Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) her yılın Kasım ayında bir önceki yıla ait Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri’ni (CİK İstatistikleri) yayınlıyor.
2020 yılın ait istatistikler de geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Bu istatistikleri değerlendirmeye geçmeden önce birkaç tespit yapmak gerekiyor.
1. TÜİK CİK İstatistikleri “hükümlü istatistikleri”dir
TÜİK’in CİK İstatistikleri asıl olarak “hükümlü istatistikleri”dir. Tutuklu sayısı vermenin ötesinde tutuklulara dair bir veri sunmamaktadır. Örneğin mahpusların öğrenim durumu; cinsiyete, uyruğa, yaşa, suç türüne, medeni duruma, suçun işlendiği ile vs. göre mahpuslar, yıl içinde hapishaneye giren ve çıkanlara dair bilgiler sadece hükümlüler için verilmektedir. Durum bu olduğunda bizler sadece hükümlülere dair verilere ulaşabiliyoruz yani tutukluları da kapsayan genel mahpus kitlesine dair değerlendirme yapabilme, hapishane nüfusuna dair gerçekçi bilgiye erişip bunu analiz edebilme olanağından yoksunuz.
Hapishanedeki mahpus kitlesinin tutukluluk/hükümlülük oranına bakıp, “Tutukluların oranı sadece yüzde 15,7. Bu sayılarda ciddi bir değişim yaratmaz” vs. denilerek yukarıdaki tespit boşa çıkarılmaya çalışılabilir ancak bu doğru bir argüman olmaz. Raporda sunulan tutukluluk/hükümlülük oranı sadece 31 Aralık 2020 gününe ait veriyi içermektedir.
Oysa yıl içinde kaç kişinin tutuklandığı ve hüküm almadan bırakıldığına dair bir veriye sahip değiliz. Örneğin 2020 yılında ceza infaz kurumuna 258.401 kişinin hükümlü olarak girdiği yazıyor ancak kaç kişinin hüküm almadan hakkında sadece tutuklama kararı verilerek tutuklandığına dair bir veri elimizde yok. Bu olmadığı sürece de hapishanelerdeki gerçek sirkülasyonu bilemeyeceğiz. Yine raporda 2020 yılında hapishaneye “çocuk yaşta hükümlü olarak giren sayısı”nın 1.283 olduğu söyleniyor ancak çocuk tutuklu sayısı belirtilmiyor. Kaldı ki çocuk mahpuslarda genel mahpus kitlesinin aksine tutuklu sayısı hükümlü sayısından fazladır.
2017 yılına kadar Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (CTE) her yıl, yıllık “Birim Faaliyet Raporu” hazırlamakta ve sitesinde bunu kamuoyuyla paylaşmaktaydı. Bu rapor tutuklulara ait verilerin yanı sıra, tek tek açılan kapanan hapishaneler, kadın mahpuslar, mahpus olan annesinin yanında hapishanede kalan 0-6 yaş bebek ve çocuklar, bütçe vb. birçok ayrıntılı bilgi içermekteydi.
Ancak CTE, 2016 yılından sonra, hazırlıyorsa bile bu raporları kamuoyuyla paylaşmayı bıraktı ve ilgililer genel mahpus kitlesine dair daha ayrıntılı verilere ulaşabilme olanağından yoksun bırakıldı.
2. Farklı kaynaklarda farklı rakamlar ve güvenilirlik
TÜİK CİK İstatistikleri’nin giren ve çıkan “hükümlülere” dair tablolar içerdiğini söylemiştik. Bu istatistiklere göre 2020 yılında hakkında bir hüküm verilerek yani hapis cezasına hükmedilerek hapsedilen insan sayısı 258.401’dir. Bu veriyi farklı kaynaklardan teyit etmek için Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’’nün (ASİGM) yayınladığı 2020 yılı Adli İstatistikleri’ne baktığımızda ise kafa karıştırıcı bir durumla karşılaşıyoruz.[1]
ASİGM’in 2020 yılı istatistiklerine göre 2020 yılında ceza mahkemelerinde görülen davalarda verilen hapis cezası kararlarının toplamı 436.918’dir. ASİGM’in açıkladığı bu “hapis cezası” sayısı ile TÜİK’in açıkladığı “ceza infaz kurumuna giren hükümlüler” sayısının aynı şey olduğu düşünülebilir çünkü hapis cezası kişinin hüküm almasını ve hapsedilmesini gerektirir.
Ancak bu rakamla TÜİK’in açıkladığı rakam arasında 180 binden fazla fark bulunmaktadır. Aradaki bu farkın nereden kaynaklandığı aklı kurcalamaktadır. Hakkında “gıyabında hapis cezası” verilenler ve aranır durumda olanlar mı var? Hapis cezası verilip hapsedilmeden hakkında denetimli serbestlik hükümleri ya da farklı müeyyideler uygulanarak hapsedilmeyenler mi var? TÜİK istatistikleri mükerrerleri kapsamazken ASİGM istatistikleri mükerrerleri de mi kapsıyor (bir kişinin aynı yıl birden fazla hapse giriş çıkışını ayrı ayrı sayıyor)? TÜİK istatistikleri sadece TCK kapsamındaki hapis cezalarının istatistiğini tutarken ASİGM aynı zamanda Özel Kanunlar kapsamındaki hapis cezalarını da mı ekliyor (ama TÜİK’in Word dosyası olarak sunduğu eklerde her ikisin de kapsadığı söyleniyor)?..
Bu soruların cevaplarını bilemiyoruz ve her iki istatistik de bize bu konuda bir cevap vermiyor. Şimdilik bu kafa karıştırıcı duruma işaret etmiş olmakla yetinip bu soruların cevaplarını aramaya devam edeceğimizi belirterek kapatalım bu konuyu.
3. 2020 istatistiklerindeki yenilikler
2014-2019 yılı istatistiklerinden farklı olarak 2020 yılında “Türkiye’de her yüz bin nüfusa düşen ceza infaz kurumu nüfusu” tablosunun yer almadığını ancak çıkan hükümlülere ve il bazlı bilgiler içeren yeni tablolara yer verildiğini görüyoruz. Ancak unutmamak gerekir ki TÜİK, 2014 yılına kadar CİK İstatistiklerini pdf dergi formatında ve çok daha kapsamlı hazırlayıp kamuoyuyla paylaşmaktayken 2014 yılında bu istatistikleri sadece ekinde 10 tablo olan haber bültenlerine çevirmişti.
Şimdi geçmişte zaten hazırlayıp kamuoyuna sunduğu verilerin bir kısmını daha sunmaya başladı (Tablo sayısı 18’e çıkarılmış). Buna rağmen TÜİK, sunduğu veriler açısından 2014 yılındaki istatistiklerin hala gerisindedir.
TÜİK’in CİK İstatistikleri, sınırlı da olsa pek çok farklı konuda veri içerdiği için bu farklı konuların hepsine birden değinen uzun bir değerlendirme yazısı yerine birkaç bölümden oluşan ve tematik ayrıma giden bir yazı dizisi hazırlanması uygun görülmüştür.
23 yeni hapishane ve yetersiz personel
TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre 2019 yılında 362 olan hapishane sayısı 2020 yılında 370’e çıkmış ve yaklaşık 15 bin kişilik kapasite artışı yaşanmış.
Bu bilgiler eksik ve eksik olduğu için 8 yeni hapishane yapılarak 15 bin kişilik kapasite artışı yaşandığı yönünde yanlış bir algı yaratıyor. CTE’nin kendi sitesinde yapılan açıklamaya göre 2020 yılı içinde 11 “küçük ilçe ceza infaz kurumu” kapatılırken 23 adet yeni hapishane açılmıştır.[2] Yani arka planda TÜİK’in açıkladığının ötesinde bir inşa faaliyeti devam etmektedir. 2021’in ilk 9 ayında da 13 “küçük ilçe ceza infaz kurumu” kapatılırken 13 yeni hapishane açılmıştır.
Tablo göstermektedir ki bu yoğun inşa faaliyetine ve yazının ileriki bölümlerinde sözünü edeceğimiz “örtük af”lara rağmen hapishanelerde hala kapasitenin üzerinde mahpus tutulmakta, dolayısıyla mahpuslar ya dönüşümlü ya da yerlere serilen yataklarda yatmak zorunda bırakılmaktadır. 2020 yılında kapasite fazlası mahpus sayısı 21.631’dir.
Bu tabloda yer alan ve yoruma/düzeltmeye muhtaç iki diğer veri ise hapishane personeli ve personel başına düşen mahpus sayısı. Avrupa Birliği, ceza infaz kurumu istatistiklerini hazırlarken personel sayısını yöneticiler (asıl olarak müdürler ve idari personel), gözetimden sorumlu memurlar (asıl olarak infaz koruma memurları-İKM), sağlık personeli, değerlendirmeden sorumlu memurlar, öğretimden sorumlu olanlar, hapishanede çalışanlar ve diğerleri olarak ayrı ayrı ele almakta ve personel başına düşen mahpus sayısını hesaplarken de tüm personel başına düşen mahpus sayısının yanı sıra sadece gözetimden sorumlu memurlar (yani infaz koruma memurları) başına düşen mahpus sayısını da veri olarak sunmakta ve asıl olarak bunu önemsemektedir.
Avrupa Birliği’nin hazırladığı ve 31 Ocak 2020 tarihli verilere dayanan 2020 raporuna göre Avrupa ortalamasına göre toplam İKM başına düşen mahpus sayısı 2,8, toplam personel başına düşen mahpus sayısı ise 1,7’dir. Türkiye için bu rakamlar sırasıyla 5,9 ve 4.8’dir.[3] Bu verilerden de anlaşılacağı gibi Türkiye’de hapishane personeli başına düşen mahpus sayısı Avrupa ortalamasının iki katından fazladır.
“Örtük af”larla düşürülmeye çalışılan mahpus sayısı
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere bakıldığında, 2020 yılında, genel artış eğilimine aykırı bir şekilde mahpus sayısında bir düşüşe tanık oluyoruz. TÜİK de bu durumu “ceza infaz kurumunda bulunan kişi sayısı % 8,5 azaldı” vurgusuyla raporun alt başlığı haline getirmiş. Ancak vurgulamak gerekir ki bu düşüşün nedeni 15 Nisan 2020 tarihinde yapılan kanuni düzenlemeyle ilk iki ay içinde (denetimli serbestliğe tabi olarak ya da koşullu salıverilme kapsamında) 49.570 mahpusun tahliye edilmesidir.[4] Sonrasında da bir tür af olarak görülebilecek ve “örtük af” olarak nitelendirilebilecek bu kanuni düzenleme kapsamında tahliyeler devam etmiştir.[5] Bu tahliyeler göz önüne alındığında 2020’de yaşanan düşüş anlaşılır olmaktadır. 2021 rakamlarına bakıldığında örtük affın geçici etkisinin sona erdiği ve 50 bini aşkın tahliyeye rağmen 2019 rakamlarının aşıldığı görülmektedir.
İstatistikler içeresinde yüz bin kişi başına düşen mahpus sayısına da yer veriliyor.[6] Bu bilgilere göre 2011 yılına 172 olan bu sayı 2020 yılında yüzde 85,9 artarak 319’a yükselmiş. Ancak söz konusu olan mahpuslar ve Türkiye’de hapsedilme yaşı da 12 olduğundan 12 yaş ve üzeri nüfus içerisinde hapsedilme oranına bakmak daha doğrudur. TÜİK bu veriyi de sunuyor, buna göre 2020 yılında 12 yaş ve üzeri her yüz bin kişiden 390’ı mahpustur.
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin açıkladığı 2020 verilerine göre Konsey’in verilerini sunduğu 51 Avrupa ülkesi arasında yüz bin kişi başına düşen mahpus sayısında ilk defa Rusya’yı da geride bırakarak birinci sıraya yükselmiştir.[7]
Kadın ve çocuk mahpus sayıları
TÜİK’in açıkladığı verileri, erkek, kadın ve çocuk mahpusların genel mahpus kitlesi içerisindeki oranlarını gösterecek şekilde görselleştirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır:
TÜİK’in istatistikleri “kadın ve erkek” hükümlü/tutuklu sayısını vermekteyken çocuklar için sadece hükümlü sayısını sunmaktadır. Bu nedenle hükümlü ve tutuklu beraber toplam çocuk mahpus sayısına ulaşabilmek için “kazı çalışması” yapılması gerekmektedir. Yukarıdaki tabloda çocuk mahpuslara dair veriler bu kazı çalışması sonucunda oluşturulmuştur. CTE’nin kendi sitesinde mahpusların tutukluluk ve hükümlülük durumuna dair sadece anlık (Bu yazı çalışması sırasında 31 Ekim 2021 tarihine ait olan) veriler sunulmakta geçmiş yıllara dair arama yapılamamaktadır. CTE, faaliyet raporlarını yayınlamayı bıraktığı için geçmiş yıllara dair karşılaştırmalı analiz içeren çalışmalar ancak verilere dair kazı çalışmasıyla ve hata paylarıyla (örneğin her yılın verisinin aynı ay ve güne ait olmaması gibi) mümkün olmaktadır.
Bu tablo göstermektedir ki, aradan geçen 10 yıl içinde kadın mahpus oranında ciddi bir değişim görülmemektedir. 2016 ve 2017 yıllarında maksimum 0,67 oranında bir artış yaşansa da sonrasında bu rakam 0,38’e kadar gerilemiştir. 2011 yılında yüzde 3,59 olan kadın mahpus oranı 2021’de 3,97’dir.
Kadın mahpuslarla ilgili yoruma dayalı olarak gündeme getirilebilecek bir başka tespit ise Nisan 2020’de çıkarılan “örtük af”tan erkekler ve çocuklara oranla daha az yararlanmış olabilecekleridir. 2020 yılında erkek ve çocuk mahpusların oranlarında sırasıyla 0,5 ve 0,4 oranlarında bir düşüşe tanık olurken kadın mahpusların oranının ise 0,5 arttığını görüyoruz. Bu değerlendirmeyi mümkün kılan bir başka veri de mahpus sayılarında bir önceki yıla göre yaşanan değişim. Örtük affın etkisiyle 2020’de bir önceki yıla göre her üç mahpus grubunun sayısının da azaldığını görüyoruz ancak bu azalma erkek mahpuslarda yüzde 9,3, çocuk mahpuslarda yüzde 56,6’yken kadın mahpuslarda yüzde 7,8’de kalıyor. Dolayısıyla 2020 yılında çıkarılan örtük aftan en az yararlanan mahpus grubunun kadınlar olduğunu söylemek mümkündür.
Çocuk mahpus sayısı ise 2020 senesi hariç genel olarak artmış olsa da genel mahpus sayısının artışı daha yüksek olduğu için oran olarak yıllar içinde bir düşüş göstermektedir. 2020 senesi Nisan ayında çıkarılan “örtük af” nedeniyle genel mahpus sayısı düştüğü gibi çocuk mahpus sayısında ve oranında da bir düşüş görülmektedir. Çocuk mahpuslar 2011 yılında 2.334 kişi ile genel mahpus kitlesi içinde yüzde 1,9’luk bir yer tutarken 2020 yılında bu sayı 1.896’ya kadar gerilemiş ve oran ise yüzde 0,7’de kalmıştır.
Çocuk mahpuslarla ilgili vurgu yapılması gereken bir diğer durum da tutukluluk/hükümlülük oranıdır.
İnsan hakları savunucularının geçmişte Türkiye’yle ilgili olarak dile getirdiği eleştirilerden birini yüksek tutukluluk oranı oluşturmaktaydı. Geçmişte tutukluların oranı her zaman için hükümlülerin oranından fazlaydı ve bu tutuklamanın bir tedbir olmaktan ziyade bir cezalandırmaya döndüğünün ifadesi olarak görülüyordu. Daha sonra, özellikle de Avrupa Birliği’ne uyum yasalarının da çıkarıldığı dönemde yapılan düzenlemelerin etkisiyle tutukluluk oranı geri çekildi. 2020 Raporu’na göre 31 Aralık 2020 tarihinde mahpus nüfusunun yüzde 84,3'ünü hükümlüler ve yüzde 15,7'sini tutuklular oluşturmaktaydı. Ancak çocuklar söz konusu olduğunda bu oran hala eskisi gibidir.
Raporda bu bilgiyi bulabilmek mümkün değil ancak CTE’nin sitesinde yer alan 31 Ekim 2021 tarihli verileri göre 1.913 çocuk mahpusun yüzde 29,6’sını hükümlüler, yüzde 70,4’ünü ise tutuklular oluşturuyor.
Bu durum bir yandan çocuklarda mahkumiyet oranının azlığıyla açıklanabilecekken diğer yandan tutuklamanın hala çocuklar için bir cezalandırma yöntemi olarak kullanıldığının göstergesi olarak da görülebilir.
23 STÖ, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde ortak bir açıklama yaparak yüksek tutukluluk oranına dikkat çekmiş ve “onarıcı adalet”in çocuklar için yerini “cezalandırıcı adalet”e bıraktığını belirtmişti.
(ME/AS)
[1] Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, Adli İstatistikler 2020, sayfa 40
[2] https://cte.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/cik-genel-bilgi (Erişim Tarihi 5 Kasım 2021) Bu arada bu hesaplamaya göre 2020 yılındaki hapishane sayısı 370 değil 374 olmalı. Bazı hapishanelerin resmi açılış ve kapanış tarihlerinde farklı kayıtlar tutulduğu için böyle bir farklılık olduğu düşünülebilir.
[3] Space 1-2020, Council of Europe Annual Penal Statistics, 15 December 2020, s. 86
[4] Kovid 19 Pandemi Sürecinde Ceza İnfaz Kurumları, 17 Haziran 2020, CTE web sitesi,
https://cte.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/ceza-infaz-kurumlarinda-kovid-19-pandemi-surecine-dair-kamuoyu-aciklamasi17062020045113 (Erişim Tarihi 5 Kasım 2021).
[5] Tahliye edilen toplam mahpus sayısı bilinememektedir. Bu konuda bir yazı için bakınız: Örtük Af İle Kaç Mahpus Tahliye Edildi, Mustafa Eren, 22 Şubat 2021. https://m.bianet.org/bianet/bianet/239727-ortuk-af-ile-kac-mahpus-tahliye-edildi
[6] TÜİK 2014 yılından itibaren yayınladığı istatistikler içerisinde “Türkiye’de her yüz bin nüfusa düşen ceza infaz kurumu nüfusu” adıyla bu konuda bir tablo sunsa da 2020 yılı raporunda ayrıntılar içeren bu tabloyu vermekten vaz geçmiş ve sadece 3 satırla bu verileri geçiştirmeyi tercih etmiş. Oysa tablo geçmiş beş yılın verilerini kadın erkek dağlımı içeresinde sunmakta ve 3 satırın ötesinde bilgiler içermekteydi.
[7] Avrupa Konseyi’nin açıkladığı veriler 31 Ocak 2020 tarihine aittir. Bu tarihe göre Türkiye’nin yüz bin kişi başına düşen mahpus sayısı 357’dir. TÜİK’in 2020 yılı için açıkladığı 319 sayısı ise 31 Aralık 2020 tarihine aittir. Nisan 2020’de çıkarılan “örtük af”fın etkisiyle mahpus sayısı yıl içinde düştüğünden yüz bin kişi başına düşen mahpus rakamı da gerilemiştir. Bu konuda 2002-2020 yılı rakamlarını içeren bir hareketli grafik için bakınız: https://mustafaeren.net/1542-2/