Haberin İngilizcesi için tıklayın
Son iki yıldır varlıkları tartışılmayan hatta "pandeminin görünmeyenleri" olan Suriyeli mülteciler, 2023 seçimleri yaklaşırken yeniden siyasetin ana gündemi oldu.
Öyle ki, son birkaç ayın temel gündemi; ekonomik kriz ve üç hanelere doğru ilerleyen enflasyon yerini Suriyeli mültecilere bıraktı.
Sadece siyasetçilerin değil, sosyal medyanın da ana başlığı "Suriyelerin geri gönderilmesi" idi.
Peki, Suriyelilerin geri gönderilmeleri mümkün mü? Yüzde 80'i geri dönmek istemiyorken, dönüş nasıl olacak? Suriyeliler zorla geri gönderilebilirler mi, uluslararası hukuk ne diyor?
Galatarasay Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucu Başkanı Doç. Dr. Didem Danış sorularımızı yanıtladı.
Doç. Dr. Danış, Türkiye'deki koşulların Suriyeliler için ağır olmasına rağmen önemli bir kısmının geri dönmek istemediğini söyledi.
"Suriyelileri geri göndereceğiz' sözlerinin gerçekte bir karşılığı olmadığını" belirten Doç Dr. Danış, "Siyasi saiklerle, seçime yönelik söylemler bunlar" dedi.
Doç. Dr. Didem Danış'ın sorularımıza yanıtları...
"Ekonomik kriz arka plana itiliyor"
*Suriyeli mültecilerin geri gönderilmesi son zamanlarda yeniden siyasetin ana gündemi oldu. Ne oldu da bu konu tekrar gündeme geldi?
Bugün mültecilerin sosyal medyada bu şiddetle gündeme gelmesi çok organize bir siyasi kampanyanın sonucu. Yani tamamen konunun siyasileştirilmesiyle alakalı bir durum zira Suriyeliler Türkiye’ye dün gelmedi, 2011’den beri devam eden bir göçten söz ediyoruz.
2014’te 1,5 milyon, 2015’te 2,5 milyon ve 2016’dan beri de yaklaşık 3,5 milyon kayıtlı Suriyeli var ülkede. Yani karşımızda en az 7-8 yıllık geçmişi olan bir mülteci grup var. Türkiye uzun yıllardır çok büyük bir mülteci ve göçmen nüfusuna ev sahipliği yapıyor. 2015’ten beri dünyada en çok mülteci barındıran ülke konumunda.
Suriye’den gelen 3,7 milyon geçici koruma statüsündeki kişiye ek olarak, yarım milyon kadar da Irak, İran ve Afganistan gibi ülkelerden gelip resmi sığınma başvurusu yapan kişiler var. Buna ilaveten 1,4 milyon civarı yasal ikamet izniyle bulunan yabancı var. Yani bazılarının dezenformasyon amacıyla şişirdiği kadar olmasa da, yaklaşık 5,5 milyon kayıtlı yabancı var.
Bu sayıyı küçümsemek mümkün değil. Bu derece kalabalık ve hızlı bir şekilde sayısı artan mülteci ve göçmen nüfusun toplumda endişe ve soru işaretleri yaratması anlaşılır bir durum. Ancak bu günlerde sosyal medyada giderek büyüyen nefret söylemi ve histeri hali de sadece bu sayının yüksekliği ile açıklanabilecek bir durum değil. Yürütülen organize siyasi kampanya maalesef mülteci meselesinin toplumda soğukkanlı bir şekilde tartışılmasına engel oluyor.
Ayrıca daha da önemlisi; mülteci tartışması şu an Türkiye’nin daha öncelikli sorunu olan ekonomik krizin arka plana itilmesine neden oluyor. Hepimizin mağduru olduğu yoksullaşma ve enflasyonu tartışmamız gerekirken, farklı kanallardan kışkırtılan mülteci karşıtlığı gündemi işgal ediyor. Bu durum bence kısmen iktidarın da işine geliyor.
Burada muhalefetin de, oy kaygısıyla çok tehlikeli bir yola girdiği görülüyor. Muhalefet partileri, ekonomik sorunlardan kaynaklanan tepkiyi doğru yöne kanalize edemedikçe, kendilerine kolay gözüken mülteci düşmanlığı kayığına binerek, tartışmayı kimse için fayda sağlamayacak bir noktaya getiriyorlar.
Göç İdaresi Başkanlığı 21 Nisan 2022'de açıkladığı son verilere göre; Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısı 3 milyon 762 bin 385. Suriyeli mültecilerin nüfusunun en yoğun olduğu kentler arasında ilk sırada İstanbul geliyor. İstanbul'daki Suriyeli mülteci nüfusu yarım milyonu aşıyor. İkinci sırada ise Antep ardından Hatay, Urfa Adana geliyor. |
TIKLAYIN-Suriyeli mülteciler geri dönüş hakkında ne düşünüyor?
"Demografinin değişmesi mümkün değil"
* Bazı akademik araştırmalarda toplumda 'Suriyelilerin demografik yapıyı değiştireceği' şeklindeki kaygıları öne çıkıyor. Siyasilerin de bu yönlü söylemleri var, siz bu konuda ne düşüyorsunuz?
Böyle demografik bir değişiklik hiçbir şekilde mümkün değil. Ama dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de popülist siyasetçiler sık sık “demografik yer değiştirme” söylemini kullanıyorlar.
Mesela Fransa’da son seçimlerde yüzde 7 oy alan başkan adaylarından biri olan Eric Zemmour benzer söylemleri kullanıyordu: “Arap ve Müslüman göçmenler Fransız halkını yerinden edecek. Bizi istila ediyorlar, demografik işgal hareketiyle karşı karşıyayız, vs” diyordu.
Türkiye’ye döndüğümüzde ise; Türkiye 84 milyon nüfusa sahip bir ülke. Doğurganlık hızı yüzde 2’nin altına düştü, gene de Türkiye’de nüfus her sene yaklaşık 1 milyon kişi artıyor.
Suriyelilerin doğurganlık hızı Türklere göre çok daha yüksek; ancak gene de bu matematiksel farkı kapaması mümkün değil. Ankara Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Dr. Murat Erdoğan’ın yaptığı araştırmaya göre, bugüne kadar Türkiye’de doğan bebek sayısı 750 bin kadar. Yani Suriyelilerin Türkiye nüfusunu geçmesi demografik açıdan mümkün değil.
Bu “demografik istila” söyleminin başka bir sorunlu yanı ise Suriyelerin hiç değişmeyeceğine dair düşünce. Göç alanında çalışan araştırmacılar, uygun şartlar sağlandığı zaman ikinci ve üçüncü kuşakların yaşadıkları topluma uyum sağladıklarını görüyorlar.
Avrupa’da yaşayan Türklerin önemli bir kısmı nasıl bugün yaşadıkları toplumun bir parçası haline geldiyse, burada kalacak Suriyeli mülteciler de benzer şekilde entegre olacaklar.
TIKLAYIN-"Türkiye de zor ama Suriye ölüm"
"Geri dönme isteği oldukça düşük"
*Prof. Dr. Murat Erdoğan, sözünü ettiğiniz araştırmasında "Suriyelilerin yüzde 80’i geri dönmek istemediğini" söylüyor. GAR’ın böyle bir araştırması var mı, Suriyeliler dönmek istiyor mu?
Biz bu konuda nicel bir araştırma yapmadık ama nitel araştırmalarımız sırasında Suriyeliler arasında geri dönme isteğinin oldukça düşük olduğunu gözlemledik.
Türkiye’deki koşulların onlar için çok ağır olmasına rağmen, neden geri dönmek istemiyorlar? Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle Suriye’deki ekonomik ve sosyal yıkımın etkileri hâlâ devam ediyor. Çoğu kişi Esad rejimi tarafından düşman olarak görüldüğü için geri dönmeleri durumunda başlarına geleceklerden korkuyorlar. Görece güvenli bölgelerden biri olan Türkiye’nin kontrolündeki yerlerde ise henüz gerekli yaşam koşullarının sağlanamadığını biliyoruz.. Bütün bunlar Suriyelilerin dönüş arzusunu sınırlandırıyor.
Sonuç olarak Suriyeliler, maruz kaldıkları yoksulluğa, ayrımcı ve ırkçı söylemlere rağmen çocuklarının geleceği için burada kalmak zorunda hissediyorlar. Bu da bize, iddia edildiği gibi “istila”dan ziyade önemli bir kısmının “buralı olmak” istediğini gösteriyor.
TIKLAYIN-Devlet Suriyelilere Ne Yardımı Yapıyor?
"Gönüllü dönüşe nasıl ikna edeceksiniz?"
*Peki zorla geri göndermek mümkün mü, uluslararası hukuk ne diyor buna dair?
Türkiye’nin hem ulusal mevzuatı, hem de imza koyduğu uluslararası hukuk metinleri, geri göndermenin ancak gönüllü olursa olabileceğini söylüyor. Yani şu an tüm muhalefetin ‘Suriyelileri geri göndereceğiz’ sözlerinin gerçekte bir karşılığı yok. Siyasi saiklerle, seçime yönelik söylemler bunlar. Maalesef bu tavrın, hem toplumsal hem siyasi açıdan çok ağır bedelleri olabilir.
Bir kere kendileri açısından büyük risk oluşturacak bir söyleme giriyorlar. Seçimi kazansalar bile hepsini gönderemeyeceklerini kendileri de çok iyi biliyor.
Bazı siyasetçiler çok kolayca “geri göndereceğiz” diyorlar ama aslında bu hiç de söylendiği kadar kolay olmayacak. Cevap bekleyen çok temel bazı sorular var: Suriye’nin neresine göndereceksiniz? Hangi koşullarda göndereceksiniz? Kalmak isteyen bunca kişiyi gönüllü geri dönüşe nasıl ikna edeceksiniz? Uluslararası ve ulusal hukuktan kaynaklı geri göndermeme (non-refoulement) kuralını nasıl aşacaksınız?
Diyelim ki bunların hepsi çözüldü, bu kapsamlı operasyonun lojistiğini nasıl yapacaksınız? Hepsini gönderemeyeceğinize göre kimlerin gönderileceğine nasıl karar vereceksiniz? Diyelim ki gönderildi, yerleştikleri yerlerde altyapı ve toplumsal düzene dair sorunları aşmak için gerekli destekleri kimler sağlayacak? Kısacası, çok sayıda cevapsız soru var.
|
TIKLAYIN-"Suriyelilerin Geri Gönderilmesi Hukuk Dışı"
"Suriyeliler tedirgin"
*Bu söylemler, hedef göstermeler sokağa şiddet olarak yansır mı? Yeniden Altındağ’daki gibi bir durum yaşanır mı?
Suriyeli mülteciler üzerinde çok ağır bir siyasi oyun oynanıyor. En büyük mağdurun mülteciler ve geniş halk kesimleri olduğu bu tablo bence iktidarın da işine geliyor çünkü böylece ekonomik krizin toplumda yarattığı tepkiyi başka bir yere yöneltiyor ve kendi hatalarından kaynaklı sorunları görünmez kılabiliyorlar.
Şu an Suriyeli aileler çok büyük bir tedirginlik içindeler, aileler çocuklarını kaygıyla okula gönderiyor, insanlar sokağa çıkmaya korkuyor. Sosyal medyada ekilen nefret tohumları en basitinden, okullarda çocukların akran zorbalığına uğramasına neden oluyor. Bu nefret dilinin sonuçlarını Altındağ’da, İzmir’de ve Sakarya’da gördük. Umalım ki, önümüzdeki günlerde hepimizi üzecek buna benzer kötü gelişmeler olmasın.
TIKLAYIN-"AKP'lilerin yüzde 46,3'ü iktidarın Suriye politikalarını yanlış buluyor"
"Hap gibi basit çözümler yok"
*Peki ne yapmalı?
Öncelikle çok boyutlu, çok karmaşık bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu kabul etmeliyiz. Maalesef hap gibi basit çözümler yok. Bu konuda araştırma yapan bilim insanlarını hedef göstermek yerine onların çalışmalarına kulak kabartmak, en azından bu yoğun dezenformasyonu aşmak için önemli bir adım olabilir.
Ayrıca bu yaşananların sadece Türkiye ve Suriyeli mültecilerin meselesi olmadığını vurgulamak gerekir. Tüm bunlarda Avrupa Birliği ülkelerinin de çok önemli bir sorumluluğu var. İnsanlar sosyal medyada öfkelerini kolayca mültecilere yöneltiyorlar.
Keşke bu meselenin sorumlusu değil, mağduru olan mültecilerin yerine, bu insanları evlerini terk etmek zorunda bırakan Suriye rejimine, tüm bu süreci plansız programsız bir şekilde yöneten Türkiye'deki siyasi iktidara ve sorumluluğu sırtından atmak için her türlü ahlaksız politikayı uygulamaktan çekinmeyen Avrupalı siyasetçilere yönelse bu tepkiler. Çünkü bugün yaşanan sorunların asıl sorumluları bu siyasi aktörler.
(RT)