Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı ve 1 Ocak 2002'de yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu'nda yer alan "kadınlar isterse eşlerinin soyadıyla birlikte kızlık soyadlarını kullanabiliyor" maddesini değiştirecek yasa tasarısı hazırlığıyla ilgili konuştuğumuz Hülya Uğur Tanrıöver ve avukat Ayten Tekeli "Kadının seçim hakkı yok ediliyor" derken; İstanbul Barosu avukatlarından Nazan Moroğlu ise "187. madde başlığının 'Kadının Soyadı' yerine 'Aile Adı' olarak değiştirilmesi" önerisini getiriyor.
Uğur Tanrıöver: Benim durumum çok vahim
Uğur Tanrıöver, babasının ve kocasının soyadını halen illegal olarak kullandığını, çift soyadını kullanmaya izin veren kanun çıktığında bile, nüfus kağıdına her iki soyadını yazdıramadığını söylüyor:
"Benim durumum gerçekten vahim. Çok genç yaşta evlendim ve Fransa'da kaldım. Fransızlar Tanrıöver'i söyleyemediği için eski kocamın soyadı Tufan'ı kullandım. Bir çok akademik çalışma yaptım ve Tufan soyadıyla anılır oldum. Benim gibi üç soyadlı iki isimli bir kadının (Azime Hülya Tufan Uğur Tanrıöver) işi gerçekten zor."
Moroğlu: Medeni Kanunun 187. maddesi değişsin
Moroğlu ise "Kadına Soyadı Baskısı" açıklamasında tasarının kadına karşı ayrımcılığı kökleştirecek nitelikte olduğunu söylerken, yapılması gereken ve beklenen değişiklikleri hatırlatıyor:
"Medeni Kanunun 187. maddesinin Anayasa'nın 10. maddesindeki "kanun önünde eşitlik" ve 41. maddesindeki "eşlerarası eşitlik" kuralına; Türkiye'nin taraf olduğu ve uygulama taahhüdü altında bulunduğu başta Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi'nin 16.maddesine; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. ve 8. maddelerine; 7 No.lı Ek Protokol'un 5. maddesine; Avrupa Konseyi Tavsiye Kararlarına ve ayrıca AİHM kararlarına uygun hale getirilmesidir."
Moroğlu'nun 187. maddeyle ilgili değişikliği de şöyle açıklıyor:
"Madde 187. Aile Adı:" Eşler, her biri evlilik öncesi soyadını kullanmaya devam etmek istemedikleri takdirde, evlendirme memuruna yapacakları yazılı bildirim ile ortak aile adı olarak erkeğin ya da kadının doğumla aldığı soyadını seçebilirler. Soyadı aile adı olarak seçilmeyen eş doğumla kazandığı soyadını aile adının önünde taşır. Eşler böyle bir seçimde bulunmamışlarsa kadın evlenmekle kocasının soyadını alır ve doğumla aldığı soyadını kocasının soyadının önünde taşır."
Çatalbaş Ülker: Nikah dairesinde, yasasına rağmen uyarı gerekiyor
İki ay kadar önce evlenen GSÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilruba Çatalbaş Ülker ise nikah dairelerinde "çift soyadı" kullanılabileceğinin söylenmediğini belirtiyor:
"Nikah tarihi için bir dolu evrak veriyorlar ama, bu yönde bir form verilmedi. Yakınlarımın uyarısı üzerine istedim ve formu öyle doldurdum ve şimdi iki soyadımı birden kullanıyorum. Ardından da nüfus müdürlüğünde form doldurdum. Zaten 'soyadı' daha nikah dairelerinin kapısında sorun oluyor."
Uğur Tanrıöver, espriyle karışık radikal bir öneri sunuyor: "Zaten kimlik numaramız yok mu? Fişlenmedik mi? Tüm kadınlar isimleriyle anılsın. Resmi işlemlerde kimlik numaralarıyla yapılsın. Böylece sorun ortadan kalkar."
Tekeli: Evlilikle dahi devletin müdahale kabul edilemez
Kızlık soyadını kullanmak için açtığı davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), götüren avukat Ayten Tekeli önce haberdeki: "AİHM Türkiye'yi tazminata mahkum etti" yanlışlığını düzeltiyor:
"Mahkemeyi kazandık ama, bir tazminata karar verilmedi. Yalnızca Türkiye'nin mahkeme masraflarını ödemesine hükmedildi."
Tekeli, "soyadı" konusunu AİHM götürme gerekçesinin birden fazla olduğunu söylüyor. Devletin müdahalesine karşı çıkan Tekeli şunları söyledi:
"Bir erkeğin hayatında evlenme ve boşanmalarla hiçbir değişiklik olmadığı halde bir kadının özel hayatını açıklamak zorunda kalması eşitliğe aykırı ve ayrımcılık oluşturan nitelikte. Bunun dışında da bir ailenin erkeğin soyadına göre yapılanması erkek egemenliğinin devamı ve kadının ve çocukların da erkeğin bir nevi malı olması gibi gören,ikinci plana iten ayrımcı bir yaklaşımdır. Biz buna ideolojik olarak karşı çıktık."
AİHS'nin 8. ve 14. maddeleri birlikte değerlendirildi
AİHM, Tekeli'nin başvurusunu 10 yıllık bir süreçten sonra, iki maddeden kabul edip karara bağlıyor. AİHM, Avrupa'daki tüm sistemi inceleyip, Türkiye dışındaki AB ülkelerinde bu Tarz bir uygulama olmadığını tespit ediyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 8. ve 14. maddelere aykırılık olduğundan karar veriyor:
"8. madde özel yaşamı düzenleyen madde. 'Herkes özel ve aile hayatına konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir' diyor. AİHS'nin 14. maddesinde de 'Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerinden yararlanma cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer inançlar; ulusal veya sosyal köken; ulusal bir azınlığa mensupluk; servet, doğum veya herhangi başka bir bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır' deniyor.
"AİHM iki maddeyi birlikte değerlendirdi. 14 maddeyi doğrudan 'ayrımcılık' saydı. 14 ve 8. maddeyi birlikte değerlendirerek de 'ayrımcılıkla ilgili iki kez ve özel hayatın gizliliğiyle' ilgili karar verdi."
İsviçre'den Urghariz Kararı
Tekeli, AİHM gitmeden önce, mahkemenin bu doğrultuda İsviçre'den bur başvuruyu değerlendirdiğini söylüyor. "Urghariz Kararı" olarak anılan davada bir erkeğin karısının soyadını almak istediğini, İsviçre yasaları engel olduğu için AİHM'e gittiğini söylüyor.
Tekeli, davanın özünün aile ortak bir soyadı alması üzerine olduğuna dikkat çekiyor. AİHM'nin on yıl önce verdiği bu karar 'içtihat olarak yerleşirken, Türkiye'den Tekeli'nin davası her şeyi değiştiriyor:
"Bizim kararımızla birlikte AİHM'nin içtihadında değişiklik oldu. "Urghariz Kararı" ailenin seçim özgürlüğüne vurgu yaparken, bizim davamızla bireyin özgürlüğüne doğru içtihat değişikliği oldu."
Bu ne biçim seçim hakkı?
Tekeli, "soyadı"yla ilgili olarak 2005 yılında CHP İstanbul milletvekili Birgen Keleş'in bir yasa tasarı olduğunu hatırlattı:
"Keleş'in bu tasarısında 'yine ortak bir aile adı olabilir; taraflardan birinin soyadı seçilebilir ya da İkisi birlikte kullanılabilir' deniyordu. Şimdi başka bir tasarıdan söz ediliyor. Üstelik evlenmeden önce ve evlenmeden sonra diye seçim hakkı olmaksızın bir zorlama var.
"Çok uygun bir tasarı değil. Daha önce otoriter bir kararla erkeğin soyadını seçme vardı. Şimdi ya kendi ya da erkeğin soyadını seçeceksin diyor. Ne biçim bir seçim hakkı. AİHM nin gerekçeleri göz önüne alınmadan tasarı hazırlanmış."
Tekeli, İstanbul ve Ankara Barosu'nun ortak çalışma yürüttüğünü belirtiyor:
"Tüm tercihlerinin değerlendirileceği bir seçim hakkı ve çocukların da babanın mülküymüş gibi olan yaklaşımın değiştirilmesi için çalışıyoruz. Soyadı kanunuyla, çocuklar babanın soyadını kullanmak zorunda bırakılıyor. Bu da aile reisliğinin devamıdır. Değişiklik yapılması, eşlerin ve çocukların adil, eşit ve ayrımcılıktan uzak korunması ve bireyin aileye feda edilmesi gerekli."