* Fotoğraf: AA arşiv
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa Mahkemesi (AYM), velayet davasında davalı erkek hakkındaki tanımları nedeniyle Kocaeli Barosu’nca kınamayla cezalandırılan avukatın başvurusunu sonuçlandırdı.
AYM, Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ve avukata 8 bin 100 lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Ayrıca, ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere karar, Ankara 18. İdare Mahkemesine gönderilecek.
“Bağırıp çağırdı, yıldırdı, baskı ve korku oluşturdu”
Avukat Kenan Gül, boşanma sonrası açılan velayet davasında, davacı taraf olan kadının avukatlığını yapıyordu.
Mahkeme sunduğu 2 Mayıs 2013 tarihli dilekçede, annenin, çocuklarının velayetiyle ilgili taleplerinin sebeplerini şöyle açıkladı:
“Davalı baba, dürüst olmayıp, yalancı ve dolandırıcı bir mizaçtadır. Çalışmayı sevmemektedir. Gayri meşru işlerle uğraşmaktadır.
“Taraflar evlendikten sonra Bursa'da oturmaktayken davalının yaptığı ve ödemediği borçlarından dolayı hakkında çok sayıda icra takipleri yapılmış, alacaklılar kapıya dayanmış, davalı alacaklılardan kaçtığı için, çalan kapıyı davacı müvekkilem açmak zorunda kalmış, alacaklıların hakaretamiz ağır söz, tehdit, taciz ve davranışlarına müşterek çocuklarıyla birlikte muhatap olmuştur.
“Sonuçla davalı baba, açıklanan şartlar altında Bursa'da güven altında olmadığından çareyi (annenin vatandaşı olduğu) Kazakistan'a kaçmakta bulmuş, ancak, Kazakistan'da da aynı şekilde davranmayı sürdürmüş, aynı şeyleri yapmıştır.
“Davalı baba, davacı müvekkilem (anne) tarafından haklı eleştiriye karşı da her zaman bağırıp çağırmış, susturmuş, yıldırmış, çocukları dahil herkes üzerinde baskı ve korku oluşturmuştur. Anlaşılacağı gibi, davalı baba, ahlaken dürüst olmayıp, davalı müvekkileme çok zarar verdiği gibi, müşterek çocuklarına da zarar vermiştir.”
“Merhametsiz, duyarsız ve vurdumduymazdır”
Dilekçede, babanın çocuklara doğru olmadığı halde “annelerinin öldüğünü” söylediği de ifade edildi:
“Davalı baba, davacı müvekkileme karşı bugüne kadar dürüst olmadığı gibi, hep yalan söyleyip, kandırdığı gibi, müşterek çocukları da kandırmaktadır. Baba, çocukları, memleketi olan Bursa'ya gezmeye götürmek niyet ve sözüyle Bursa'ya getirmiş, ancak sözünde durmamış, bugüne kadar davacı anneyle görüştürmediği gibi, telefonla veya internetle görüşmelerini de her fırsatla ya tamamen engellemiş ya da çok fazla kısıtlamıştır.
“O kadar ki davalı baba, Kazakistan'da birlikte yaşadıkları müşterek çocukları, davacı anneyi kandırıp Bursa'ya getirince, çocukları Kazakistan'a davacı annelerinin yanına götürmediği gibi, çok acı şekilde müşterek çocuklara davalı annelerinin öldüğünü söyleyebilmiştir.
“Çocuklar, anne bir şekilde yolunu bulup kendilerine ulaşıncaya kadar arada geçen uzun zaman boyunca annelerini öldü bilmişler, annelerinin ölümü yüzünden uzun zaman çok derin üzüntü duymuşlar, bu yüzden ruh sağlıkları da olumsuz etkilenmiştir. Davalı baba, hayatta olan annelerini müşterek çocuklarına öldü diyebilecek kadar merhametsiz, duyarsız ve vurdumduymazdır.
“Babanın, müşterek çocuklarıyla yeterince ilgilenmediği, velayet görevini yerine getirmekten aciz olduğu, çocukları aşırı şekilde ihmal eriği açıktır.”
Mahkeme “hakaret” suçundan para cezası verdi
Bu dilekçenin ardından davalı baba, avukat Kenan Gül’e hakaret davası açtı.
Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi Gül’ün hakaret suçundan 1.500 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Gül’ün bu mahkumiyeti nedeniyle yaptığı AYM başvurusu, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği kararıyla sonuçlandı.
Ancak Kenan Gül ayrıca, bağlı bulunduğu Kocaeli Barosuna da şikâyet edildi. Kocaeli Barosu Disiplin Kurulu 10 Haziran 2016 tarihli kararı ile Avukatlık Kanunu'nun 136/1. Maddesine dayanarak kınama cezası verdi. Avukat Gül’ün itiraz başvuruları reddedilince tekrar AYM’ya başvurdu.
AYM: Dilekçe, babanın davranışlarına dayandırılıyor
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı bugünkü Resmi Gazete’de yayınlandı. yine ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmeden mahkemenin kararında şu ifadeler yer aldı:
“Başvurucunun bu sözleri, tarafların gerek aile birliği bozulmadan önceki gerek bozulduktan sonraki tutum ve davranışlarının oldukça önemli olduğu velayet davasında davanın karşı tarafına yönelttiği unutulmamalıdır. Başvurucu, müvekkili tarafından kendisine iletilen e-postada yer alan iddialar yardımıyla oldukça ayrıntılı olarak hazırlamış olduğu karşı dava dilekçesinde yer verdiği şikâyete konu ifadeleri karşı tarafın dava öncesi ve sonrasındaki davranışlarına dayandırmaktadır.”
Dilekçedeki ifadelerin, bağlamı içinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden AYM, “İfadeler başvurucunun müvekkilinin duygu ve düşünceleridir. Bu haliyle isnat ve değerlendirmelerin olgusal temelinin bulunduğu, uyuşmazlık konusu ile ilgili olduğu ve velayet davasında hâkimin kanaatinin oluşmasına katkı sunduğu açıktır” dedi.
“Savunma hakkı” vurgusu
AYM kararında ayrıca, savunma hakkına da dikkat çekildi:
“Ceza davasında olduğu gibi rahatsız edici de olsa yapmış olduğu görev nedeniyle Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkını kullanan avukatların dava dilekçelerinde kullanmış oldukları ifadeler nedeniyle haklarında disiplin cezası uygulanmasının mesleki tahribata yol açabileceği ve bundan sonraki meslek hayatlarında düşünce açıklamaları veya müvekkillerinin çıkarlarını yeterli ve özgür bir şekilde savunma hakkı ve görevi üzerinde caydırıcı etki doğurabileceği gözden kaçırılmamalıdır.” (AS)