Fotoğraf: Ozan Acıdere
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'ya yönelik 4 Ocak'tan bu yana yurdın birçok yerinde süren protestolara katılan, destek veren, bu konuda sosyal medyada paylaşım yaptığı öne sürülen 11 üniversite öğrencisi tutuklu, en az 25 kişi de ev hapsinde. Bir ayı aşkın süredir devam eden protestolar kapsamında en az 557 öğrenci gözaltına alındı.
Gözaltılara, tutuklamalara, ev hapsi kararlarına gerekçe gösterilen suçlamalarsa "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek", "suç işlemeye tahrik" ve "polise görevini yaptırmamak için direnmek".
Avukatlar Hüseyin Ersöz, Özgür Urfa ve Bahar Topsakal, bu suçlamaların anlamını bianet'e değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının dahi uygulanmadığı bir hukuk sisteminde, yurttaşların, adalete güvenin kalmadığını hatırlatan hukukçular, öğrencilerin tutuklanmasının siyasi olduğuna dikkati çekiyor.
Avukat Bahar Topsakal, öğrencilerin tutuklanmasını "baştan aşağı hukuka aykırı ve hakkaniyetsiz" diye niteleyip "Türkiye Cumhuriyeti yargısı, AYM dahil olmak üzere kendi Yargıtay, Danıştay, Sayıştay yargısından bir tık daha yükselip AİHM içtihatlarına ayak uydurmaya çalışmalı" diyor.
"Genele sirayet eden bir yaklaşımın sonucu"
Hüseyin Ersöz: "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlaması, özellikle Gezi olaylarından sonra çok sık bir şekilde kullanılır oldu. Bu, özellikle son dönemdeki siyasi yargılamaların vazgeçilmez maddesi haline gelmiş vaziyette.
"Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) hiçbir maddeye dahil edilemeyen bir fiil, bu maddeye dahil edilerek kişiler hakkında gözaltı ve tutuklama kararı verilebiliyor. AİHM bu suç tipi ve 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçlamasına ilişkin çok ciddi eleştirileri var. Yani evrensel hukukla da örtüşmüyor.
"Bu suçun oluşabilmesi için 'halkı kin ve düşmanlığa' tahrik noktasında halkın bundan ciddi etkilenmiş olması ve fiilin olumsuz yansımalarının halkta karşılık bulması lazım. Bu, B.B. örneğinde olduğu gibi, ne Whatsapp grubu kurma iddiasıyla ne de o Whatsapp grubunda yapılanlarla oluşabilecek bir suç tipi değil aslında.
"Bu tür kararları, özellikle hukuka güven konusunda ciddi sorunlar içerdiği kanaatindeyim. Bu; AYM, AİHM kararlarının uygulanmaması gibi genele sirayet eden bir yaklaşımın sonucu."
TIKLAYIN - Erbaş, Soylu ve Bulu hedef gösterdi, iki öğrenci tutuklandı
Twitter, Whatsapp... Ve "Bu sensin!"
Özgür Urfa: "Çeşitli öğrencilere çeşitli suçlamalar getirilmiş durumda. Ya basın açıklamasına katılmak istedikleri için ya da sosyal medya paylaşımlarından gözaltına alınıp tutuklandılar. Bunların hiçbiri cebir ve şiddet içermediği için tutuklama yapılamaz.
"Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), "Tutuklama için katalog suçların olması gerekli. Bir de kişinin kaçma ya da delilleri karartma tehlikesi olması gerekli" diyor. Bir kere, bu suçlar katalog suçlar değil. İkincisi; bunların hepsi üniversite öğrencisi, hepsinin yeri yurdu belli, kaçma tehlikeleri yok.
"B.B. konusuna gelirsek; Twitter kullanıcı bilgilerini paylaşmıyor, yani resmi olarak böyle veri kaynağı yok. Polis de bir kişinin kullanıcı adını yazıyor, "şifremi unuttum" sekmesine basarak sizin hesabınızı hacklemeye çalışıyor bir anlamıyla. Burada da onu yapmışlar. Kurtarma şifresinin nereye gittiğine bakmışlar. Orada da yine Twitter bilgi vermediği için dosyada sadece son iki hanesi 12 olan bir telefon numarasına gittiği yazıyor.
TIKLAYIN - Boğaziçi protestolarında biber gazı, plastik mermi ve gözaltı
"Demişler ki; B.B'nin de numarası 12 ile bitiyor, o zaman bu kişi B.B'dir. Gözaltına alınmasına gerekçe yapılan tek tespit bu. Türkiye'de 1 milyondan fazla sonu 12 ile biten hat var. İçlerinden B.B.'yi seçiyorlar, 'Bu sensin' diyerek evini basıyorlar, telefonuna ve bilgisayarına el koyuyorlar, ifadesini alıp iki saat içinde de cezaevine gönderiyorlar.
"Türkiye'de hukuksuzluk hukuka dönüşmüş durumda. Siyasilerin hedef göstermesiyle, Boğaziçi'ni ve öğrencileri 'terörist' şeklinde itham etmeleriyle bu insanlar gözaltına alındılar ve tutuklandılar ve şu an cezaevindeler. Yani siyasi bir sürecin sonunda siyasi bir kararla tutuklandılar.
"Bu öğrencilerin cezaevinden çıkması da yine bir hukuki sürecin sonucu olmayacak. Kamuoyu baskısı ne kadar büyük olursa, insanlar adalet taleplerini ne kadar dillendirirse, öğrencilere ne kadar çok sahip çıkılırsa bu insanlar bir an önce dışarı çıkacaklar. Yani siyasi bir süreç, siyasi bir süreçle nihayete erecek. Yargı buna sadece alet ediliyor."
TIKLAYIN - Boğaziçi protestosunda çok sayıda gözaltı
"Hukuka aykırı ve hakkaniyetsiz"
Bahar Topsakal: "Normal şartlar altında bu suçlardan bir tutuklamanın gündeme gelmesi mümkün değil. Asgari eğitim düzeyine sahip bir hukukçunun tutuklama talep etmemesi ve Cumhuriyet Savcısının dosyayı Sulh Ceza Hakimliğine göndermemesi gerekir. Dolayısıyla baştan aşağı hukuka aykırı ve hakkaniyetsiz bir uygulama.
"'Şüpheden sanık yararlanır' diye vatandaşların da bildiği bir evrensel ceza hukuku prensibi var. B.B. tutuklamasında da Başsavcılık makamının 'şüpheden sanık yararlanır' demesi lazımdı. Yani direkt soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirdi. Bu olayda olduğu gibi hepimiz yarın şüpheli bir duruma gelebiliriz gibi gözüküyor. İyi bir hukukçu, AİHM kararlarına atıf yaparak bu ilkeyi uygulayabilirdi.
TIKLAYIN - Boğaziçi'nde öğrencilere biber gazıyla müdahale
"Türkiye'de vatandaşlar hukuka güven duymuyor. Ben de bir hukukçu olarak işin içine siyaset giriyorsa hukuka çok fazla güven duymuyorum. Ama tabii bu bir umutsuzluk olmamalı. Çünkü biz hukukçular olarak yılarsak yarın öbür gün Türk hukuku toptan devrildiğinde artık ağlama şansımız kalmayacaktır, testi kırılmadan önlem almak gerekir.
"Türkiye Cumhuriyeti yargısı, artık AYM dahil olmak üzere kendi Yargıtay, Danıştay, Sayıştay yargısından bir tık daha yükselip AİHM içtihatlarına ayak uydurmaya çalışmalı. Çünkü Yargıtay'ın, Danıştay'ın, Sayıştay'ın yanlı kararlar verdiğini görebiliyoruz. Geçenlerde Cumhuriyet Savcısı İrfan Fidan'ın nasıl AYM'ye üye yapıldığını ve burada liyakate yer verilmediğini gördük."
(DŞ)