Fotoğraflar: bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Ahmed Abdul 30 yaşında. Suriye’deki savaştan üç yıl sonra doğup büyüdüğü toprakları bırakmak ve Türkiye’ye gelmek zorunda kalıyor.
2014'te geldiği Antep'te, uzunca bir süre kalacak yer sıkıntısı yaşıyor, dil sorunu da eklenince iş bulmakta zorlanıyor.
İş bulma imkanının çok olabileceği umuduyla yönünü İstanbul’a çeviriyor. 8 yıldır İstanbul’da yaşıyor Abdul.
Bulaşıkçılık, konfeksiyonda aracılık gibi birçok işte çalışıyor. Uzun yıllardır da inşaatlarda duvar örüyor, ne iş verilse yapıyor.
Tek başına geldiği Türkiye’de kendisi gibi Suriyeli olan eşiyle tanışıyor ve iki kız bir oğlan üç çocukları oluyor.
“Çocuklarım burada doğdu, yıllardır burada yaşıyoruz ama yine de yabancı hissediyoruz. Ülkemize dönmeyi istiyoruz ama dönebilir miyiz bilmiyorum” diyor.
Türkiye’de savaş olmasa da yaşamın kendileri için artık çok zorlaştığını söylüyor:
“Kazandığım para en çok 4 bin, daha fazla olmuyor. 1800 TL kira veriyorum. Faturalarımız çok geliyor, eskiden bu kadar çok fatura gelmiyordu ama şimdi kazandığım parayı faturaya, kiraya veriyorum. Çocuklarım küçük, her gün arıyorlar ‘baba gelince bize çikolata al, muz al, cips al’ diyorlar ama alamıyorum. Bazen üç çocuğuma bir çikolata alıyorum. Bazen ‘unuttum yarın alacağım’ diyorum. Çocuklar anlamıyor, küsüyorlar. Çocukları dışarı bile çıkarmak istemiyoruz, bir şey isterlerse alamayız çünkü.
“Suriye’de durumlar düzelirse döneceğiz, burada çok arkadaşım oldu ama biz misafiriz. Ailem Suriye’de kaldı, dönmek, ailemle beraber olmak istiyorum.”
TIKLAYIN-"Bu Kadar Alışmışken Her Şeye Yeniden Başlayamam"
"Türkiye İdlib'e gönderdi, geri geldik"
Muhammed ise 18 yaşında, 7 yıldır Türkiye’de. Babasını savaşta kaybediyor, annesi ve 6 kardeşiyle Türkiye’ye geliyor. Annesi ve kardeşleriyle Aksaray’da su, mendil satarak yaşamaya çalışıyorlar, ama Ramazan nedeniyle satış da yapamıyorlar.
“Kardeşlerin okula gitmiyor mu?” diye soruyorum. Türkiye'nin verdiği kimliklerin iptal edildiği için okula gidemediklerini söylüyor. 2019 yılının Eylül ayında İdlib’e gönderiliyorlar:
“İdlib’de kalamazdık biz Kürdüz, orada DAİŞ vardı. Bizi öldürürlerdi geri gelmek zorunda kaldık. Tekrar kimlik vermediler, bir yerde çalışamıyoruz, su satıyoruz. Kardeşlerim de kimlikleri olmadığı için okula gitmiyorlar bizimle su satıyorlar bazen.
“Çok zor durumdayız, tek odaya 800 TL kira ödüyoruz. Onu bile çoğu zaman veremiyoruz, her şey çok pahalı oldu. Ramazan’dan önce de çok su satamıyorduk zaten. Eskiden günde 50-60 lira kazanıyorduk, 30 lirasını ev kirası için ayırıyoruz. Diğerini de ev masrafı yapıyoruz.
“Suriye’ye de gidemiyoruz burada da yaşamıyoruz, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Suriye’nin düzelmesini bekliyoruz, dönmekten başka çaremiz yok.”
TIKLAYIN-BM ve TBB Kürt mültecileri yok saydı
"Suriye'ye dönmek istemiyorum"
Hadje 30 yaşında, 6 buçuk yıl önce eşini kaybettikten sonra iki çocuğu ile beraber Türkiye’ye geliyor. Çok kısa bir süre Antep’te kampta kalıyorlar, kamp boşaltılınca İstanbul’a geliyorlar.
Hadje de iki çocuğuyla su satarak geçinmeye çalışıyor. Ama ancak kirayı ve fatura ödeyebiliyor. Kimi zaman Aksaray’daki Suriyeli lokantalardan arta kalanları aldıklarını, zaman zaman da o lokantalarda bulaşık yıkadığını belirtiyor. Fakat ne olursa olsun Suriye’ye bir daha dönmek istemediğini özellikle vurguluyor. “Türkiye de zor ama Suriye ölüm” diyor.
TIKLAYIN- "Devletler Bizim Adımıza Karar Vermesin"
"Kötü ne olsa hep bizden biliyorlar"
30 yaşındaki Ferad, Suriye savaşının yeni yeni alevlendiği 2011'de geliyor Türkiye. Kendini artık Türkiyeli gibi görüyor. Suriye'ye dönmeyi düşünmediğini, Türkiye'de bir yaşam kurduğunu ve burada yaşamak istediğini söylüyor.
Kargoda çalışıyor, kazancının çevresindeki arkadaşlarına göre iyi olduğunu ama artık geçinmekte çok zorlandığını belirtiyor:
“Pandemi sürecinde çalıştım, çok etkilenmedim ama çevremdeki arkadaşlarım lokantalarda ya da başka işlerde çalışıyor. Bazıları hiç çalışamadı, bazıları da işsiz kaldı. Ben şanslı sayılırım. Ama son zamanlarda gelen zamlarla elimde hiç para kalmıyor.
“Kazandığımın hepsi masraflara gidiyor. 2500 TL kira ödüyordum, bir ay önce 5 bin yapıldı. Mecbur ödedim evden çıkmak istesem ev bulamam, bulsam aynı parayı istiyorlar. Aksaray’da artık en düşük kira 5 bin TL oldu. Bazen kazandığım masraflara bile yetmiyor.”
"Türk arkadaşıma Suriyeli diye hakaret ettiler"
Türkçesi gayet iyi Ferad’ın, Suriyelilere pek benzetilmediğini ama Suriyeli olduğunu söylendiğinde ise; tepkili yaklaşanların olduğunu söylüyor:
“Türkiye’de sadece Suriyeliler yok, birçok ülkeden göçmen geliyor. Suriyeliler Türkiye’yi evleri gibi görüyor. Fakat kötü ne olsa hep bizden biliyorlar. Yanlışı yapan Türkiyeli bile olsa ‘Suriyeli yapmıştır’ diyorlar.
"Mesela geçen gün Türk bir arkadaşım metroda Arapça kitap okuyor. Suriyeli diye hakaret ediyorlar. ‘Neden yerini vermiyorsun, artık ülkenize gidin, ekonomi sizin yüzünüzden battı’ diyorlar. Arkadaşım Türk olduğunu söylüyor ama yine de tepki gösteriyorlar. Kötü gösteriliyoruz ama iyi olan hiçbir şey anlatmıyorlar.
"Ekonomi dönüyorsa Suriyelilerin sayesinde"
Ferad ile konuşmamıza yanı başındaki Türkiyeli komşusu dahil oluyor. İsminin Can Polat olduğunu 30 yıldır Aksaray’da esnaf olduğunu anlatıyor. Suriyeli nefretine tepki gösteriyor:
“Eğer şu an Türkiye’de ekonomi dönüyorsa Suriyelilerin sayesindedir. Suriyeliler olmasa hiç kimse iş yapamaz. Ekonomiye çok büyük katkıları var.
“Siyasetçiler Meclis’te oturup 'işsizliğin nedeni Suriyeliler' diyorlar, vallahi yaşadıkları ülkeden haberleri yok. Suriyeliler olmasa bazı siyasetçiler siyaset yapamaz.
"Her ülkenin, her memleketin iyisi kötüsü var. 'Suriyeliler sapık' diyorlar, Türkiye’de Kuran Kursu’nda çocuklara tecavüz edildi. Bütün Türkler sapık mı oluyor şimdi…” (RT/AÖ)