"Antisemitizme sıfır tahammül" başlıklı bir bildiri kaleme alan ve aralarında aydın, yazar ve sanatçıların da olduğu 117 kişi, "Yahudilerin baş faili oldukları envai çeşit komplo teorilerini ortaya sürmek sıradanlaştırıldı... Gündelikleşmiş ezberi bozmak için bizim gibi düşünen ve hisseden herkesi sesini yükseltmeye çağırıyoruz" dedi.
Birikim dergisinin Ekim ayı sayısında yer alan bildiride, antisemitizmin çoğunlukla görmezden gelinen ve suskunlaşılan bir konu olduğu belirtildi.
"Solun büyük bir kesiminin, kimi insan hakları savunucularının ve ırkçılık karşıtlarının antisemitizmi gündemlerine oturtamadıklarına, kendi başına bir tehdit olarak telaffuz edemediklerine, son dönemde gözlemlediğimiz gibi bir tepki vermek kaçınılmazlaştığında, ancak herhangi bir ayrımcılık örneği olarak gördüklerine ve gerçek vahametini es geçebildiklerine tanık oluyoruz.
Bir tehlikenin adı doğru telaffuz edilmedikçe onunla mücadele edilemez. Tersine, ağızlarda gevelenen belirsiz sözler kötülüğü gizlemeye yarar."
Bildirinin tamamı şöyle:
Biz aşağıda imzası bulunan insanlar, bu topraklarda da hep mevcut olan, ancak son yıllarda yoğunluğu ciddi biçimde artmış bulunan bir soruna, Antisemitizme dikkati çekmek ve ilgilenecek herkesle bu konudaki gözlemlerimizi ve derin kaygılarımızı vakit kaybetmeden paylaşmak üzere bu metni kaleme alıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk-Müslüman-Sünni olmayan yurttaşlarına karşı düzenlenmiş değişik şiddet ölçeklerinde ayrımcılık, ırkçılık örnekleriyle dolu tarihi, bu ülkenin muhalifleri tarafından sınırlı da olsa irdelenebiliyor, eleştirilebiliyor. Ama antisemitizm parmakla sayılabilecek istisnalar dışında görmezden gelinerek, adı konulmayarak ya da varlığı açıkça inkar edilerek, karşısında hemen hemen herkesin suskunlaştığı bir konu olmayı sürdürüyor.
Alacakaranlık kuşağı
Türkiye'de şimdiye kadar hiçbir konuda bir araya gelememiş kesimler, özellikle Irak krizinin patlak vermesiyle başlayan süreçte, İsrail devleti karşıtlığı temelinde ve benzeri görülmemiş genişlikte bir koalisyonda toplanabildi. Yahudilere duydukları düşmanlığı İsrail'in varlığında cisimleştiren İslamcı kesim, alanları "Irak'ta savaşa hayır" sloganlarıyla yürüyen geniş bir sol kitleyle birlikte doldurdu.
Toplumların devletler şeklinde örgütlenmesinden, sınırlar içine hapsedilmesinden, milliyetçi ve ırkçı düşmanlıklar yaratılmasından, militarizmden ve onun kanlı sonuçlarından mutsuzluk duyması beklenen kesimlerin, Ortadoğu'daki şiddet sarmalından çıkış kaygıları taşıyanların, hiçbir çifte standart uygulamadan her türlü şiddet yanlısı çözümü eleştirip, acil ihtiyaç olan barışı önermesi beklenirken bu gösteriler ve kampanyalardaki yaygın tutum tersi oldu. Şiddetin bir yanı eleştiriden uzak tutuldu, hatta mazlum söylemiyle kucaklanıp meşrulaştırıldı. Ulus devletlerle kaplı bir dünyada, İsrail devletini "daha gayrimeşru", "daha tehlikeli" ilan edip şeytanlaştıran yaklaşıma, ne eylemde ne söylemde hiçbir mesafe koymayan sol kesim, İsrail devletinin haritadan silinmesi özlemini de yer yer İslamcılarla paylaşmaktan gocunmadı.
Bu "eylem birliği" gündelik politikanın içinden çıktı ve orada sürüyor. Bütün kavramların birbirlerine kolaylıkla karıştırıldığı, birbirine indirgendiği yayınlar kanlı göndermeleri olan bir zihin bulanıklığının araçları oluyorlar. Siyasi söylemlerinde her türlü faşist ya da sertlik yanlısı uygulamayı Nazizm ile aynılaştırabilenler, Yahudi soykırımı Holokost'un tarihsel özelliklerinden oluşan tekilliğini gözardı edip Holokost'u aleladeleştiriyorlar. Böylelikle Holokost inkârcılığına kadar giden bir tutuma da elveriyorlar.
Tarihsel bağlamı, neredeyse bütün coğrafyaları kaplayan yaygınlığı ve geniş sınıfsal, sosyal, kültürel tabanı nedeniyle antisemitizm apayrı bir başlık olarak ele alınmayı gerektiriyor. Solun büyük bir kesiminin, kimi insan hakları savunucularının ve ırkçılık karşıtlarının antisemitizmi gündemlerine oturtamadıklarına, kendi başına bir tehdit olarak telaffuz edemediklerine, son dönemde gözlemlediğimiz gibi bir tepki vermek kaçınılmazlaştığında ancak herhangi bir ayrımcılık örneği olarak gördüklerine ve gerçek vahametini es geçebildiklerine tanık oluyoruz.
Bu durum bize, antisemitizmin artık Hitler'e çakılan selamların ötesinde göstergeleri olduğunu, değişik kılıklarda ortaya çıkabildiğini gösteriyor.
Açılmış kanallardan akar düşmanlık...
Öyle görünüyor ki insanlar, bu olağanüstü karmaşık dünyayı açıklamakta acizleşince, "düşmanlaştırılmış öteki"ler yaratıp tecrit etme ihtiyacı duyuyorlar. Tarihte ve şimdi, bu "ihtiyacı" en fazla ve otomatik olarak Yahudilerin karşılıyor olmasının bir adı var.
Günümüz antisemitizminin en aktif kolu İslamcı basının geniş bir bölümü, Yahudilere karşı saldırılarını pervasız bir şekilde ve Adolf Hitler'e övgüler düzmeye kadar vardırdı. Paralel bir girişim de Yahudi kökenli oldukları vurgulanan ve "Sabetaycı" olarak adlandırılan insanlara karşı görülmemiş bir popülerlik kazanan yayınlar ve kampanyalar. Nazilerin "saf ırk" uygulamalarından doğrudan devralınmış bir şekilde hazırlanan soy sop listelerinde "Yahudi soyundan gelme" kişiler saptanıyor; bu kişiler "dünyayı yöneten Yahudiler" komplo teorilerine eklemlenen bir biçimde Türkiye'yi perde arkasından yöneten gizli bir mezhebin bir o kadar kötü niyetli üyeleri olarak sunuluyor ve hedef gösteriliyorlar.
Karşısında genellikle sessiz ve tepkisiz kalınan bu durum, İslamcı ve merkez medyanın popülist kanallarından rahatça akıp, antisemitizmi gündelik yaşamın ve söylemin içine sindirip yerleştirdi. Her taşın altında "Yahudi parmağı" aramak, "Yahudiler"in baş faili oldukları envai çeşit komplo teorilerini ortaya sürmek sıradanlaştırıldı...
Gündelikleşmiş ezberi, "Antisemitizme sıfır tahammül" noktasından her fırsatta bozmak için, bizim gibi hisseden ve düşünen herkesle birlikte bilgilenmeye, itiraz etmeye, yazmaya, çizmeye, sesini yükseltmeye ve dayanışmaya istekli olduğumuzu bildiriyoruz.
İmzalayanlar:
Rıdvan Akar, Taner Akçam, Doğan Akhanlı, Mustafa Akyol, İshak Alaton, Necmiye Alpay, Selim Amado, Çağatay Anadol, David Arditi, Nazmi Arif, Ergün Arslan, Hüseyin Aygül, Esin Ayral, Laleper Aytek, Rıfat N. Bali, Beki Bardavid, Süleyman Bardavid, Ali İhsan Başgül, Moiz Bayer, Lizi Behmoaras, Jacob Bensason, Jacques E. Botton, Nükte Devrim Bouvard, Cem Bozşahin, Fatma Mefkure Budak, [buradaki isim talep üzerine 30 Haziran 2020'de çıkarıldı], Oral Çalışlar, Hacer Çınar, Ahmet Dağ, Hüseyin Dağdaş, Gülder Demir, Hülya Demir, Aynur Demirdirek, Hülya Demirdirek, Şeyda Demirdirek, Aycan Demirel , Fuat Dündar, Tevfik Erhat, Jak Esim, Jenny Eskinazi, Nesi Eskinazi, Yusuf Estroti, Moşe Farsi, Hacer Yıldırım Foggo, Çetin Gabay, Rezzan Gabay, Eli Gerşon, Gamze Tokol Goldsman, Volkan Granit, Corry Görgü, Refik Güllü, Ayşe Günaysu, David Hasday, Emel Işıklı, Yürük İyriboz, Aydan Kalaçlar, Dina Karako, İsa Karataş, Asude Kayaş, Erdal Kaynar, Gülay Kılıçdoğan, Ergun Kırlıkovalı, Sevil Kıvan, Kürşad Kızıltuğ, Burçe Klaynman, Hayim İ. Krespin, M. Mustafa Kulu, Ahmet Kurt, Jaan Latif, Recep Maraşlı, Ceki Medina, Amy Mills, Gül A. Minci, Avram Mizrahi, Eti Motola, Özcan Mutlu, Akın Olgun, Haluk Oral, Mordo Ovadya, Menteş Aziz Oz, Mahmut Esat Ozan, Ayşe Öktem, Kerem Öktem, Ayşe Önal, Canan Özadam, Gencer Özcan, Yelda Özcan, Noyan Özkan, Mehmet Mihri Özdoğan, Ester Ruben, Murat Ruben, Rafael Sadi, Selim Salti, Defne Sandalcı, Selim Sanje, Fatma Sayman, Melih Sisa, Semra Somersan, Haldun Süral, Nora Şeni, M. Orhan Tarhan, Ülfet Taylı, Şirin Tekeli, Şule Toktaş, Saime Tuğrul, Süreyya Turhan, Akil Ulukaya, Momo Uzsinay, Nessim Weissberg, Deniz Yücel, Ragıp Zarakolu, Yaprak Zihnioğlu.