Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa’nın 24. Maddesi ve 41 Maddesi’ne yönelik değişikler hükümetin gündeminde. Anayasanın 24. maddesi "din ve vicdan hürriyetini", 41. maddesi ise "ailenin korunmasını ve çocuk haklarını" düzenliyor.
Şüphesiz, toplumun genelini ilgilendiren bu iki madde, eşitlik ilkesi açısından önemli bir eşik olarak kabul edilirken, değiştirilmesi halinde, özellikle LGBTİ+ toplumu ve kadınlar daha çok etkilenecek.
Örneğin, Anayasa'nın 41. maddesinde yer alan "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır" ifadesi "muğlak" bulunuyor ve onun yerine “Aile, kadın ve erkekten oluşur” tanımı getiriliyor. Bu da LGBTİ+ çiftlere yönelik ayrımcılık içeriyor ve hak ihlallerine neden olma ihtimali yüksek.
Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) Başkanı Halim Kır da yeni Anayasa’daki önerilerinin LGBTİ+lar açısından geniş ölçüde hak ihlaline neden olacağına işaret ediyor.
Kır, Anayasa değişikliğini bianet’e yorumladı.
"Eşit yurttaşlık yönündeki adımlar geriliyor"
1-Sizce Anayasa değişikliği LGBTİ hareketini nasıl etkileyecek?
Bu teklifi değerlendirirken Türkiye’de LGBTİ+’ların durumuna kısaca değinmek isterim. SPoD’un danışmanlık verileri üstünden biliyoruz ki, LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve ayrımcılık ve buna bağlı LGBTİ+ların psikolojik ve hukuki destek talebi 2022 yılında da artarak devam etti. LGBTİ+’lar 2022’yi yoksullukla, işsizlikle, barınma konusunda yaşanılan sorunlarla geçirdi. Nefret söylemleri, hedef göstermeler, yasaklar, gözaltılar, yargılamalarla kriminalize etme çabası olağan bir gündem haline geldi.
Böyle bir düzlemde, teklifin içeriğine girmeden dahi şunu söylemek gerekir ki, LGBTİ+’ların derman olunması gereken bunca derdi varken ve bunlar ancak LGBTİ+’ların ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapılabilecekken, konunun öznelerini muhattap almadan, şeffaflıktan uzak yürütülen bir anayasa değişiklik süreci ne LGBTİ+’lara, ne LGBTİ+ harekete, ne demokrasimize ne de topluma olumlu bir şey getirmeyecektir.
2- Mevcut anayasada LGBTİ+ hakları açısından durum ne? Değişiklik olduğunda ne gibi bir hak gaspı olacak?
Mevcut haliyle cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi yasaklayan bir madde, ibare olmamasına rağmen LGBTİ+ yurttaşları adıyla, varlığıyla açıkça tanındığı ve haklarını koruma altına alındığı bir madde de olmadığını söylemek gerek. LGBTİ+ hareketi uzun yıllardır Anayasa’nın eşitliği tanımlayan 10. Maddesi'ne “cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim” ibarelerinin eklenmesini talep ediyor.
SPoD olarak biz de 2012 yılındaki anayasa kampanyamızı ileri taşıyarak geçtiğimiz yıl anayasal taleplerimize dair bir çalışma yaptık. Burada eşit yurttaşlık önünde engel oluşturan durumları ve bu durumların ortadan kalmasına yönelik anayasa düzeyinde yapılabilecekleri sıraladık.
10. Madde'ye ek olarak, ayrımcılığa uğramama hakkının güvence altına alınması, anayasanın özündeki referans noktasının bireyin hak ve özgürlükleri olması gerektiği ve genel anlamda insan haklarının geliştirilmesine yönelik çeşitli maddelere ilişkin önerilerde bulunduk.
Eşit yurttaşlık temelinde alınması gereken uzun yola rağmen bugün aksine bir geriye gidişin yolunu açacak değişiklik teklifi ile karşı karşıyayız.
Değişiklik gerçekleşirse, bu zamana kadar LGBTİ+’ları kendi kimlikleriyle olumlu veya olumsuz referanslarla tanımayan bir anayasal düzen içinde LGBTİ+’ların maruz kaldıkları hak ihlalleri daha da artacak.
Bir arada, barış içinde yaşamanın tahayyülü ve garantörü olması gereken bir metinde, toplumun bir kesimine yönelik nefret söylemi yer alacak. Nefretle gerekçelendirilmiş maddeleri içeren bir anayasa sadece LGBTİ+’lar için değil tüm yurttaşların hakları ve toplumun tamamı için bir tehdit.
"Muhalefet bir arada mücadele etmeli"
3-Yeni düzenlemeyi daha doğrusu gündemdeki düzenlemeyi incelediğinizde dünyada benzer örnekleri var mı? Dünyadaki örnekler bu değişiklikle mücadele konusunda bize ne söylüyor?
Dünyaya baktığımızda toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı akımların ve bu akımların temsilciliğini üstlenen siyasi aktörlerin yükseldiğini ve bu aktörlerin yürüttüğü siyasetin demokrasi karşıtlığıyla, insan hakları karşıtlığıyla, baskıcı yönetim anlayışıyla da kol kola yürüdüğünü söylemek lazım. Bazı ülkelerde kadınların ve LGBTİ+’ların kazanımlarını geriye döndürme yönünde adımlar atıldığını da görüyoruz.
Bununla birlikte tam bunun karşısında konumlanan, demokrasi, insan hakları temelli büyük ittifakların da kurulduğunu, kazanımların korunması için mücadele edildiğini ve yeni kazanımlar elde edildiğini de görüyoruz.
Bu anlamda bugün kadınların ve LGBTİ+’ların haklarını daraltmaya yönelik bu değişiklik teklifi ilk değil, muhtemelen son da olmayacak.
Çeşitli ülkelerdeki örneklere bakarak yapılması gereken de demokrasi ve insan haklarından yana tüm aktörlerin bu akımları püskürtmek için bir arada durması ve bugün bu teklif karşısında bir pozisyon alması olabilir.
4-24’üncü maddede yapılmak istenen değişikliğin din ve vicdan hürriyeti açısından hak alanını genişletici değil, tam tersine, hak alanını daraltıcı, ayrımcı ve laiklik ilkesiyle çelişkili nitelikte olduğu görülüyor. Sizin bu konudaki tepkiniz nedir?
SPoD olarak özellikle 41. maddede önerilen değişikliğin anlamını, olası sonuçlarını siyasilere, sivil topluma, LGBTİ+’lara ve tüm kamuoyuna anlatmaya çalışıyoruz. 24. maddedeki değişikliğe sizin de vurguladığınız yerlerden doğru “hayır” diyoruz. Laiklik her zaman ama belki de bugün her zamankinden de fazla demokratik bir ülke için çok temel bir ilke.
Dini referanslara dayanan, laiklik ilkesiyle doğrudan çelişen bir düzenlemenin bir hakkı korumak değil aksine pek çok hak alanını daraltacağını biliyoruz. Bu sebeple özellikle kadın örgütleriyle de birlikte çalışıyoruz ve iki maddeye de tartışmasız şekilde hayır denmesi gerektiğini savunuyoruz.
Eşitlik İçin Kadın Platformu tarafından başlatılan, bugün itibariyle yaklaşık 600 kurumu aşan ve bizim de dahil olduğumuz imza metni iki maddenin de olası sonuçlarını açıkça ortaya koyuyor. Bu röportajı okuyan herkesin o metne de bakmasını tavsiye ederim.
5- “41’inci maddeye getirilmek istenen değişiklik gerek Anayasa'ya gerekse Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırı ve ayrımcıdır; insan onuruna ve çoğulcu demokrasiye saldırı niteliğinde. Bu ayrımcılığı biraz daha açar mısınız?
Öncelikle şu iki noktanın altını çizmek isterim. Birincisi Türkiye’de evlilik kadın ve erkek arasında gerçekleştirilebilen bir yasal statü, değişiklik bu anlamda esasen LGBTİ+’lar açısından yeni bir şey önermiyor, yani savundukları gibi sözde bir yanlışı düzeltmiyor. İkincisi ise evlilik eşitliği bir haktır ve tüm yurttaşlar için cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, etnik köken vb. ayrım gözetmeksizin bu hakkın eşit kullanılmasını talep etmek de bir haktır.
Ne önerildiğine bakacak olursak; gerekçe olarak “aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit ve saldırılar ile sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması” şeklinde ifade edildiğini görüyoruz.
İçinde bulunduğumuz dönem ve teklifi getiren siyasi partilerin temsilcilerinin kullandıkları dili düşündüğümüzde de “sapkın akımlar” diyerek doğrudan LGBTİ+’ların işaret edildiğini yorumlamak sanırım zor değil.
Bununla birlikte makul, makbul bir aile tarifi yapma girişimi aslında sadece LGBTİ+’lar için değil, kısıtlı bir aile formu dışındaki tüm aile formlarını, tüm yurttaşları potansiyel tehlike, tehdit ve saldırı olarak görmeye alan açıyor. Bu değişikliğin geçmesi durumunda ne ile somutlaştığını bilemediğimiz, muğlak bir aile tanımı dışında kalan herkesin aileyi tehdit eden potansiyel suçlular olarak ilan edilmesinin yolu açılıyor.
Sadece bir aile düzenlemesi gibi gözükse de bu değişiklikle, LGBTİ+’ların yaşam hakkından, eğitime, sağlığa, çalışma hayatına, siyasal katılımına, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne kadar çok geniş bir alanda maruz kaldığı ayrımcılığı, şiddeti teşvik eden, bırakın korumayı cezasızlığı müjdeleyen bir değişiklikle karşı karşıyayız.
LGBTİ+’lara sapkın diyen bir anayasal düzenlemenin burasıyla sınırlı kalacağını düşünmüyoruz, bu değişiklik geçerse başkaca ayrımcı yasal düzenlemeleri de beraberinde getirecek, ayrımcılık kurumsal bir nitelik kazanacak.
6-Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Son olarak muhalefet partilerine gönderdiğimiz bilgi notlarından, siyasi parti temsilcileri ve milletvekilleriyle yaptığımız görüşmelerden de hareketle şunu söylemek isterim.
Bu değişikliğin üst düzey devlet yetkilileri tarafından hedef göstermelerle, LGBTİ+’ların sahip olduğu tüm alanlardan itilmesini amaçlayan yasaklarla, son aylarda yapılan nefret yürüyüşleriyle toplumda zorla oluşturulmaya çalışılan LGBTİ+ nefreti için bir araç olduğunu ve seçimlere giderken kutuplaştırmanın bu teklif üstünden artırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Ancak bununla sınırlı değil.
Bu değişiklik, bugünü ve gelecek on yılları etkileyecek, insan hakları açısından geriye gidişte büyük eşik olabilecek bir değişiklik. Dolayısıyla teklifin, salt günü kurtaran, bugünün siyasi kaygılarıyla değerlendirilerek değil toplumun eşitlik, adalet talebini gözeterek, evrensel insan haklarını temel alan şekilde değerlendirilerek ele alınması gerekir.
Katılımcı, demokratik bir düzlemde yurttaşların ve sivil toplumun katılımıyla yapılması gereken değişikliklerin, bugünün koşullarında önümüze getirilmesine karşı, tüm milletvekillerinin, hem yöntemsel hem zamansal açıdan teklife itiraz etmesini, tartışmasız hayır demesini bekliyoruz.
|
TIKLAYIN - Erdoğan'dan anayasada "aile değişikliği" açıklaması
TIKLAYIN - Erdoğan: Aile konusunu da anayasa değişikliğine koyalım istiyoruz
(EMK)