aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bir emekçinin bu kadarını bile yapma lüksünün olmadığının farkındayım. bu, kelimenin her anlamıyla bir ‘nöbet’, sıra bize gelmişti, tuttuk, devam ediyoruz.
“bu gazetenin okuruyla kurduğu ilişki başka mecralardan çok farklı, sokakta, pazarda karşılaşınca selamı esirgemeyen okurların yanımızda olduğunu biliyorum. bu yazının, biraz fazla öznel ve kişisel olmasını da bu seferlik bağışlayacaklarına güveniyorum. gidiyoruz ama bir gün döneceğiz. şimdilik, meşrebinize göre, yol arkadaşlığınıza, iyi dileklerinize, dualarınıza talibim.
Ayşe Düzkan hakkındaSabitfikir dergisinde yazıları yayınlanan Ayşe Düzkan, dergi için hazırladığı biyografisinde kendisini şöyle tanıtıyor: “1959 doğumluyum. 1970'lı yılların başında solcu, 1980'li yılların başında feminist oldum. demokrat gazetesi, feminist, kadınlara mahsus gazete pazartesi, radikal, milliyet, pişmiş kelle, hayalet gemi, expres, kırmızı alarm, kaosgl, 2000'de yeni gündem ve özgür politika gibi yayınlarda ve www.gazetem.net'te yazdım, bir dönem pazartesi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptım. şamdan plus, sabah gazetesi hafta sonu eklerinde çalıştım, halen star gazetesi hafta sonu eklerinde çalışıyorum, gazetenin kitap eki editörüyüm. çalar saat, erkekliğin kitabında yazmaz bu ve behiç aşçı kitabı adlı üç kitabım, çevirilerim ve 24 yaşında bir kızım var.” |
(HK)