Kamusal iletişim araçları, toplumsal anlamın üretiminde önemli bir bileşen olmanın yanı sıra ve elbette bu özelliği ile bağlantılı olarak devasa yatırımların söz konusu olduğu ekonomik birimlerdir. Bu birimlerin sahiplik yapısı, diğer iş alanlarından daha farklı kamusal yükümlülükleri gündeme getirir. Dünyanın ileri kapitalist toplumlarında, ifade aracı olarak medyaya atfedilen demokratikleştirme işlevi, kar maksimizasyonu hedefi ile kurulan şirket mantığı ile çoğu kez çelişir. Bu çelişkiyi belli ölçüde hafifletmek, açıkça kapitalizmin ve kapitalistlerin tarafında olan medyayı “tarafsız” göstermeye çalışmak, yönetici kadroların en yoğun mesai yaptıkları konulardan biridir. Bir çimento fabrikasının kime ait olduğu sorusu, toplumu ilgilendirir ebette ama bir televizyon kanalının kime ait olduğu sorusu ile eşdeğer değildir; eğer çimento fabrikasının sahibi, bir televizyon kanalının da sahibi değilse…
Günümüzde medya sahipliğinin tam bir şemasını çıkarmak, tam da bu sektörlerin, dolayısıyla farklı alanlardaki “nesnel çıkarların” birbirinin içine girmiş olması nedeniyle çok zordur. Ancak, toplumsal anlam dünyasında iz bırakan çıkar gruplarını ve bunlar arasındaki ilişkileri belirlemek, kısacası bu girift yapıyı enikonu ortaya çıkarmak, kamusal iletişimin sağlıklı gelişebilmesi için önemli bir başlangıç noktasıdır.
“Sahipliğin şeffaf olmaması, devletlerin medya çoğulculuğunu, dolayısıyla da ifade özgürlüğünü sağlamasını zorlaştırır.”[1]
Genellikle arzu edilen şeffaflığın fiilen çok sınırlı olduğunu kendi deneyimlerimizden de çıkarabiliriz. Bunun nedenleri üzerine birkaç düzey saptayabiliyoruz: Medyayla ilgili kişi ya da gruplar bir şirket kurarak ya da devralarak sektöre girseler dahi, asıl kontrol mercilerini kamu otoritelerine doğru biçimde bildirmeyebilirler, yani düpedüz yalan söyleyebilirler. Yalan söylemeyeceklerini varsaydığımız durumda, oluşumlarıyla ilgili temel birtakım veri ya da bilgileri gerekli yerlere bildirmeyebilirler. Kamu otoriteleri, kendilerine bildirilen sahiplik yapılarını kamuyla paylaşmayabilir. Şeffaf olamamanın ya da gizliliğin bir başka kaynağı, şirketlerin başka şirketlerle hissedarlık ilişkileridir. Örneğin, dünyanın en büyük medya şirketlerinden NewsCorp, Arap dünyasının en büyük eğlence şirketlerinden, Suudi prensine ait Rotana’nın hissedarlarından biridir (yüzde 19). Rotana’nın sahibi olan Alwaleed bin Talal’ın da NewsCorp’un yanı sıra Time Warner, Apple, Twitter ve Ebay gibi küresel şirketlerde hisseleri mevcuttur[2].
Bu bilgiler kamuya açıktır ama günlük hayatın ve günlük politikanın “ağır” gündemleri içinde, finans dünyası dışında kimsenin ilgilendiği konular sayılmaz[3].
Bu ilişkiler birleşme ve satın almalarla ya da borsada yapılan alım-satımlarla zaman içinde değişir, ama eğer işin ısrarlı takipçileri yoksa halkın ruhu duymaz.
Bütün bu olumsuz varsayımlara ve örneklere rağmen hukuken/kâğıt üzerinde medyaya kimin sahip olduğu, makro kararlarda ya da günlük işleyişte kimin sorumlu gösterileceği önemlidir. Özellikle Türkiye gibi, bilgiye erişimin çok sınırlı olduğu, hatta bilgi işçileri olarak gazetecilerin, iktidarın istemediği türden verileri kamuya ulaştırırken risk almak zorunda kaldığı politik coğrafyalarda çoğu kez medyanın hukuki sahibini öğrenmek bile büyük bir meseledir[4].
Bu meselenin ayrıntılarını, Türkiye’de medya şirketlerinin kamu otoritelerine ne şekilde nasıl, ne ölçüde bildirim yapmak zorunda olduklarını, bu bilgilerin kamuyla paylaşılıp paylaşılmadığını aşağıda ele almaya çalışacağım.
Türkiye’de medya sahipliği ve yasal bildirim
Türkiye’deki bütün şirketler 13 Ocak 2011 tarihinde yenilenen Türk Ticaret Kanununun (6102) hükümlerine uygun olarak kurulur ve işletilir. Şirket kurmak için, sanayii ve ticaret odalarına kayıt yaptırmak, tescil belgesi almak; kuruluş ve işleyişleriyle ilgili bilgileri kamusal mercilere bildirmek gerekir[5]. Türk Ticaret Kanununun 35. Maddesi, şirketlerin tescil bilgilerinin kamuya açıklığını düzenler:
MADDE 35- (1) Tescil işleminin dayanakları olan dilekçe, beyanname, senetler, belgeler ve ilanları içeren gazeteler, üzerlerine sicil defterinin tarih ve numaraları yazılarak sicil müdürlüğünce saklanır.
(2) Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve müdürlükte saklanan tüm senet ve belgeleri inceleyebileceği gibi giderini ödeyerek bunların onaylı suretlerini de alabilir. Bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge de istenebilir[6].
Ticaret sicili gazetesi bütün vatandaşlara açıktır, internetten üye olup şirketlerin genel kurul kararlarını ve yöneticilerini öğrenmek mümkün ama bu iş fiiliyatta o kadar da basit sayılmaz (aşağıda örneklerle göstermeye çalışacağım). Rekabet hukukuna göre şirketler haksız rekabet iddiası ile kendileri ile ilgili bilgileri ticari sır kapsamına sokmak isteyebilirler. Bir bilginin ticari sır olup olmadığına yargı merci karar veriyor; Yargıtay içtihatlarına göre işletme planları, mali projeler, müşteri listeleri, maliyet ve fiyatlandırma bilgileri, makine çizimleri, stratejik planlar ve finansal raporlar, iş metotları, pazarlama teknikleri, detaylı proje ve planlar ile mühendislik raporları bu kapsamda değerlendirilebiliyor[7].
Türk Ticaret Kanunu’nun “[E]lektronik işlemler ve bilgi toplumu hizmetleri” başlıklı bölümünde, belli özelliklere sahip sermaye şirketlerinin ticaret siciline tescillerinden itibaren 3 ay içerisinde bir internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek zorunda oldukları belirtilir. Nitekim araştırmalarımız sırasında ilgili şirketlerin unvanlarını biliyorsak öncelikle bu sitelere başvururuz. Ancak genellikle bu siteler, kanunun emrettiği işi sadece şeklen yerine getiren, deyim yerindeyse kanunun ruhuna uygun olmayan içeriktedir. Ortaklık yapısını, bağlı şirketleri, doğrudan olmasa bile dolaylı ortaklık ya da hisselerini buradan takip edebilmek genellikle mümkün olmaz. Halka arz edilmiş şirketlerde bu bilgiler, finansal tablolara da desteklendiği için bir ölçüde daha zengin bir içerik taşır ama orada da sorunlar vardır.
Medya söz konusu olduğunda şirket bildirimleri, özel bir politika konusu haline gelir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medium’lara özgü hukuki çerçeveler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar mevcuttur. Tarihsel olarak ifade özgürlüğünün taşıyıcı medium’u olan basın, negatif özgürlük kapsamında görüldüğünden dünyada olduğu gibi burada da ilişkili bir kamusal düzenleme kurumu yoktur[8]. Ancak kamusal reklamların dağıtımını üstlenen Basın İlan Kurumu ya da devletin basınla ilişkilerini kısmen üstlenen Basın Yayın Enformasyon Kurumu gibi oluşumlar, basında yer alan içerikler üzerinde doğrudan değilse de dolaylı olarak etkili olmaktadır.
Türkiye’de süreli yayın çıkarmak için ilgili yerin Cumhuriyet Savcılığına beyanname verilmesi gerekir. 5187 Sayılı Basın Kanunun 7. Maddesine göre söz konusu beyannamede yer alacak bilgiler şunlar: Yayının adı ve mahiyeti, hangi aralıklarla yayımlanacağı, yönetim yeri, sahibinin, varsa temsilcisinin, sorumlu müdürün ad ve adresleri ile yayının türü[9].
Kanunun 4. maddesinde ise, her basılmış eserde yer alması zorunlu bilgiler tanımlanır: basıldığı yer ve tarih, basımcının ve varsa yayımcının adları, varsa ticarî unvanları ve işyeri adresleri. Ayrıca, haber ajansı yayınları hariç her türlü süreli yayında yönetim yeri, sahibin, varsa temsilcisinin, sorumlu müdürün adları ve yayının türü gösterilmelidir.
Hürriyet Gazetesi'nin 21 Mart 2017 tarihli künyesi Sahiplik ve kontrol yapılarına dair "halka en açık bilgi" belki de gazetelerin künyelerinde bulunabilir. |
Basın gibi bir ifade aracı olmasına rağmen, radyo-televizyon yayıncılığı negatif özgürlük kapsamında görülmediğinden kamusal denetime fazlasıyla açık[10].
Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi, kullanıcıların fikirlerini serbestçe oluşturmaları bakımından medya hizmet sağlayıcılarla ilgili bilgiye erişimin altını çiziyor:
Görsel-işitsel medya hizmetlerinin özel doğasından ve özellikle bu hizmetlerin insanların fikirlerini oluşturma şekli üzerindeki etkisinden dolayı, kullanıcıların bu hizmetlerin içeriğinden kimin sorumlu olduğunu kesin olarak bilmeleri esastır. Bu yüzden, Üye Devletlerin, kullanıcıların medya hizmeti sağlayıcısı hakkındaki bilgiye istedikleri zaman kolay ve doğrudan erişimini sağlamaları önemlidir.
***
Madde 5: Üye Devletler, kendi yargı yetkileri altındaki görsel-işitsel medya hizmet sağlayıcılarının, hizmet alıcılarına en azından aşağıdaki bilgilere kolaylıkla, doğrudan ve sürekli olarak erişilebilir olmalarını sağlayacaklardır: (a) medya hizmet sağlayıcısının adı, (b) medya hizmet sağlayıcısının yerleşik olduğu coğrafi adresi, (c) medya hizmet sağlayıcısına ait, kendisiyle doğrudan ve etkili bir şekilde hızlıca temas kurulmasına olanak tanıyacak elektronik posta adresi veya web sitesini içeren ayrıntılar; (d) varsa, yetkili düzenleyici veya denetleyici kurumlar.[11]
Bu yönerge ve diğer AB medya mevzuatı ile uyumlulaştırılarak 2011’de yenilenen yayıncılık yasası[12] (6112) gerçekten de söz konusu bilgileri toplama ve yaymayla ilgili maddeler içeriyor. Bu yüzden Radyo Televizyon Üst Kurulu’na verilecek beyanname, basın kanunundakinden daha kapsamlı. Özellikle 6. Bölümde (Madde 19-25) “medya hizmet sağlayıcıların” uymaları gereken temel kurallar belirtiliyor.
Yayın lisansı, münhasıran radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmeti sunmak amacıyla Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketlere veriliyor. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, RTÜK’e yaptıkları başvuru beyannamelerinde yer alan şu bilgileri, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde de yayımlatmakla yükümlü:
1) Anonim şirketin yayıncılıkla ilgili ana sözleşmesi[13]
2) Ana Sözleşmede herhangi bir değişiklik meydana gelmiş ise, bu değişikliklerin yer aldığı tadil metni,
3) Unvan değişikliği,
4) Kuruluşun ve bu kuruluşa ortak şirketlerin 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca halka arz ve ihraç edilen hisselerinin dışındaki hisselerinin tamamının nama yazılı olduğu,
5) Talep edilen yayın lisansı için gerekli asgari ödenmiş sermaye miktarının ödenmiş olduğu hususu,
6) Yönetim Kurulu Başkan ve Üyelerinin ataması,
7) Yayıncı kuruluşun hisse yapıları[14]
Yayıncılık yasasında, bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı olarak en fazla 4 karasal yayın lisansına sahip kuruluşa ortak olabileceği, çoklu sahiplikte yıllık gelirlerin, sektörün toplam gelirlerinin % 30’unu geçmemesi gibi sahipliği sınırlandıran hükümler var.[15]
Medya sahipliğinin şeffaflaşması bakımından bu hükümlerin gerçekte ne kadar işler kılındığı kuşkusuz çok önemli. Ancak bu gibi ciddi denetim ve ölçüm gerektiren kuralların kim tarafından ne şekilde hayata geçirileceğine ilişkin açık seçik karar ya da belgelere rastlamıyoruz. Dolayısıyla bu ölçümlerin sonuçlarına da… RTÜK sayfasında ve Google’da yaptığımız taramalarımızın neticesinde, RTÜK’ün “Tebligatlar” bölümünde 2015 yılının toplam yıllık ticari iletişim gelirine rastlamak mümkün olabildi. 2015 yılı için bu rakam 3.344.686.444,08 TL olarak tespit edilmiş. 2016? Ya da % 30 hesabına ilişkin bilgiler? Bilgi, sistematik olduğu ölçüde kullanışlıdır, buradaki bilgiler kolay ulaşılır, anlaşılır, düzenli olarak kamuyla paylaşılan veriler olmaktan çok uzaktır.[16]
Online medya hizmetlerinde de sahiplik ve kontrole ilişkin bildirim zorunluluğu var. Büyük protestolara rağmen 23 Mayıs 2007 tarihinde yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 3. Maddesinde içerik, yer ve erişim sağlayıcılarla ilgili tanıtıcı bilgilerin kullanıcılara açık hale getirilmesi isteniyor:
MADDE 3- (1) İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları, yönetmelikle belirlenen esas ve usûller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüdür.
(2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen yükümlülüğü yerine getirmeyen içerik, yer veya erişim sağlayıcısına Başkan tarafından iki bin Türk lirasından elli bin Türk lirasına kadar idarî para cezası verilir. (1) (2)
(3) (Ek: 6/2/2014-6518/86 md.) Bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri yurt içinden ya da yurt dışından yürütenlere, internet sayfalarındaki iletişim araçları, alan adı, IP adresi ve benzeri kaynaklarla elde edilen bilgiler üzerinden elektronik posta veya diğer iletişim araçları ile bildirim yapılabilir.
5 Kasım 2014’te yürürlüğe giren 6563 Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 3. Maddesinde de benzer bir yükümlülük tanımlanıyor:
MADDE 3 – (1) Hizmet sağlayıcı, elektronik iletişim araçlarıyla bir sözleşmenin yapılmasından önce;
a) Alıcıların kolayca ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak tanıtıcı bilgilerini,
b) Sözleşmenin kurulabilmesi için izlenecek teknik adımlara ilişkin bilgileri,
c) Sözleşme metninin sözleşmenin kurulmasından sonra, hizmet sağlayıcı tarafından saklanıp saklanmayacağı ile bu sözleşmeye alıcının daha sonra erişiminin mümkün olup olmayacağı ve bu erişimin ne kadar süreyle sağlanacağına ilişkin bilgileri,
d) Veri girişindeki hataların açık ve anlaşılır bir şekilde belirlenmesine ve düzeltilmesine ilişkin teknik araçlara ilişkin bilgileri,
e) Uygulanan gizlilik kuralları ve varsa alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına ilişkin bilgileri,
sunar.
Gerek basın, gerekse yayıncılık ya da online medyaya ilişkin özel hükümler, medyaya kimin sahip olduğunu medyayla doğrudan ilişkili kurum ya da kuruluşlardan edinemeyeceğimizi gösteriyor. RTÜK, BİK, BYEGM, BTK gibi kurumlar, görev tanımları içinde yer alsa bile medya sahipliğine ilişkin verileri düzenli olarak ve herkesin anlayabileceği biçimlerde kamuyla paylaşmıyor. Eğer ekonomi, ticaret, borsa, vb. ile ilginiz varsa basit bir iddiayı doğrulamak için Ticaret Sicili gazetelerinde, İMKB şirket haberleri bölümünde, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nun bildirimlerinde, ticaret odalarının kayıtlarında, Rekabet Kurumu raporlarında, TMSF belgelerinde, vb. yoğun araştırma yapmanız gerek…
Aşağıda, bu kaynakları taramaya alışkın biri olarak son dönemde medya sahipliğinin şeffaflaştırılmasının hangi duvarlara çarpabileceği üzerine örnekler sunmaya çalışacağım.
AKP Döneminde medya sahipliği kağıt üstünde bile belirsiz...
AKP döneminde AB ile uyum çerçevesinde belli ölçüde rasyonelleştirilen medya politikaları, siyasetin kaygan zeminlerinden nasibini aldı. AKP bir yandan kendine organik olarak bağlı, sahiplik yapısı hiçbir zaman sabit ve şeffaf olmayan “havuz medyası”nı yarattı[17], diğer yandan bu havuza bir biçimde dahil olmayanlara terörle mücadele, ticaret, vergi kanunlarıyla ayar verdi, veriyor. Bugün Türkiye’de neredeyse tamamen devletin kontrolüne geçen medya şirketleri hakkında güvenilir bilgi edinmek ve bunu kamuyla paylaşmak, hem emek-yoğun bir çaba gerektiriyor hem de temel haklardan mahrumiyetle sonuçlanabiliyor[18].
Medyada sahiplik ve kontrole dair bilgisizliğimizin çarpıcı örneklerinden biri, Çukurova Grubuna ait dijital platform Digiturk’ün, Katar’lı beINMedia’ya satılması olayı. Mayıs 2013’te borçları nedeniyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulan medya şirketleri arasında yer alan Digiturk’ün ihale yapılmaksızın, dolayısıyla satışa dair bilgiler kamuyla paylaşılmaksızın satılması tartışma yaratmıştı[19].
Halihazırda bu tartışma kapanmış değil. Platform sağlayıcılarla ilgili bilgilere ulaşacağımız birincil kaynak olan RTUK’ün internet sayfasında “Sektörü Oluşturan Kuruluşlar” menüsünü tıkladığınızda alt menü olarak Medya Hizmet Sağlayıcılar ve Platform ve Altyapı İşletmecileri çıkıyor. Digiturk’ün sahiplik bilgilerini aramaya devam edince karşınıza, içinde Digital Platform Teknoloji Hizmetleri A.Ş. (Digitürk) geçen bir liste çıkıyor, yani yayıncılığın temel düzenleyici kuruluşu, kendinde mevcut olsa bile sahipliğe ilişkin anlamlı verileri bizlerle paylaşmıyor.[20] Ancak en azından tüzel kişiliğe dair bir isim geçiyor elinize ve bununla devam edebileceğiniz önemli bir veri kaynağı, Ticaret Sicili Gazetesi.
Büyütmek için tıklayın.
Burada daha doyurucu, çapraz sorgulamaya imkan tanıyan verilere ulaşabiliyoruz, en azından şirketin sicil numarasını kullanarak (543281), şirketin unvanı değişse bile gazeteden takip edebiliriz. Şirketin yeni sahibinin, Katar merkezli medya grubu beINMedia’nın başındaki Nasser Ghanim Al-Khelaifi olduğunu ve diğer yerli-yabancı yöneticilerin adlarını da teyit ediyoruz. Bu isimlerden yola çıkarak başka bilgilere ulaşabiliriz. Ama henüz Digitürk hangi şartlarda satıldı, kim nereye ne kadar ödedi, ihale şartnamesinde hangi koşullar vardı, vb. öğrenebilmiş değiliz, eğer nefesimiz yeterse biraz daha veriye erişebiliriz ama bu sadece bir örnek, sırada yüzlerce örnek bekliyor!..
Şimdi vereceğim örnek, medya mülkiyeti ile ilgili Türkiye’ye özgü tuhaflıkları daha açık şekilde ortaya koyuyor. Kısa süre önce havuz medyasının ileri gelen patronlarından Ethem Sancak’ın, bünyesinde Star, Akşam, Güneş gazeteleri ile Kanal 24, 360 TV gibi televizyon kanalları bulunan Es Medya’yı[21] satarak medya sektöründen ayrılacağına dair bir iddia dolaşıma girdi. Milat Gazetesinde yayınlanan haberde[22], Esmedya Grubu'nun “havuzdakilerden” Cengiz İnşaata satıldığı belirtiliyordu. Bu iddiayla ilgili haberleri ben dâhil pek çok kişi farklı mecralarda paylaştı[23].
İddiaları araştırmak, bu büyük medya kuruluşunun sahipliği ile ilgili doğru bilgilere ulaşabilmek için ilk elden kuruluşun web sayfasına bakmayı denedik[24].
Ancak burada ne Ethem Sancak’ın ya da Cengiz İnşaat’ın sahibi olan Mehmet Cengiz’in isimlerine rastladık ne de EsMedya’nın sahiplik ve kontrol yapısına ilişkin başkaca bir veriye. İstanbul Ticaret Odası’nın sicil kayıtlarında yaptığımız “ethem sancak” sorgusunda, bu kişinin aktif haldeki toplam 15 şirkette yönetim kurulu üyesi olduğunu öğreniyoruz[25].
Bunların dışında çıkar birliği olan şirketleri ya da oluşumları hesaba kattığınızda, bir kişinin hukuki sahiplik bilgisine erişmenin zorluğu bir yana, erişseniz bile hakikati aydınlatmaya halen çok uzak kalacağınızı tahmin edebilirsiniz[26]…
Bu durum ister istemez insanın aklına yine “havuz” sözcüğünü getiriyor. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk skandalı sırasında AKP Hükümetinin medya ilişkilerini ortaya seren tapelerden esinlenilerek üretilen, markaların, kurumların ya da kişilerin sürekli değiştiği, ama finansın ve yayın politikalarının tek elden yönetildiği bir medya kompleksi için kullanılan havuz medyası, Es Medya’daki gibi kapalı kutular için yerinde bir adlandırma olsa gerek.
Bu arada, biz kırık dökük verilerle kendisinin sahip olup olmadığını bulmaya çalışırken, Ethem Sancak’ın haberi paylaşan hesaplar hakkında işlem yaptırdığını öğrendik! İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesinin erişim engeli için Twitter’a gönderdiği, Twitter’ın da bana yönlendirdiği karara göre “188 ayrı URL adresinde yer alan içeriğe 5651 sayılı kanunun 9.maddesi hükmü gereğince erişimin engellenmesi” istenmişti. Gerekçe, “kişilik haklarının ihlali”. Aşağıdaki twitin neresinde kişilik hakları ihlali olduğunu gerçekten merak ediyor insan…
Biz yine de hukuken Ethem Sancak’a ait olduğunu tahmin ettiğimiz bir medya organı üzerinden bu iddianın geçerliliğini test edelim. Aşağıda, Akşam gazetesinin internet sayfasında yer alan künyesinden bir detay var. Bu detayda, gazetenin sahibi olarak “T Medya Yatırım San. ve Tic. AŞ” unvanını görüyoruz. Biraz altta ise, yine Ethem Sancak’ın medya varlıklarının şemsiye kuruluşu olarak bilinen Esmedya’nın adı gözümüze çarpıyor.
Akşam Gazetesinin web sayfasında yer alan künyesinden detay (23 Mart 2017). Gazetenin sahibi, T Medya Yatırım San. ve Tic. AŞ., “Esmedya” adı ise gazetenin Ege Temsilciliğiyle bağlantılı olarak geçiyor. |
Ticaret Sicili Gazetesinde, “T Medya” ifadesi ile bir tarama gerçekleştiriyoruz (23 Mart 2017), karşımıza bu ifadeyle başlayan 5 ayrı şirket çıkıyor. 10 Ocak 2017 tarihli son sicil kaydındaki dosyadan, diğer şirketlerin T Medya Yatırım Sanayi ve Ticaret AŞ adı altında birleştirildiğini öğreniyoruz.
İTO kayıtları arasında yer alan “Es Yayıncılık ve Medya Yatırım Hizmetleri Anonim Şirketi”nin, Sancak’ın medya kuruluşlarını birleştirdiği esas şirket olabileceği varsayımıyla Ticaret Sicili Gazetesinde bu ifadeyi de tarıyoruz[27] ve nihayet bir sonuç çıkıyor karşımıza. Artık İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne 2 Mayıs 2014 tarihinde 921307 sicil numarası ile kaydolmuş şirkete dair yönetim yapısı, ortaklıklar, birleşme ve satınalmalar, hisse devirleri vb. gibi konularda atılmış ve atılacak temel adımları takip etmek mümkün. Ancak havuz medyasının sürekli isim, unvan, sahip değiştiren yapısına ilişkin bilgileri daha ne kadar süreyle kullanabileceğimiz yine meçhul kalıyor.
Ekonomik şiddet yoluyla terbiye
Medya sahipliğine ilişkin verilerin toplanması ve kamuyla paylaşılması konusunda giderek artan gizlilik ya da manipülasyon eğilimi bir tarafta, iktidara dolaysız destek vermeyen medya patronlarının çeşitli vesilelerle ve çeşitli biçimlerde cezalandırılması artık olağan karşılanan vakalar. Örneğin, Gülen Cemaatinin iktidarı paylaştığı dönemde, AKP medyası dışında kalan medya gruplarından Doğan Holding’e büyük vergi cezaları gündeme gelmişti.[28]
Hürriyet, 6 Aralık 2016
İlişkiler bozulmaya başladıktan ve 15 Temmuzdan sonra cemaat terör örgütü olarak kabul edildikten sonra ise cemaatsiz-AKP iktidarı benzer girişimlerde bulunmaya başladı[29].
Milat, 7 Mayıs 2016[30]
Doğan Grubu son olarak Hürriyet gazetesindeki “Karargah rahatsız” manşetli haber ile Hükümetin tepkisini çekti ve baskıya maruz kaldı.[31]
Medyaya bu türden ekonomik zor uygulamalarının nasıl taktiksel, geçici, vaziyete göre değiştirilebilir olduğunu gösteren bir örnek, Doğan Grubuna kesilmesi muhtemel bir cezanın tek bir yönetmelikle konu dışı haline gelmesi. Yeni Hayat Gazetesinde[32] yer alan ilişkili yazının özeti şöyle:
“EPDK sektöre yönelik yaptığı denetimlerde o dönemde Doğan Grubu şirketlerinden Petrol Ofisi’nin (POAŞ) akaryakıt ürünlerinde eksik marker ve teknik kriterlere aykırılık tespit etti ve ceza kesti (2006-2007). Ancak 2008’in başında EPDK’ya yeni yönetim atandı. Yeni yönetim ilk iş olarak marker yönetmeliğini değiştirdi.”[33]
Sonuç yerine
Türkiye’de devlet ya da sermaye bileşeni olsun, yönetici sınıfların kamuyu bilgilendirme mecburiyeti içinde hissetmedikleri çok açık. Başta, 2011 yılında yürürlüğe giren yeni yayıncılık yasası olmak üzere yeni kamusal denetim mekanizmaları medya siyasetinde göreli bir liberalleşmeye kapı açar gibi göründü. Ancak bu görünüş kısa zamanda yerini Türkiye’ye özgü olan ve olmayan yönleriyle liberalizmin tam karşı ucundaki bir otoriterliğe bıraktı. Bugün Türkiye’de sıradan vatandaş, demokratik toplumun inşasında çok önemli bir yeri olan, kamusal işlevlerle donatılmış, kamu tarafından denetlenen, şeffaflık ilkelerine uyan bir medya ortamından oldukça uzak. Bu olumsuz manzarayı değiştirme, kapalı kapılar ardında yürütülen ve kamu kaynaklarının ya da halktan alınan vergilerin hoyratça dağıtıldığı el koyma ilişkilerine ışık tutma girişimleri çok önemli bir rol üstleniyor. Bu girişimlerden çıkacak veriler, elbette onları kullanarak medya siyasetini bulunduğu açmazdan çıkarmaya gönüllü, kelimenin soylu anlamında siyaset yapan vatandaşların elinde yeni ve somut içerikler kazanacak, aşağıdaki haber/görsel, bunun küçük bir örneği.
Foto (sol): Abdurrahman Gök, 21 Mart 2017, Diyarbakır
Foto (sağ): Tamer Arda Erşin, 10 Şubat 2017, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü[34]
[1] R. Craufurd-Smith & Y. Stolte, The Transparency of media ownership in the European Union and neighbouring states (Report on a Project by Access Info Europe and the Open Society Program on Independent Journalism) Open Society Foundation, 2014, s. 3.
[2] Georg Szalai, “News Corp. Increases Stake in Rotana Group”, Hollywood Reporter, 5 Aralık 2011. Leyal Khalife, “Saudi Prince Alwaleed was just named the most powerful Arab Gulf Business released its annual list of the Top 100 Most Powerful Arabs”, Step Feed, 2 Mart 2017.
[3] Bu yazıya da kaynaklık eden, Bağımsız İletişim Ağı’nın (BİA) Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ile ortaklaşa yürüttüğü “Medya Sahipliği Gözlem Raporu / Media Ownership Monitoring” projesi bu bağlamda meseleye önemli bir katkı sağlıyor.
[4] TTK MADDE 24- (1) Ticaret sicili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının gözetim ve denetiminde ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde kurulacak ticaret sicili müdürlükleri tarafından tutulur. Bir yerde oda mevcut değilse veya yeterli teşkilatı yoksa, ticaret sicili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir odadaki ticaret sicili müdürlüğü tarafından tutulur.
[5] (4) (Ek: 26/6/2012-6335/3 md.) Ticaret sicili kayıt işlemlerinin elektronik ortamda yapılması için toplanması ve işlenmesi gerekli olan kişisel veriler, kişisel verilerin korunması ve bilgi güvenliğinin sağlanmasına ilişkin mevzuata uygun bir şekilde korunur.
[6] Sadece bu beyanlar kamunun kolaylıkla erişebileceği biçimde düzenlenseydi bile Türkiye’deki izlerkitle olarak bir hayli bilgiye sahip olabilirdik. Ancak 1) Bu bilgilerin çoğu kamuya açık değildir, 2) Kamuya açık olanların da erişimi hiç kolay değildir.
[7] “Ticari sır”, oldukça tartışmalı bir kavram. Kamu adına mahkemeler şirketlerden bilgi talep ettiğinde bu kavramın herhangi bir anlamı kalmıyor. Bu sorunu çözmek üzere bir yasa tasarısı hazırlandı ama yasalaşması mümkün olmadı. Karmakarışık hukuki meseleleri kavramaya çalışırken, her seferinde beni sabırla dinleyip bitmek bilmez sorularıma cevap yetiştiren sevgili Av. Nuray Özdoğan’a bu yazıyı yazarken de beni yalnız bırakmadığı için teşekkür borçluyum.
[8] Basının anavatanı sayılan İngiltere, 2011’de patlak veren dinleme skandalından sonra bu kutsal kuralı terk etmek zorunda kaldı ve İngiliz basın dünyasına biri kamusal diğeri özel iki düzenleyici kuruluş katıldı. Bu konuda ayrıntılı bilgi için ör. Bkz. BBC News, "First official UK press regulator, Impress, approved", 25 Ekim 2016; House of Commons Library, "Press regulation after Leveson - unfinished business?", 23 Kasım 2016.
[9]. Madde 15- 4. maddeye göre basılmış eserlerde gösterilmesi öngörülen hususların gösterilmemesi veya gerçeğe aykırı olarak gösterilmesi halinde, süreli yayınlarda sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, süresiz yayınlarda yayımcı ve adını ve adresini göstermeyen veya yanlış gösteren basımcı beşyüzmilyon liradan yirmimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda ikimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda beşmilyar liradan az olamaz.
[10] Yayıncılık alanının ifade özgürlüğü geleneğinden basın gibi yararlanamaması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Halit Yılmaz, İdarenin görsel-işitsel iletişim alanındaki işlevleri, Ankara: İmaj, 2006.
[11] Avrupa Birliği Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi 15.4.2010 TR L 95/1
[12] 6112 Sayılı, 3 Mart 2011 Tarihli Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun.
[13] Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların ana sözleşmelerinde Üst Kurulca hazırlanarak RTÜK İnternet sitesinde yayımlanan Yayıncı-Medya Hizmet Sağlayıcı Genel İşlemleri-Şirket Ana Sözleşmede yer alan hususlara yer vermeleri gerekiyor.
[14] rtuk.gov.tr/sikca-sorulan-sorular (erişim: 23 Mart 2017). Yayıncı kuruluşların kimliklerine dair bilgi kaynağı olabilecek materyallerden biri, Medya Hizmet Sağlayıcı Kuruluşların Ticari İletişim Gelirleri için RTÜK tarafından hazırlanıp web sayfasına yerleştirilmiş beyanname formu. Lakin bu formun kaynaklık ettiği bilgiler, yayıncılar tarafından sağlıklı biçimde kuruma ulaştırılsa dahi kamuya açıklanmıyor.
[15] Yasa’da Türkiye’nin model aldığı ülkelerde çok önemli görülen “çapraz mülkiyet”e ilişkin açık seçik bir yasak ya da sınır tanımlanmıyor. Yani, diyelim 1 radyo ve/veya 1 televizyon kanalına sahip olan biri aynı zamanda bir gazetenin sahibi de olabilir…
[16] Türkiye, şeffaflık konusunda çok olumsuz bir örnek ama dünyanın geri kalanı da güllük gülistanlık değil. Örneğin, Avrupa’daki 19 devletten sadece 9’unda medya sahipleri kamu tarafından bilinebilir durumda. Bkz. Access Info Europe, Transparency of media ownership in Europe. A report for the High-Level Group on Media Freedom and Pluralism, (erişim: 21.3.2017).
[17] 17 Aralık 2013 tarihinde başlayan ve AKP Hükümetini ciddi bir açmazla karşı karşıya bırakan yolsuzluk operasyonları sırasında ortaya çıkan belgelerde, AKP’ye yakın işadamlarının Sabah-ATV Grubunu satın almak üzere görevlendirildiği ortaya çıktı. Popüler dile “havuz medyası” olarak taşınan bu olayın neticesinde grup, AKP döneminde büyük inşaat ihaleleriyle adını duyuran Zirve Holding’in sahibi Ömer Faruk Kalyoncu’ya geçti.
[18] Bu konuda ayrıca bkz. Ceren Sözeri, “Sırlarla örtülemeyen gerçek: Medya devletin kontrolünde”, Evrensel,, 30 Ekim 2016.
[19] TMSF, konuyla ilgili yaptığı zorunlu açıklamada, satış işlemine karışmak istemediklerini (!), satışı Çukurova Grubunun, Digiturk’un diğer ortağı olan Hollanda şirketi ile birlikte gerçekleştirdiklerini söyledi. TMSF, “Digiturk’e İlişkin Basın Açıklaması”, 8 Haziran 2016.
[20] https://www.rtuk.gov.tr/sektoru-olusturan-kuruluslar-3710 (erişim: 23 Mart 2017)
[21] https://www.esmedya.com.tr/ (erişim: 25 Mart 2017)
[22] Benim twitter’da paylaştığım kaynak bu gazete. Ancak Türkiye’de birincil kaynağın hangisi olduğu konusunda da kuşkuya düşebiliriz.
[23] http://www.milatgazetesi.com/ethem-sancak-es-medya-yi-cengiz-insaat-a-satti-iddiasi-haber-98682, 19 Kasım 2016.
[24] https://www.esmedya.com.tr/hakkimizda (erişim: 23 Mart 2017).
[25] http://ito.org.tr/wps/portal/bilgi-bankasi (erişim: 26 Mart 2017).
1) BMC Otomotiv Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi
2) Es Yayıncılık Ve Medya Yatırım Hizmetleri Anonim Şirketi
3) Es Yönetim Danışmanlığı Ve Yatırım Proje Geliştirme Anonim Şirketi
4) Golp Reklam Ve Organizasyon Anonim Şirketi
5) Dost İletişim Ve Prodüksiyon Anonim Şirketi
6) Star Medya Ajans Anonim Şirketi
7) Asis Elektronik Ve Bilişim Sistemleri Anonim Şirketi
8) Star Matbaacılık Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi
9) Atlas Yayıncılık Ve Ticaret Anonim Şirketi
10) Star Medya Yayıncılık Anonim Şirketi
11) Dinamik Radyo Televizyon Anonim Şirketi
12) Sakarya Kent Radyo Televizyon Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi
13) Alem Radyo Ve Televizyon Yayıncılık Ticaret Anonim Şirketi
14) Bilişim Radyo Televizyon Yayıncılık Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi
15) T Medya Yatırım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
[26] Oldukça girift bir konuyla uğraştığımız için arada bazı kısayollardan bahsetmek durumundayız. Dünyadakinden biraz farklı olarak Türkiye’deki medya manzarasını “ultra-çapraz” bütünleşmeler ekseninde ele almak gerekiyor. Türkiye’de medya şirketleri 1980’lerden itibaren başka sektörlerle bütünleşerek oluşturulmuş bir alandır ve sadece medya hizmeti vermek üzere faaliyet yürüten enikonu büyük şirketlere rastlanmaz. Siz ipin ucunu bir medya şirketi üzerinden tutarsınız ama çektiğinizde karşınıza oldukça karmaşık, değişken ama kesinlikle çok ilginç bir yumak çıkar. Bir örnek vermek gerekirse, Yeni Şafak Gazetesini çıkaran Albayrak Grubu, sahibi olduğu Tümosan Motor ve Traktör Sanayi A.Ş. ile bir “milli tank” projesini yüklendi ancak son dönemde yaşanan uluslararası kriz neticesinde proje akamete uğradı. Bu konuda, verileri biraz eskimiş de olsa şu yazıma bakabilirsiniz: G. Adaklı, “Media capital and ultra-cross media ownership”, Perspective, Sayı: 8, April 2014, 18-23. Çapraz ve ultra çapraz sermaye bağlantılarını düzenli olarak güncelleyen, Mülksüzleştirme Ağları, daha yeni veriler için takip edilmesi, mümkünse katılınması gereken oluşumlardan biri: http://mulksuzlestirme.org/
[27] İTO kayıtlarından önce Ticaret Sicili gazetesinde “Esmedya” ifadesini tararken bu isimle tescillenmiş bir şirkete rastladık ve belki bir illiyet bulabiliriz umuduyla bütün haberleri elden geçirdik. Bu şirketin bizim aradığımız Es Medya ile bir ilgisi olmadığını anlamak tam bir zaman israfı oldu maalesef.
[28] Hürriyet, “FETÖ’den Doğan Grubu’na 4.5 milyar dolarlık vergi kumpası”, 6 Aralık 2016.
[29] Dilek Güngör, “Vergiden muaf bahanesini çürüten ceza. Gümrük Müdürlüğü Aydın Doğan’a, akaryakıt ithalatında eksik beyan nedeniyle 850 bin liralık ceza kesti”, Sabah, 7 Mayıs 2016; Sabah, “İşte Aydın Doğan'ın kaçakçılık raporu. Petrol Ofisi'nin Doğan Grubu'nda olduğu dönemde yurda kaçak olarak akaryakıt sokulduğu tespit edildi”, 4 Eylül 2015.
[30] Milat, “Aydın Doğan'a 'akaryakıt kaçakçılığı'ndan ceza kesildi”, 7 Mayıs 2016.
[31] Hande Fırat, “7 Eleştiriye 7 yanıt”, Hürriyet, 24 Şubat 2017. T24, “Karargâh rahatsız: Haber başlığıydı, krizin adı oldu”, , erişim: 23 Mart 2017; Yeliz Candemir ve Margaret Coker, “Turkish Media Tycoon Summoned to Court. Aydin Dogan is ordered to appear amid stir over headline in flagship paper”, Wall Street Journal, , 1 Mart 2017.
[32] Gülen cemaatinin kontrolündeki Zaman gazetesi kapatıldığında oradan ayrılanların 20 Nisan 2016'da kurdukları, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK ile yayın hayatı son bulan günlük ulusal gazete.
[33] İsmail Altunsoy, “Aydın Doğan’ı kaçak akaryakıt cezasından EPDK kurtardı”, Yeni Hayat,
[34] Evrensel, “20. Metin Göktepe Ödülleri’nin kazananları belli oldu”, 28 Mart 2017.
Bu yayın IPS İletişim Vakfı ile Osservatorio Balcani e Caucaso tarafından Avrupa Komisyonu ortak fonuyla yürütülen European Centre for Press and Media Freedom (ECPMF) Projesi kapsamında üretilmiştir. Burada dile getirilen görüşler IPS İletişim Vakfı’na ait olup hiç bir biçimde Avrupa Birliği'nin resmi görüşleri olarak değerlendirilemez.