Haberin İngilizcesi için tıklayın
Aysel Tuğluk’la Dayanışma Grubu, 28 Aralık 2016’dan beri Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Aysel Tuğluk’un serbest bırakılarak tedavi hakkının sağlanması için bir rapor hazırladı.
Tuğluk’un sağlık ve yaşam hakkının korunması için tıp alanındaki bilim insanları, eski bakan ve milletvekilleri, insan ve kadın hakları savunucuları, hukukçular ve yazarlardan oluşan grup, “Aysel Tuğluk’un bir an önce cezaevi dışında yapılacak bir tedavi ile sağlığa kavuşma olasılığı var” dedi.
“Yaşaması için Aysel Tuğluk’u serbest bırakın” denilen raporda, Tuğluk’un annesinin cenazesi sırasında yaşanan olaylardan ilgili sözleşmeler ve bildirgelere, raporlara ve Tuğluk’un hukuki ve tıbbi sürecine kadar bütün ayrıntılar yer aldı.
Hukuki süreç
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin 20 Mayıs 2016 tarihli Anayasa değişikliğinin ardından, 4 Kasım 2016’da HDP eş genel başkanlarının ve milletvekillerinin tutuklanmasıyla başlayan süreçte, HDP Genel Başkan Yardımcılığı görevindeyken 26 Aralık 2016’da gözaltına alındı ve 28 Aralık 2016’da “terör örgütü yönetmek” suçlamasıyla tutuklandı.
Hakkında hazırlanan iddianamede, yaptığı basın açıklamaları ve TV röportajları “yasadışı örgüt üyeliği” iddiasına dayanak yapıldı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eş başkanlığını yapan Aysel Tuğluk’un o dönemde yaptığı açıklamalar, iddianamede, örgüt üyeliği kapsamında ele alındı. Yargılama sonunda Tuğluk’a 2017’de, Ankara 17. Ağır Ceza mahkemesi tarafından örgüt üyeliği iddiasıyla 10 yıl hapis cezası verildi.
Karar, İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay tarafından onandı. Mart 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunuldu. Halen AYM’den karar bekleniyor.
Tıbbi süreç
Kocaeli 1 No’lu F Tipi yüksek Güvenlikli Ceza ve İnfaz Kurumu Müdürlüğü, “Tuğluk’un cezasının infazının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine” dair 22 Mart 2021 tarihli bir yazıyla Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’na başvurdu. Fakültenin Adli Tıp, Psikiyatri, Nöroloji, Dahiliye ve Kardiyoloji ana bilim dallarında uzman doktorlar tarafından yapılan muayene ve değerlendirmelerin sonucunda hazırlanan 12 Temmuz 2021 tarih ve 2021/974 sayılı raporda, şu görüşlere yer verildi:
“Kişide saptanan Demans hastalığının kronik seyirli olduğu ve ilerleyici vasıf göstereceği, kişinin takiplerinin üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yapılması gerektiği, kişiye cezaevi koşullarında sağlanabilecek tıbbi destek ve bakımın yeterliliğinde sorun yaşanabileceği, yaşamını bir başkasının yardımı olmaksızın tek başına sürdürmesinin mümkün olmadığı, cezaevi koşullarında bir başkasının yardımı olmaksızın zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamayacağı, dolayısıyla cezasının infazının ertelenmesi gerektiği, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğini bildirir kurul raporu dokuz uzman hekimin imzasıyla 12/02 /2021 tarihinde verildi.”
Temmuz ayında açıklanan bu rapordan sonra hem avukatları, hem de cezaevi idaresi Tuğluk’un İstanbul adli Tıp Kurumu (ATK) Başkanlığı’na sevkini talep etti.
Tıbbi süreç - 2
İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından Aysel Tuğluk için hazırlanan 3 Eylül 2021 tarih ve 15686 karar sayılı raporda; “Hayatını yalnız idame ettirebileceği, tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak cezaevi şartlarında infazına devam edilebileceği...” ifadelerine yer verildi.
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun raporunu esas alarak, infaz erteleme talebini reddetti.
Aysel Tuğluk’un avukatlarının başvurusu üzerine Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği, 20 Eylül 2021’de verdiği 2021/ 084R sayılı raporda, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu’nun verdiği rapor arasında çelişkiler olduğunu vurgulayarak, Adli Tıp raporuna itibar edilmeyip, kişinin değerlendirmelerinin yapılabileceği yetkin ve bağımsız bir sağlık kuruluşuna sevkinin sağlanarak çelişkilerin giderilmesinin uygun olacağını belirtti.
Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu’na itiraz başvurusu yapıldı. Üst Kurul bu başvuruyla ilgili henüz herhangi bir görüş belirtmedi.
İlgili sözleşmeler ve bildirgeler
- Birleşmiş Milletler: Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması için Prensiplerin Bütünü: (Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1988 tarihli ve 43/173 sayılı Kararıyla kabul edilmiştir) - Madde 1- İnsani tarzda muamele yükümlülüğü: Herhangi bir biçimde tutulan veya hapsedilen bir kimse, insaniyetin ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygının gerektirdiği bir biçimde muamele görür.
- Dünya Tabipler Birliği Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi’ne göre (1981): 1.a. Her insan ayrımcılık yapılmaksızın yeterli tıbbi bakım görme hakkına sahiptir.
- Dünya Tabipler Birliği Tokyo Bildirgesi 7. Madde: Hekim, tıbbi açıdan sorumlu olduğu kişinin bakımıyla ilgili bir karar verirken klinik yönden bütünüyle bağımsız olmalıdır. Hekimin temel görevi, izlediği kişilerin sıkıntılarını azaltmaktır; kişisel, toplumsal ya da politik hiçbir güdü, bu yüce amaçtan daha üstün sayılmayacaktır.
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 3. İşkence Yasağı: Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 3. madde kapsamında “Devlet, bir kişinin insan onuruna saygıya uygun koşullarda tutulmasını, tedbirin uygulanma şekli ve yönteminin kişiyi tutukluluğun özünde var olan kaçınılmaz düzeyde acıyı aşan bir yoğunlukta sıkıntıya ve zorluğa maruz bırakmamasını ve hapis cezasının uygulanmasına ilişkin talepler dikkate alındığında, sağlığının ve refahının uygun bir şekilde güvence altına alınmasını sağlamalıdır.”
İlgili sözleşmeler ve bildirgeler - 2
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 5 Mart 2013 tarihli Gülay Çetin, Türkiye Kararı: Söz konusu dava, adam öldürme gerekçesiyle mahkûm edilen ileri evre kanser hastası. Gülay Çetin’in başvurusuyla ilgilidir. Başvuran özellikle, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasının, cezasının ertelenmesinin veya Cumhurbaşkanı affı verilmesinin yetkililerce reddedildiğini ve bu durumun fiziksel ve ruhsal sıkıntısını artırdığını iddia etmiştir. Başvuran, hastalığı nedeniyle bir hastanenin cezaevi koğuşunda hayatını kaybetmiştir.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesi (insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı) gereğince, tutuklu/hükümlülerin sağlıklarının bazen, özellikle de durumu uzun vadede cezaevi ortamına uygun olmayan bir kişinin devam edilen tutulmasıyla ilgili bir sorun ortaya çıktığında, insani tedbirler gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme somut davada, başvuranın mahkûmiyetinin hem öncesinde hem de sonrasında durumunun 3. maddeye aykırı olarak insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele teşkil ettiğine ve tutuklu olarak yargılandığı esnada, ciddi bir hastalığı bulunan mahkûmlara uygulanan koruyucu tedbirler bakımından gerekli nitelikleri taşımaması sebebiyle, 14. madde (ayrımcılık yasağı) ile birlikte ele alındığında 3. maddeye aykırı olarak başvuranın ayrımcılığa uğradığına karar vermiştir.
- Son olarak mahkeme, 46. madde (kararların bağlayıcılığı ve infazı) uyarınca, Türk yetkililerin, tutuklu olarak yargılanan ya da kesinleşmiş mahkûmiyeti bulunan ve tedavi edilemez hastalığı bulunan tutukluların sağlıklarının korunmasına yönelik tedbir almalarını tavsiye etmiştir.
İHD 2020 raporu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun 26 Ekim 2020 tarihli açıklamasına göre:
- Türkiye hapishanelerinde 591’i ağır olmak üzere, 1564 hasta mahpus bulunmaktadır.
- Adalet Bakanlığı kamuoyu ile sağlıklı veri paylaşmamaktadır.
- Tedavileri gerektiği gibi yapılmayan mahpusların hapishanelerde yaşamını yitirmesi; ağır hasta mahpusların, hastalıklarının son dönemlerine gelmelerine rağmen tahliye edilmemeleri cezaevlerinde trajik sonuçlara yol açmakta ve birçok ölüm meydana gelmektedir.
- 2017 yılı başından bugüne kadar bilenebildiği kadarıyla toplam 89 hasta mahpus, ağır hastalık nedeniyle hapishanelerde yaşamını yitirmiştir.
- Kanser hastaları, kalp hastaları gibi riski yüksek ve cezaevinde kalması mümkün olamayan mahpusların tahliye edilmeleri 24.01.2013 tarihinde İnfaz Yasası’nın “Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi” başlığını taşıyan 16’ncı maddesinde yapılan değişiklik ile engellenmektedir. Değişiklikteki, “maruz kaldığı ağır
- Bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının
- İnfazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir” hükmü, toplum güvenliği kıstası getirerek hasta siyasi mahpusların tahliyelerine engel teşkil etmektedir.
- Adli Tıp Kurumu tahliye kararlarını siyasi bir tutum izleyerek vermemekte, tam teşekküllü hastanelerin vermiş oldukları raporlar adli Tıp Kurumu tarafından kabul görmemektedir.
“Cezavinde tedavisi yapılamaz”
Raporun sonuç bölümünde Tuğluk’un tahliye edilmesinin insanlığın gereği olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi.
“Aysel Tuğluk, anayasa güvencesinde olan ifade özgürlüğünün ihlali sonucu cezaevindedir. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinin raporu, Tuğluk’un cezaevi koşullarında tedavisinin yapılamayacağını ve infazının ertelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Tuğluk, kişisel bakımını ve günlük ihtiyaçlarını tek başına sağlayamamaktadır.
“Tuğluk’un yaşam ve sağlık hakkının korunarak tedavisinin dışarıda sürdürülmesi için tahliye edilmesi yalnız Türkiye’nin uymakla yükümlü olduğu uluslararası sözleşmelerin değil, insanlığın da gereğidir.”
Aysel Tuğluk hakkında
1965, Elazığ doğumlu olan Kürt kadın siyasetçi Aysel Tuğluk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2007-2009 ve 2011-2015 yılları arasında yaklaşık 6,5 yıl boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili (2007-2009 yılları arasında Diyarbakır, 2011-2015 yıllarında HDP Van milletvekili) olarak görev yaptı.
Hukukçu ve İnsan hakları savunucusu kimliğiyle de öne çıkan Tuğluk, barış konusunda yoğun entelektüel, düşünsel ve siyasi katkı sunmuş bir sima, bir feminist, Kürt ve kadın hareketinin etkili isimlerinden oldu. Aysel Tuğluk, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kurucu eş başkanlığını yaptı.
HDP Genel başkan yardımcılığı görevindeyken Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında 28 aralık 2016’da tutuklandı. O tarihten bu yana Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde.
Annesi Hatun Tuğluk’un cenazesi
Hatun Tuğluk, 13 Eylül 2017’de 78 yaşında Ankara’da hayatını kaybetti. Ertesi gün, Ankara Batıkent’te bulunan Ergazi Pir Sultan Cem Evi’nde düzenlenen törenin ardından gömülmek üzere İncek mezarlığına götürüldü. Ancak saatler öncesinde toplanan ırkçı bir grup, “Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz”, “Burası Ermeni mezarlığı değil” diyerek cenazeye katılanlara taşlı ve sopalı saldırıda bulundu.
Hatun Tuğluk’un cenazesi, saldırganların “Cenazeyi gömseniz de çıkartır parçalarız” sözleri üzerine gömüldüğü yerden çıkarılıp Dersim’de defnedildi.
Tutuklu bulunduğu cezaevinden 48 saatlik izin alarak dışarı çıkan ve annesine yapılan saldırıları iki polisin gözetiminde izlemek zorunda kalan Tuğluk ise saldırının yarattığı travma nedeniyle Dersim’deki ikinci törene gidemedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu saldırganlardan Murat Alp ile fotoğraf çektirdi. “Buraya Ermeni gömdürtmeyiz” diyerek cenazeye saldıran 19 kişi hakkında dava açılırken, fotoğrafı çektirenin de içinde olduğu üç tutuklu sanık ilk duruşmada tahliye edildi.
Aysel Tuğluk’un avukatı Reyhan Yalçındağ, Tuğluk’u hafıza kaybına götüren sürecin arkasında annesinin cenazesine yapılan saldırı olduğunu dile getiriyor:
“Gün be gün Sayın Tuğluk’un bu etkiden kurtulamadığını, üzerinde kalıcı etkiler bıraktığını gözlemledik. Ve hatta cezaevi idaresi ve personeli ile eş zamanlı gözlemledik. Çok ağır bir hale döndüğünü gözlemledik. Aysel Hanım bütün bunları, gördü, duydu, yaşadı ve tanıklık etti.”
(TP)