Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
Tarlabaşı Toplum Merkezi'ne (TTM) açılan davaların ilki bugün 8. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görüldü.
On beş yıldır Tarlabaşı'nda çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurmak için çalışan Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM), medyadaki nefret söylemi ve hedef gösterme haberleriyle başlayan ve idari ve hukuki yaptırımlarla devam eden bir süreç yaşıyor.
Duruşmayı hak savunucuları ve sivil toplum örgütleri de takip ederken çok sayıda kişi duruşma salonu küçük olduğu için salona alınmadı.
"Yokluğun tespiti" davasının ilk duruşması saat 11.45'te başladı.
Aile Bakanlığı müdahillik talebinde bulundu
Duruşmada İstanbul Valiliği avukatı şunları söyledi:
"Tarlabaşı'nda faaliyet yürütmek için kuruldu bu dernek ama sonrasında kendiliğinden son verdi faaliyetlerine. Tüzükte yazan buydu.
2007 Eylül ayında faaliyetine son verdi resmi olarak. Fakat dernek faaliyetlerini sürdürüyor. Bu nedenle davamızın kabul edilmesini istiyoruz."
Aile Bakanlığı avukatı müdahillik talebinde bulundu.
"Devletin de desteklediği bir proje var"
Derneğin avukatı Sevgi Kalan Güvercin ise şöyle konuştu:
"Bakanlığın müdahillik talebi dernekle ilgili değil, reddedilmeli. Dernek çok sayıda çalışanı olan bir dernek. 87/1.maddede 'amacına ulaştı' deniyor bu nedenle 'kapatılmalı' diyorlar.
"Bu argüman gerçeği yansıtmıyor. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nin varlığı Bilgi Üniversitesi'ne bağlı değil. Toplum merkezi olarak çalışan bir dernek burası. Davacı derneğin amaçlarını saptırıyor. Derneğin iki amacı daha var. Tarlabaşı'nda yaşayanların hayatlarını kolaştırmak ve çocuklara, kadınlara destek olmak amaçları arasında.
"Ayrıca Suriyeli ve Türkiyeli çocuklara destek için projeler yapan bir dernek. Devletin de STK yoluyla desteklediği bir projeleri de var. Tarlabaşı yoksullukla mücadele eden bölge olmaktan çıkarsa o zaman amacını gerçekleştirmiş olur. Derneğin tüzüğünde yer alan amacının can yakıcı bir sorun olarak sürdüğünü söylüyoruz. Bölgedeki yoksulluğu sayılarla anlatacağız.
"Tarlabaşı Toplum Merkezi henüz amacını gerçekleştirmedi. Ayrıca bazı iddialar var, hepsi subjektif. Derneğin amacının saptırıldığını görüyoruz. Bu davanın açılması örgütlenme özgürlüğüne müdahaledir. Temel hak ve özgürlüklere aykırıdır. 15 yıl önce kurulan bir dernekten söz ediyoruz, pek çok denetimden geçiyoruz. Bugün gelinen noktada derneğin amacı gerçekleşti dersek bu keyfilik olacak.
"AİHM kararlarını da hatırlatmak isterim. Mahkeme 'derneklerin içişlerine karışamazsınız' diyor. Siz bir derneği kapatamazsınız diyor. İhtar verebilirsiniz diyor. Bugün kapatma kararı verildiğinde AİHM de etkileniyor. Dolayısıyla kapatılamaz, hukuki değildir. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz, bu, örgütlenme özgürlüğüne müdahaledir çünkü."
"Bakanlığın denetimi hukuka uygun değil"
Dernek avukatı Buse Karataş şunları söyledi:
"Dernek, Haziran 2017'de kuruldu sayısız denetim görüyor. Hiçbir yaptırımla da karşılaşmıyor. Ta ki İçişleri Bakanlığı'nın denetimine kadar, ki o da bu davanın konusunu oluşturuyor. Bakanlığın denetimi hukuka uygun değil, yetkiyi kötü kullanmışlar. Dernek her türlü bilgi - belgeyi sunuyor buna rağmen Bakanlık derneğin yok olduğunu iddia ediyor.
"Hiçbir gerçeğe dayanmadan bu iddiayı ortaya koyuyor. Biz bu dava dilekçesinde somutlaştırma ve hukuki argüman görmüyoruz. Dava kurgu edebi bir eser olsaydı fantastik bir öykü olurdu. 'Bilgi Üniversitesi'nin projesi olarak kurulduğundan amacı bitmiştir' deniyor, bizim toplum merkezinin ne olduğunu anlatmamız gerekiyor."
Avukat Buse Kayataş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Toplum merkezleri devlet tarafından destekleniyor. TTM dönemin en önde gelen STK’lerinden biri, bu konuda bir kitap da yazıldı. Kamu yararı kamuya sunduğu yarar kitaplaştırıldı. Bilgi Üniversitesi’nin projesi ile bu dernek arasında hukuki bir bağ yok. Zaten öyle bir bağ da gösterilmiyor, zaten yok. Ama kapatılması için yazılan dilekçede, ‘2007’den itibaren bu dernek yok’ diyor. ‘Kurulduktan üç ay sonra bu dernek kendini kapattı’ diyor. O zaman bu dernek 15 yıldır ne yapıyor? İdari makamlarla projelerle gerçekleştiriyor. Kimse de demiyor “Bu dernek yok”. Dernek tüzükteki amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyor. Karşı tarafın iddiası gerçek değil keyfidir, biz bu davanın reddini istiyoruz.”
“Aile Bakanlığı derneğin yanında olmalıydı"
Daha sonra dernek avukatlarından Selmin Cansu Demir de şunları söyledi:
“Aile bakanlığının çocuk ve kadınlar yararına çalışan derneğin yanında olmasını isterdik. Karşısında olmasını değil
"Bu dava Tarlabaşı’nda yoksulluk yok demek mi? Ya da şu demek mi? Tarlabaşı’nda kadın ve çocuklar iyi durumda mı? Oysa araştırmalar diyor ki bu mahallede yoksulluk var. Çocuklar evleri geçindiriyor. Kadınlar okuma yazma bilmiyor.
“Dönemin bakanı Fatma Şahin 2013’te derneğe geliyor ve çalışmaları daha nasıl genişletebiliriz diye görüşüyorlar. İlgili haberleri görebilirsiniz. Davayı Avrupa Konseyi ilgili organları da yakından takip ediyor.
"Bu adliye koridorlarında dolaşalım suça itilen çocukları ve eşlerinden şiddet gördüğü için adalet arayan kadınları görürsünüz. O nedenle bu derneğin amacının kalktığını söylemeyiz.
"Biz bu meselede hukuku anlatmaya çalışıyoruz. Siz bugün ‘dernek yok’ derseniz biz mahalleye gidip bu çalışmaları artık faaliyet yapamayacağız demek zorunda kalacağız. Ben de meslektaşlarımın taleplerine katılıyorum ve davanın reddini talep ediyorum.
Bir sonraki duruşma 29 Eylül'de
Mahkeme, Aile Bakanlığına müdahillik talebine ilişkin dilekçe sunmak üzere 2 hafta süre verilmesine, İstanbul İl Dernekler Müdürlüğüne müzakere yazılarak davalı derneğin dosyasının celbine, davalı dernek vekillerinin derneğe ait defterlerinin ve yönetim kurulu karar defterlerini sunmak üzere iki hafta süre verilmesine karar verdi.
Tarafların dilekçelerinde gösterdikleri delilleri dosyaya sunmaları için 2 hafta süre verilmesine bu nedenlerle duruşmanın 29 Eylül'e bırakılmasına karar verildi.
Öte yandan Valilik avukatları, derneğe dair faaliyet durdurma kararının reddine itiraz edeceklerini açıkladı.
Duruşma öncesi hak savunucularından açıklama
Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde sivil toplum örgütleri ve hak savunucularının katıldığı bir basın açıklaması yapıldı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Şube Temsilcisi Ümit Efe'nin yaptığı açıklama şöyle:
"Gönüllü bir çaba"
"Bugün Tarlabaşı Toplum Merkezi'ne açılan bu haksız davaya ses çıkarmak için toplandık.
"2007 yılında Beyoğlu Tarlabaşı'nda kuruldu Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği, daha çok bilindiği adıyla Tarlabaşı Toplum Merkezi...
"Dışlanan, derin yoksulluk ve göçün beraberinde getirdiği sorunlarla mücadele eden bölge sakinlerini güçlendirmeyi, mahalleye yönelik önyargıları azaltmayı, çocuklara, gençlere ve kadınlara destek olmayı amaçlayan gönüllü bir çabaydı.
"Başta Tarlabaşı'nda olmak üzere Türkiye ve dünyadaki her türlü ayrımcılığa karşı çalışmak, yerelde insan hakları uygulamalarını yaygınlaştırmak, hak temelli bir sosyal hizmet modeli geliştirmek ve sanatla iç içe birlikte üretmeyi ve ortak yaşama kültürünü geliştirmeyi dert edindi kendine. Yurtiçinden ve yurtdışından birçok kuruluşla da işbirliği içerisinde güçlenmeye ve güçlendirmeye çalıştı 15 senedir.
"Ancak, Dernek, Haziran 2021'de, daha iyi bir toplum için çaba gösteren birçok sivil toplum örgütü ve bu alana gönül veren kişinin endişelerinden biriyle yüzleşti. Medyadaki nefret söylemi ve hedef gösterme haberleriyle başlayan, idari ve hukuki yaptırımlarla devam eden, keyfi ve öngörülemez bir süreç deneyimliyor Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği.
"Susturulma ve kapatılma tehdidi"
"Bugün susturulma ve kapatılma tehdidiyle karşı karşıya.
"Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği örneğinde bugün yaşananların Türkiye'de örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan gerilemenin doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'nin hedef gösterilerek ve yürüttüğü faaliyetler çarpıtılarak kapatılmaya çalışılması, tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor.
"Adil, insan haklarına saygılı ve kapsayıcı bir toplumun ancak güçlü bir sivil toplumla birlikte inşa edilebileceğine inanıyoruz. Bu nedenle Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'nin yanındayız.
"Bugün burada iyi ki varsın TTM diyerek kampanyaya imza veren örgüt ve hak savunucuları olarak örgütlenme özgürlüğüne yönelik saldırıların durdurulmasını ve sivil topluma yönelik baskılara son verilmesini istiyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'ne açılan davaların düşürülmesini ve güvenli bir şekilde çalışmalarına devam edebilmesini talep ediyoruz."
(EMK/AÖ)