Sharif Abdel Kouddous Kudüs’te ABD Büyükelçiliği’nin açılmasıyla artan protestoları ve İsrail ordusunun yaptığı katliama tanık oldu. Katliam sonrası Democracy Now! programına verdiği mülakatı Yağız Tanrıvermiş çevirdi.
* * *
Gazze’nin güney sınırında, İsrail sınırı, Gazze Şeridi boyunca, kuzeyde Beit Hanoun’dan güneydeki Rafah’a kadar çok büyük protestolar var.
Ben, Gazze şehrinin doğusunda en büyük protesto gösterisindeydim. Kadın, erkek ve çocuk binlerce insan bölgede toplanmıştı. Karşılaştığım, gerçeküstü bir manzaraydı. Çoğu genç adam ve oğlanlar üç kat dikenli telin olduğu sınırın yakınında toplanıyordu. Birkaç yüz metre ileride ise saçakların altında, kum tepelerinin üzerinde, bazıları ciplerin içinde insanları dürbünlü tüfekleriyle vuran İsrail askerlerini görebiliyordunuz.
Tel örgüye yakın olmamalarına rağmen vurulan insanlar da gördüm. Birçok insan belden aşağıdan, bacaklarından vuruluyordu. Boğazından vurulan bir kişi de gördüm. Rakamlar artıyor fakat benim en son aldığım bilgiler bir sağlık görevlisi ve engellinin de içinde bulunduğu 30 kişinin öldüğü yönünde. Yaralanan 1000 kişinin 9’u gazeteci. 30 Mart itibariyle öldürülen insan sayısı 74’ü yaralanan sayısı ise 9 bini buldu.
“Geniş tabanlı, halk kaynaklı bir hareket”
Ayrıca birçok haberde gördüğüm Gazze, Hamas’la bir olarak görülüyor; bunun Hamas hareketi olduğu hakkında yayınlar yapılıyor. Fakat Gazze, Hamas’tan çok daha fazlası. Özellikle bu hareket Filistin’in tüm kesimlerini içeriyor. Hamas da var, El-Fetih de, Filistin Kurtuluş Halk Kurtuluş Cephesi de var İslami Cihat da. Bunun ötesinde kadın grupları, gençlik örgütleri, sivil toplum kuruluşları, hak savunucuları da hareketin içinde nasıl ilerleneceğiyle ilgili kararlar alıyorlar.
Parti bayrakları yasak, hiç Hizbullah bayrağı görmedim. Gösterilerin arka tarafında, sınırdan birkaç yüz metre geride bir festival atmosferi var. Kültürel aktiviteler, sanat, müzik ve Filistin mirasının kutlaması yapılıyor. Yani bu geniş tabanlı, halk kaynaklı bir hareket. Bana göre Hamas istese de bu hareketi durduramazdı.
“Uçurtmaları sınırdan geçirmeye çalışıyorlar”
Protestolarda kimse silah taşımıyor. Filistinliler tarafından İsrail askerine atılmış kurşun yok. İsrail ordusuna tehdit oluşturabilecek hiçbir şey görmedim. Yaralanan İsrail askeri dahi yok ama yine de öldürmeye devam ediyorlar. İnsanlar protestoların barışçıl olması konusunda ısrarlılar, askeri üniforma ve silah alanlarda yasak. Gazze’de ağır silahlara sahip gruplar olmasına rağmen hareketi yöneten komitelerin kararıyla gösterilerde silah kullanılmıyor. İnsanlar taş atıyorlar, lastik yakarak havaya siyah duman çıkarıp keskin nişancıların görüşünü kapatmaya çalışıyorlar. Ayrıca yanan bez parçası ya da molotof kokteylin ucunda sallandığı uçurtmalar ve balonları sınırın diğer tarafına geçirmeye çalışıyorlar.
Halk Gazze’de hapis
Çoğu insanın yaptığı ise sadece sınıra doğru yürümekti. Bazıları dikenli tellere Filistin bayrağını koyuyor, bazılarıysa teli keserek evlerine dönme hakkını kullandıklarını söylüyorlardı. Unutmamamız gerekir ki bu insanlar Gazze’de kısılmış durumdalar. Gerçekten de çıkış yok. Çoğu insan Şeridi hiç terketmemiş çünkü tüm sınırlar onlara kapalı ve gitmeye izinleri yok. Yani bahsettiğimiz şey, insanların hapsedilmelerine karşı bedenlerini ortaya koyma durumu. Tüm bunlar, Gazze sınırının birkaç yüz metre etrafında İsrail’in oluşturduğu ‘tampon bölge’de gerçekleşiyor. Yıllardır Gazze Şeridi’nin Filistin tarafında yaşayan insanlar, çiftçiler İsrail askerleri tarafından vuruluyor. Bu yüzden Gazze’nin aslında içinde sayılan bu bölgeye girebilmek bile bir başarı.
İsrail Ordusu zararı çok büyük yüksek hızlı mermiler kullanıyor. Ayrıca, bazı doktorlar bana çarptığı yerde dağılan parça tesirli mermilerin kullanıldığını ve mermilerin çıkış noktasında yumruk büyüklüğünde deliklerin oluştuğunu söyledi. İnsanların çoğu bacaklarından vuruluyorlardı. Doktorlar çoğu gerçek mermiyle bacakları hedef alınan 10 bine yakın yaralıdan bahsediyorlar.
Eylemler bana bir yönüyle Birinci İntifada’yı hatırlatıyor. O zamanlarda İsrailliler taş atan Filistinlilerin kollarını kırıyorlardı. Şimdiyse Filistinliler sınıra yürüyorlar, bu yüzden İsrailliler bacaklarından vuruyorlar. Shifa Hastanesi’nde yürürken ortopedi bölümünde ağrıdan inleyen, koltuk değnekleriyle yürüyen gençler ve yataklarında yatan bacaklarından çiviler çıkan bandajlı insanlar gördüm. Bir doktor bana topal bir nesil yaratıldığını söyledi. Yaklaşık 30 adet uzuv kesme ameliyatı yapılmış.
Bir de göz yaşartıcı gaz var. Gaz, üç farklı şekilde geliyor. Ciplerden bir seferde beş tane olmak üzere gaz fişekleri kalabalığa doğru atılıyor. Göz yaşartıcı gaz ayrıca normal tüfekle de atılıyor, çünkü menzili çok daha uzun. Fakat ilk kez burada gördüğümüz, uzaktan kumandalı uçaklar (drone) ile gaz atıldı. Bu yeni gaz atma şekli, İsrail’in protestolar başlamadan birkaç hafta önce denediği bir yöntem. İlk kez Mart ayında Gazze’de kullanıldı ve ordu yetkilileri bunun deneme süreci olduğunu söylemişlerdi ama görünüşe göre artık kullanılıyor. Bu da İsrail’in işgal araçlarını Filistinlilerin üstünde deneme alışkanlıklarına uyuyor. Ayrıca bu araçlar genelde ihraç da ediliyor, yani göz yaşartıcı gaz atan uzaktan kumandalı uçakları başka ülkelerde de görmeye başlayabiliriz.
Nakba’nın, yani İsrail’in kuruluşunun ve 750 bin civarında Filistinlinin Filistin’den zorla çıkarılmasının 70. yıldönümündeyiz. Gazze’de oturan insanların yüzde 80’inden fazlası daha önce kaçıp, 1948’de Gazze’ye zorla getirilen mülteciler veya onların akrabaları. Bu gençler sınırı sürekli geçmeye çalışıyorlar. Eve dönmek istediklerini söylüyorlar fakat oraya daha önce hiç gitmemişler. Yine de “Burası bizim toprağımız” diyorlar. Onlardan birine “Bu teli kesecek ve sınırı geçeceksin ve yanında hiçbir şey yok. Yaralanacaksın ya da öleceksin” dediğimde, bana “Yaralanacağımı biliyorum ama korkmuyorum, gideceğim” diye cevap verdi. Yani bir umutsuzluk duygusu da bu insanlara hakim. Genç çocuklar topal kalacaklarını veya öleceklerini bilerek yürümeye devam ediyorlar. (YT/HK)