"Yeni AKM Projesi" bugün (6 Kasım 2017) yapılan törenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tanıtıldı.
Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi, projesinin yapıldığı 1946'dan beri belki de Türkiye'nin en tartışmalı binalarından biri. 71 yıl önce maliyeti tartışılmıştı, daha sonra adı tartışma konusu oldu. 1970'te yandığında tamir edilip edilmemesi, kimin ne amaçla yaktığı tartışıldı. 2005'ten bugüne ise yıkılmasına gerek olup olmadığı tartışılıyor.
Mart 2016 tarihinde Adrian Smith & Gordon Gill Mimarlık firmasının AKM'nin yerine hazırladığı "Istanbul Cultural Centre" adlı proje "WAN Future Project Civic Building 2015" adlı uluslararası bir mimarlık yarışmasında birincilik ödülü alınca AKM'nin yıkılacağı konusu yeniden gündeme gelmişti. Bu firmaya projeyi kimin ısmarladığı anlaşılamamıştı; ne İstanbul büyükşehir Belediyesi ne de kültür Bakanlığı konu hakkında açıklama yapmıştı. Kulturservisi.com'dan Aslı Uluşahin o günlerde gündeme gelen AKM'nın 70 yıllık tarihini kaleme almıştı.
Şimdi "Yeni AKM Projesi" eklendi o tarihe ve 71 yıllık tarihi oldu AKM'nin.
"Yeni AKM Projesi" yok edeceği tarihi yayınlıyoruz.
* * *
Kaynak: Cumhuriyet'in Binaları - Doğan Tekeli |
Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi, 70 yıllık geçmişe sahip. “Opera Binası” olarak tasarlandı, ilk adı İstanbul Kültür Sarayı oldu, sonra bugünkü adını aldı.
23 yılda tamamlandı
Opera binasının temeli 29 Ekim 1946’da atıldı. Dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfü Kırdar, temel atma töreninde binanın 8 milyon liraya mal olacağını söylemiş, 1953 yılında açılacağını duyurmuştu. Bu gideri de belediyenin karşılaması öngörülüyordu. Ne var ki belediyenin bütçesinin yetmeyeceği anlaşıldı ve 1953 yılında inşaatı Hazine’ye devredildi, yapımından da Bayındırlık Bakanlığı sorumlu tutuldu.
Opera Binası’nın projesi üç kez yenilendi, bu arada 10 bakan değişti ve bina 23 yıl sonra, kimi kaynaklara göre 85 milyon lira harcanarak, 12 Nisan 1969’da -bazı bölümleri tamamlanmış olarak- açılabildi.
Mimarı Hayati Tabanlıoğlu’ydu. Adı da sonunda Opera Binası değil, İstanbul Kültür Sarayı olmuştu.
48 yıl “Neden saray, hangi çağda yaşıyoruz” eleştirisi
Bu ad, tartışmaları beraberinde getirdi. Muhsin Ertuğrul, 2 Mayıs 1969 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısında adındaki “Kültür” ve “Saray” ifadelerinden yakınıyor, binanın yerli bir temsil yerine "Aida" operası ile açılmasını eleştiriyordu:
“Neden Saray? Hangi çağda yaşıyoruz? Padişah sarayı, sultan sarayı, vezir sarayı, tekfur sarayı tarih sayfalarına geçmişken, niye yeniden Saray?.. Böyle yerlerin adı, yamalı pantolonumu ve yarı boş midemi ürkütmemeli. Biraz daha kendimize uygun, alçakgönüllü bir ad aramalıydık!..”
Yangın var!
Ad tartışmaları dinmemişten, açılmasından yalnızca 1,5 yıl sonra binanın başına ilk büyük felaket geldi. 27 Kasım 1970’te, "Cadı Kazanı" eserinin temsili sırasında çıkan yangınla bina harap oldu. Olaydan iki gün sonra Nadir Nadi, “Yangın Var!” adlı başyazısına “Kanalizasyonu olmayan bir şehrin opera binası nesine gerek” diye başlıyor ve şöyle diyordu:
“Bir yapı yanar, kazadır, olur böyle şeyler deyip geçemeyiz. Bu laçka halimizden kurtulmadıkça yarın Topkapı Sarayı da, Dolmabahçe ve Beylerbeyi sarayları da, müzelerimiz de birer birer yanıp kül olabilirler. ...
“Kültürsüz bir düzenin ortasına kondurulan bir Kültür Sarayı, yansa da yanmasa da pek o kadar büyük bir anlam taşımaz diyoruz biz. ...
“Opera yanmış. Evet, acı şey. Ama toplumu için için temelinden kavramaya başlayan asıl tehlikeli yangını ne zaman göreceğiz? ...
Bir avuç çıkarcının keyfi uğruna bu çağdışı yaşantıyı böyle sittin sene sürdürmemize imkân yoktur. Ateş bacayı sardığı gün iş işten geçmiş olacaktır.”
Nadir Nadi’nin bu sözlerine dönemin aydınları, sanatçıları da katıldı ve bir bildiri yayımladılar. Halk yoksulken, onların paralarıyla binanın onarılmasına karşı çıkan aydınlar, bir kampanya açılması çağrısında bulundu.
Yangının ardından, çatısı çöken, büyük ölçüde kullanılamaz hale gelen yapı yeniden mimar Hayati Tabanlıoğlu’na teslim edildi. Yangına ilişkin soruşturma sıkıyönetim tarafından uzun süre devam ettiyse de, kimse ceza almadı.
"Cumhuriyet devrinde saray kurulmaz"
7 Kasım 1971’de dönemin Kültür Bakanı Talât Sait Halman, onarım halindeki binayı gezerken, 1973 yılı Cumhuriyet Bayramı’nda yeniden açılacağını müjdeledi ve bir de duyuru yaptı. Halman, adının artık Atatürk Kültür Merkezi olacağını şu sözlerle açıkladı:
“Cumhuriyet devrinde saray kurulmaz; bu, imparatorluk devrindeydi. Bu bakımdan binaya ‘Atatürk Kültür Merkezi’ adı verilmiştir.”
Halman 1973 yılını işaret etmişti ama bina yeniden 6-18 Ekim 1978’de, bir dizi etkinlikle, şölenle açıldı ve bu zamana kadar devlet kasasından -kaynaklara göre- 75 milyon harcandı. Açılış için düzenlenen etkinliklerin bazıları: Hikmet Şimşek yönetimindeki orkestranın seslendirdiği Yunus Emre Oratoryosu, Othello temsili, “Al Yazmalım” film gösterimi, İdil Biret resitali, Ruhi Su konseri ve heykelden karikatüre çeşitli sergiler.
1. derece SİT alanı
Atatürk Kültür Merkezi, yıllarca parlak bir dönem yaşadı. Dünyaca ünlü sanatçılar konserler veriyor, bale ve opera temsilleri düzenleniyor, tiyatro oyunları sahneleniyor ve düzenli olarak film gösterimleri yapılıyordu. Merkez konferansların, tartışmaların da ev sahibiydi. Bu etkinlikler, zamanla çeşitliliğini yitirse de, uygun bilet fiyatlarıyla, kalabalıkları ağırlayarak sürüp gitti.
1 Kasım 1999’da İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi’ni 1. Derece Kentsel SİT Alanı”nın parçası, “1. Grup Tescilli Kültür Varlığı” olarak onayladı. Böylece yapı, koruma altına alınmış oldu.
Buna karşın, 2005 yılında dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, binanın ömrünü tamamlandığını söyledi ve yıkılmasını önerdi. Bu öneri yoğun muhalefetle karşılaştı ve yıkım başlamadı. Ancak yapı kurtarılamadı. 31 Mayıs 2008’de de, bilindiği üzere, Atatürk Kültür Merkezi’ndeki etkinliklere Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından son verildi. Son oyun, Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahnelenen Danimarka yapımı “Operation: Orfeo” adlı eserdi.
TIKLAYIN - AKM'ye 7 Yılda Ne Oldu?
Tabanlıoğlu geleneği
Binanın restore edilmesi bekleniyordu, ama onarım projesi Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası'nın açtığı dava sonucunda yargı kararıyla iptal edildi. Sonrasında, binanın olduğu gibi korunarak yenilenmesi ve güçlendirilmesi için ilgili tüm taraflar arasında 2009'da bir protokol imzalandı.
Restorasyonu yapmak üzere projenin ilk mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu Murat Tabanlıoğlu görevlendirildi. Şubat 2012’de Sabancı Vakfı tadilata 30 milyon liralık katkı sağlamayı taahhüt etti. Restorasyon çalışmaları başladı. Açılışın 29 Ekim 2013 Cumhuriyet Bayramı'nda yapılması planlanıyordu.
Mayıs 2013'te restorasyon çalışmaları Kültür Bakanlığı kararıyla durduruldu. Sabancı Vakfı’nın yaptığı bağışın nereye harcandığı da hiçbir zaman net olarak açıklanmadı.
Gezi Direnişi’nin simgesi
Mayıs ayının son günlerinde Gezi Direnişi başladı. Atatürk Kültür Merkezi, direniş sırasında, ön cephesine asılan afişler nedeniyle Gezi Direnişi’nin simgelerinden biri haline geldi. Bu sırada, ardı ardına direnişle ilgili açıklamalar yapan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Haziran 2013’te “AKM inşallah yıkılacak” çıkışını yaptı. Bu günlerde, Barok tarzı bir opera binasının yapılması da gündeme geldi.
Buraya bir parantez açmak gerek: Direniş sırasında Atatürk Kültür Merkezi’ne asılan afişlerden birinde “Kes sesini Tayyip!” sloganı görülüyordu. 2014 Haziran'ında, 14. Uluslararası Venedik Bienali’nde mimar Murat Tabanlıoğlu’nun küratörlüğünde düzenlenen “Hafıza Mekânları” sergisinde, merkezin afişlerle süslenmiş fotoğrafı da yer aldı. Ancak fotoğrafta bir ağacın boyu photoshop’la uzatılarak “Kes sesini Tayyip!” afişi kapatılmış, sansür uygulanmıştı. Bu da Tabanlıoğlu adıyla özdeşleşmiş binanın geçmişindeki kara bir “anı” olarak kaldı.
Gezi Direnişi sonrasında merkez bir yılı aşkın bir süre polis karakolu olarak kullanıldı. Mimarlar Odası, Nisan 2014’te binanın karakol olarak kullanılmasına karşı suç duyurusunda bulundu. Davada, Ekim 2014'te kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.
Binanın içinden sızdırılan fotoğraflar yıkımı gözler önüne sererken ve büyük tartışmalara yol açarken, defalarca eylem yapıldı, yargı kararlarına uyulması, yapının aslına uygun şekilde restore edilmesi istendi ama bu sesi duyan olmadı. Bu arada yapı reklam panosu gibi kullanılmaya başlandı. (AU/HK)