bianet'in görüştüğü Alataş, "Her türlü ayrımcılığı önlemek için, ayrımcılığın genel bir tanımını yapan, ayrımcılığa uğrayanın haklarını tanımlayan, ayrımcılığın gerçekleşmesi halinde yaptırımların ne olacağını belirleyen bir temel yasaya ihtiyaç var" diyor.
Ancak ayrımcılık, yalnızca yasayla önlenemiyor. Alataş, "Asıl önemli olan toplumsal katmandaki, yaşamdaki ayrımcı uygulamalar" diyor ve yapılabilecekleri sıralıyor:
* Mevcut yasalardan da bütün ayrımcı ifadeler, ayrımcılığın zeminini oluşturan düzenlemeler ayıklanmalı.
* Toplumda ayrımcılığa dair temel bir eğitim gerekli. İnsanlar ayrımcılığın ne olduğunu, hangi yüzlere bürünebildiğini bilmiyor; ayrımcılık yapabildiklerinin farkında değiller.
* Ders kitapları ayrımcı ifadelerden arındırılmalı.
* Medyada ayrımcılık yapan, ayrımcılığı besleyen yayınlar önlenmeli.
Ayrımcılığın görünmeyen yüzü: Sosyal haklara erişimde ayrımcılık
Ayrımcılığın meşrulaşmış, görünmeyen yüzlerinden biri sosyal haklara erişimde uygulanan ayrımcılık. Örneğin, Romanlar sık sık istihdama, sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerine erişimde ayrımcılığa uğruyor.
Alataş, ayrımcılığa karşı temel bir yasanın bu sorunun çözümünde de adım atmak olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Örneğin istihdama erişimde ayrımcılığa karşı hiçbir düzenleme yok. Tam tersine, bizde yasalar ayrımcılığı özendirir nitelikte."
İskan Kanunu, bunun tipik bir örneği. Eski kanun Romanlara yönelik doğrudan ayrımcılık içeriyordu. Son yapılan değişiklikle bu kaldırıldı, ama ayrımcılık genel olarak sürüyor. Çünkü, yasa iskan ve göçmenlik için temel ölçüt olarak "Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olmak" gibi bir ölçüt getiriyor.
Özellikle İnternet'te, Kürtlere, gayrimüslimlere yönelik nefret beyanı (hate speech) içeren yayınları anımsatan Alataş, "Asıl önemli olan toplumdaki ayrımcı uygulamaların değişmesi" diyor.
Irkçı, ayrımcı ifadeler özellikle Hrant Dink'in öldürülmesinin ve cenaze töreninin ardından, yaygın medyanın İnternet sitelerinde de okur yorumları içinde görünür hale gelmişti.
Alataş: AİHS Ek Protokolü hâlâ imzalanmadı
Alataş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) Ek 12. Protokol 'ü, Türkiye'nin hâlâ onaylamamış olduğuna dikkat çekiyor. Ayrımcılık yasağı getiren bu Protokol'ün iç hukukta yürürlüğe girebilmesi için Meclis Genel Kurulu'nda onaylanması gerekiyor. Ancak, 2001'de imzalanan Protokol hâlâ onaylanmadı.
Türkiye, Birleşmiş Milletler'in 1965 tarihli "Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme" sini ancak 2002 yılında onaylayarak yürürlüğe koydu.
Protokol'ün birinci maddesi, şöyle diyor:
"Kanunda öngörülen haklardan yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşler, ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya başka bir statüden kaynaklanan herhangi bir nedenle ayrım yapılmaksızın sağlanır.Alataş, "Türkiye bunu hayata geçirmek için bütün mevzuatını gözden geçirmek, azınlıklarla ilgili adım atmak zorunda kalacak. Buna yanaşılmıyor" diyor."Kimse, herhangi bir kamu otoritesi tarafından, 1. fıkrada sayılan gerekçelerle ayrımcılığa tabi tutulamaz."
"Siyasetçilerden girişim yok"
Alataş, ayrımcılığın önlenmesine dair siyasetçilerden kapsamlı bir girşimin olmadığına dikkat çekiyor, hatta ekliyor: "Bu konuda çalışma da yok, bilinç de..." (TK)