Fotoğraflar: Melin Durmaz, bianet
Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İZ Derneği’nin (Bir İz) yürüttüğü YanYana Projesi’nin bugün, Dünya Mülteciler Gününde basın toplantısı gerçekleştirildi. Suriyeli mülteci çocuklara yönelik ayrımcılığı azaltmanın hedeflendiği proje Bir İz Derneği’nin yanı sıra Avrupa Birliği Avrupa Komisyonu Temsilciliği, Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı (DIHAA), Yuva Derneği ve Oyun Terapileri Derneği ile yürütülüyor.
DW Türkçe, Duvar, Hürriyet gibi basın kuruluşlarının yanında IBC, İKGV, Türk Kızılay, Hrant Dink Vakfı gibi sivil toplum kuruluşları da toplantıya katıldı.
Yirmi ay süren proje 2019-2021 yılları arasında Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kilis, Konya, Mersin ve Şanlıurfa olmak üzere 10 farklı okulda gerçekleştirildi. Proje kapsamında öğrenciler için psikososyal destek, veli destek, kutu oyunları, öğretmen eğitimleri ve bilinçlendirme çalışmaları olmak üzere çeşitli programlar bulunuyor.
YanYana Projesi, geçici koruma statüsündeki öğrenciler ile Türkiyeli öğrencilerin birlikte eğitim gördüğü ilk ve ortaokul derecelerindeki sınıflarda yürütüldü. Projede sınıf ve rehber öğretmenlerin birlikte çalışmasını sağlayacak ve Suriyeli çocuklarla ilgili farkındalık kazandıracak oyun ve eğitimler düzenlendi.
Bir İz Derneği Proje Uzmanı ve eğitmen olan H. Gökhan Fidan, projeyi anlatıyor:
Fatih Kadırga’da yer alan bir ilkokulda projeyi yürüten bir öğretmen deneyimlerini anlatıyor:
“Benim sınıfımda 10 öğrenci Suriyeli 15 öğrenci Türkiyeli idi. Bu sınıfta çocukların iki gruba bölünerek oynadıklarını fark ettim. Öğrenciler projenin devam ettiği 10 hafta boyunca grup olmayı ve paylaşmayı öğrendiler. Bu da çok hoşlarına gitti.
Bir velim ‘Çocuğumun Suriyeli velilerin yemeklerini yemesini istemiyorum’ demişti. Buna çocuğun karar vereceğini söyledim ve çocuk o gün yemeklerin hepsinin tadına baktı. Dolayısıyla çocukların önyargıları ailelerinden kaynaklanıyor.”
AB Türkiye Delegasyonu Program Yöneticisi Stefano Calabretta’nın konuşmasıyla başlayan basın toplantısı, dernek başkanı Özlem Melek Mumcuoğlu’nun konuşmasıyla devam etti.
“Çocuklar anlamlandırabilirse affedebilir”
Bir İz Derneği Başkanı Özlem Melek Mumcuoğlu:
“İki türlü travma vardır biri insan eliyle diğeriyse afetler gibi dışarıdan gelen travmalar. Afet gibi travmalar herkeste oluyor ve daha kolay atlatabiliyorlar. Fakat savaş gibi büyük bir şey olduğunda anlamlandırması çok zor oluyor.
Biz savaştan gelme ailelerin çocuklarıyla çalıştık. Bu çocuklar okullarda ayrımcılığa uğradılar, uğruyorlar. Bunu anlamlandıramıyorlar, biz de bunun üzerine çalışıyoruz. Çünkü çocuklar anlamlandırabilirse affedebilir.”
Mumcuoğlu’nun ardından YanYana Proje Danışmanı ve Eğitmeni Betül Bozkurt projenin detaylarını ve verileri paylaştı:
“Mayıs 2022 itibariyle UNHCR verilerine göre 100 milyondan fazla yerinden edilmiş olan insan var. 2021 sonu itibariyle bu sayı 89,3 milyondu. Bunların 37 milyonu yani yüzde 40’a yakını çocuklardan oluşuyor ve en çok Suriye’den mülteci var. Türkiye’de ise yüzde 90’dan fazlası Suriyeli olmak üzere 3 milyon 700 binin üstünde geçici korunma statüsünde kişi var. Bu oranlar içinde yüzde 70’in üstünde kadın ve çocuk bulunuyor. Sadece İstanbul’da ise 544 binin üzerinde mülteci var.”
“Ayrımcılık sadece mültecilere yönelik değil”
“İlk uygulamayı 2017-2018 yılında gerçekleştirdik. 76 okulda 120 öğretmen, 17 STK’da 73 terapist ile 4 binden fazla çocuğa ulaştık. Yeni dönemde ise Aralık 2019’da başladığımız projeyi 10 ile yaygınlaştırıldık. Bu 10 il Suriyeli mültecilerin en yoğun olduğu illerdi ve bu sefer ortaokullu çocukları da dahil ettik.
Hocalarımızın birinden gelen bir mektupta öğrencilerden biri ‘Sınıfımızda birçok şeyler değişti’ demiş. Amacımız da bu. Ayrımcılık sadece mültecilere yönelik değil. Öteki üzerinden kendimizi üstün göstermeye çalışmanın pek çok psikolojik sebebi de var. Bizim amacımız da değişim ve dönüşümü sağlamaktı.”
“Eğitimciler de kendi önyargılarını bulmalı”
Toplantının son konuşmasında Klinik Psikolog ve İzleme ve Değerlendirme Uzmanı İnanç Sümbüloğlu proje kapsamında elde edilen bulguları paylaştı:
“Daha çok kadın psikolojik danışmanların olduğu bir danışman grubu vardı. Yaş grubu ortalama olarak 30’du ve eğitmenlerin ortalama 8 yıllık deneyimi vardı. En önemli bulgulardan bir tanesi meslektaşlardan öğrenme oldu.
Eğitimcilerin kendi önyargılarını bulmak ve mesleğine taşıyabileceği bir noktaya yönlendirmek çok önemliydi. Bu sebeple eğitmenlerimiz sadece Suriyeli çocuklara değil farklı arka planlardan gelen çocuklara da uyarlanabilir bilgilere eriştiklerini söyledi.”
“Program okulda iyi gidişe katkı sağladı”
“Yorumlanabilir ve değişkenler tanımlandığında ortaklığa erişilebilecek testler uyguladık. Birinci ve onuncu haftanın sonunda ilkokul öğrencilerinden sınıfının resmini; ortaokul öğrencilerinden ise bir insan resmi çizmelerini istedik.
Bulgulara baktığımızda sınıf düzeyi arttıkça programın etkisinin daha fazla olduğunu gördük. Okulun fiziksel ortamının bir güçlük yarattığını, sınıf mevcudunun programı uygulama konusunda sorun yaşatsa da aşılabildiğini gördük.
Müdahale grubu aynı sınıflarda olan ama YanYana projesine katılmamış öğrencilerden oluşuyordu. Kontrol grubu ise bu programı alan çocuklardan oluşuyordu.
Çocukların resimlerindeki değişikleri görmek için sınıfın boyutu, insanların boyutları ve yüz ifadeleri gibi değişkenler tanımladık. Binin üzerinde resmin analizi sonucunda rakamlar bütün bu değişkenler özelinde müdahale grubunun lehine işaret ediyor. Çizilen öğretmen algısında bir değişim oldu ve çok net bir şekilde sınıftaki ilişkisel alan ve etkileşim değiştiğini gördük.
Birinci haftadaki çizimlerde diyalog hiç görülmezken onuncu haftada diyalogların eklendiğini, ilkokul öğrencilerinin resimlere kalpler ve gülen yüzler eklediğini gördük. Bu, programın okulda iyi hissedişe katkı sunduğuna dair bir veri sunuyor. Aynı zamanda çocukların birbirine teması da güçlendirilmiş durumda.”
Kutu oyunları çocuklar için hem eğlenceli hem de eğitici
“Müdahale grubunda 271 kontrol grubunda 278 öğrenci vardı. Kutu oyununun eğlenceli olduğu konusunda müdahale grubunun yüzde 84’ü oyunun eğlenceli; yüzde 80 düzeyinde de öğretici olduğunu düşünüyor. Bu, çok kültürlü ortam ya da ayrımcılıkla mücadele bağlamında öğrenme araçlarının etkili olduğunu ortaya çıkarıyor.
Aile programı, bu programın en zayıf kaldığı yerlerden bir tanesi çünkü velilere ulaşmak çok kolay değil. Pandemi, velileri bir araya getirebilecek fiziksel koşulların yokluğu ve dil problemi erişim konusundaki sorunlardan birisi. Kriz ise çocuklar aracılığıyla ve broşürlerle çözülmeye çalışıldı.” (MD/AS)