Fotoğraf: Emrah Yorulmaz / AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Hrant Dink’in 19 Ocak 2007 öldürülmesinin ardından açılan üçüncü dava da yaklaşık 5 yıl sonra geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. 77 sanıklı davada 26 kişi çeşitli cezalara mahkum oldu. Dink Ailesi kararın hakikatten oldukça uzak olduğunu söyledi. Dink Ailesi’nin avukatları karara itiraz edeceklerini açıkladı.
Hrant’ın Arkadaşları ise duruşma sonrası yaptıkları açıklamada davanın ‘şimdilik’ bittiğini, mahkemenin kurduğu hükmün cinayetin üstünü örten karanlık perdeyi kaldırılmadığını söyledi, “Öldür diyenler yargılanmadı” dedi ve bu taleplerini bir kez daha dile getirdi. Mücadelelerinin, davanın adalet yerini bulana kadar devam edeceğini ekledi.
Cinayetten 14 yıl sonrasında verilen kararı Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın bianet'e yorumladı.
"Aradığımız yanıtlar yok kararda"
Hrant Dink cinayetinin üçüncü yargılamasından 37 beraat, 26 mahkumiyet çıktı. Mahkumiyet alan gerçek failler miydi? Mahkeme kararını sizce nasıl okumak gerekir?
Bu davada yargılananların büyük çoğunluğunun şu veya bu şekilde cinayet süreciyle ilgileri vardı. Öyle ki bir duruşmada sanıklardan birisi “100 kişinin önceden bildiği cinayetin sorumlusu ben miyim yani?” diye belirtmişti tepkisini. Tabii bu davada hiç yargılanması mümkün olmayan başkaları da var sorumlular arasında. Hakkında soruşturma izinleri verilmeyenler, tanık olarak mahkemeye çağırılıp da getirilemeyenler Dink Ailesi avukatlarının talep dilekçelerinde defalarca yer aldı. Sistematik ve kapsamlı bir yargılama süreci hiç yaşanmadı. Bütün bunlara rağmen, 14 yıllık dava sürecinde ve 2016’dan bu yana süren kamu görevlilerinin yargılanması sürecinde o kadar çok bilgi ve belge çıktı ki ortaya… Bu ülkede ilk defa bir siyasi cinayet davasında bu kadar çok devlet görevlisi yargılandı ve onların bir kısmı ceza aldı. Bu cinayete kimler nerede ve nasıl karar verdi? Süreç nasıl yürütüldü? Bunları hala bilmiyoruz.
Hrant Dink neden korunmadı? Önceden bilinen cinayet hazırlığına rağmen neden hiçbir yetkili onu korumak için, tetikçileri ve azmettirenleri engellemek için parmağını bile kıpırdatmadı? Neden bunca ilgili ve yetkilinin bir teki bile görevini yapmadı? Bunların yanıtı yok kararda. Kapsamı en başından sınırlanmış bir şekilde sürdü dava. 2004’ten itibaren Hrant Dink’e karşı linç sürecini tasarlayıp uygulayanlar, onu tehdit eden, mahkemelerde süründüren, kapısının önüne kadar gelip hakaret edenler yok bu davada.
Oysa Hrant Dink’in öldürülene kadar yazdığı gibi ona yıllar boyunca bu ülkeyi dar edenler arasından bakılmalıdır gerçek faillere… Biz bu davanın her duruşması öncesi adliye kapısında “Öldür diyenler yargılansın” diye haykırdık bu yüzden.
"Sanki onca duruşma olmamış gibi..."
Hrant Dink davasında devlet, hukuk devletinin yapması gerekenleri yerine getirdi mi? Bütünlüklü yargılama yürütüldü mü?
Cinayet süreci öncesi ve sonrasıyla birlikte ve tüm ortaklarını kapsayacak şekilde ele alınmalıydı, öyle olmadı. Duruşmalar boyunca Dink Ailesi avukatlarının soruşturmayı genişletme talepleri karşılanmadı. Davanın önceden belirlenmiş kapsamının genişletilmesine izin verilmedi. Müdahil tarafın ihlal başvurusunu Anayasa Mahkemesi “Yargılama henüz devam ediyor” diye garip bir gerekçeyle reddetti. AİHM’e taşındı bu konu. 131. Duruşmada verilen karar ise sanki onca duruşma olmamış gibi, iddianame ve mütalaa ile sınırları belirlenmiş bir karardı. Önemli eksiklikler içeriyordu.
"Vicdanları tatmin etmeyen bir karar"
Kararı açıklamadan önce Mahkeme Başkanı Akın Gürlek “Vicdani olarak kanaat getirdik” dedi. Aynı zamanda cinayetin ‘FETÖ’nün amaçları doğrultusunda işlendiği’ yönünde görüş belirtti. Geçmişte de cinayet "Ergenekon’la" ilişkilendirilmişti. Cinayetin ‘bir örgüte bağlanma cabası’ üzerine ne söylemek istersiniz?
Bunun bir de tetikçilerin yargılandığı ilk dava sırasında “hassas milliyetçi gençler” aşaması var. Cinayetin adil soruşturulmasını saptırma ve gerçek suçlularını gizleme, gerçeğin bütün yönleriyle ortaya çıkmasının önüne geçme sonucunu doğurdu bu sınırlama girişimleri.
Hrant Dink’e yönelik linç sürecinde, cinayete yol verilmesinde, mümkün kılınmasında ve daha sonra delillerin kaybedilmesinde, sahte belgelerin üretilmesinde Gülen cemaatinden kişiler olduğu gibi onlarla ilgisi olmayanlar da var. Mahkeme belgelerinde yüzlerce kanıtı var bunun. Duruşmalar boyunca bu kişilerden birbirini suçlayanlar oldu. Farklı Emniyet ve İstihbarat birimleri suçu birbirinin üstüne atmak için yarıştılar. Oysa hepsinin sorumluluğunu gösteriyordu gerçekler. Sonuçta da bozulan ilk kararda olduğu gibi vicdanları tatmin etmeyen bir karar çıktı ortaya.
"Hep görmezden gelindi"
Türkiye Hrant Dink’i ölüme götüren nefret suçuyla sonunda yüzleşebildi mi?
Hrant Dink’i aramızdan alan ırkçılık ve nefret suçu açısından bugün daha iyi bir yerde değiliz. Hrant Dink’in tabutu ardından İstanbul’u bir baştan bir başa “Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüdüğümüz o acılı gün belki bir yırtık açılmıştı o karanlık zihniyette. Bu dava da bir şans olabilirdi belki ırkçılık ve nefret suçuyla yüzleşme açısından. Fakat kararda olduğu gibi duruşmalar boyunca da bu esas neden bırakın yüzleşmeyi, hep görmezden gelindi.
"Adalet talebimiz yükselmeye devam edecek"
Hrant Dink için, onunla birlikte yürüyenler için adalet ne zaman sağlanır?
85 sanıkla başlayıp 76 sanıkla biten davada evet bir karar çıktı ama bu dava henüz bitmiş değil. İtiraz süreçleri boyunca da Hrant’ın Arkadaşları olarak adalet talebimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Sadece mahkemelerde değil, vicdanlarda da süren bir dava bu. Ve bu ülkenin vicdan sahibi insanları her 19 Ocak’ta da adalet talebini Agos’un önünde yükseltmeye devam edecek. Ta ki bu cinayetin tüm failleri hak ettikleri cezayı alana, bu alçak cinayetin hesabı tüm ortaklardan sorulana kadar.
Hrant Dink’i susturmak için öldürmeye kimler nerede ve nasıl karar verdi? 2004 yılında başlayan süreç nasıl yürütüldü? Hrant Dink neden korunmadı? Neredeyse bir yıl önceden devletin ilgili bütün kurumlarınca bilinen cinayet hazırlığına rağmen neden hiçbir yetkili onu korumak için, tetikçileri ve azmettirenleri engellemek için parmağını bile kıpırdatmadı? Bu soruların yanıtı tam olarak ortaya çıkarılmadan adalet sağlanmış olmayacak. Karar sonrası mahkeme kapısında söylediğimizi bir kez daha tekrar edelim: Biz bitti demeden bu dava bitmez.
Kamu görevlilerinin yargılandığı davanın sonucuİstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 77 sanıklı davada 13 kişinin dosyasını ayırdı, 37 kişiye beraat, 27 mahkumiyet verdi. Şeref Ateş'in hakkındaki suçlamalar öldüğü için düştü. Beraat edenler: Adem Sarıgöl, Adnan Acar, Atilla Güçlüoğlu, Muhammer Ay, Metehan Kadir Yıldırım, Niyazi Malkoç, Cevat Eser, Rahmi Özer, Resul Kütükoğlu, Tevfik Cantürk, Ünsal Gürel, Ecevit Emir, Emre Cingöz, Hacı Şefik Şimşek, Eyüp Temel Ahmet Çetiner, Birol Ustaoğlu, Sabri Uzun, Hüseyin Yılmaz, Ali Poyraz, Mikdat Özbek, Hamdi Egbatan, Mustafa Küçük, Ergün Yorulmaz, Musa Yıldırım, Hacı Ömer Ünalır, Reşat Altay, Ali Barış Sevindik, Murat Bayrak, Tamer Bülent Demirel, Yusuf Bozca, Yüksel Avan, Hamza Celepoğlu, Engin Dinç, Ercan Demir, Ahmet İlhan Güler, Muhittin Zenit ve Celalettin Cerrah Dosyası ayrılanlar: Fethullah Gülen, Zekeriya Öz, Ekrem Dumanlı, Metin Canbay, Yunus Yazar, Faruk Mercan, Adem Yavuz Arslan, Halil İbrahim Koca, Yılmaz Angın, Mehmet Akif Yılmaz, Ömer Faruk Kartın, Coşgun Çakar ve Serkan Şahan Hapis cezası alanlar:
|
(HA)