Geçtiğimiz sene İstanbul’da camdan atılarak öldürülen Ugandalı Jesca Nankabirwa davasının ikinci duruşması bugün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Tutuklu sanık E.D.’nin avukatı, kadın avukatları ve davayı takip eden kadın aktivistleri görünce “Her duruşma böyle mi olacak, sayıları artacak mı hakim bey” derken, duruşmanın ardından bir sanık yakını gazeteci Burcu Karakaş’ın üzerine yürüdü.
Mahkeme, sanık E.D.’nin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Ayrıca sanık avukatının Nankabirwa’nın camdan aşağı nasıl düştüğüne dair bilirkişi raporu alınması talebini de kabul edildi. Savcılık, kadının düşme şeklinin camdan aşağı atıldığına işaret ettiğini, kendisinin aşağı atlamasının söz konusu olmadığını söylemişti.
Bir sonraki duruşma 4 Eylül saat 14.30’da görülecek.
Karakaş: Sanık yakını üzerime yürüdü, görevliler izledi
bianet’e konuşan gazeteci Karakaş, duruşma sırasında mahkemede kadın avukatlara yönelik olumsuz bir tavır olduğunu ifade etti. Bir sanık yakınının duruşma salonu önünde üzerine yürüdüğünü, güvenlik görevlilerinin değil, kadın aktivistlerin engel olduğunu anlattı:
“Nankabirwa’yı savunan kadın avukatlar, kadının Uganda’daki ağabeyinden vekalet almak için uğraştıklarını söylerken, sanık avukatı ‘Ne malum onun ağabeyi olduğu, bunun tespit edilmesini istiyoruz’ gibi şeyler söylüyordu. İçeride bekleyen kadın hakları savunucularını göstererek ‘Her duruşma böyle mi olacak, sayıları artacak mı hakim bey’ dedi.
“Duruşmanın ardından, kadınlar salonun önünde beklerken, bir sanık akrabası ‘Ne oluyor burada’ diye bağırarak elini havaya kaldırıp üzerine yürüdü. Adam bu lafı edince güvenlik görevlileri değil, kadınlar araya girdi. Kısa süreli bir gerginlikten sonra adliye binasının önüne indik.”
“Sınırdışı korkusu olmadan şikayette bulunabilmeliler”
Sınır Tanımayan Kadınlar’dan Özgül Kaplan, Jesca Nankabirwa davasının yoğun bir cinsel taciz ve şiddet ortamında yaşamak zorunda bırakılan kağıtsız göçmenlerin yaşadıklarının sadece bir örneği olduğunu söylerken, bu insanların sınırdışı edilme korkusundan yaşadıkları şiddeti yargıya taşıyamadıklarına dikkat çekti.
“Kişi kağıtsız da olsa, hukuki pozisyonu ne olursa olsun, şiddet durumunda mevcut yasal olanaklardan yararlanabilmesi gerekir. Aslında İstanbul Sözleşmesi bunu garanti altına alıyor. Sınırdışı edilme korkusunun ortadan kalkması gerekiyor ki, saldırılar şikayet edilebilsin ve bu saldırılara cesaret edebilenler de geri durabilsin.”
Adliye önünde yapılan basın açıklamasında da aynı talep vurgulandı; “Türkiye'de yaşayan göçmen kadınların cinsel şiddete uğradığında başvurabileceği, güvenlik kuvvetleri dışında, sivil, çok dilli bir kriz merkezi kurulmasını; İstanbul Sözleşmesi’nin 4.3 No’lu maddesinin doğrudan uygulanmasını, kadına yönelik şiddette koruma yükümlü kamu kurumlarında mülteci, sığınmacı veya göçmen statüsünden dolayı ayrımcılık ve sınırdışı etme tehdidi yaratmadan hizmetlerin sağlanmasını istiyoruz” denildi.
Ne olmuştu?
Ugandalı Jesca Nankabirwa yaklaşık bir yıldır Türkiye'de yaşıyordu. Sultangazi'de bir tekstil fabrikasında aylık 900 liraya çalışarak memleketindeki iki çocuğunun masraflarını karşılıyordu.
Nankabirwa, 6 Eylül 2014 Cumartesi günü kaybolduktan dört gün sonra arkadaşlarının çabaları ile Yenibosna Hastanesi'nin morgunda bulundu.
Nankabirwa’nın tecavüz edildikten sonra camdan atılarak öldürüldüğü iddia edildi. Nankabirwa’nın ölümü sırasında evde bulunan ve apartman görevlisine “Tartıştık, atıp öldürdüm” diyen E.D. tutuklu olarak yargılanıyor. (ÇT)