Fotoğraf: MA
Zamanaşımına uğrayan Fehmi Tosun dosyasını bianet’e değerlendiren kızı, Avukat Jiyan Tosun, “Babamın dosyası da diğer kayıp dosyalarından farksız değil, bu da hepimiz umutsuzluk verici” dedi.
“Dosya yıllarca bekletilip sonra da kapatıldı”
Avukat Jiyan Tosun, babasının kaybedilmesiyle ilgili dosyadaki cezasızlık ve hukuki süreç ile ilgili, “Bütün kayıp dosyalarında yargı, suçların üstünü örtme aracı olarak kullanılıyor. Babamın dosyası da bu dosyalardan biri. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen hiçbir soruşturma yürütülmedi. Savcılık bir soruşturma numarası verdi ama gerçek bir araştırma yapılmadı. Savcı tanıklara başvurmadı, babamı kaçıran aracın plakasına dair bir işlem yapılmadı. Dosya yıllarca bekletilip sonra da kapatıldı” diye konuştu.
“AYM başvuruları reddediyor”
Jiyan Tosun, bütün kayıp dosyalarında da aynı şeyin yaşandığını ekledi: “Anayasa Mahkemesinin özellikle son süreçte verdiği kararlarda, etkin soruşturma veya uzun yargılama konusunda başvurular reddediliyor. Soruşturmanın bitmesi beklenip o zaman başvuru yapıldığında da yine ret kararları veriliyor.”
Savcılığa suç duyurusu
Cumartesi Anneleri/İnsanları, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon, 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası kapsamında bugün Küçükçekmece Adliyesi önündeydi.
MA’nın haberine göre, hak örgütlerinin açıklamasında, avukatlar Eren Keskin ile Jiyan Kaya’nın dün Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu bilgisi paylaşıldı. Suç duyurusunda, Noter Birliğine yazı yazılması, suça karışan aracın sahiplik bilgilerinin sorulması ve kaçırmaya tanıklık eden Besna Tosun’un dinlenmesi istendi.
Bugünkü açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Fehmi Tosun’un kızı Besna ve Jiyan Tosun katıldı.
“Birçok dosya zamanaşımına uğratıldı”
Açıklama da ilk olarak söz alan İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri, 27 Mayıs 1995’ten beri verdikleri mücadele ile gözaltında kayıp etme suçundan vazgeçildiğini ve bunun en önemli kazanımları olduğunu ifade etti.
Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin taranması ardından başlayan ve 22 kişinin yaşamını yitirdiği onlarca kişinin yaralandığı olayların ardından 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak basın metnini okudu.
Gözaltında kaybetmenin Türk Ceza Kanuna (TCK) göre de insanlığa karşı suç olduğunu belirten Ocak, bu kayıpların ardından etkin soruşturmalar yürütülmediğini, birçok dava veya dosyanın zamanaşımına uğratıldığını, insanlığa karşı suçların cezasızlığa sürüklendiğini kaydetti.
19 Ekim 1995’te kaçırılıp kaybedilen Fehmi Tosun ile ilgili dosyanın da aynı akıbeti paylaştığını, Tosun’un kaybedilmesine dair yeni delillerin ortaya çıktığını ve yeniden soruşturma taleplerinin olduğunu açıkladı.
Emniyet “Noterler Birliğini” işaret etti
Dosyada en önemli bilginin ve delilin 34 UD 597 plaka olduğunu söyleyen Ocak, şöyle devam etti:
“Aracın olay tarihindeki sahiplik bilgileri, bilgi edinme yasası çerçevesinde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sorulmuş ve Genel Müdürlük 26 Ekim 2015 tarihinde gönderdiği yazıda; ‘özel hayatın gizliliği’ kapsamında söz konusu sahiplik bilgisinin verilmeyeceğini belirtmiştir. Bu arada, savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş ve bu karara yapılan itiraz Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedilmiştir.
“İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne olayda kullanılan aracın plakası ile ilgili olarak yeniden sahiplik bilgisi sorulmuş ve Emniyet Genel Müdürlüğü; bu tür araçlarla ilgili her türlü işlemin yürütülmesi ile ilgili 2018’den bu yana Türkiye Noterler Birliği’nin yetkili olduğunu bildirmiştir.
“Tanık ve delil araştırması yapılmalı”
“Noterler Birliği tarafından gönderilen yazıda ise bu tür bilgilerin sadece yetkililer ve mahkemelere verileceği, bunun dışında araç sicillerinin gizli olduğu şeklinde cevap verilmiştir.
“Suç teşkil eden olayda kullanılan 34 UD 597 plakalı aracın, olay tarihindeki sahiplik bilgilerinin savcılık ve mahkemeye verilmesi zorunludur. Bugüne kadar yasanın kendisine yüklediği görevi yerine getirmeyen savcılığın; yeni delil ortaya çıktığı takdirde kamu davası açılabilir hükmü çerçevesinde soruşturmayı yeniden açması ve tanık ve delil araştırması yaparak maddi gerçeği ortaya çıkarması gerekir.”
Ne olmuştu? |
35 yaşındaki Fehmi Tosun, ailesiyle Diyarbakır, Lice'nin Licok Köyünde yaşıyordu. Koruculuk yapmaya zorlama, operasyonlar, gözaltılar, toplu işkenceler ve köylüleri göçe zorlama gibi pratiklerin devreye sokulduğu Lice ve köylerinde ağır bir baskı ortamı vardı. Fehmi Tosun da bu baskı ortamında tehdit edildi, gözaltına alındı, işkence gördü ve üç yılı aşkın bir süre hapiste kaldı. Hapisten çıkınca tehditlerin devam etmesi üzerine ailesiyle birlikte İstanbul'a taşındı. 19 Ekim 1995 sabahı kahvaltı sonrası Avcılar'daki evinden arkadaşı Hüseyin Aydemir ile birlikte çıktı. Akşam saatlerinde silahlı, telsizli, sivil giyimli üç kişi tarafından 34 UD 597 plakalı beyaz Renault araçla evinin önüne getirildi. Bu kişilerle evin bahçesine doğru ilerlerken kendisini gören eşi ve çocuklarına “Beni öldürecekler!” diye bağırdı. Onlar Fehmi'nin yanına koşunca zorla araca bindirilerek götürüldü. Olaya mahalleliler de tanık oldu. Hemen Avcılar Karakolu'na giden eşi Hanım Tosun, olanları anlattı. Eşini kaçıran aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan polisler “Bizim yapacağımız bir şey yok” dedi. Hanım Tosun ve İnsan Hakları Derneği yasal yollara başvurdu, olayı hükümetin ilgili birimlerine ve kamuoyunun gündemine taşıdı. Ancak Fehmi Tosun'un gözaltına alındığı kabul edilmedi ve kendisinden bir daha haber alınamadı. İç hukuktan sonuç alınamayınca dava AİHM'ne taşındı. 2003 yılında sonuçlanan davada hükümet AİHM'ne verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun'un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir” dedi ve yaşam hakkı ihlallerinde gerekli tüm önlemleri alıp, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt etti. Ancak bugüne kadar Fehmi Tosun dosyasında etkin bir soruşturma yapılmadı. Onu kaçıran otomobilin mevcut plakasının araştırılması talebi bile "özel hayatın gizliliği" gerekçesi ile karşılanmadı. Zamanaşımından takipsizlik kararı verilen dosyalar kapatıldı. Takipsizlik kararlarına yapılan itirazlar reddedildi. BM'nin Fehmi Tosun'un kaybedilmesi ile ilgili sorduğu soruya da Bakanlık, onun yurtdışına çıktığı cevabını verdi. Üstelik yurtdışına çıkış zamanı olarak da Fehmi Tosun'un hapishanede bulunduğu bir tarihi verdi. Hanım Tosun ve beş çocuğu halen Fehmi Tosun’u arıyor. |
(AS)