Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine dair süren yargılama ve soruşturma sürecine dair ailesi ve avukatları bu sabah İstanbul, Cezayir Toplantı Salonu’nda basın açıklaması yaptı.
Toplantıda Tahir Elçi’nin eşi, hukukçu Türkan Elçi, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, avukatlar Benan Molu, Orhan Kemal Cengiz, Tuğçe Duygu Köksal ve Mahsum Batı konuştu.
Hukukçular, cinayetin cezasızlıkla sonuçlanabileceği ve bu sonuca götüren soruşturma ve kovuşturma süreçlerine ilişkin bilgi verdi.
Mahkemenin gerçeği ortaya çıkarmasına dair iradesinin bulunmadığını belirten avukatlar, yargı mensuplarının eksikliklerini sıraladı ve yaptıklarını suç duyurularını anlattı.
“Heyetle aramıza duvar örüldüğünü gördük”
İlk sözü alan Türkan Elçi, yargılama sürecinde nelerle karşılaştırdıklarını, mahkemenin tutumunu anlattı:
“Adalet arayışımı bir yolculuğa benzetiyorum, hak arayışının yolculuğu. Bu yolculukta bir mağdurun taleplerinin mahkemece yerine getirilmesinin kolay olmadığını biliyorum. Sanıkların yargılanması, suçluların cezalandırılması konusunda talepler dile getirilse de sadece mağdurların ve avukatların çabası yeterli olmuyor. Suçluların cezalandırılmasında yargının da iradesi olması lazım. Ama biz bir buçuk yılın sonunda yarı yolda bırakıldık.
Yargı pratiğini bilmiyor muydunuz, denebilir. Ama mağdur olmaktan kaynaklı, umutlanmayı daha çok tercih ediyorsunuz. Umut yokken o yolculuğa ne başlamanız ne devam etmeniz mümkün.
Yargının pratiğini çok iyi bile vatandaşlarız. Biz yine de bu yolculuğa çıkmakta inat ettik. Sonra ne oldu? Mağdur olmamıza rağmen sanık muamelesi gördük, talebimizin kabul edilmeyeceği konusunda ikna olduk. Karşılaştığımız engelleri bugün açıklayacağız.
Duruşmalarda, mahkeme heyetinin aramıza çelikten bir duvar ördüğünü fark ettik. Duvarın arkasında cezasızlık vardı. Yargılananların usulen yargılandığı hissine sahibiz. Başlarken de bunu biliyorduk ama yine de önyargılarla yola çıkmadık.
Tahir Elçi dosyasının toplum nezdinde ne kadar önemli olduğunu anlatmama gerek yok. Sadece Kürtler açısından değil, Kürtler ve Türkler açısından ortak bir hafızaya ismini yazdırdığını biliyoruz. Önemli bir hukuk insanı, kardeşlik duyguları güçlü biri. Belki bizi şu anda güçlü kılan da budur.
Ancak karşılaştığımız mahkemenin toplumun huzuru için bizim kadar çaba içerisinde olmadığını görüyoruz. Mahkeme heyetine baktığımda kendini 21. Yüzyılda hissetmedim. Objektiflikten uzak, dogmatik fikirlerle dolu bir engizisyon mahkemesiyle karşılaştım. Bu da sürpriz değildi. İngiltere’de düzenlenen rapor olmasaydı bu yargılama süreci de zaten başlamayacaktı.
Bugün, suçluların ciddi anlamda tespit edilmeyeceğini görüyoruz. Bu dosya sadece eşimin dosyası değil, Türkiye’nin en önemli, yıllarca anlatılacak dosyalarından.”
TIKLAYIN - Forensic Architecture Tahir Elçi Cinayetiyle İlgili Raporunu Açıkladı
Türkan Elçi, sözlerini, avukatlarına teşekkür ederek sonlandırdı.
“Mermi kovanlarını çocuklar topladı”
Avukat Orhan Kemal Cengiz, Elçi’nin olay öncesinde nasıl hedef gösterildiğini anlattı:
“Kerhen… Mahkeme her şeyi kerhen yapıyor. Savcılar soruşturma yapmış gibi, delilleri toplamış gibi, iddianame hazırlamış gibi yaptılar. Mahkeme de yargılama yapıyormuş gibi yapıyor. Bizden de mış gibi yapmamız isteniyor, onların çizdiği oyunun aktörleri olmamızı istiyorlar.
Oysa olayın arkasında büyük bir karanlık olduğunu, büyük bir ağ olduğunu görüyoruz. Tıpkı Hrant Dink gibi… Onları hedef alan ağlar da benzerlik gösteriyor.
Tahir Elçi çok cesur bir avukattı, sesi kısılmışların sesiydi. Şimdi biz böyle büyük bir devin davasını götürmeye çalışıyoruz, üzerimize böyle bir yük var. Tahir Elçi de hakikatın ortaya çıkmasını isterdi.
Elçi CNN Türk’te bir programda çıktı, söyledikleri bağlamında koparılıp hedef haline getirildi. Ertesi günü sosyal medyadan tehdit edildi, hedef gösterildi. Ama bugün bile yargı Elçi’nin tehdit edildiğini bilmiyormuş gibi yapıyor. Sadece sosyal medyadan hedef alınmadı. Devam eden günlerde yandaş medya başta olmak üzere çeşitli medya grupları hedef aldılar.
Ardından yargı devreye girdi. Türkiye tarihinde görülmemiş bir hızla, 9 gün içerisinde iddianame düzenlendi. Soruşturmadan haberdardı, hakkımda soruşturma var ifade vermek istiyorum dedi. Bunu duymamış gibi yaptılar, bir baro başkanını baroda gözaltına alarak şov yaptılar.
Ve 28 Kasım. O gün hastane önünde PKK militanları polisle çatışıyor. Biri Mahsum Gürkan. Hakkında dinleme kararı var ve takip ediliyor. O gün polise saldırmış, çatışma çıkmış. Ertesi gün araçlarla takip ediliyorlar. 13 kilometrelik bir takip var, adım adım takip ediliyorlar, yollar bomboş. Bir gün önce polisle çatışmaya girenlerin aracını 13 kilometre boyunca durdurmuyorlar. İstihbaratçılar anons yapıyor, şu araçta şüpheli var kontrol etseniz iyi olur diyorlar. Polisle çatıştıkları söylenmiyor. İki TEM polisi bu kişileri durdurmaya çelik yeleksiz gidiyor. Çatışma çıkıyor. Ardından bir kişi öldürülüyor: Tahir Elçi. Yerde yatarken polisler onu tanımıyormuş gibi yapıyorlar.
Aylarca oradaki deliller toplanmadı. Olay yeri incelemesi 3,5 ay sonra yapıldı. Mermi kovanlarını çocuklar topladı. Olay yerinde 4 kamera var, Tahir’in vurulduğu yere bakan kamera olay anında 17 dakikalığına çalışmıyor. Tam vurulduğu an kamera çalışmıyor. Bütün bunlar nasıl arka arkaya geldi? Gerçeğe ulaşmaya çalışıyoruz.”
Savcılar hakkında suç duyurusu yapıldı
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, son duruşmada yaşananların ardından yaptıkları suç duyurularından bahsetti:
“Diyarbakır Barosu bu soruşturmanın ilk günden beri isteksizce sürdüğünü farkındaydık. Hatta buna dair adalet talepleri eylemler gerçekleştiriyorduk.
Ama Tahir Elçi her sokağında kameraların ve istihbaratçıların olduğu bir kentte katledildi. Kamera kayıtlarının kaybedilmesi tesadüf olamaz, foto film şubede ne tesadüftür ki 13 saniyelik bir kayıp vardı. Bu başlangıç bize soruşturmanın nasıl yürüyeceğini gösterdi.
İddianame mahkeme ilk sunulduğunda vasat olduğunu cinayeti aydınlatmayacak olduğunu gördük. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının davayı kaçan iki örgüt mensubu hakkında açma isteğini gördük. Bu yönde delil toplama niyeti vardı.
Dört tanık mahkemede dinlendi, biri gizli tanık. Dördü de cinayete tanıklık etmediklerini söyledi. Dördü de o dönem Sur’da yakalanan kişilerdi, yargılanıyorlardı. Kendilerine sunulan vaatleri ve baskıları dile getirdiler. Bu durumda avukatlar olarak mahkemeden, bu beyanlara itibar ederek savcılar hakkında suç duyurusunda bulunmasını bekledik. Ama hiçbir işlem yapmadılar.
Tanıklardan biri baroya mektup gönderdi, kendisine nasıl işkence yapıldığını anlatmıştı. Son duruşmada mahkemeden neden savcılar hakkında suç duyurusu yapılmadığını sorduk ve suç duyurusu talebimizi dile getirdik. Ama mahkeme bu isteğimizi reddetti.
Mahkeme işkence iddiasına dair beyanı dikkate almadı. Bir savcının vaatleri ve varlığında işkence yapıldığına dair iddialar dikkate alınmadı. Biz de baro olarak savcılar hakkında suç duyurusunda bulunduk.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır ziyaretinde bunun bir siyasi suikast olduğunu söylemişti. Biz de Davutoğlu’nun dinlemesini istedik. Mahkeme bunu da reddetti.
Mahkemenin, davanın sorumluluğunu bağımsız bir yargıç olarak yürütmediğini görüyoruz. Burada göstermelik bir yargılama var. Bu şekilde maddi gerçeğin açığa çıkacağına inanmıyoruz.”
“Araştırma taleplerimiz reddedildi”
Avukat Tuğçe Duygu Köksal, cinayetin gerçekleştiği gün polisin örgüt militanlarını takip ettiği 13 kilometrelik yol ile ilgili bilgi verdi:
“Sıcak takip sırasında pek çok durdurma noktasından geçiyorlar ama ne tesadüftür ki iki polisin vurulduğu noktada aracın durdurulması için istihbarat tarafından anons geçiliyor. Ve istihbarat dahil bütün Emniyet birimleri orada. Sanki izlenen iki örgüt militanı değil, iki şüpheliye bir bakılması için anons geçiliyor.
Amma savcılığın aklına bunu soruşturma gelmiyor. Kimsenin aklında bir “şüphe” uyanmadığı gibi bizim buna dair araştırma yapılması taleplerimiz de reddedildi. Dosyada sadece silahı kimin ateşlediğine odaklanmamız istendi, ama biz burada o silahın arkasında neler olduğunu araştırmak ve anlatmak için bulunuyoruz.
Dört istihbaratçıyla ilgili suç duyurusu yaptık. Görevi ihmal, kötüye kullanma ve kasten öldürme suçlarından.”
“Mahkemenin yapmadığı araştırmayı biz yaptık”
Avukat Benan Molu reddedilen taleplerine dair şunları söyledi:
“Polisler mahkum olsa bile cinayetin arkasında kimler olduğu açığa çıkarılmadığı takdirde dosyanın cezasızlıkla sonuçlanacağını savunduk. Ancak geldiğimiz noktada Elçi cinayetinin cezasızlıkla sonuçlanabileceği durumu ortaya çıktı.
8 Ocak’ta bir ihbar mektubu geldi, bu ihbar sonra isimsiz olarak tekrarlandı. Mektupta örgüt üyelerinin takip altında olduğu belirtiliyor. Mahsum Gürkan hakkında da önleme ve dinleme kararı olduğuna dair bilgiler de mevcut.
En başından beri bu mektupların araştırılmasını talep ettik. Kimliklerinin ortay çıkarılarak tanık olarak dinlenmelerini istedik. Talebimiz reddedildi. Mahkemenin yapmadığı araştırmayı biz yapalım diyerek suç duyurularını hazırlamak zorunda kaldık.
Etkili bir soruşturmada atılması gereken adımların hiçbirinin 6 yıldır atılmadığını görüyoruz. Gerçeği çıkarmak için talep ettiğimiz her şey reddedildi. Mahkeme bunun yerine dosyanın esasına etki etmeyecek diğer delillerin toplanmasıyla uğraşmayı tercih etti. Kameralarla ilgili taleplerimiz dahi halen araştırılmış değil…”
Tüm kamera kayıtları “kayıp”
Avukat Mahsum Batı da olay yeri incelemesine dair bilgi verdi:
“Olay yerinden savcının ayrılmasından sonra, savcının toplayamadığım dediği delilleri vatandaşlar topluyor. Görüntülerde de yer alıyor, mermi kovanlarını çocuklar topluyor.
Savcılık olay yerine tekrar gittiğinde de yine silah sesi geldiği gerekçesiyle inceleme yapamadan ayrılamıyor. Birkaç gün sonra polisle birlikte yapılan keşif sonrası olay yeri raporu düzenleniyor. Raporda da Elçi’nin nasıl öldürüldüğünün anlaşılamayacağı yazıyor.
Zaten olaydan 3,5 ay sonra inceleme yapıldığından ortada olay yeri diye bir şey de kalmıyor. Olay yerini gören Mardin Kebap Evi kamerasını avukatlar olarak biz keşfettik, el konmasını talep ettik ancak gerçekleşmedi.
Foto film şubenin kaydındaki 13 saniyelik görüntünün olduğu sim karta da ulaşılamadı. PTT kamerasında da 17 dakikalık bir kesinti var, bu kayıp da açıklanamıyor. Bu sınırlı incelemeyle dosyanın aydınlatılamayacağını kendileri de biliyor.”
TIKLAYIN - “Tahir Elçi O 13 Saniyede Vuruldu”
(AS)