* Çizim: Ercan Altuntaş
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Kobanî davasının üçüncü duruşmasının yedinci oturumu, bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Davada, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu, 10’u hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - Kobanî davasında reddi hakim talebine ret
“6 - 8 Ekim Kobanî protestoları” olarak bilinen, 2014 yılındaki eylemlerle suçlanan siyasetçiler hakkında, 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
TIKLAYIN- HDP: Kobanî protestolarında aslında ne oldu?
TIKLAYIN - Demirtaş neyle suçlandı, gerçekler neydi?
“AİHM ifade özgürlüğü tespiti yaptı”
Duruşmada ilk olarak Ayla Akat Ata’nın avukatı Çiğdem Pozan söz aldı.
Milletvekili olan müvekkilinin Meclis konuşmalarının iddianamede suçlama konusu yapılmasının yasama sorumsuzluğuna müdahale ve seçmen iradesinin çiğnenmesi anlamına geldiğinin altını çizen Pozan, Ata’nın hem milletvekili hem de İmralı heyetinde yer aldığını belirtti, “Çözüm Süreci sanki yaşanmamış gibi suçlama konusu olarak iddianamede yer alıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Pozan, suçlama konusu yapılan HDP tweetinin; düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu ve bunun da AİHM Büyük Daire tarafından tespit edildiğinin altını çizdi. Pozan AİHM kararlarına işaret ederek, AİHM’in yargılamayı “muhalefeti susturma girişimi” olarak değerlendirdiğini söyledi.
Pozan, Akat’ın Çözüm Süreci döneminde yaptığı açıklamanın suçlama konusu yapılarak iddianameye alındığını ancak bunun Çözüm Sürecini güvenceye alan yasaya göre suçlama konusu yapılamayacağını söyledi. Gizli tanık ifadelerinin yasaya aykırı bir şekilde savcılık tarafından emniyette alındığını hatırlatan Pozan, “Görüyoruz ki savcılık bu dosya için tanık arıyor” diye konuştu.
“Kurgulanmış bir dosya ile karşı karşıyayız”
Akat’ın avukatlarından Atiye Arıkan da kapsamlı değerlendirme haklarını saklı tuttuklarını söyledi. Akat’ın 6-8 Ekim 2014 döneminde Batman’dan Diyarbakır’a geçerken saldırıya uğradığını ve şikayetçi olduğunu hatırlatan Arıkan, “Bugün burada fail olarak yargıladığınız müvekkil, ilerleyen dönemde asıl faillerin kimler olduğunu ortaya koyacaktır. ‘Neden hiçbir HDP binası saldırıya uğramamıştır?’ Sözüne atfen bu dosya açılmışken, birçok müştekiden ifadeler alınmışken, nasıl oluyor da müvekkilimizin suç duyurusunda bulunduğu soruşturma dosyası bu davaya eklenmemiştir. Buradan anlıyoruz ki kurgulanmış bir dosya ile karşı karşıyayız” diye konuştu.
“Bu bir azmettirme davası”
Daha sonra söz alan HDP önceki dönem MYK Üyesi, milletvekili akademisyen ve ekoloji aktivisti Beyza Üstün, Deniz Poyraz’ı anarak konuşmasına başladı:
“Deniz sadece oraya annesinin emeğine destek vermeye gelen bir yoldaşımız değildi, Deniz biziz. Emeği ve kadın siyasetini bizimle birlikte büyüttüğü için kendisini saygıyla anıyorum.
“Son derece planlı, organize bir saldırı olduğunu gördük. Saldırgan özel eğitim almış, zamanlaması tam da bu davaya ve davayla birlikte açılan diğer süreçlere denk getirildi. Bu davada tahliye olan siyasetçi arkadaşlarımızı sloganlarla uğurlamıştık. Sonrasında İzmir’de bu saldırgan silahından çıkan kurşunla bir mesaj iletilmek için görevlendirildi.
“Bu bir azmettirme davası, çok bilinerek yapılıyor. HDP’ye, HDP ile birlikte yol alan özgürlük arayışına karşı egemen sistemin bozulması paniğiyle açılan bir azmettirme davası.”
“Gerçeklerin çıkarılması herkesin sorumluluğuydu”
9 aydır tutuklu olduklarını ifade eden Üstün, esasen aynı iddialarla daha önce ifadeleri alındığını ancak siyasi müdahaleyle çok sonra tutuklandıklarını belirten Üstün şunları söyledi:
“Tutuklanmamızın sebebi siyasi müdahaledir, bunun altını çizmek istiyorum. Siyasi olarak Kobanî olaylarının araştırılmasını defalarca istedik. Bütün bu gerçeklerin araştırılması her defasında AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
“Gerçeklerin ortaya çıkarılması bu topraklarda barış isteyen, eşit ve özgür yaşam isteyen herkesin sorumluluğuydu. Ağızlarından köpükler aka aka bizi bu süreçle suçlayan siyasetçiler, konunun araştırılmasını son derece ironik bir biçimde reddettiler.
“Bu müdahale siyasi bir müdahaledir. Bu müdahale siyasi olarak HDP’ye, HDP’nin politikalarına, programına, HDP siyasetini benimseyen parlamentoda temsiliyetini HDP’ye veren halkların iradesine siyasi olarak yapılmış bir müdahaledir. Sizi de alet ediyorlar ve bu müdahale sürüyor.”
“Topluma karşı sorumluluğumu siyasete taşıdım”
Davanın asıl olduğunu buna rağmen kaçma şüphesi bulunmayan siyasetçilerin bunca zamandır heyet tarafından “özgürlüklerinden yoksun bırakıldığını” hatırlatan Üstün, “Somut bilgi ve gerekçe olmaksızın her ay alınan kararlarla özgürlüğümüzden yoksun kalmamızı ısrarla sürdürdünüz. Halen sürdürüyorsunuz” diye konuştu.
Kendisiyle ilgili dosyada iki delil sunulduğunu bunlardan birinin “Devrimin Rojava Hali” isimli kitap olduğu bilgisini paylaşan Üstün, “Ben akademisyen ve araştırmacıyım. 7 Haziran’da beni ben eden özellikleri siyasete taşımak için, o dönem Sevgili Eş Genel Başkanım olan Sebahat Tuncel’in daveti üzerine üniversiteden ayrılarak siyasete girdim ve milletvekili seçildim. Topluma karşı sorumluluğumu siyasete taşıdım” dedi.
“1 Kasım müdahalesiyle halkın iradesi yok sayıldı”
7 Haziran’da milletvekili seçildikten sonra geçen dört ayda parlamentoda müdahale ile sadece 4 oturum yapılabildiğini vurgulayan Üstün, “1 Kasım müdahalesiyle halkın iradesi yok sayıldı ve seçim yenilendi. Sistem adım adım değişti, siz bu değişime kendi kurumunuz içinde tanıksınız, Türkiye’nin değişimine tanıksınız. Bu süreç halkın iradesine müdahaleydi” şeklinde konuştu.
“Ben kitapları önemserim, kitaplar gerçeğin satırlarını yansıtırlar. Bu kitap Rojava'da IŞİD katliamına direnen kadınların hayatını, çabalarını, o dönem yaşadıklarını konu alıyordu. Kitaba Ankara’da bir kitabevinde rastladım” dedi. Üstün, ikinci delil olarak hakkında dosyaya konulan suçlamanın “HDP ile birlikte dört siyasi örgütün, parti ve kongre temsilcilerinin artmakta olan gerilime ve provakasyonlara” uyarı açıklaması olduğunu sözlerine ekledi ve açıklamanın tümünün dosyaya konulmasını istedi.
HDP’nin toplantılarında IŞİD saldırılarının yoğun olarak değerlendirildiğini, HDP tweeti sonrasında olayların yaşanmadığını vurgulayan Üstün, "Erdoğan’ın ‘Kobanî düştü düşüyor’ açıklamasına kadar herhangi bir olay yaşanmadı. IŞİD ile ilgili olarak bu iddianamede herhangi bir şey geçmiyor. Son derece ilginç, bu olayların tümünün oraya alınması gerekiyor. Muş Varto’da polisler sivillerin üzerine ateş açana kadar da bir ölüme rastlayamazsınız. 'Düştü düşüyor' ve ilk ateş hepimizi panikletti. Buna rağmen bu dört örgüt 'sakin olun, provokasyona gelmeyin' açıklaması yaptı” dedi.
“Bu müdahale HDP’nin kapatılmasına vardı”
Daha önce Şengal’de korunmayan halkları Kobanî’de korumak için mücadele ettiklerini ifade eden Üstün, “Bu bizim borcumuzdu. Ama 7 Ekim’den sonra ciddi anlamda ölümler yaşandı. Biz bu ölümler yaşanmasın diye siyaset yapıyoruz. Biz bu topraklarda kardeşliğin, barışın, yan yana duruşun siyasetini örmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Üstün; halkları, farklı kimlikleri bir araya getiren HDP’ye yönelik sistematik bir saldırı olduğunu söyledi. HDP’lilerin tek tek tutuklandığını ve halk iradesine kayyım atandığını hatırlatan Üstün, HDP’ye yönelik müdahalelerin, Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin sözlerinin ve IŞİD’in yaptıklarının da dava dosyasında olması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Bu bir müdahale davasıdır. Bu iş HDP’nin kapatılmasına kadar geldi. Tarihlerde son derece ilginç ve ironik. 6-8 Ekim iddianamenin kabul edilmesine denk geliyor. 7 Haziran AYM’ye iddianamenin sunulduğu tarih. 7 Haziran 2015 aynı zamanda halkın iradesinin temsiliyet tarihi. Ben bir araştırmacıyım olasılıkları hesapladığımda bu tarihlerin bu günlere denk gelmesi çok güç. Siyasi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır ve bunun üzerinden oluşturulan iddianameler de torba iddianamelerdir.”
Üstün, “6-8 Ekim olaylarını yaratan Kürt, Êzidî, Ortadoğu halklarına yapılan, yapılmak istenen katliam tehdidi, yaptırımları devam eden IŞİD katliamları ve saldırılarıdır. Eğer o olaylar anlaşılmak isteniyorsa o dönem yaşanan bütün provokasyonları tek tek konuşmamız lazım. Yoksa bir tweet ve sonrasında yaşananlara illiyet bağıyla bunlar anlaşılmaz. Benim önerim siz mahkeme heyeti olarak buna taraf olmayın. Biz yaşamı özgür kılmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Kobane davasıAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı verilen Kobani eylemlerine ilişkin operasyon kapsamında akademisyen Cihan Erdal, Prof. Dr. Beyza Üstün ve Can Memiş de 25 Eylül 2020 Cuma günü gözaltına alındı. Kanada'daki Carleton Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Erdal, tez araştırması kapsamında İstanbul'daydı. 2 Ekim 2020 Cuma günü Cihan Erdal HDP'nin gözaltına alınan eski MYK üyelerinin de aralarında olduğu 17 kişiyle birlikte tutuklandı. Soruşturma kapsamında toplamda 108 kişi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını Soruşturma Bürosunca iddianame hazırlandı ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, hazırlanan Kobani iddianamesini kabul etti. İddianamede 27'si tutuklu, 6'sı hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi için 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Ceza istenenler arasında HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da bulunuyor. İddianame, AİHM Büyük Daire'nin 22 Aralık 2020'de Demirtaş için verdiği "Derhal tahliye edilsin" kararından sekiz gün sonra, 30 Aralık 2020'de hazırlanmıştı. İddianameden İddianamede şu suçlamalara yer verildi: "Sanıkların terör olaylarını, başlamasında ve devamında sorumlu düzeyde organize etmeleri, örgütün talimat bütünlüğü içinde şiddetli sokak olayları şeklinde ülke geneline yayıp terör olaylarına kitlesel boyut kazandırmak için örgüte müzahir taban kitleye talimatlar vermiş olmaları, talimat aldıkları kişilerin örgüt içi pozisyonları, teşhis beyanlarının içeriği, talimatların uygulanış biçimleri ve iletildiği muhatapları, olaylarda inisiyatif almaları, ısrarlı şekilde kararları uygulama biçimleri, örgütün amaçları doğrultusunda aldıkları sorumlulukların ağırlıkları, olayları sorumlu düzeyde organize ettikleri anlaşılmıştır. "Şüpheliler hakkında örgüt adına bu yönde faaliyetler yürüttüklerine ilişkin yapılan diğer tüm tespitler birlikte dikkate alındığında, şüphelilerin PKK/KCK silahlı terör örgütünün sözde yöneticisi olarak kabul edilmeleri gerektiği, bu kabulün sonucu olarak TCK'nın 220/5. maddesi gereğince örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği belirlenen bütün suçlardan bu madde gereğince ayrıca sorumlu oldukları tespit edilmiştir." Suçlamalar Olay tarihlerinde ülke genelindeki tüm eylemlerden sorumlu tutulan 108 kişiye yöneltilen suçlamalar şöyle: Birer kez "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma", 37'şer kez "insan öldürme", 31'er kez "insan öldürmeye teşebbüs", 24'er kez "yağma", 38'er kez "alıkoyma", 1750'şer kez "alıkoymaya teşebbüs", 397'şer kez "yakarak mala zarar verme", 1060'ar kez "kamu malına zarar verme", 503'er kez "yakarak kamu malına zarar verme", 53'er kez "iş yeri dokunulmazlığını ihlal", 294'er kez "geceleyin iş yeri dokunulmazlığını ihlal", 26'şar kez "geceleyin açıktan hırsızlık", 20'şer kez "açıktan hırsızlık", 114'er kez "hırsızlık", 272'şer kez "geceleyin hırsızlık", 5'er kez "basit yaralama", 43'er kez "silahla basit yaralama", 264'er kez "kamu görevlisini silahla basit yaralama", 7'şer kez "kamu görevlisini kasten basit yaralama", birer kez "kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama", birer kez "kamu görevlisini kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama", 78'er kez "silahla kasten yaralama", 51'er kez "kamu görevlisini silahla yaralama", 3'er kez "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali", 4'er kez "ibadethanelere zarar verme", birer kez "düşük yapmaya neden olma", 24'er kez "bayrak yakma", 25'er kez "5816 sayılı yasaya muhalefet" ve "suç işlemeye tahrik etmek". Sanıklar Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Gülfer Akkaya, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, İbrahim Binici, Ayşe Yağcı, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse, Günay Kubilay, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Mehmet Hatip Dicle, Ertuğrul Kürkçü, Yurdusev Özsökmenler, Arife Köse, Ayfer Kordu, Aynur Aşan, Ayşe Tonğuç, Azime Yılmaz, Bayram Yılmaz, Bergüzar Dumlu, Cemil Bayık, Ceylan Bağrıyanık, Cihan Ekin, Demir Çelik, Duran Kalkan, Elif Yıldırım, Emine Tekas, Emine Temel, Emrullah Cin, Engin Karaaslan, Enver Güngör, Ercan Arslan, Fatma Şenpınar, Fehman Hüseyin, Ferhat Aksu, Filis Arslan, Filiz Duman, Gönül Tepe, Gülseren Törün, Gülten Alataş, Gülüşan Eksen, Gülüzar Tural, Güzel İmecik, Hacire Ateş, Hatice Altınışık, Hülya Oran, İsmail Özden, İsmail Şengül, Kamuran Yüksek, Layika Gültekin, Leyla Söğüt Aydeniz, Mahmut Dora, Mazhar Öztürk, Mazlum Tekdağ, Abdulselam Demirkıran, Mehmet Taş, Mehmet Tören, Menafi Bayazit, Mızgın Arı, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Muzaffer Ayata, Nazlı Taşpınar, Neşe Baltaş, Nihal Ay, Nuriye Kesbir, Remzi Kartal, Rıza Altun, Ruken Karagöz, Sabiha Onar, Sabri Ok, Salih Akdoğan, Salih Müslüm Muhammed, Salman Kurtulan, Sara Aktaş, Sibel Akdeniz, Şenay Oruç, Ünal Ahmet Çelen, Yahya Figan, Yasemin Becerekli, Yusuf Koyuncu, Yüksel Baran, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Zübeyir Aydar. |
(AS)