* Fotoğraf: index.hu.
"Post-faşizm'in filozofu" olarak da anılan Macaristanlı düşünür, politikacı ve yazar Gáspár Miklós Tamás, uzun süren bir hastalık döneminin ardından iki gün önce (15 Ocak 2023'te) hayatını kaybetti. Haberi, edebiyat sitesi litera.hu duyurdu.
1948'de bugünkü Romanya'nın Cluj kentinde doğan; ancak hayatının büyük bir bölümünü Macaristan'ın Budapeşte kentinde geçiren 74 yaşındaki düşünür, Macaristan'ın önde gelen entelektüellerinden biriydi.
1972'de Babeş-Bolyai Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. Transilvanya'da haftalık bir edebiyat dergisinin editör yardımcısı olarak çalıştıktan sonra, hükümet yetkililerinin baskısı nedeniyle Budapeşte Üniversitesi'nde (ELTE) ders verdiği Macaristan'a göç etti.
Politik tutumları nedeniyle üniversiteki görevinden alındıktan sonra yayınları yasaklandı. Bu karardan sonra eserleri ya "kurumsal olmayarak" ya da yurt dışında yayımlandı.
Sosyalist İşçi Partisi Genel Sekreteri János Kádár döneminde (1956-1988) demokratik muhalefetin kilit isimlerinden oldu. 1989'dan 1994'e dek Hür Demokratlar İttifakı'nın (SZDSZ) temsilcisi olarak Macaristan Parlamentosu'nda yerini aldı.
1994'te, profesyonel siyaseti bıraktı.
Macar Akademisi Felsefe Enstitüsü'nün başkanı olarak Columbia, Oxford, Chicago, Georgetown ve Yale üniversitelerde ders verdi. Paris, Viyana, Washington DC ve Berlin'de misafir araştırmacı olarak bulundu. Kısa bir süre önce Macaristan Soros Vakfı'nın Yaşam Boyu Başarı Ödülü'ne layık görüldü. Siyaset felsefesi ve sosyal teori üzerine kitaplar yayımladı. Eserleri 12 dile çevrildi.
Tamás, 21. yüzyılın başlarından itibaren kendisini yeniden "Marksist" olarak tanımladı ve Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ı ve onun milliyetçi fikirlerini ekseriyetle eleştirdi.
"Kürtlerin başına gelenin önemi"
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Tamás'ın eleştirdiği devlet başkanlarından biriydi. Tamás, 7 Kasım 2019'da Erdoğan'ın Macaristan'ı ziyaretine karşı çıkmış ve devletlerin Kürtlere yönelik tutumlarının protesto edilmesi gerektiğini belirtmişti.
Tamás'ın bu bağlamda ele aldığı ve 2019 yılında Yeni Özgür Politika Gazetesi'nde yayımlanan "Kürtlerin başına gelenin önemi" başlıklı metninden bir bölümü paylaşıyoruz.
"Büyük bir halkın süregiden trajedisi hepimizi meşgul etmeli. Hitler'e takipçileri tarafından Nazilerin Yahudilere yaptıklarının gelecek nesilleri dehşete düşürüp düşürmeyeceği sorulduğunda verdiği cevap, Ermenilerin 1915'te katledilmesini kimsenin hatırlamadığı olmuştu. Son derece haklıydı, Ermeni Soykırımını (ki 1,5 milyon insan ölmüştü) kimseler hatırlamıyordu ve dünya Yahudi Soykırımı inkarcılarıyla dolu; tamamına erdirmek isteyenleri saymıyorum bile.
"Kürtler – o zaman Ermenilerin ve Yahudilerin olduğu gibi – devletsiz bir halk. Kendi karmaşık siyasetlerine ve kültürlerine sahip ama en berbat devletlerin bile yurttaşlarına sundukları korumalardan yoksun, ayrı, otonom bir azınlık teşkil ettikleri Türkiye, Irak, İran, Suriye ve diğer ülkelere dağılmış durumdalar. Kendilerini bir sürü düşmana karşı cesurca savunuyorlar ama tıpkı sonlarını bildiğimiz Ermenilerin ve Yahudilerin o dönemki durumu gibi, uluslararası hukuk kapsamında hiçbir hakka sahip değiller.
"Ermeniler ve Yahudiler, Batılı güçler tarafından kaderlerine terk edilmişlerdi. Évian-les-Bains Uluslararası Konferansında (6-15 Temmuz 1938), Dominik Cumhuriyeti hariç hiçbir devlet Yahudi mültecileri kabul etmemiş, Yahudi temsilci Golda Meir'in konuşmasına bile izin verilmemişti. Bu yüzden Nazi basını, görüyor musunuz, kimse Yahudileri istemiyor diye yazmıştı. Aynen bugün Kürtler için olduğu gibi.
"Kürt halkı güçlü, ama uluslararası olarak tanınmış ortak bir devletleri olmaksızın, dünya üzerindeki en güçlü orduların bazıları karşısında kendilerini sonsuza dek savunamazlar. Kendi bağımsız devletlerine sahip olmadıkları için, uluslararası hukukta saldırganlığı yasaklayan kurallar bu vakaya uygulanamıyor.
"Esas mesele, iyi niyetli her erkek ve kadının, tüm dünyada Kürt savaşını desteklemek zorunda oluşu. Daha da önemlisi, Türkler Kürt kardeşlerini desteklemek zorunda, çünkü ne zulmün ne de özgürlüğün ırkı ya da etnisitesi vardır. Hiçbir ulusal dayanışma – ya da daha açık söylersek suç ortaklığı – zulmü, haksızlığı ve cinayeti desteklemek için yeter sebep olamaz. Bunlar elbette klişe sözler ama doğrular.
"Sizi aklımızda tutuyor ve unutmuyor oluşumuz hiçbir şey değil, çünkü hiçbir gücümüz olmadığı için bunun bir yardımı olmuyor. Ama bana inanın, sizi bu güç zamanınızda ortada bırakan hükümetler, bunun bedelini ödeyecekler: Hesaplaşma vakti yakın."
* Kaynak: arbetet.se, people-ceu-edu, abouthungary.hu, wikipedia.org, Yeni Özgür Politika.
(TY)