* Çizim: Ercan Altuntaş
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Kobanî davasının üçüncü duruşmasının beşinci oturumu, bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davaya, 21 Haziran Pazartesi günü devam edilecek.
Davada, HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu, 10’u hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - Kobanî davasında reddi hakim talebine ret
“6 - 8 Ekim Kobanî protestoları” olarak bilinen, 2014 yılındaki eylemlerle suçlanan siyasetçiler hakkında, 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
TIKLAYIN- HDP: Kobanî protestolarında aslında ne oldu?
TIKLAYIN - Demirtaş neyle suçlandı, gerçekler neydi?
Emniyet, tahliyelere “itiraz etti”
Dosyaya gelen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada, mahkeme başkanı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tahliye olan siyasetçiler hakkında itiraz dilekçesi verdiğini belirtti.
Ardından söz alan Sebahat Tuncel, HDP İzmir İl Binasına yapılan saldırıyla ilgili konuştu:
“Genç bir arkadaşımız, Deniz Poyraz katledildi. Bunun ilk olmadığını biliyoruz. Buradan yargılananlar olarak bunun son olmasını istiyoruz. Deniz’in ailesine, partimize, Türkiye ve Kürt halkına başsağlığı diliyoruz.”
Bu katliama zemin sunan gelişmeler ve siyasi durumu da bildiklerini belirten Tuncel, burada yargılanıyor olmalarının temel nedenlerinden birinin de bu olduğunu söyledi.
Tuncel, yaşananların Kürt düşmanlığının sonucu olduğuna vurgu yaparak, “Bu ülkeyi yönetenler özellikle Cumhur İttifakı, Kürtlere karşı her ağzını açtığında ‘terörist’ diyor. Milletvekili hakkında her gün ithamda bulunuyor. Parti kapatmaya davet edenler, partimizin önünde oturma eylemi çağrısı yapanlar bundan sorumludur” diye konuştu.
Irkçı, dinci, milliyetçi söylemler ile Kürt düşmanı politikalardan vazgeçilmesini isteyen Tuncel, şöyle devam etti:
“Bu katliamın sorumluları; Çözüm Sürecini bitirenler, barışçıl demokratik çözümün önüne engel koyanlardır. Bu saldırıların karşısında kürsüyü kullanarak mücadele vermeye devam edeceğiz. Burada adalet arayacağız.”
“Aslında yardım etmemek, susmak suçtur”
Daha sonra söz alan Avukat Maviş Aydın, “IŞİD’in katliamlarına ses çıkaranları yargılıyorsunuz. Êzidîler ve Kürtler orada katledilirken, orada yaşananlara karşı yardım etmek suç değildir. Aslında yardım etmemek, susmak suçtur. Burada mahkeme salonunda yargılama yaparken, iktidarın rahatsızlıkları üzerinden bir yargılama yapmaktan vazgeçmelisiniz. Burada kafanızda bir kurgu yaratmışsınız, bizlerin de bu kurguya seyirci kalmamızı istiyorsunuz” dedi.
“Milli linç gayreti”
Avukat Aydın Erdoğan da şöyle devam etti:
“Müvekkilleri mahkum etme maksadıyla soru soramazsınız. Soracağınız sorular eylemlere ilişkin olmalı. Anayasanın 25. maddesini ihlal ederek bir yargılama yapıyorsunuz. Siz yetmiyorsunuz, buraya devletin her bir kurumu adına toplanıp getirilenlerin de bu soruları sormasına müsaade ediyorsunuz ve tam de ‘milli linç’ anlamına uygun bir şekilde yargılama yapmaya çalışıyorsunuz. Bu ‘milli linç’ gayreti dün Deniz Poyraz gibi bir masum insanın katledilmesi ortamını oluşturuyor.”
“Bu bir siyasi kumpastır”
Ardından söz olan Figen Yüksekdağ, Deniz Poyraz’ın anısı önünde saygıyla eğildiğinin altını çizerek, davanın, duruşmanın yönetim biçimine dair görüşlerini ifade etti:
“Bu bir provokasyon davasıdır. Bu provokasyon içinde bu davayı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Kobanî sürecinde bizim hakkımızda açılan ve bir haftadır gerçekleşen dava figüran değiştirilerek güncelleniyor ve yeni bir Kobanî provakasyonu düzenleniyor. Bunun sorumluları Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP’dir. Bu, azmettiricilerin HDP ve milyonlarca halka karşı bir linç girişimidir.”
Davanın iktidar tarafından kullanılan siyasi söylemler için sürdürüldüğünü kaydeden Yüksekdağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu bir dava değildir, işkence yapılıyor. İnsanlar işlemedikleri bir suçu neden işlemediklerini kanıtlamak zorunda kalıyor? Amerika tarzı çapraz sorgu yapılıyor. Bir kanıt odası oluşturulmuş ve insan baskı altında ifadeye zorlanıyor. İşkence yapılıyor, açık ve net bir şekilde işkencedir. Bakın ilk defa gelmek için dilekçe gönderiyorum. Geleceğim o duruşma salonuna. Arkadaşlarımı bırakın ve bu provokasyonu düzenleyenlere sesleniyorum; Ben orada olacağım, peşini bırakmayacağız. Aksini kabul etmek mümkün değil. Arkadaşlarımıza yapılan işkencenin izletilmesi işkencesine maruz kalıyoruz. Kamuoyuna duyduğumuz saygı gereği geldik mahkemeye. Siz buna değer vermiyorsunuz.”
“HDP’ye yönelik katliam provaları yapılıyor”
Bir taraftan “kumpas” bir taraftan HDP’nin kapatılma davası, bir taraftan Kobanî davasının devam ettiğini belirten ve “Mahkeme salonunun önünde duran, bağıran provokatörler diğer taraftan katliamlar yaşanıyor” hatırlatmasında bulunan Yüksekdağ, HDP’ye yönelik toplu katliam provaları yapıldığını söyledi.
“İsteseniz de istemesiniz de sizler bir maşa haline geldiniz. Bir katliam davası haline geldi. Herkesin gördüğünü söylemek gerekiyor. Siz de baskı altına olabilirsiniz ben de bu durumdan kaynaklı baskı altındayım. Bu ülkenin iyiliği için hala söz kurmaya devam ediyoruz. Parti binalarımızı da yaksalar, linç de etseler, bu hakikat her yerde açığa çıkacak.
“Duruşmada başından itibaren düşüncelerimizi yargılamaya kalkıyorsunuz. Meclis’te kurmadılar komisyonu, bizimle siyaset meydanında yüz yüze, söz söze karşı karşıya gelmeye yürekleri yetmedi. Böyle bir kalleşlik olamaz. Kimse bu kalleşliği normal görüp muhatap olmasını beklemesin. Sorulan sorulara izin vermeyiz. Biz bunların hepsinin açıklamasını yaptık. Daha da fazlasını yapacağız. Çağrıyı ben yaptım dedim. Neden o kadar kişiye dava açtınız? Maksat bu değil ki, maksat insanlara zulüm etmek, işkence etmek.”
“Deniz kadınların mücadelesinde yaşayacak”
Ardından söz alan Gülten Kışanak da Deniz Poyraz’ı anarak konuşmasına başladı:
“Deniz kadınların mücadelesinde yaşayacak. Sonsuza kadar kadın özgürlük mücadelesinde kalacak. Kadınları asla ve asla sindireyemecekler, susturamayacaklar.”
“IŞİD orada insanlık suçu işledi. Kadınları kaçırdılar, tecavüz ettiler, köle olarak kullandılar. Tüm bunlara rağmen kadınların mücadelesini durduramadılar. Şengal’de yaşananlar Kobanî’de yaşanmasın diye çağrı yaptık. Bu dava IŞİD zihniyetiyle açılan bir davadır ve bu zihniyet bugün Deniz Poyraz’ı katletti. Bu zihniyetin arkasında duranlar bizi burada yargılamaya çalışanlardır.
“Deniz'in katili sadece o tetikçi değil, katilini çok iyi biliyoruz. Bu davayı kim kumpas davası olarak önünüze koyduysa o çetelerin elinden tutup Suriye'de Kürtlere karşı kim savaştırılıyorsa, katilin sosyal medyada silahlı fotoğraflar yayınlanmasına kim izin verdiyse Deniz’in katilleri onlardır. Siz de bu davayı kabul ederek suça ortak oluyorsunuz.
“Biz bu ülkenin hakikatini bilerek geldik. ‘Kimin elinin kimin cebinde’ olduğunu, mafyadan aldıkları paralarda çeteleri nasıl beslediklerini biliyoruz. AKP’nin atadığı savcılar bunu çok iyi biliyor. O mafyadan alınan paralar ile beslenen çeteler açığa çıksın, bu sistem çarkını açığa çıkarın.”
Kobane davasıAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı verilen Kobani eylemlerine ilişkin operasyon kapsamında akademisyen Cihan Erdal, Prof. Dr. Beyza Üstün ve Can Memiş de 25 Eylül 2020 Cuma günü gözaltına alındı. Kanada'daki Carleton Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan Erdal, tez araştırması kapsamında İstanbul'daydı. 2 Ekim 2020 Cuma günü Cihan Erdal HDP'nin gözaltına alınan eski MYK üyelerinin de aralarında olduğu 17 kişiyle birlikte tutuklandı. Soruşturma kapsamında toplamda 108 kişi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını Soruşturma Bürosunca iddianame hazırlandı ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, hazırlanan Kobani iddianamesini kabul etti. İddianamede 27'si tutuklu, 6'sı hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi için 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Ceza istenenler arasında HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da bulunuyor. İddianame, AİHM Büyük Daire'nin 22 Aralık 2020'de Demirtaş için verdiği "Derhal tahliye edilsin" kararından sekiz gün sonra, 30 Aralık 2020'de hazırlanmıştı. İddianameden İddianamede şu suçlamalara yer verildi: "Sanıkların terör olaylarını, başlamasında ve devamında sorumlu düzeyde organize etmeleri, örgütün talimat bütünlüğü içinde şiddetli sokak olayları şeklinde ülke geneline yayıp terör olaylarına kitlesel boyut kazandırmak için örgüte müzahir taban kitleye talimatlar vermiş olmaları, talimat aldıkları kişilerin örgüt içi pozisyonları, teşhis beyanlarının içeriği, talimatların uygulanış biçimleri ve iletildiği muhatapları, olaylarda inisiyatif almaları, ısrarlı şekilde kararları uygulama biçimleri, örgütün amaçları doğrultusunda aldıkları sorumlulukların ağırlıkları, olayları sorumlu düzeyde organize ettikleri anlaşılmıştır. "Şüpheliler hakkında örgüt adına bu yönde faaliyetler yürüttüklerine ilişkin yapılan diğer tüm tespitler birlikte dikkate alındığında, şüphelilerin PKK/KCK silahlı terör örgütünün sözde yöneticisi olarak kabul edilmeleri gerektiği, bu kabulün sonucu olarak TCK'nın 220/5. maddesi gereğince örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği belirlenen bütün suçlardan bu madde gereğince ayrıca sorumlu oldukları tespit edilmiştir." Suçlamalar Olay tarihlerinde ülke genelindeki tüm eylemlerden sorumlu tutulan 108 kişiye yöneltilen suçlamalar şöyle: Birer kez "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma", 37'şer kez "insan öldürme", 31'er kez "insan öldürmeye teşebbüs", 24'er kez "yağma", 38'er kez "alıkoyma", 1750'şer kez "alıkoymaya teşebbüs", 397'şer kez "yakarak mala zarar verme", 1060'ar kez "kamu malına zarar verme", 503'er kez "yakarak kamu malına zarar verme", 53'er kez "iş yeri dokunulmazlığını ihlal", 294'er kez "geceleyin iş yeri dokunulmazlığını ihlal", 26'şar kez "geceleyin açıktan hırsızlık", 20'şer kez "açıktan hırsızlık", 114'er kez "hırsızlık", 272'şer kez "geceleyin hırsızlık", 5'er kez "basit yaralama", 43'er kez "silahla basit yaralama", 264'er kez "kamu görevlisini silahla basit yaralama", 7'şer kez "kamu görevlisini kasten basit yaralama", birer kez "kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama", birer kez "kamu görevlisini kemik kırığı oluşacak şekilde kasten silahla yaralama", 78'er kez "silahla kasten yaralama", 51'er kez "kamu görevlisini silahla yaralama", 3'er kez "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali", 4'er kez "ibadethanelere zarar verme", birer kez "düşük yapmaya neden olma", 24'er kez "bayrak yakma", 25'er kez "5816 sayılı yasaya muhalefet" ve "suç işlemeye tahrik etmek". Sanıklar Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Gülfer Akkaya, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, İbrahim Binici, Ayşe Yağcı, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse, Günay Kubilay, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Mehmet Hatip Dicle, Ertuğrul Kürkçü, Yurdusev Özsökmenler, Arife Köse, Ayfer Kordu, Aynur Aşan, Ayşe Tonğuç, Azime Yılmaz, Bayram Yılmaz, Bergüzar Dumlu, Cemil Bayık, Ceylan Bağrıyanık, Cihan Ekin, Demir Çelik, Duran Kalkan, Elif Yıldırım, Emine Tekas, Emine Temel, Emrullah Cin, Engin Karaaslan, Enver Güngör, Ercan Arslan, Fatma Şenpınar, Fehman Hüseyin, Ferhat Aksu, Filis Arslan, Filiz Duman, Gönül Tepe, Gülseren Törün, Gülten Alataş, Gülüşan Eksen, Gülüzar Tural, Güzel İmecik, Hacire Ateş, Hatice Altınışık, Hülya Oran, İsmail Özden, İsmail Şengül, Kamuran Yüksek, Layika Gültekin, Leyla Söğüt Aydeniz, Mahmut Dora, Mazhar Öztürk, Mazlum Tekdağ, Abdulselam Demirkıran, Mehmet Taş, Mehmet Tören, Menafi Bayazit, Mızgın Arı, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Muzaffer Ayata, Nazlı Taşpınar, Neşe Baltaş, Nihal Ay, Nuriye Kesbir, Remzi Kartal, Rıza Altun, Ruken Karagöz, Sabiha Onar, Sabri Ok, Salih Akdoğan, Salih Müslüm Muhammed, Salman Kurtulan, Sara Aktaş, Sibel Akdeniz, Şenay Oruç, Ünal Ahmet Çelen, Yahya Figan, Yasemin Becerekli, Yusuf Koyuncu, Yüksel Baran, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Zübeyir Aydar. |
(AS)