Fotoğraflar: Uygar Taylan, Ogün Akgül, Ryan McGillian
Bundan yaklaşık beş yıl önce, Türkiyeli bir kadın, New York’ta yüksek lisans yapmak için sosyal medyada destek kampanyası başlattı.
Eğitimi için gerekli bütçeyi tamamladı. New York’a gitti, City University of New York, Queens College'de eğitim aldı. Şimdi de University of South Carolina'da doktora yapıyor. Kendisi yakında "Doktor Ak olacağım" diyor ama çoktan Türkiye’nin hatta dünyanın sayılı kadın orkestra şeflerinden biri oldu.
Nisan Ak.
Haziran’da Bruch Oda Orkestrası'nı yöneten Ak, youtube kanalındaki videoları ile de izlenme rekorları kırıyor.
Kendisi gibi orkestra şefi olmak isteyen kadınlara “Bırakmamak, yılmamak ve sonuna kadar mücadele edeceğini bilerek çalışmaya başlamak gerekir.” diye sesleniyor.
New York’taki Ak’la söyleştik.
İstanbul’dan sonra New York’a alışmak zor oldu mu?
Tabii. Taşınmak zor iş. Şimdi o günlere bakıyorum da yürek yemişim. Hem param yoktu. New York pahalı bir şehir. Bunun sıkıntılarını yaşıyordum.
Kültür ve dil konusunda sıkıntı yaşıyordum. Ama inat etmek gerekiyor. Sonuçta giderken biliyorsun sıkıntılı günler yaşayacağını. Kültür şoku olacak vs. Bu soruları yaşayacağımı biliyordum.
Uzun sürdü mü bu süreç?
Yaklaşık iki yıl sürdü. İki yılın sonunda, sonra düzgün düzgün hayatla ilişkileri kurmaya başlıyorsun ama ilk yıl şok oluyorsun. Bu şoku da unutamıyorsun.
Mesela, ben İngilizce bilerek gittim ama teoride İngilizce bilmekle pratikte yaşamak farklı. Sürekli olarak beyninde çeviri yapmak yorucu oluyor. Kültürler farklı, orkestralar farklı. Ama sonuçta alışıyorsun. Geçti, şimdi iyiyim.
Türkiye’ye dönmeyi düşünür müsünüz?
Türkiye’ye gelirim. Neden olmasın? Ama bunun için pozisyon olması lazım. Benim de o pozisyonu kazanmam lazım. İstiyorum Türkiye’de konserler vermek.
Ama maalesef, genellikle pozisyon olmuyor Türkiye’de. Başka yerlerde müzik şefliği konusunda daha çok iş var.
“Cinsiyet ayrımcılığı var”
Erkek egemen bir alanda kadın bir orkestra şefi olarak yer ettiniz. Bu durum sizi, ilk başlarda endişelendiriyor muydu?
Bu konu benim için endişenin de ötesinde, daha çok pratik hayatta karşılığı olan bir konu. Cinsiyet ayrımcılığı kesinlikle bu alanda var. Bunu yaşıyorum evet.
Bazen pozitif bazen negatif olarak yaşıyorum. Genellikle negatif yaşıyorum. Pozitif olduğunu düşündüklerinde de dahi negatif yaşıyorum. Çünkü erkekler bu iş alanında çok egemen. Üstelik çok geleneksel bir iş alanı yenilik heyecanla kabul edilmiyor.
Kendini kabul ettirmen kanıtlaman gerekiyor. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada böyle. Türkiye de dünyada bu konuda çok çok farklı değil.
Örnek verir misiniz?
Mesela bu alanda bir rol modelimiz yok. Kadın orkestra şeflerinin sayısı az. En büyük sorunlardan biri de bu.
Ben bu işte geliştikçe ve insanlar beni tanımaya başladıkça çeşitli mesajlar almaya başladım. Genç kadınlardan aldım bu mesajları. Şef olmak istediklerine dair mesajlar aldım. Şöyle diyorlardı, “Seni gördüm bu bana ilham verdi.” ya da “Ben de bu işe başlamak istiyorum.”
‘Başkalarına yol açacağını biliyorum’
İşte burası kritik nokta. Biz hayat, iş seçimizi birilerinden ilham alarak yapıyoruz. “Bu böyle yapmış ben de yapabilirim” diyoruz. Bir şekilde bize ilham veriyor başkalarının yaptığı şeyler.
Orkestra şefi kadın görmeyince insanlar bundan ilham alamıyor bu işi sadece erkekler yapıyorlar sanıyorlar. Yaptığım şeyin başkalarına yol açacağını biliyorum.
Başka ne gibi ayrımcılıklar yaşadınız?
Benim başıma gelenler arasında daha çok şöyle şeyler oluyor. Türkiye’deyken mesela şöyle cümleler duyuyordum “Kadınlar doğası gereği şeflik yapamazlar, liderlik yapamazlar” vs.
Şimdi işe başladığım için orkestra şefliği öğrencisi değil de bu işin profesyoneli olduğum için de bazı durumlar yaşıyorum. Örneğin bir iş teklifi geliyor sonrasında yemek teklifi geliyor.
Biri beni bir yere davet ediyor gittiğimde anlıyorum ki aslında davetin arkasında başka şeyler varmış.
Çok olan şeylerden biri de insanlar bana gelip “Neden kadın orkestra şefi olduğunu belirtiyorsun? Erkekler hiç orkestra şefi olduğunu belirtiyor mu?” diyorlar.
Tam da bu yüzden. Çünkü ilk olarak kadınım ben. Erkek egemen alanda bir iş yapıyorum. Dünya genelinde kadın orkestra şefi yüzde o birin altında.
Kadın orkestra şefleri az, bunun için de bir sıfatımızı var. Bu nedenle vurgulamak istiyorum. Ben de rol model olarak insanların, genç kadınların bu işe başlamasını istiyorum. Bu alanda daha çok varlığımızın olmasını istiyorum.
Yılda kaç konser yönetiyorsunuz?
Benim asistanı olduğum iki orkestra var. Bunlar, Aiken Symphony Orchestra ve Columbia Chamber Orchestra. Müzik direktörü olduğum da iki ayrı orkestra var. Bunlar:Oratorio Society of Richmond, VA ve Bruch Chamber Orchestra
Asistanı olduğum orkestralarda, bu sene toplam 14-17 konserim var. Hepsinde yönetmiyorum ama asistanı olduğum konserlerde eğer orkestra şefine bir şey olursa direk sahneye girebileceğim şekilde müziği öğreniyorum. Herhangi bir şey olursa ben onların yedek planıyım. Konser verdiğim de iki orkestra var. Haftaya da Meksika’ya gidiyorum.
Türkiye’de konser verdiniz mi?
Türkiye’deyken ben lisans okurken konser verdim. Yurtdışına çıktığımdan beri konser vermedim Türkiye’de. Türkiye’de eğer davet alırsan gidebiliyorsun bir konsere. Eğer davet alırsam gelirim konser yönetirim, çok da mutlu olurum.
Bildiğim kadarıyla siz Türkiye’nin üçüncü orkestra şefisiniz
Bu konuda okulu kazandığımda bir araştırma yaptım. İnci Özdil ve Serat Okay’la karşılaştım. Özdil uzun yıllardır bu işi yapıyor, Serat Okay da öyle. Şu anda genç kadınlar var. Bir de Türk İtalyan bir kadın var Nil ve Sibil Arsenyan var. Benim bildiklerim bu kadar.
Türkiye’deki ilgiden memnun musunuz?
Ben açıkçası ilgiden çok mutluyum. Tahmin etmediğim kadar ilgi var. Medya da ilgi gösteriyor. Sosyal medyada paylaşımlarım ilgi görüyor.
Bir şekilde popülerliğim var. Ben Türkiye’de insanların bir kadın olarak benim şeflik yapmamı izlemesinden takip etmesinden memnunum.
Youtube kanalından da sesini duyuyoruz. Nereden aklınıza geldi bu fikir?
Ben iki yıl önce bir tane ders aldım. Bu derste ödevlerimizden biriydi, kameraya konuşup bir şey anlatmak. Ben de öyle bir şey yapmıştım İngilizce ve youtube koydum. Yaptığım ödevi koydum yani.
Bir ay önce biri izlemiş bana dedi ki “Çok ilgilendik bir proje yapmak istiyoruz bize bir çekip gönderir misiniz?”, “Olur” dedim, gönderdim. O projeyi yaptı. Ben bunu instagramda paylaştım. Bir sürü insan sosyal medyada bunu paylaştı, oldukça heyecan oldu sosyal medyada.
Ben de başka videolar paylaşmaya başladım. Ondan sonra da insanlar şunu söyledi “hadi bunu youtuba taşı” dediler ben de bunu oraya taşıdım.
“Ne kadar vaktim varsa o kadar çalışıyorum”
Günde kaç saat çalışıyorsunuz?
Ben ne kadar çalıştığım bilmiyorum. Çünkü ders çalışmakla çalışmak iç içe girdi. Orkestranın sürekli işleri oluyor onlarla da ilgileniyorum. Ders çalışma konusunu da aralara serpiştiriyorum. Günde ne kadar vaktim varsa o kadar çalışabiliyorum.
Yazları daha az işleri oluyor müzisyenlerin yazları müzikleri öğreniyorum detaylı olarak öğreniyorum kışları da çalışıyorum. Bu yaz üç ay çalıştım mesela müzikleri öğrendim kışın da iş başladı. Ne kadar vaktim varsa o kadar da öğrenebiliyorum.
Siz neler dinliyorsunuz?
Ben insanların müzisyen olmayan insanların dinledikleri müzikleri dinlemeye çok önem veriyorum. Çünkü benim en çok istediğim şey benim arkadaşlarımın benim konserlerime beni desteklemek için değil, müzik dinlemek için gelmeleri.
Elektronik müzik, dans müzikleri dinliyorlar vs. Bu tür müzikleri arkadaşlarım dinlediği için ben de sosyal medyada dinlemiş oluyorum dinleyince de beğeniyorum.
İkincisi de bunu dinlemenin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, klasik müzikle uğraşan insanlar ile uğraşmayanların dinlediği müzikler arasında çok çok fark var.
Eğer biz insanların bizi dinlemelerini istiyorsak onların ne düşündüğünü ne dinlediğini anlamak zorundayız.
Youtube serisinin bu kadar ilgi görmesinin nedeni de bu bence. Zor olarak görülen müziği basit olarak anlatıyorum, erişilebilir. olarak anlatıyorum. Bu insanların da hoşuna gidiyor. Bunu yapabilmenin nedeni de onların dinlediği müziği anlamış olmam.
"Yılmayın kararlı olun"
Kadınlardan bir dayanışma görüyor musunuz?
Kadın dayanışması o kadar müthiş bir şey ki… Kadınlarla çalışmaya başladığım anda kadınların dayanışmasıyla kendimi çok özgür hissediyorum.
Her şeyi yapabilir gibi hissediyorum. Bana ayrı bir güç veriyor, beni cesaretlendiriyor. Kendimi çok daha güçlü hissediyorum.
Kadınlar lütfen birbirinizi destekleyiniz. Herkes kadın şef olabilir diyorum. Ama şunu bilmenizi istiyorum, bu iş zor. Hiç kolay olmayacak. Bir ton engelle karşılayacaksınız bir ton şey sizi vazgeçirmeye çalışacak. Yılmayın, kararlı olun.
Sizin gibi orkestra şefi olmak isteyen kadınlara bir mesajınız var mı?
Eğer bir kadın beni destekliyorsa bana destek oluyorsa bana bir soru soruyorsa benden bir yanıt bekliyorsa bu beni çok heyecanlandırıyor.
Herhangi bir yerde şef olmak isteyen bir kadın varsa, başarabilirsem ona yardım etmeyi çok isterim. Çok da severim.
Kolay gelsin onlara çok zor bir iş. Kararlı olmak gerekir. Bırakmamak, yılmamak ve sonuna kadar mücadele edeceğini bilerek çalışmaya başlamak gerekir. (EMK)