Haberin Kürtçesi için tıklayın
1990'lardan bu yana 40'a yakın gazetecinin öldürüldüğü veya kaybedildiği Türkiye'de gazetecilere karşı işlenen suçların cezasız kalması yaygın bir sorun olmaya devam ediyor.
Apê Musa'nın da (Musa Anter) Diyarbakır’da sokak ortasında öldürülmesinin üzerinden 29 yıl (20 Eylül 1992) geçti. JİTEM’in katlettiği gazeteci için adalet 29 yıldır sağlanamadı.
TIKLAYIN - Musa Anter cinayeti
20 yıllık eylemsizliğin ardından yeniden başlayan davada tutulu bir sanık dahi yok. Davanın tek tutuklusu tetikçi Hamit Yıldırım 2012’de girdiği cezaevinden Haziran 2017'de şartlı tahliyeyle çıktı.
Musa Anter’in oğlu Dicle Anter hepsinden önce davanın bugün gelinen noktada yargının siyasi etki altında olduğunun somut bir göstergesi olduğunu belirterek dosyanın zaman aşımı tehlikesine dikkat çekti:
Yarın görülecek duruşma öncesinde konuşan oğul Anter “Eylül 2022’de, yani babanım öldürülüşünün 30. yılında dosya zaman aşımına uğrayacak. Bütün deliller, her şey ortada. Fakat hukuki yönden, ülkenin sorunlarından kaynaklı dosya ilerlemiyor” dedi.
"Dava yeniden eski haline büründü"
Babasının davasını anlatırken de “Türkiye’de hukukun durumunu herkes biliyor” biliyor diyerek durumu özetledi:
“Tanıkların verdikleri ifadeler, yaşanmışlıklar… Dosyada fazlasıyla veri var. Ama bu verilerin değerlendirilmesi bir türlü olmuyor, hukuki boyuta taşınmıyor. JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan gibi bazı kişilerin ifadesi hiç alınmadı mesela. İsveç’te yaşıyor, herkes adresini biliyor ama bir türlü ifadesi alınmıyor.
“Ya da Mehmet Ağar, Veli Küçük, Korkut Eken gibi o dönemin en ağır topları işlerine geldiklerinde konuşuyor işlerine gemlediklerinde konuşmuyorlar.
“İşlerine geldiklerinde ‘Biz devlet için bir operasyon yaptık’ diyorlar veya mahkemeye gelip ‘Biz bir şey hatırlamıyoruz’ diyorlar. Ama esasınca cin gibiler, her bir haltı da biliyorlar.
“Esasında dosya raftan indirildiğinde bize de bir umut ışığı olmuştu. Zaman aşımı 30 seneye uzamıştı. Ama baktık ki hükümet, çelişkiler, anlaşmalar iç içe karıştı, birbirine girdi. Dava yeniden eski haline büründü.”
"Yeşil'i bulmak çok mu zor devlet için"
Gelinen noktada davada nasıl bir gelişme olacağını tahmin edemediğini söyleyen Dicle Anter dönem içerisindeki insanların son günlerdeki konuşma ve ifşalarını hatırlattı:
"Mehmet Eymür konuştu en son. Ondan önce Sedat Peker bir dünya şey söyledi. Hükümetin içindeki eski toplar konuşmaya başladı. Davanın tanıklarından eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin 'Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın yaşadığını biliyorum, sağlık problemleri olduğuna dair bilgi geldi' dedi.
"Başkası Yeşil’i hastanede gördüğünü söyledi. Ama araştırma yapılıyor mu yapılmıyor mu, yaşıyor mu yaşamıyor mu biz bilmiyoruz. Yani bizim elimizde onu takip edebilecek bir güç yok. Bunu bilse bilse Mehmet Ağar bilir, Korkut Eken bilir, Mehmet Eymül bilir, istihbarat bilir, Hakan Fidan bilir, İçişleri Bakanı bilir.
"Bu isimler konuşmasa bile araştırılması lazım. Diyorlar ki dünyanın en iyi, en teknik cihazları bizde. İHA’larda SİHA’larda çığır açtık, şunu bunu yapıyoruz. Diyorlar da, Yeşil’i de bulsunlar o zaman. Her türlü imkanınız var da buna mı yok? O zaman insanın aklına bin türlü soru geliyor. Türkiye için çok önemeli bir kişiyi ki birçok faili meçhul cinayete imza atmış bir kişiyi bulmak çok mu zor? Çok mu zor devlet için Yeşil’in yaşayıp yaşamadığını bulmak."
Cezasızlık bir devlet politikası mı?
Dicle Anter, davanın hükümetin iniş çıkışlarıyla paralel bir süreç işlediğini de ifade etti. Dosyanın raftan indirilmesinin ardından hükümet içindeki dengelerin değişmesiyle davanın seyrinin de değiştiğini söyledi.
“Hukukun doğru işlemesi sonucunda bu davanın da bir sonuca erişeceğine inanıyoruz. Ama işler mi bilemiyoruz” dedi.
Musa Anter’i öldüren Hamit Yıldırım’ın durumuna da değinen Dicle Anter, tetikçinin 5 senede serbest kaldığına dikkat çekti. AKP’li eski Vekil Orhan Miroğlu’nun ifadesini değiştirdiğini belirten oğul Anter, “Dava ortada bırakılmaya çalışılıyor. Zaman aşımı bekleniyor” diye konuştu:
“Bir sistem var Türkiye’de. Geçmişten gelen bir sistem. Geçtiğimiz senelerde bir panelde Özgür Mumcu ve Orhan Dink’le bir araya geldik. Özgür Mumcu’nun görüşü belli, Orhan Dink Ermeni, bense Kürdüm ama hepimizin ortak bir yönü var. Bu devletin tetikçileri tarafından öldürülen yakınlarımız var. Bu bir sistem sorunu. Bu sistem Mustafa Suphi’den bugüne kadar devam eden bir sistem. Sol görüşlü, biraz demokrat olan insanlara karşı bir sistem. Bu sistem hep Türkiye’nin kemik yapısına karşı duran insanlara karşı işledi. Yakın dönemde Tahir Elçi örneği var. Kimin öldürdüğü belli değil mi? Belli. Ama yine failli meçhul kaldı.”
"İddialar var ama ortada hukuk yok"
Adalet talebini bir kez daha yineleyen Dicle Anter sözlerini “Sedat Peker, Uğur Mumcu’yu Mehmet Ağar’ın öldürdüğünü söyledi. Buyurun. Böyle bir iddia var ortada ama hukuk yok. Adamın söyledikleri şeyler için bir savcı da çıkıp soruşturma açmadı. Halbuki yapılması gereken belli. Türkiye’deki bütün faili meçhul gazeteci cinayetlerinin ortaya çıkması için de Musa Anter davası önemli. Biz bu yüzden Musa Anter davasında sonuna kadar gitmeye çalışıyoruz” diyerek sonlandırdı.
RSF devlete adaleti sağama zorunluluğunu hatırlattı
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu ise zaman aşımı tehdidine karşılık “Türkiye yargısının her tür siyasi etkiden arınmış bir şekilde gerçek adaleti sağlaması daima hayal oldu” dedi ve şöyle konuştu:
“Bir iktidar politikası olarak Musa Anter cinayeti dosyasını zamanaşımından kurtardığı gibi iktidar Barış Süreci'nden soğuğunca da, dosyaya sırtını döndü. Bir aydın ve gazetecinin sokak ortasında infazına ilişkin dosyanın, devletin açıkça üstlendiği bu durumda dahi, nasıl hızla zamanaşımına terk edilmekte olduğunu acı şekilde izliyoruz. RSF olarak, devlete adaleti sağama zorunluluğunu kararlı şekilde hatırlatıyor ve tüm imkanlarını soruşturmanın güçlendirilmesi için seferber edilmesini istiyoruz.” (HA)