Çelik Gülersoy Kültür Merkezi, Büyükada'da Kent Konseyi tarafından yönetilen, çocukların eğitimi, halka açık seminerler, paneller, sergiler, sinema etkinlikleri, kermesler ve benzeri etkinlikler için kullanılan Adalar'daki neredeyse tek kamu alanı.
Bu kamu alanı, Milli Emlak tarafından tahsisli olduğu için boşaltılmak isteniyor. Kent Konseyi'ne gönderilen tebligatta "15 gün içinde" boşaltılması bildirilmiş.
Büyükada'da sahiplerinden alındıktan sonra "kamu mülkü" olmuş bir dolu yer, mülk var tahmin edeceğiniz gibi. Bunların büyük bir bölümü özelleştirilmiş, şahısların malı olmuş ya da kiralanmış. Bir kısmı da kamu mülkü olarak idarenin tasarrufunda. lojman, idare binası, yeşil alan...
Bunların içinde en çok dikkati çeken eski Taş Mektep, ya da Sofranos Köşkü gibi kamunun tasarrufunda olup, kullanımı için imkanlar da olduğu halde, yalnızca Adalılar'ı "AKP'ye oy vermediler" diye cezalandırmak için boş tutulanlar, ya da Zarifi Köşkü gibi halka açık bir kültür merkeziyken, resmi daireye dönüştürülenler.
Günümüzde Çelik Gülersoy Kültür Merkezi, eski binası (Zarifi Köşkü) elinden alındıktan sonra, Adalar Kent Konseyi mekanında yaşatılıyor. Büyükada'nın tek kamu alanı olarak capcanlı. Bunun altını çizmek lazım: Böyle olmasının, bu dinamizmin önemli bir nedeni var. Diğerleri siyasetçilerin tasarrufundayken, burada sivil topluma yer açılmış. Yandaşlara, belli bir ideolojiye ait değil, herkese açık bir alan.
Dolayısı ile burası Adalıların malı. Adalar'ın kamu faaliyetleri ile ilgili görüşmeler, tartışmalar da burada yapılıyor. Belediye ile aynı görüşten olmayan insanlar da burayı kullanıyor. Burası Belediye ile veya bir siyasal görüşle ilişkisi olan insanlar tarafından kapatılmış değil.
Milli Emlak'tan gelen tebligatta da bu alanın "kültür ve sanat tarafından işgal edilmiş olduğu" yer alıyor. Adalar'da neredeyse bütün kamu alanları, kıyılar, binalar ayrıcalıklı kişilerin elindeyken, "kültür ve sanat tarafından işgal edilmiş olmak" acaba nasıl bir kamu anlayışının göstergesi? Şaşırtıcı değil mi? Günümüzde yönetimler kültür ve sanat için alan yaratmak için kamu imkanlarını seferber ederken, sanat projeleri ile kamusal alanlar piyasa işgalinden kurtarılırken, burada, ülkemizde yönetim kültür ve sanatı "işgalci" olarak niteliyor.
Ancak bu tuhaflığın bir de arka planı var. Metroda, kamu alanlarında yer alan afişlerde TÜGVA'nın reklam kampanyası yer alıyor. Bu kuruluş İstanbul'un ilçelerinde harekete geçmiş. Bu kuruluşun arkasında iktidarın olduğu anlaşılıyor. İstanbul'un bütün ilçelerinde bir takım kamu alanları TÜGVA'nın yönetimine geçiyor. Adalar'da da kamu mülkü olan İskele binası bu kuruluşa verilmiş.
Kamu elbette ki bir takım STK'lara kamu alanlarını kullandırabilir. Onlara destek olabilir. Ancak hukuki yönetimlerde kamu ile sivil alan arasında bir ayrışma olması gerekir. Bu demokratik hukuk devletlerinin temel prensibidir. Yoksa 19. yüzyılda olduğu gibi, devlet özel güçlerin denetimine girer, sivil toplum inşasına dayanan çatışmacı kamu modeli hakim olur.
İktidarların, çoğul olarak, hangi görüşten olurlarsa olsunlar kamusal alanları bu yöntemle ele geçirmeleri, ortak alanlarda kendi ideolojilerine göre faaliyetleri denetlemeleri sivil toplumda büyük bir yıkıma, otoriter bir yönetim anlayışının inşasına yol açar. Bu demokratik kurumların yıkımını getirir. Kamusal alanı ele geçirme bağımlı bir sivil toplum yaratma anlayışının geçmişte nelere mal olduğu ortada. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken de bu.
Bunun için "işgalci" olarak adlandırılan Kent Konseyleri örneğin çok önemli bir arayüz oluşturuyor, kamu ile sivil alan arasında. Adalar'da olduğu gibi iyi örneklerin yaşatılması bu açıdan çok önemli. Yasayla kurulmuş olan ve dünyadaki yerel uygulamalarla bir deneyim köprüsü oluşturan Kent Konseyleri'nin sivil toplumun katılımını geliştirmek için desteklenmesi gerekir.
Oysa buradaki yönetim modeli kamusal alanı özel kuruluşlarla ele geçirme zihniyetini temsil ediyor. Bu nedenle hangi görüşten olursa olsun, herkesin birlikte iktidara seslenmesi gerekiyor. Kamu alanını ele geçirmeye, sivil toplumu bağımlı hale getirmeye çalışan bu köhnemiş, yıkıcı yönetim anlayışı yerine gelin birlikte daha demokratik bir ülkenin inşası için birlikte çalışalım. (KG/EKN)
* Fotoğraflar: Figen Öcal - Büyükada