Çizim: “Kuyunun dibindeki insan”
“İçerideki yaşam da dışarıdaki gibi giderek zorlaşıyor. Yaklaşık 1,5 yıl önce Edirne F Tipi Cezaevinden buraya sürgün edildim. Burası yeni yüksek güvenlikli cezaevlerinden ve gerçekten de her yönüyle diğer cezaevlerinden farklı.”
Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Enver Baysal, mektubunda, sevk edildiği yeni tip yüksek güvenlikli cezaevinin koşullarını böyle tanımladı.
“Uzay aracı” gibi modüller
Enver Baysal, bu yeni tip hapishanenin mimari yapısını da şöyle anlattı:
“Mimari ve idari biçimi insan psikolojisini allak bullak etme, 7/24 psikolojik işkence etme üzerine kurgulanmış yeni bir zindan biçiminden söz ediyorum.
“Tamamı ‘modül’lerden oluşan, her modül kendi başına ayrı bir cezaeviymiş gibi diğer modüllerden yalıtılmış bir yapısı var, mimari olarak. Zaten ‘modül’ tanımlaması da bundan dolayı…
“Uzay aracı adacıklarına, yeraltı madenlerinde tehlike anlarında işçilerin sığındığı ve dışarısıyla hiçbir bağlantısı olmayan konteyner tipi yerlere de modül deniyor.
“Mühendislik işi kusursuz”
“İzolasyon anlamında bu tanımlama doğru, tek farkı cezaevi modüllerinin üç katlı olması. Her katında da altı hücresi var.
“Toplam 18 hücreden oluşan modülleri öyle planlamışlar ki hayret etmemek elde değil. Mühendislik işi kusursuz, herhangi bir hücrede iğne yere düşse, sesi 18 hücrede birden aynı anda yankı yapabiliyor.
Günün 24 saati gürültü
“Modülün her 18 hücresinin de tek bir penceresi var ve pencerelerin tümü ‘güneşlik’ dedikleri apartman boşluğuna benzer betondan bir kanyona açılıyor. Bu mühendislik ses yankısını yükseltiyor ve günün 24 saati gürültüye maruz kalmak kaçınılmaz hale geliyor.”
Tekbirler, küfürler, “sazlı-sözlü şamatalar”
Enver Baysal, bu gürültünün, farklı davalardan hapishanede olanların bir arada tutulmasıyla daha da arttığını yazdı.
Aynı modüllerdeki hücrelere farklı siyasi ve adli davalardaki mahpusların konulduğunu, bu sebeple duyulan seslerin de “çeşitlendiğini” anlattı:
“Sürekli zikir seansları, tekbirler, küfürler, sazlı-sözlü şamatalar, maç izleme ayinlerine maruz kalıyoruz. Bunu yaşamayanlar anlayamaz. Gece yarısı tekbir sesleriyle yataktan sıçramak, zikir seanslarının saatlerce sürmesi nedeniyle kitap okuyamamak, TV seyredememek nasıl bir psikoloji yaratıyor, bizden başka bilen var mı?
Mesela ben bu satırları yazabilmek için pencereyi kapattım, kulağıma tıkaç takarak bile zar zor yazabiliyorum. Aksi halde odaklanmak mümkün değil.”
TIKLAYIN - “Artık tek başınasın”
“Karıştır-barıştır” benzetmesi
En azından aynı davalardan tutuklu bulunanların aynı modüle yerleştirilmesi için birçok kez talepte bulunduklarını ancak bir çözüm elde edemediklerini ekledi.
Enver Baysal, 12 Eylül’ün “karıştır-barıştır” politikasına benzettiği ve “psikolojik işkence” olarak tanımladığı bu durumla ilgili idareyle görüştüğünü, idarenin de uygulamanın, genel müdürlüğün talimatı olduğunu ilettiğini yazdı.
Sorunun çözümü için tüm yetkili mercilere başvurduğunu söyleyen Baysal, “Yasaya aykırı, hukukta yeri olmayan ve işkence sistemini meşrulaştıran bir infaz uygulaması, yeni tip cezaevleriyle devreye sokuldu” dedi.
"Uzun süreli tecrit, insan haklarına aykırı" |
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste Ağırlaştırılmış Müebbet alan temsilcisi Heval Zelal Avcı, yeni tip hapishane koşullarıyla ilgili bianet’e yaptığı değerlendirmede, Avrupa Konseyi İşkencenin Önlemesi Komitesi’nin (CPT) kriterlerini hatırlattı: “CPT uzun süreli tecrit ve hücre hapsinin işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğunu dolayısıyla insan haklarına aykırı olduğunu ve tecrit altında bulunan kişilerin zihinsel, bedensel ve sosyal sağlıklarının olumsuz bir şekilde etkilenebileceğini vurgular. Bilimsel araştırmalar da tecridin insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Bunlara rağmen Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar ağır tecrit koşullarında hapsediliyor.” “Mevzuata göre, hapsetme koşulları ek cezalandırma olamaz” Heval Zelal Avcı, uzun süreli hapsin de hükümlüler üzerinde sosyallikten uzaklaştırıcı çeşitli etkileri olduğunu vurguladı: “CPT’nin görüşüne göre, uzun süreli mahkumiyetleri bulunan hükümlülerle ilgili uygulamaların, bu etkileri olumlu ve proaktif bir şekilde telafi etmeye yönelik olması gereklidir. Mevcut uygulama, CPT’nin önerileriyle çelişiyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün, Ceza İnfaz Kurumu Yönetimi El Kitabı’nda da ‘Hapis Cezası sadece özgürlükten yoksun bırakmayı içerir, hapsetme koşulları asla ek bir cezalandırma olarak kullanılmamalı’ ifadesi yer alıyor.” |
(AS)