Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Van, Çatak’ta bulunan toplu mezar ile ilgili Anayasa Mahkemesi başvurusunun reddedilmesinin ardından Avukat Turan Ece, kardeşi de öldürülenleri arasında olan Cevdet Tatar adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yaptı.
22 Ekim 1998’de Van Çatak’a bağlı Kayaboğazı köyü Andiçen yaylasında çıkan çatışmada öldürülüp arazide bırakılanların cenazeleriyle ilgili hukuk mücadelesi 2011 yılından beri sürüyor.
9 yıl sonra takipsizlik kararı
Cevdet Tatar’ın kardeşi Hozan Hogır’ın cesedi, çatışma alanında bırakılmıştı.
Tatar’ın, kardeşinin cenazesini almak için Çatak Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuru, 9 yıl işlem yapılmaksızın bekletildikten sonra 27 Şubat 2020 tarihinde takipsizlik kararı verildi.
Toplu mezarla ilgili açılan başka bir dosyayla ilgili Çatak Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen davaya sunulan 23 Eylül 2013 tarihli, Kayaboğazı Jandarma Karakol Komutanlığı Uzman Jandarma Kıdemli Çavuş F.Ö. imzalı belgede, bölgede yapılan operasyon sonucu 22 kişinin “ölü ele geçirildiği” ifade ediliyordu. Avukat Turan Ece bianet’e yaptığı açıklamada, jandarmanın insanları öldürerek zorla kaybettiğinin bu belgeyle de ortaya konduğunu ifade etmişti. Toplu mezarda bulunan, Adli Tıp’tan adliye emanetine gönderilen kemikleri almak isteyen ailelerden ise 40 bin 400 lira “delil avansı” istenmişti.
“Ölenin ailesi cezalandırılıyor”
AİHM’ne iletilen başvuruda, konunun “yas hakkı ihlali” olduğunun altı çizildi.
Dilekçede, cenazenin aileye verilmeyip kaybedilerek yas hakkının engellenmesinin, “1984 tarihli İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele ve Cezaya Karşı BM Sözleşmesi” ile “İşkencenin ve Gayriinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi” uyarınca insanlık suçu olduğu, bu sebeple zamanaşımının işlemeyeceği belirtildi:
“1984 yılı ile başlayan, 1990-2000 yılları arası şiddetlenerek devam eden çatışmalı süreçte çatışmalarda öldürülen yasa dışı silahlı örgüt militanlarına ait cenazelerin ailelere veya belediyeye teslim edilmeyerek, çatışma bölgesinde, arazide bırakılmasının yakınları yönünden işkence suçunu oluşturduğu açıktır.”
Avukat Ece, dilekçesinde, “devlete karşı suç işleyen başvurucunun kardeşinin cenazesinin, aileye teslim edilmeyerek ailenin cezalandırıldığını” ifade etti:
“Devlete karşı isyan suçunu işleyenlerin cenazeleri üzerinden topluma korku salmak, toplum üzerinde baskı oluşturmanın hukuk devletinde yeri olmadığı gibi bu yöntemin nihai amaca hizmet etmediği-etmeyeceği de aşikardır. Bu bağlamda mahkemenizce hak ihlali verilmesi halinde toplumu sindirmek için ölülerin yakınlarının cezalandırılmasının önüne geçilmesi sağlanabilecektir.”
Asker ve köylülerin ifadesi alınmadı
Başvuruda, daha önce de olayla ilgili yıllardır yapılan başvurulara ve başka bir AİHM kararına rağmen mahkemeler ve savcılıkça etkin soruşturma yapılmadığı hatırlatıldı:
“Yargılamanın kamuya açık ve makul bir sürede yapılmadığı, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından yapılmadığı açıktır. Başvurunun, ulusal merciler önünde etkili bir şekilde soruşturulmadığı da sabittir.
“Başvuruya konu çatışma alanına ait olay yeri tutanağında adı geçen 26 köy korucusunun ifadesini almadan, ifadesi alınan komutanların verdiği bilgiler açık ve net iken soruşturmayı derinleştirmeden, keşif yapmadan, operasyona katılan birliklere ilişkin bilgiler verdiği halde operasyona katılan sorumlu askerlerin ifadeleri alınmadan, suç duyurusunda belirtilen hususlar araştırmadan, 28 Haziran 2008 yılında Uluslararası Sivil Toplum Komisyonca dinlenen Eren Keskin ve Keskin’e Cumhuriyet savcısı önünde tanıklık yapmaya hazır olduğunu beyan eden köylülerin ifadesi alınmadan, müşteki başvurucunun bile ifadesi alınmadan başvurucunun talebinin reddedilmesi etkin soruşturma ve adil yargılamanın açık ihlalidir.”
TIKLAYIN - ÖLÜYE SAYGI VE ADALET İNİSİYATİFİ
(AS)